30 Aralık 2022 Cuma

Ortası Yok Bu İşlerin

Babacığım! Gördüğün gibi büyüyorum artık. Yavaş yavaş sorumluluğumu alma vaktim geliyor. Bundan sonra yavaş yavaş toplum içine çıkacağım. Yarım asrı devirdin, iyi kötü tecrübeler kazandın bu ülkede. İşimde, aşımda, toplum içinde nasıl davranayım, ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersin?
Hayat, yediğin kazıkların bileşkesi derler evlat. Yaşayarak öğreneceksin hayatı ve insanları. Onların arasında deneme-yanılma yoluyla, düşe-kalka tutunmaya çalışacaksın. Orta yolu tut diyeceğim ama geçer akçe değil bilesin. Arada kaynar gidersin. Omurgalı ol diyeceğim ama yalnızlara oynarsın. Yalnız sana şunu söyleyeyim. Kutuplaşan dünyada işin zor. Ülkemizde de fazlasıyla var bu ortam.

İnsanlar niçin kutuplaşır?

Fanatikliklerinden.
Niçin fanatik olurlar?

Bağnazlıklarından.
Niçin bağnazlık yaparlar?

Bildikleri o kadar. Zira insanlar kapasiteleri kadarını dışarıya yansıtırlar. İşin garibi kimse bağnaz olduğunu da kabul etmez.

Ben ne yapmak istediğimi hala anlayamadım.

Bu konuda ne dersem boş. Yaşadıkça, insan tiplerini gördükçe hayatı ve insanları en iyi o zaman anlarsın. Sana söyleyeceğim, kişiliğinden ödün vermeden yaşa. Bir tarafın olsun, ama asla tarafgir olma. Hep kendin ol. Belki istediğin makam ve mevkii elde edemeyebilirsin ama kimseye eyvallah demeden yaşarsın. Bir konuda başarılı olamadığın zaman hiç mazeretin arkasına sığınma. Sadece başarısız olmanın sebeplerini irdelemeye çalış.
Bir yere gelmek gibi bir düşüncem olursa...
O zaman fikrin ve dik duruşun senin olsun. Ortama göre pozisyon al, kaz gelecek yerden tavuk esirgeme. Ateşli bir kimse ol. Hatta tetikçi ol. İçine sinmese de dahil olduğun fikri ölümüne savun.

Sen bana fanatiklik yap hatta bağnaz ol diyorsun.

Evet, bir yerde tutunmak için başka da çaren yok. Bu durumda iyi bir burun koklayıcı ol. Koklarken boşa kürek çekme. Hep kazanana oyna. Sırtını güçlüye daya. Sana da düşer az veya çok ama küçük ama büyük. Bunu başarabilmek için sırtını verdiğin kimselerin aleyhine konuşma. Doğruya doğru, yanlışa yanlış deme. İyi bir tasdikleyici ol. Hiçbirini yapamazsan, en azından içine sinsin veya sinmesin, konuşma, görüş bildirme. İçine at gitsin. Asla ama, fakat deme. Zira bu edatlar kadar kötüsü yok.

Bu işin hiç ortası yok mu?

Yok evlat.

29 Aralık 2022 Perşembe

Kime Kulak Vermeli

Gücün orantısız bir şekilde kullanıldığı,

Tarafgirliğin diz boyu olduğu,

Olayların, söz ve eylemlerin algı üzerine yürütüldüğü, 

Laf ebeliği yapılarak gerçeklerin örtülmeye çalışıldığı, 

Çamur at, izi kalsın, altta kalanın canı çıksın diyenlerin haklı görüldüğü,

Gerçeklerin karşılıklı atışma ve suçlamalarla ortaya çıkmadığı, 

Problemlerin radikal kararlarla çözme yerine pansuman tedbirlerle üstünün cilalandığı,

Birçok problemin sümen altı edildiği, görmezden gelinerek yok kabul edildiği, 

Mimlenme, dışlanma ve zararları dokunur düşüncesiyle insanların alabildiğince korktuğu,

İnsanların düşüncelerini açıklamaktan çekindiği ve dilsizliğe büründüğü ya da dilsizliği tercih ettiği,

Çoğunluğun güç karşısında gücün tarafında yer aldığı, 

Sorunların kol kırılsa da yen içinde kalması düşüncesinin hakim olduğu, 

Ayyuka çıkan şeyleri sağır sultanın duyduğu, 

Had bilmeyenlere aba altından sopa gösterildiği,

Farklı ve aykırı söz söyleyenlerin bir kaşık suda boğulmak istendiği... 

Bir atmosferde ortada ne güçlüden ne de karşı taraftan yana olmak yerine, 

Ortada durup söz söyleyebilmek bedel ister. Onlara selam olsun. Sözleri dinlenecekse, onlara kulak vermek gerek. Çünkü bir beklentileri yok. Doğruya doğru, yanlışa yanlış derler. Bu sözlerim de puslu havada gerçekleri görmek isteyenler içindir. Taraf olanlara sözüm yok. Zira onlar yerlerinden memnunlar.

Eleştiri ve Özeleştiri Kültürü Üzerine

Bu yazımda sizlere rahmeti Akif Emre’nin eleştiri Kültürü Üzerine ele aldığı yazılarından alıntılar yapacağım:

Gücün zirvede olduğu dönemde yanlışı işaret edemeyenlerin, hatayı doğrultmak için uyarma, ihtar etme cesareti gösteremeyenlerin, zaaf zamanlarında eleştiri hakları olamaz.

“Meşru olanın ölçüsü başarıdır” hükmünü doğrulayan bir tutum, her şeyden önce ahlaki açıdan sorunludur.

İkbal günlerinde güç karşısında uyarıcı olma cesareti gösteremeyenler, eleştiriyi ihmal edenler, erteleyenler, yanlışın dolaylı da olsa meşrulaşmasına katkıda bulunmuş olurlar.

Her kaybediş bir özeleştiri gerektirir elbette. Her yenilgi, hatta musibet hikmetle bakanlar için bir nimet bile olabilir. Daha büyük kaymalara, kayıplara yol açmadan kendine dönmek, yenilgiye neden olan yanlışları düzeltmek, hakikatten sapmayı fark etmek için bir vesile bile olabilir. Özeleştiri hakkı, nefis muhasebesi yapma zorunluluğu; bozgunun, musibetin, yenilginin, kaybın muhatabı içindir.” Akif Emre

“Gecikmiş eleştiri çürütür, fırsatçılık kokan eleştiri yıkıcıdır.” Akif Emre

Kendi ifadelerinin dışında bu konuyla ilgili alıntıyı da yer verir Akif Emre: “Ben olsam Müslüman Doğu'daki tüm mekteplere “eleştirel düşünme” dersleri koyardım. Batı'nın aksine Doğu, bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.” (Aliya İzzetbegoviç)

Yürekten katılıyorum bu iki güzide insanın tespitlerine. Aslında bu alıntılar yaşadığımız bu hayat yolculuğunda her birimizin bir yol haritası olması gerekiyor. Ara sıra okumak için de ajandamızda kayıtlı olmalı diye düşünüyorum. Çünkü büyük eksikliğini hissettikleri eleştiri ve özeleştiri kültürüne bu açıklamalarıyla büyük katkı sunmuşlardır.

Bakmayın siz içimizden her birimizin ben eleştiriye açığım ve özeleştiri yapıyorum dediğimize. Zira Doğu toplumu olarak kahir ekseriyetimiz eleştiriye açık falan değiliz, özeleştiri de yapmıyoruz. Şayet öyle olsaydı, bu iki güzide insan bu konuda niye böyle desin? Demek ki Batı’nın geride bıraktığı eleştiri tahammülsüzlüğü bu toplumda sorun olarak aynen devam ediyor. Bu görüntümüz ve kafa yapısıyla da çok fırın ekmeği yesek de bu konuda mesafe alabileceğimize inancım her geçen gün azalmaktadır. Bu eksikliğin giderilmesi için de Aliya eleştirel düşünmeyi okullara ders olarak konmasını önermektedir. Bugün okullara bu dersi koysak, meyvelerini yemek için bir 10-15 yıl gerek.

Aslında eleştirel düşünme için mekteplere ders koymaya gerek yok bence. Zira bu durum hazır bulunuşluk ve tahammül sınırımızla alakalı bir durumdur.

Bu vesileyle hem Bilge Kral’a hem de Emre’ye Allah’tan rahmet diliyorum.