Ana içeriğe atla

Kime Kulak Vermeli

Gücün orantısız bir şekilde kullanıldığı,

Tarafgirliğin diz boyu olduğu,

Olayların, söz ve eylemlerin algı üzerine yürütüldüğü, 

Laf ebeliği yapılarak gerçeklerin örtülmeye çalışıldığı, 

Çamur at, izi kalsın, altta kalanın canı çıksın diyenlerin haklı görüldüğü,

Gerçeklerin karşılıklı atışma ve suçlamalarla ortaya çıkmadığı, 

Problemlerin radikal kararlarla çözme yerine pansuman tedbirlerle üstünün cilalandığı,

Birçok problemin sümen altı edildiği, görmezden gelinerek yok kabul edildiği, 

Mimlenme, dışlanma ve zararları dokunur düşüncesiyle insanların alabildiğince korktuğu,

İnsanların düşüncelerini açıklamaktan çekindiği ve dilsizliğe büründüğü ya da dilsizliği tercih ettiği,

Çoğunluğun güç karşısında gücün tarafında yer aldığı, 

Sorunların kol kırılsa da yen içinde kalması düşüncesinin hakim olduğu, 

Ayyuka çıkan şeyleri sağır sultanın duyduğu, 

Had bilmeyenlere aba altından sopa gösterildiği,

Farklı ve aykırı söz söyleyenlerin bir kaşık suda boğulmak istendiği... 

Bir atmosferde ortada ne güçlüden ne de karşı taraftan yana olmak yerine, 

Ortada durup söz söyleyebilmek bedel ister. Onlara selam olsun. Sözleri dinlenecekse, onlara kulak vermek gerek. Çünkü bir beklentileri yok. Doğruya doğru, yanlışa yanlış derler. Bu sözlerim de puslu havada gerçekleri görmek isteyenler içindir. Taraf olanlara sözüm yok. Zira onlar yerlerinden memnunlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde