6 Mayıs 2023 Cumartesi

Verme Siyaseti

Bir önceki görüşmemizde korku siyasetinin ardından verme siyaseti yapacağım demiştiniz. Açar mısınız?

Açayım açmasına da şu korku siyasetinin üzerine birkaç şey daha ekleyeyim. Çünkü korkunun açamayacağı kapı yoktur.

Lütfen! 

Terör korkusunun yanında dış güçler diyeceğim. Bunlar bana darbe yapacaklar diyeceğim. Dışarıdan emir alıyorlar diyeceğim. 

Ama efendim, halihazırda bir darbe tehlikesi yok. Bu neyin darbesi? 

Buna siyasi darbe diyorum. 

Ama efendim, bu takvimi açıklayan, haydin yarışalım diyen sizsiniz. Kim inanır buna. 

Öyle deme. Kendimin bile şaşırdığı bir ikna kabiliyetim var.

Başka? 

Bunların derdi benim diyeceğim. Bunlar bu ülkenin gelişmesini istemiyor diyeceğim. Bunlar terör üyelerini affedecekler, liderlerini salacaklar diyeceğim. 

Ama böyle bir şey olmaz ki. Bunun bir gerçekliği yok. Sonra kim cesaret eder buna? 

Olur veya olmaz, cesaret ederler veya etmezler. Ayrıca ben işin gerçekliğinden değilim. Benim değişmez tek gerçekliğim var. O da algıdır. Zira algı olgudan ve gerçeklikten daha etkilidir. 

Neyse, verme siyasetine geçelim.

Kim, ne isterse onu vereceğim.

Seçim ekonomisi mi uygulayacaksınız?

Öyle olsa da ben bunu vatandaşım bunu hak ediyor diye lanse edeceğim.

Ama ülkenin durumu belli. Olmayan şeyleri nasıl vereceksiniz?

Bu bir yarıştır. Yarışta her şey mubahtır. Evet olmayanı da vereceğim. Hatta onlar ne verirse, ben üç fazlasını vereceğim.

Ülkenin yarınlarını yok etmek ve zora sokmak değil mi bu?

Hiç umurumda değil. Ben gittikten sonra ne işe yarar.

Başka?

Bir de gösterme siyaseti uygulayacağım.

Bu ne demek?

Onu da bir ara anlatayım.

Korku Siyaseti

Görüyorum ki yapıp ettiklerinden ve yapamadıklarından dolayı zayıf düştünüz. Böyle giderse bugüne kadar görmediğiniz bir yenilgiyi tadacaksınız gibi sanki. En azından anketler böyle söylüyor. Buna rağmen bir rahatlık var sizde. Bunu nasıl açıklarsanız?

Rahat olmaya rahatım. Görüntüye aldanma. Ne yapıp ne edip yine kazanacağım. Ben yenileceğim bir maça girmem.

Nasıl yapacaksınız bunu?

Halihazırda kazanacak kadar olmasa da en yüksek destek bana. Ne yapıp etsem de bu destek azalmıyor. Kemikleşmiş iyice. Elimde değil. Seviyorlar beni. Ekmeklerini ellerinden alsam bile bana ses çıkarmıyorlar. Kovsan bile uzaklaşmıyorlar benden. Bu kemikleşmiş oyun üzerine bazı hamleler yapacağım ki geri kalan desteği kararsızlardan tamamlayacağım. 

Nasıl hamleler bunlar?

Bir defa rakiplerim üzerinden korkular yayacağım. Bunu o kadar söyleyeceğim ki buna ben bile inanacağım. Bu korku onlara yeter de artar bile.

Mesela?

PKK, FETÖ diyeceğim. Bunların ardında terör örgütleri var diyeceğim. Ülkenin bekası tehlikede diyeceğim. Onlar istedikleri kadar yok böyle bir şey diyecekler ve daima savunmada kalacaklar. Unutma ki hep savunmada kalan yıpranır, yerinde sayar, daha fazla efor sarf eder ama ileri çıkamaz. Benim söylemime bilinen bazı FETÖ'cü ve PKK' lilerin de söylemini servis ederim. Bunun önünde kim durabilir?

Ama efendim bu bahsettiğiniz terör örgütleriyle de bir zamanlar sizler de içli dışlı oldunuz. Buna ne diyeceksiniz?

Benimki başka. Üstelik benimki bir devlet görüşmesiydi. Devlet yaptı bunu. Ben yapmadım. Sadece seyrettim. Onlarınki farklı. 

Ama siz ne istedilerse verdim dediniz. 

Evet dedim ama bunun bedelini ödedim. 

Nasıl?

Allah beni affetsin dedim ya. Daha ne diyeyim? Canımı mı vereyim?

Peki, bu saldığın korku yetecek mi?

Yeter de artar bile. Destek bana oluk oluk akar. Çünkü korkunun ecele faydası olmadığı gibi tedavisi de yok. Açamadığın kapıları bile açarsın.

Başka?

Bu korku siyaseti yeterli olmakla beraber başka yolları da deneyeceğim.

Nedir onlar?

Onu da verme üzerine kuracağım.

Vereceğim derken?

Buna ben verme siyaseti diyorum. Onu da bir ara anlatayım. Yeter ki siz beni izlemeye devam edin.

4 Mayıs 2023 Perşembe

Ayıbın Büyüğü

Diyelim ki maddi bir sıkıntıya düştünüz.

Ev alacaksınız, az bir açığınız var.

Araba alacaksınız, biriktirdiğiniz yetmiyor. 

Bu durumda ne yaparsınız?

İlk etapta geniş çevreniz arasından, kendisinde bugünden yarına kullanmayacak parası olan eş, dost ve tanıdıklara durumu utana sıkıla açarsınız. Öyle ya el dost bugünler için var. Bana şu kadar borç verebilirseniz, minnettar kalırım. TL vermek istemezseniz, altın, döviz cinsinden de verebilirsiniz. Şu kadar sürede öderim dersiniz.

Aslında bu şekil verilecek borç, Bakara Süresi 245, Maide Süresi 12, Teğabün Süresi, 17, Hadid Süresi 11 ve 18. ayetlerde karz-ı hasen olarak ifade edilir. Güzel borç anlamına gelir ve Allah'a verilen, Allah için verilen borç demektir. Buraya bir tanesinin anlamını yazmakla yetineceğim: "Kim Allah'a güzel bir borç verirse, Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder. Daraltan da genişleten de Allah'tır ve ona döndürüleceksiniz”. (Bakara, 245)

Kendisinde para olduğunu adınız gibi bildiğiniz ne kadar ahbabınız varsa, her birinden eliniz boş döndü. "İmkanım yok, verecek durumum yok, müsait değilim, var ama bana lazım. Şurada kullanacağım. Var ama finans kurumunda. Bir yıllık kar payına yatırdım. Vardı ama senden önce falan geldi, ona verdim. Oğlan evereceğim. Kız çıkaracağım" gibi gerekçe ileri sürdüler.

Burada antrparantez evi, arabası olmasın. Kirada otursun, toplu taşıma kullansın diyeniniz çıkabilir ya da Allah yardımcısı olsun diyebilirsiniz.

Hasılı umduğunuz dağlara karlar yağdı. İhtiyacınızı nasıl gidereceksiniz?

Sıcak bakmıyorsunuz ama geriye şu seçenekler kalır: Ya finans kurumuna gideceksiniz ya da herhangi bir bankaya giderek kredi çekme yoluna gideceksiniz.

Finans kurumlarından para almanın, bankalardan çekilen krediden daha yükseğe geldiğini söyleyenler bilirim. Kişi yüksek demeyip finansı tercih edecek veya daha uygun deyip kredi çekme yoluna gidecek.

Adam bankadan kredi çekerek ihtiyacını giderdi. Kara günde yanımda en iyi dost banka imiş diyecek.

Yine burada bir parantez açayım: Çoğunuz kredi haram. Niye çekti deyip bu kişiyi ayıplamak yoluna gidebilir. Hatta güvenip para istediği eş dostundan böyle diyenler bile çıkabilir. Belki de hatırlı olsun ama iyi yapmamışsın diyecekler.

Ayıplayan çıkabilir, şöyle yapsaydın diyen olabilir.

Konuşan konuşur. Kimsenin ağzını büzemezsin. Yalnız burada bir ayıp varsa, bu ayıp kimin ayıbıdır? Bankadan kredi çekenin mi? Ona borç vermeyen dostlarının mı?

Bence bir ayıp varsa, bunun hiç lamı cimi yoktur, bu ayıbın büyüğü, elinde kısa vadede kullanmayacağı parası olduğu halde bu darda kalmışa borç vermeyen daha doğrusu Allah’a borç vermeyen eş ve dostunundur.

Anlattığım bu olayı hayatın diğer alanlarına uygulayabiliriz. Umut beklediğin, beklentiye girdiğin, bu yapar dediğin ne kadar kişi varsa, bunlar ağzına yüzüne bulaştırmışsa, içine sinmese de mecburen başka alternatiflere yöneleceksin. Alternatife yöneldiğin zaman kimsenin seni ayıplamaya yüzü olmaz. Çünkü ayıplayacaklar, ayıplamadan önce kendilerine baksınlar. Bir işi düzgün yaptıkları halde mi alternatife yöneldiler ya da düzgün yapmadıkları için mi alternatife yöneldiler? Durum ilki ise alternatife yönelenler ayıp etmiştir. Yok, ikinci ise bu ayıp size yeter de artar bile.