16 Nisan 2023 Pazar

İnadım İnat

TDK, inat kelimesine “Bir konuda direnme, ayak direne, diretme, direnim; birine karşı çıkma, karşı düşünce ileri sürme; inatçı anlamlarını verir.

“İnadım inat olmak” veya “inadı tutmak” deyimleri çok inatçı kişiler için kullanılır.

İnatçılık, söylediğinden veya yaptığından vazgeçmemek, çok direnmek. İnatçılık gösteren kişiler kendi düşüncelerine takılıp kalan, ısrarcı biçimde dediğinin kabul edilmesini ve yapılacak olanın kendi dediği şekilde yapılmasını bekleyen insanlardır. (Prof. Dr. Erol Özmen)

Keçi gibi inatçı kişilerin özellikleri:

"Kendi düşüncelerine takılıp kalırlar. Israrcı biçimde dediklerinin kabul edilmesini ve yapılmasını isterler.

Yaptıklarının her yönünü, olası sonuçlarını, başkası için ne anlama geldiğini dikkate almadan hareket ederler.

Tartışmalarda asla pes eden taraf olmazlar.

Bu kişilerin lügatlerinde özür dilemek gibi bir şey yoktur.

İnatçı insanlar kendilerinin inatçı olduğunu kabul etmezler.

Utançları nedeniyle dediklerinden vazgeçemezler.

Daima son sözü inatçılar söyler.

Her zaman bir çıkış yolu bulurlar.

Sarsılan ilişkilerde asla ilk hamleyi yapmazlar.

Aşırı derecede gururludurlar." (gazete.com)

İnatçı insanlara cahil diyeceğim ama öylelerini tanırım ki okumuşlardır ama inatlarından hiç ödün vermezler. Dediğim dedikçidirler. Bu yönleriyle tuttukları görüşün ve gittikleri yolun doğruluğundan adları gibi eminler.

Bu tipler hayata tek gözlükle bakan, aklına başka alternatif getirmeyen önyargılı kişiler olabilir.

İnatlarında dolu dizgin gittiklerine göre özgüvenleri tavan yapmış olsa gerek.

Keçi gibi inatçı kişilerin son özelliği, aşırı derecede gururlu olmak olduğuna göre bu gurur kibirden  farklı bir şey değil. Öyle zannediyorum inatçı olduklarını kabul etmedikleri gibi kibirli olduklarını da kabul etmezler. Her inatçı için kibirli olduğu söylenemese de Hz Adem’e karşı çıkan İblis’in en büyük özelliğinin kibir yani üstünlük fikri olduğunu burada hatırlatmada fayda var. Ki İblis gittiği yolun yanlış olduğunu bile bile inadım inat diyerek burnundan kıl aldırmamıştır.

Bir görüşü, bir fikri veya öncü kişileri fanatik derecesinde savunup destekleyen fanatikleri de inadım inat  kapsamına almada öyle zannediyorum, bir sakınca yoktur.

14 Nisan 2023 Cuma

Yerden Bitme ve Yerin Bitirdikleri

Yerden bitme; çok kısa boylu kimseler için söylenir. Bir insan uzun boylu olabildiği gibi kısa boylu da olabilir. Kişinin kısa boylu olması ayıplanacak bir şey değil. Üstelik kısa boyluluk kişinin kendi elinde değil. Sırtı yere yakın, kısa boyludan korkacaksın dense de kısa boylu olmak bir kötülük alameti değildir. 

Yerden bitmenin bir ikinci anlamı daha var: "Nereden geldiği, nasıl ortaya çıktığı belirsiz, türedi kimseler" için kullanılır ki esas bu ikinci anlamına giren kişilerden korkacaksın. Allah böylelerinden ırak eylesin bizi. Zira böyleleri düşman başına. 

Bir de yerden biten, yerin bitirdikleri var ki bunlar; kökü yerden beslenen, yere kök salmış, yukarı doğru dışa dal budak salmış ağaçlardır. Verdiği görüntü yemyeşildir. Görmeye ve seyretmeye doyum olmaz. Baktıkça başkası gelir insanın. Oksijen verir, gölgesinden faydalandırır. Erozyon ve heyelanı önler, meyve verir. İster meyve veren olsun ister meyvesiz, ağaç demek bir nimettir.

Yine yerin bitirdiği kökü yerin altında olan gövdesi dışa çıkmış sebzeler var ki bunlar mutfak demektir, mide demektir, tencere ve tavadır. Besin kaynağıdır bizler için. Bin bir türlü çeşidi vardır. Her birinin tadı ve lezzeti başkadır. Sofralarımızın vazgeçilmezidir. Varlığı nimet, yokluğu tencere, tavanın kaynamaması ve açlık demektir. Yine azlığı fiyatların tavan yapması, alım gücünün azalması demektir. Bolluğu da bereket demektir. Her türlü başağı olan buğday, arpa, nohut vb. verebileceğimiz örneklerdir. 

Bir de toprağın altında olan nimetler var ki bunlar da soğan, patates vb. sebzelerdir. Bunların bolluğu evlere ve mutfaklara bereket getirirken azlığı ise bu ürünlerin ateş pahası fiyattan satılması yani külfet ve masraf demektir. Özellikle çiğ yenmesi ağza acı veren, iştah açan, kanser başta olmak üzere birçok hastalığı önleyici özelliği olan, yemeklerin vazgeçilmesi soğan, ağza acı vermenin yanında milletin ağzının tadını kaçırdı. Cepleri de acıtıyor bu sene. Hoş sadece bu sene değil, aşağı yukarı her sene fiyat yönünden tavan yapıyor ve ne olacak bu soğanın hali dercesine gündemden düşmüyor.

Bazıları soğanın zirve yapmasını, birileri stok yapıyor gerekçesinin ardına sığınsa da mesele bu kadar basit değil. Öyle zannediyorum plansız tarım politikasının bir sonucu bu soğan fiyatları.

Yine bazıları, soğanın astronomik artışını “Biz soğan ve patatese ülkeyi satmayız” hamasetini yaparak bu meselenin çözümünü güçleştiriyor. Soğan ve patates için kim, niçin ülkeyi satmaya kalksın ki. Bu tür hamasetlere vatandaşın karnı tok. Stok varsa bu, yetkililerin bir zaafıdır. Yeterince ekilmiyorsa, bu da Tarım Bakanlığının bir ayıbıdır. Bir tarım ülkesi olan bu ülkeye bu fiyatlar yakışmıyor. Bu zaaf ve ayıptan kurtulmanın yolu, bu ürünün bolca ekilmesini sağlamak, gerekirse ektirmektir. Bolca ekilirse, hem böylece kimse patates ve soğan için ülke satmaya (!) kalkmaz.

Hasılı, ikinci anlamıyla yerden bitmeden korkulur. Başlı başına bir nimet olan yerin bitirdikleri ise bu asırda bir milletin öğünüdür, geleceğidir. Bu yerin bitirdikleri ne fazla ne de az olsun, tam kıvamında olsun. Vatandaş da makul fiyattan alıp iyi beslensin. Hiçbir ürün ne yerlerde sürünerek ne de zirve yaparak gündem olsun.

Kendinden Bil!

Bir zamanlar yola çıktıklarını, şimdi yolda bulduklarınla değiştirmişsen, 

Bir zamanlar bir ileri, iki geri yürürken şimdilerde dediğim dedik deyip burnunun dikine gidersen, 

Bir zamanlar istişareye büyük önem verirken şimdilerde her şeyi en iyi ben bilirim deyip tek başına karar alıyorsan, 

Bir zamanlar en son söyleyeceğini ilk başta söylemezken şimdilerde diline filtre takmayı bırakıp en son söyleyeceğini ilk başta söylersen, 

Bir zamanlar düstur edindiğin tevazuu bırakıp şimdilerde nicedir güç zehirlenmesi yaşıyorsan, 

Bir zamanlar yaratılanı severdin Yaradan'dan ötürü iken şimdilerde tiye alıyorsan, 

Bir zamanlar kutsal sayılan değerleri ağzına almazken şimdilerde emellerine alet ediyorsan, 

Bir zamanlar hizmet merkezli çalışırken şimdilerde slogan ve hamasete sarılmışsan,

Bir zamanlar ibadet kıvamında hizmet ederken şimdilerde mevcudu tekrarlayıp patinaj yapıyorsan,

Bir zamanlar prensipler çerçevesinde hareket ederken şimdilerde bol bol zikzak çizmeye başlamışsan,

Bir zamanlar hep ileri derken şimdilerde hiç olmadığı ve hiçbir faniye nasip olmayacak şekilde U dönüşü yapıyor ve dün dündür, bugün de bugün diyorsan,

Bir zamanlar yükünü alacak, görevini layıkıyla yapan, işinin ehli yüz ağartanlarla çalışmayı yeğlerken şimdilerde işinin ehli olmayan ve inisiyatif almayan ağırlığı olmayan hafif kişilerle çalışmayı tercih etmişsen,

Ortak akıl diyebileceğimiz ekip ruhunun yerine sadakati önceler olmuşsan,

Bir zamanlar sorumluluğu yayarken şimdilerde bütün sorumluluğu tek başına almışsan,

Bir zamanlar rakiplerine bir çakıl taşı vermezken şimdilerde bol sarı öküz veriyorsan,

Bir zamanlar empati yaparken şimdilerde empatiyi hep kendine bekler duruma gelmişsen,

Bir zamanlar birlik, beraberlik ve toparlayıcı bir rol üstlenirken şimdilerde kutuplaştırmadan medet ummaya başlamışsan,

Bir zamanlar yaptıklarını ve yapacaklarını anlatırken şimdilerde hep korku pompalıyorsan,

Bir zamanlar tenkitlere, mükemmelliğe götüren yol derken şimdilerde en ufak bir tenkidi hakaret kabul edip ağzını bozuyorsan,

Bir zamanlar yanlıştan çabuk dönerken şimdilerde yanlışta inat edersen,

Bir zamanlar dost kazanırken şimdilerde dostları küstürmeye başlamışsan,

Bir zamanlar kurduğun kardeşlik köprüsünü yıkıp uzaklaşan kardeşlerinin aleyhinde konuşuyorsan,

Bir zamanlar ayıpladığı her şeyi şimdilerde bir bir yapmaya başlamışsan,

Bir zamanlar etrafında seni destekleyen çok kişi varken şimdi uzaklaşmaya başlamışsa, 

Bir zamanlar sana umut bağlayanlar varken şimdi senden umut kesmiş ve bir hayal kırıklığı yaşanmaya başlanmışsa,  

Bir zamanlar tek başına tüm rakiplerinin toplamından fazla bir karşılığın varken şimdilerde yanına başkalarını da aldığın halde rakiplerinin gerisine düşmüşsen,

Bir zamanlar hep kazanırken şimdi bir kaybetme korkusu belirmişse...

Hiç evelemeden gevelemeden, herhangi bir mazeret ve gerekçenin arkasına sığınmadan tüm bunları kendinden bil.