21 Şubat 2023 Salı

Fetvalara Dikkat!

Fetvalar din değildir, dini bir görüştür. Sosyal hayatı kolaylaştırmak için kendisini bu alanda yetkin gören kişi ve kişilerin Kur'an ve sünnetten hareketle bir çıkarımıdır. Dinin kendisini bağlamaz. Bir yönetmelik mesabesinde işlev görür.

Verilen fetvaların ayet ve hadise aykırı olmaması esastır. Fetva bir çıkarım olduğuna göre verilen fetvada isabet olabildiği gibi olmayabilir de. İsabet edene uyulurken isabet etmeyene uyulmaz. Verilen fetvaya uyup uyumama konusunda kişilerin vicdanlarına sinip sinmemesi de önemlidir.

Fetvalar da ihtiyaç ve şartların değişmesiyle birlikte değişebilir. Fetva değişir mi demeyin. Esas değişmemesi ilginç olur. 

Verilen fetvalar da dini hassasiyeti olanları ilgilendirir.

Fetvalar, her ne kadar kişilerin kendini bağlasa da bu fetvalardan her düşüncedeki insan haberdar olabiliyor ve çoğu zaman da verilen fetvalar tartışma konusu olabilmektedir. Tartışmadan da geçtim. Gereksiz gündemde tutulması birileri tarafından "İşte din bu" propagandası yapmasına zemin oluşturmaktadır. O yüzden fetva verirken;

Fetvayı ehil eller ve halkın güvenini kazanmış komisyonlar vermelidir. Kendini ne kadar ehil görürse görsün, tek kişinin verdiği fetvalardan ziyade komisyon marifetiyle verilen fetvalar tercih edilmelidir. Komisyonda ayet, hadis ve geçmiş müktesebattan delil getireceklerin yanında o konuyla ilgili konusunun uzmanları da komisyonda yer almalıdır. Yani komisyon sadece ilahiyat sahasında uzmanlaşmış kişilerden müteşekkil olmamalı.

Komisyon, sorulan sorunun tuzak soru olup olmadığını, bir ihtiyaca binaen sorulduğu incelemelidir. Tuzak soru olduğu kanaatine varılırsa o soruyu gündemine almamalıdır ya da tuzağa düşülmemelidir.

Fetva verirken geçmiş fetvayı tekrar hatırlatma yoluna gitmemelidir. O fetvanın günümüzde ihtiyaçları giderip gideremeyeceği gözetilmelidir.

Verilecek fetvanın efradını cami, ağyarını mani olmasına özen gösterilmelidir. Toplum yapısını, ihtiyaçları çözüp çözemeyeceği vs. dikkate alınmalıdır. Fetvanın anlaşılması için gerekirse gerekçe yayımlama yoluna gidilmelidir. Gereksiz ayrıntıya girilmemelidir. Çünkü çoğu zaman verilen fetvaların detayı tartışma konusu yapılmaktadır. Mesela depremde ailesini kaybeden çocukların evlat edinilmesi hususunda, bu tip sahipsiz çocukları alıp yetiştirmede bir sakınca olmadığı, çocuğun nesebinin korunması şeklinde bir fetva yeterlidir. Baba diyemez, miras bırakamaz, ileride evlenmelerinin önünde bir engel yok gibi uzatmalar gereksizdir. Çünkü zamanı değildir. Şu anda elzem olan bu çocuklara kol kanat gerilmesi fetvasının verilmesidir. Önce çocuğu birileri evlat edinsin, çocuk büyüsün, evlenme çağına gelsin. Ondan sonra muhtemel sorunlara dair fetva verilsin. Bu gereksiz teferruat doğmamış çocuğa fon biçmek gibidir. Zaten gelen tepkiler üzerine verilen bu fetva kaldırılmıştır.

Yine fetva ile günümüz medeni hukuku ve kanunları çelişiyorsa, bu konuda medeni ve geçerli hukuk şu şekildedir. Verilen fetva ayet ve hadis çerçevesinde verilmiştir. Ayrıca kanun yerine geçmez. Meraklılarını bağlar. Doğrusunu Allah bilir denmelidir.

Doğanın İsyanı

Başlığı böyle koyduğuma bakmayın. Zira doğa isyan etmez. Evren yaratılırken fiziki yasalar gereği kendisine ne görev verilmişse, milim şaşmadan görevini ifa ediyor.

Durum ve inancım bu iken yıkıp geçen depremin yaralarını saramadan, enkazı kaldırmadan, daha tüm cenazelerimizi defnetmeden, kısaca iki büyük depremin şokunu atlatamadan, büyük deprem denebilecek birbiri ardına artçılar ara ara yoklarken, her sallantı deprem bölgesini, özellikle Antakya'yı daha da yaşanmaz hale getirirken, 20.00 sularındaki Hatay merkezli 6.4 ve 5.8 şiddetindeki iki bağımsız deprem, ister istemez ne oluyoruz, nereye gidiyoruz, bu kabus ne zaman sona erecek dedirtti.

Gerçekten ne olacak ülkenin bu hali? Biz bu büyük imtihanın altından nasıl kalkacağız? Nereden tutacağımızı, ne yapacağımızı bilemez bir durumdayız. Bir acziyet hali okunuyor hepimizin gözlerinde.

Belli ki imtihanımız büyük ve bu imtihan bugünden yarına dinecek görünmüyor. 

Belli ki yer yıllardır içinde tutup biriktirdiği, patlama noktasına geldiği enerjisini boşaltarak derin bir nefes alıyor. Nefes alırken kırıp geçiriyor. Üstünde nefes almasını engelleyen insan yapımı ne varsa hepsini sallayıp silkeliyor. Bazısının ikiye bölüyor bazısını yere çökertiyor bazısını sağa, sola, öne ve arkaya yatırıyor. Siz benim rahat nefes almamı engellerseniz, yıkımım büyük olur ve Allah'ın bana verdiği gücüm karşısında, emek sarf ederek yaptıklarınızın bir hiç ve bir örümcek ağı gibi olduğunu sağ kalırsanız, görün. Görün ki yeni dersler çıkarın ve hiç şakam olmadığını bilin. Nasıl yaşanması gerektiğini anlayın artık diyor.

Ne diyelim. Gerçekten gördük, görmekle de kalmadık, yaşadık. Unutup gitmezsek, öyle zannediyorum, insanca nasıl yaşanması gerektiğini bit tecrübe öğrendik. Temennimiz odur ki bu acı tecrübeyi hayatımıza uygulayacağız. Yeter ki yer sakinleşip derin bir uykuya dalsın. O uyurken bizler gözlerimizi dört açacağız ve bilimin gereğini yapacağız.

Evet, hayatın kendisi bir tecrübe. Bu tecrübe bize pahalıya patlasa da verdiğimiz kurbanların ardından sağ kalan bizler, yaptıklarımızla ve yapamadıklarımızla yüzleşeceğiz.

Aynı zamanda her acıdan dersler çıkarırken her zorluktan sonra bir kolaylık gelir fermanı gereği bakarsınız, bu afet bize nice nimetler bahşedecek. Belki de keşfedip değerlendiremediklerimizi alın kullanın diyecek. Belki de bu sayede zengin yeraltı madenlere ulaşacağız. Çünkü her deprem gizlediği yeni nimetleri ortaya çıkarır.

Hiçbir şey çıkmasa bile dilimiz yandı, bundan sonra yoğurdu üfleyerek yiyeceğiz. Belki de her şeyi usulüne uygun, yerli yerince yaparak geri kalan ömrümüzü, anaları ağlatmadan insanca yaşayacağız. Bundan ala nimet, kaynak, maden ve kazanım mı olur.

Her şeyin hayırlısı. Ömrün de ölümün de. Yeter ki bizler sebepleri yerine getirelim, ayağımızı sağlam yere basalım. Bundan sonra hiçbir şey huzurumuzu kaçırmasın.

20 Şubat 2023 Pazartesi

Allah Diyor ki

Sizin tabiat kanunları, doğa kanunları adını verdiğiniz kanunlar, benim evreni yaratırken tabiata koyduğum, sünnetullah adını verdiğim, her birinin düzen, tertip ve evrenin devam ve işleyişini sağlama misyonu olan, emrimden çıkmayan değişmez yasalarımdır.

Bu kanunlarım arasında yağmur var, kar var, soğuk var, sıcak var, rüzgar var, deprem var, gece ile gündüz var, mevsimler var...

Bu kanunlarımın bir kısmı hoşunuza giderken bazı kanunlarım hoşunuza gitmez. Ama bilin ki hiçbiri gereksiz ve lüzumsuz değildir. Hepsi doğanın ve sizin yararınızadır. Acısıyla tatlısıyla hepsi benim nimetimdir. Bu nimetlerimi say say bitiremezsiniz. 

Unutmayın ki bu kanunlarım yeryüzünün düzeni için olması gereken kurallardır. 

Bu kanun ve kuralları inceleyip araştırın.

Bunun için bunları inceleyip araştıran ve ortaya çıkaran bilim insanına kulak verin, bilimsel yaşayın. Asla bilimden ayrılmayın. Kılavuzunuz bilim olsun. Demiyor muyum ben, bilmiyorsanız, ehline sorun diye.

Bilime uymak, bilime kulak vermek, bilimi dinlemek ve bilimsel yaşamak; namaz, oruç gibi herkese farz olan ibadetlerimdir. Buna uymak da farzdır.

Namaz, oruç gibi ibadetler sizinle benim aramda olan kişisel ibadetlerdir. Sizi terbiye etmek ve ahlakınızı güzelleştirmek içindir. Yerine getirirseniz, sizin faydanızadır. Karşılığını kat kat vereceğim.

Yasa çeşitlerimden fiziki yasalara uygun olarak hayatınızı düzenlemek ise doğayla uyumlu yaşamak içindir. Namaz ve oruçtan önce gelir. Uyumlu yaşarsanız, burnunuz kanamaz. İsyan eder, savsaklar, ciddiye almaz ve burnunuzun dikine giderseniz, bilin ki doğamın kanunları acımasızdır. Yıkar geçer gider ve öldürür. Kendinizle beraber başkalarını da öldürürsünüz. Namaz da kılamazsınız, oruç da tutamazsınız.

Bunu yaparken de şu Müslüman, şu çocuk, bu kadın, şu masum diyerek kimseyi seçmem. Fiziki yasaya aykırı hareket eden, o yasanın ortaya çıktığı yerde bulunan herkesi benim yasalarım içine alır ve kimseyi seçmez.

O yüzden nasıl ki bu dünyada hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayarak hayatı ciddiye alıyorsanız, yaşamın yasası olan bu kanunlarımı da ciddiye alın, hayatınızı ona göre düzenleyin ki rahat edin, huzur bulun. Bunun için kendi kendinizi tehlikeye atmayın ve kendi ellerinizle ölüme davetiye çıkarmayın.

Unutmayın ki benim değişmez yasalarım, evreni yaratırken evrenin içine koyduğum ölçülerimdir, kaderdir. Mesela depremler yerin nefes alması, yerin sakladıklarını ortaya çıkarması ve yeni nimetleri ortaya koyması bir kaderdir. Size düşen bu kadere teslim olmak değildir. Yapıp ettiklerinizle kendi kaderimizi kendiniz oluşturmaktasınız. Benim kaderimle, kendi kaderinizi karıştırmayın. Sizin göreviniz, benim kaderime karşı tedbir almaktır. Benim faylarımın üzerine ev yaparsanız, bu evleri de çürük yaparsanız, benim deprem kaderim, o başınızı soktuğunuz evlerinizi yıkar ve sizleri öldürür. Hala tüm suçu kadere atarak burnunuzdan kıl aldırmıyorsunuz. Siz tevekkülü de anlamadınız. Halbuki önce bir konuda yapılması gereken her şeyi yapıp sonra tevekkül edecektiniz.

Hasılı, bilim bilim bilim. Bilim demezseniz, inim inim inlersiniz. O aklı niye verdim ben, o iradeyi niye verdim ben? Aklınızı başınıza alın artık.