9 Nisan 2023 Pazar

Beddua

Beddua, her tarafa giden; isabet ettiğini yaralayan, onda onulmaz yaralar açan, öldürmekten beter eden ve öldüren ok gibidir. Bu ok,

-bazen beddua edileni bulur,

-bazen beddua edeni bulur,

-bazen de askıda kalır, isabet edeceği kişiyi ve günü bekler.

Beddua haksız yere yapılmış ve her kim olursa olsun, insan onurunu zedeliyorsa beddua edilene isabet etmeden, rutin hayatına devam eder ve açından kimse ölmez ve “geber”mez. Çünkü rızkı veren Allah’tır. 

Haksız ve onur kırıcı bu beddua, nereye gider? Döner sahibini bulur. Bunun sonucunda beddua sahibi ya ölür ya da işini/koltuğunu kaybeder. İşini veya koltuğunu kaybetmek, gücünü koltuktan alan kibir budalaları için ölümden beterdir zaten. Koltuk altından kayınca ha yaşamış ha ölmüş fark etmez onun için.

Böyle bedduaya ben kime niyet, kime kısmet derim.

Sen sen ol, beddua ederken dikkatli ol!  Yoksa başına iş açmış olursun.

En iyisi ağzı bedduaya alıştırmamaktır. Herkes hakkında iyi dileklerde bulunmak ve hayırlısını istemektir. Kişi hakkında hayır dilemek istenmiyorsa, içine atıp sessizliğe bürünmek ve o kimseyi Allah’a havale etmek en erdemlice olsa gerek.

Soğan Nelere Kadirmiş Meğer!

 Canan Karatay’ın soğanla ilgili;

1.İçerdiği kuarsetin adlı antioksidan sayesinde yumurtalık, kolorektal gibi kanser türlerine yakalanma riskini azaltmaya yardımcı olduğu, 

2. Kuarsetin, alerjik reaksiyonlara yol açan histaminin bağışıklık hücrelerinde salınımını engellemesine yardımcı olduğu, 

3. Astım veya alerjik problemleri olan kişilerde bağışıklığı desteklemeye yardımcı olduğu, 

4. İçeriğindeki kükürt kan inceltici etkisi göstererek kalp kriziyle inme riskini artıran plateletlerin birikimini önlediği, 

5.Soğandan alınan kükürdün hipertansiyon başlangıcını geciktirme ve azaltmaya yardımcı olduğu,

açıklamalarını okuyunca, sen neymişsin be soğan! Neleri önlemeye kadirmişsin böyle demekten kendimi alamadım. Meğerse başlı başına bir ilaç ve koruyucu hekimlik görevi yapıyormuş yerin bitirdiği dedim.

Siz soğanın faydalarını belki biliyordunuz ve gereğini yapmışsınızdır. Ben ise bu bilgileri ilk defa öğreniyorum. Soğanla ilgili tek bildiğim, yemeklerin onsuz pişmediği, salatalara doğrandığı, verdiği acıyla birlikte iştah açmak için yemeklerin yanına kesildiği; misafirliğe, camiye ve toplum içerisine gidileceği zaman kokusundan başkası rahatsız olmasın diye olur olmaz yenmediği. Nereden bilebilirdim bu acı nimetin hastalıkları önleyici bir ilaç olduğunu. Yaşım altmış olsa da öğrendim. Öğrenmenin yaşı yoktur dedikleri bu olsa gerek.

Kurban olduğum, evreni yaratırken şifa kaynaklarını da vermiş. Alın kullanın, yeterince yiyin, için, tüketin. Yeter ki tabiatı okumayı, anlamayı ve faydalanabilmeyi bilin demiş. Dert ve hastalık varsa tedavisini de doğal yoldan vermiş meğer. Nimetleri saymaya kalksanız, sayamazsınız ayeti bir kez daha kendini göstermiş oldu. Her yönüyle olduğu gibi sırf bu yönüyle bile verdiği nimetlere ne kadar teşekkür etsek azdır.

Yine soğanın faydalarına dair bu açıklamalar bana başka şeyleri de düşündürdü. Bu soğanın hiçbir ürüne ve yerin bitirdiklerine kaç yıldır zam şampiyonluğunu niçin kaptırmadığını anlamış oldum. Arz talep meselesi ne de olsa. Demek ki soğanın ne olduğunu bilenler, bundan yararlanmak için almış da almış. Almakla da kalmamışlar. Yemiş de yemişler. Alacakları olsun. Söylemediler bana bunu. Her derde deva. Soğanın var mı başkasına ne hacet demediler.

Bu vesileyle acı soğanımızı yeriz diyenleri de yazdım bir kenara. Meğerse ağızlarının tadını biliyorlarmış.

Çölde bıldırcın eti ve kudret helvasına isyan bayrağı açıp “Hani bir zamanlar, 'Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.' dediniz” ayeti ile soğan isteyen Yahudilere aşk olsun! Ağızlarının tadını biliyorlarmış da kudret helvasına ve bıldırcın etine yerin bitirdiklerini tercih etmişler ve ille de soğan ille de soğan demişler.

Son sözü de hayat pahalılığında zirveyi emsallerine bırakmayan ve gündemden hiç düşmeyen soğan için “Biz soğan ve patatese ülkeyi satmayız diyenlere gelsin. Patatesi bilmem ama soğan deyip de geçmesinler. Çünkü soğan tek başına bir servet bir hazine. Tamam ülke satılmasın. Zira başka ülkemiz yoktur ama böyle diyerek de soğanı küçümsemeyin. Zira soğan yabana atılamaz bir nimettir.

8 Nisan 2023 Cumartesi

Tarih Yazacak

Tarih; 

Dinin, milli ve manevi değerlerin siyasete nasıl dolgu malzemesi yapıldığını, dince kutsal sayılan değerlerin üç beş oy ve ikbal uğruna nasıl satışa çıkarıldığını, değerlerin İçlerini boşaltıldığını ve dillere pelesenk edilip ayaklar altına alındığını, insanların Allah'a aldatıldığını, 

Referansı din olanların söz ve eylem çelişkisini, 

Başarı için her şeyi mubah gördüğünü, 

Bir zaman enflasyonla mücadele edildiğini, başka bir zaman enflasyonla nasıl mücadele edilmediğini, 

Daha mürekkebi kurumadan nasıl zikzaklar çizilip U dönüşü yapıldığını, dün dündür siyasetinin en güzel (!) örneklerinin verildiğini,

Torpil ve hak yemenin ne olduğunu, nasıl kadrolaşıldığını, adam kayırmanın Türkçesi olan sözlü mülakatları, belli bir zihniyet ve okul mezunlarının tercihli olarak makamlara getirildiğini, çoğunun o makamlara yapışıp kaldığını, makamların altında ezildiğini,

Faizle mücadele edilir görünerek faize nasıl destek olunduğunu, 

Algıların olgu, olguların algı gösterilip insanların beyninin nasıl yıkandığını, başarısızlıklara nasıl gerekçe ve bahane bulunduğunu, suçun nasıl başkasının üzerine yıkıldığını,

Dostların nasıl düşman edildiğini, düşmanların nasıl dost edinildiğini, 

Bazılarının nasıl güç zehirlenmesi yaşadığını, 

En ufak bir eleştiriye gelmeyip ağzını nasıl bozduğunu, nasıl hakaretler savurduğunu, en son söylenecek sözün en başka nasıl söylendiğini, sonra hiçbir şey yokmuş gibi davranıldığını,

İnsanların onurunu zedelemek için nasıl küçümsenildiğini ve ayıplanıldığını,

Emellerimiz için insanların nasıl kutuplaştırıldığını,

İsraf ve savurganlığın itibar sayıldığını, yağma Hasan’ın böreğine rahmet okutulduğunu,

Bazı insanların kendisini sütten çıkmış ak kaşık ve bulunmaz Hint kumaşı gösterdiğini, dünyanın merkezine nasıl kendisini koyduğunu, övgüler karşısında nasıl yüzünün kızarmadığını,

Kendisini sorgulayan sevenlerini nasıl hayal kırıklığına uğrattığını, umut bağlayanların umutlarının nasıl  yok edildiğini...

Yazacak...