6 Kasım 2022 Pazar

Siyasetten Beklediğim

Erzurumlu Naim Hoca ismini duymuş olmalısınız. Vefat edeli çok oldu. Allah rahmet eylesin kendisine. Erzurum'da verdiği vaazlarla meşhur bu Hoca, nüktedan kişiliğiyle tanınıyor, seviliyor ve sayılıyor. Ünü Erzurum dışına da taşmış bu Hoca aynı zamanda Erzurum'da ağırlığı olan biri idi. 90'lı yıllarda Erzurumluların bir yol kapatma eylemine asker polis bir şey yapamadı. O günün iktidarı Naim Hoca'dan yardım istedi. Hoca, eylemcilerin yanına giderek onları sakinleştirdiği gibi ikna edip eylemlerine son verdirmişti.

Verdiği vaazları çok meşhur. Çoğu kişi gülme garantili olan bu vaazlarına gittiğini anlatır. Şu anekdot da Hoca için anlatılır:

Vaazlarından birinde Naim Hoca, cemaatine "Maçlar cıbıldak oynanıyor. Oyuncuların kol ve bacakları açık. Maça gitmek caiz değil yoksa günah kazanırsınız" şeklinde konuşur.

Erzurum valisi Erzurumluların takımlarını desteklemek için maça ilgi göstermediğinden, stada gelmediğinden dert yanar. Çözüm arar. Çözüm için Naim Hoca'nın ismi önerilir.

Vali, Naim Hoca'yı makamına çağırır, durumu izah eder ve ondan destek ister.

Mesajı alan Naim Hoca, kürsüye çıkar ve cemaatine, "Cemaati Müslimin, geçen hafta maça gitmek caiz değil demiştim. Vali emir verdi. Ulülemre itaat şart. Bundan sonra Erzurumspor'un maçlarına hep birlikte gideceğiz ve şehrimizin takımını destekleyeceğiz" der.

Takımın maçı var. Stat sair günlere göre tıklım tıklım. Valinin özel davetlisi olarak Naim Hoca da protokoldaki yerini alır. Yeri de valinin yanıdır.

Seyirci maça kendini kaptırıp "Yaşa, var ol, haydi aslanım..." derken Naim Hoca, hangi rengin Erzurum olduğunu öğrendikten sonra o da maçın heyecanına kendini kaptırır. Erzurumspor her gole giderken ve gol kaçırdığında heyecanlanır ve "olmadı...yine olmadı" diyerek elini yanındaki valinin dizine vurur.

Bu maçın ardından vali, her maça Naim Hoca'nın davet edilmesini, protokolde yer verilmesini ama kendisiyle Hoca'nın arasındaki bir koltuğun boş bırakılması talimatını verir.

Niyetim, rahmeti Naim Hoca'nın çelişkisine ve u dönüşüne işaret etmek değil. Ama Hoca'nın bir çelişkisi yok mu? Var. Hoca önceki görüşünü sıcağı sıcağına zıddına değiştirmiş mi? Değiştirmiş. Hoca da birçok etkili ve yetkili kişi gibi u dönüşü yapmış mı? Yapmış. Ama Hoca'yı emsallerinden ayıran özelliği, önceki görüşünü validen dolayı değiştirdiğini itiraf etmesidir. Ki vali demese de Hoca görüşünü değiştirse, bence bir sakınca yok. Çünkü insanların önceki görüşlerini değiştirmesi kadar doğal bir şey olamaz. İnsanoğlu hata ile maluldür. Hatadan dönmek de bir erdemdir. Yeter ki önceki çelişkisini itiraf edebilsin. 

Buradan siyasilerimizin u dönüşlerine ve çelişkilerine gelmek istiyorum. Zira siyasilerimizin de önceki görüşlerini nakzeden yeni görüşleri çok. Dün, ak dediklerine bugün kara diyebiliyorlar. Dün, düşman belledikleriyle bugün can ciğer dost olabiliyorlar ya da tersi. Dün, söz ve eylemleriyle kapısını sımsıkı kapatıp görüşmem diyenler bir bakmışsın, görüşmem dediklerinin ayağına gidebiliyor. Dün bunlar şu, bunlar eşittir bu deyip bugün hiçbir şey olmamış gibi işbirliği teklifi yapabiliyor. Dün, bunlar şunlarla beraber deyip onları ayıplayanlar, ayıplarını unutarak ayıpladıklarıyla başbaşa kalabiliyor. 

İnanın, niyetim siyaset falan değil. Bir siyasi partinin lehinde veya aleyhinde olmak değil. Üzüntüm, siyasetimizin içler acısı durumu. İsterdim ki siyaset bu ülkede bir fazilet yarışı olsun, algılar üzerine siyaset yapılmasın, ayrıştırıcı dil terk edilsin, kazanmak için her yol mubah kabul edilmesin. Her bir siyasi partinin bir omurgası, duruşu ve prensipleri olsun. Düşünce ve görüşleri ne olursa olsun, birbirlerinin prensiplerine saygı göstererek asgari müştereklerde anlaşabilsinler, önemli konularda bir araya gelebilsinler. Birbirlerine kapıları daima açık olabilsin. 

Bu dediklerimden siyasi partiler görüş değiştirmesin anlaşılmasın. Ülke yönetiminde tek doğru yoktur. Mutlaka esneklik olmalı. İşaret etmek istediğim nokta, önceki görüşlerini nakzedecek şekilde yeni bir görüş ve öneri ile yola çıkanlar, önceki görüşlerinden niye vazgeçtiklerini bir güzel açıklasınlar. Hatalı imişiz, doğrusu bu imiş diyebilsinler. Hiçbir şey olamasalar bile Naim Hoca gibi olabilsinler. Başka da bir şey beklemiyorum. 

4 Kasım 2022 Cuma

Sevilmezler

Denetimin yüzü soğuktur. O yüzden bir kurumu teftişe gelen müfettişler sevilmezler. (Sevilen müfettiş bir kurumu üstün körü denetleyendir. Eksiklikleri görmeyendir.) 

Hakkında, inceleme ve soruşturma yapmakla görevlendirilen muhakkiki inceleme sahibi sevmez. (Şayet dosyayı kapatmak üzere gelmişse, o başka)

Yazı ve paylaşımlarında, iyi gitmeyen şeyler konusunda eleştirel yaklaşan kalem erbabı sevilmez. Sevilmediği gibi adı muhalife çıkar. Hoş, kendine ve yaptıklarına güvenmeyenler yapıcı eleştiriye bile tahammül edemezler. 

Doğrucu davutlar sevilmez. Çünkü yanlış adamların doğru ile hiç yıldızı barışmaz. 

Kaşının üstünde gözün vardır diyenler sevilmezler. 

Nabza göre şerbet vermeyenler sevilmezler.

İşimize gelmeyen şeyleri söyleyenler sevilmezler.

Kendi partisine oy vermeyenler sevilmezler. Çünkü onlar yerli ve milli değildir. Üstelik haindirler.

Kendi cemaatine bağlı olmayanlar sevilmezler. 

Aklımızla alay ederek algılar üzerinden bize bir şeyler pazarlayanlara, gönlünü ve aklını teslim etmeyenler sevilmezler. 

Her alanda tek doğru kendileridir. Başka doğru arayanlar sevilmezler. 

Trafik kurallarına uymadan ve hız sınırlarına riayet etmeden son surat giden bir kaptana, kaza yapacaksın, biraz yavaş diyenler sevilmezler. 

U dönüşü yapana çelişkisini hatırlatanlar sevilmezler. 

Sınavdan zayıf alan bazı öğrenciler, o dersin hocasını sevmezler, dersini de sevmezler.

Dini tekeline alanlar, başkasının dinden bahsetmesini sevmezler. Çünkü tek samimi Müslüman onlardır.

Atatürk'ü tekeline alanlar, başkasının Atatürkçülüğünü beğenmezler. Zira onlar sahte Atatürkçüdürler. 

Tezgahın önüne sebze ve meyvenin iyi ve irisini koyan pazarcı esnafı, tezgahın arkasına bakmaya çalışan müşteriyi sevmezler. Çünkü onlara göre "hepsi aynıdır". Tezgahın önünden isteyen müşteri de sevilmez. Seçmece var mı diyen müşteri hiç sevilmez. 

Bizi en çok inciten eleştiriler isabet eden eleştiriler olduğu için bu konuda nokta atış yapanlar sevilmezler. Eleştirinin isabet ettiği kişiler, eleştiri sahiplerinin ne yüzünü görmek isterler ne de isimlerini. Kırmızı görmüş boğa gibi olurlar. Gerçeklerle yüzleşmek zordur vesselam. 

Üst astı eleştirir, astına her şeyi söyler. Zira ne yapsa yeridir. Astın hiç sesi çıkmaz. Çünkü üst daima haklıdır bilhassa haksız olduğu anlarda.  Üste bu havayı veren gücünü koltuktan alan makamı ve yetkisidir. Astını ezmeye çalışan, onu emir eri gibi gören yöneticiler sevilmezler. 

Astın üstünü eleştirmeye kalkması, yol göstermesi astın idam fermanıdır. Asla sevilmezler. 

Herkesin işine karışanlar, her işe burnunu sokanlar sevilmezler. Çünkü bu tipler her işe maydanoz olurlar. 

Çevresine ve astına tepeden bakanlar, onlara güvenmeyenler sevilmezler. Çünkü bu tipler ne oldum budalasıdır. 

Varlığıyla huzur bozanlar sevilmezler. Bu tipler sanki huzur bozmak için yaratılmışlardır. Geldikleri gibi giderler ve giderlerken arkalarında kubbede hoş bir seda bırakmazlar. 

Korku ve kaos ortamı oluşturarak varlığını hissettirenler, kendisiyle barışık olmayanlardır. Kendisiyle barışık olmayanlar etrafına da huzur vermez. Bu tipler sahte saygı ve sevgiyle avunurlar ve sevilmezler...

Böyle Eşek Olmaya Ne Dersiniz? *

"Bir sıpa yiyip-içmeyi terk etti. Bedeni zayıfladı, kulakları aşağıya sarktı, nerdeyse bitkinlikten bedeni toprağa düşecek hâle geldi.

Baba eşek, oğlundaki günden güne bu çöküşü fark etti. Bunun sebebini öğrenmek istedi. Onun ruhi ve sıhhî durumuna muttali olmak için tek başına ona geldi. 

— Oğul, bu halin nedir? Sana en güzel arpaları getiriyorum, sen hâlâ yemeği reddediyorsun. Anlat bakalım ne oldu sana? Bunu kendine niçin yapıyorsun? Canını sıkan biri mi var?

Sıpa başını kaldırdı ve babasına cevap verdi:

— Evet baba, insanlar canımı sıkıyor. 

Baba eşek şaşırdı. 

— Ne yapıyorlar ki?

— Biz eşekleri aşağılıyorlar.

— Nasıl oğlum?

—Görmüyor musun? Biri kötü bir iş yaptığında ona eşek diyorlar. Çocuklarından biri, bir rezillik yaptığında eşek diyorlar. Biz buna müstahak mıyız? Aptallarına eşek diyorlar. Baba biz böyle değiliz. Hissiz hiç değiliz. Bıkmaksızın çalışıyoruz.

Baba eşek ne diyeceğini bilemedi. Hızlıca kulaklarını sağa sola hareket ettirdi. Sonra sıpanın anlayacağı şekilde konuşmaya başladı. 

— Bak oğul! Onlar insan. Allah onları diğer mahlukattan üstün yarattı. Fakat onlar, bizden önce kendilerine çok kötülük yapıyorlar. Mesela sen ömründe hiç kardeşinin malını çalan eşek gördün mü? Veya duydun mu? Kendinden daha zayıf olan diğer eşeklere herhangi bir şekilde azap veren bir eşek gördün mü? Diğerlerine rengi, cinsi ve dili nedeniyle ötekileştiren ırkçı bir eşek gördün mü? Veya niçin toplandıklarını bilmeyen eşekler zirvesi duydun mu? Herhangi bir gün arpa elde etmek için bir Amerikan eşeğinin bir Arap eşeğini öldürme planı yaptığını işittin mi? Yabancı bir devlet için çalışan veya kendi ülkesinin eşeklerinin aleyhine komplo kuran eşek gördün mü? Kendi ehlini hizipçi esasa göre ayıran eşek gördün mü?

Tabi ki eşekler aleminde bu tür insanî cürümleri işitmedin. Acaba insanlar, yaratılış hikmetini ve bunun gereklerini iyice biliyorlar mı?

Bu nedenle ey oğul, senden eşek gibi davranmanı istiyorum. Benim ve annenin başını dik tutturmanı istiyorum. Eşek oğlu eşek kalmanı istiyorum. Boş ver insanları oğul! İstediklerini desinler. Eşek olmamız övünç olarak bize yeter. Biz;

Yalan bilmeyiz,

Öldürmeyiz,

Çalmayız,

Kimsenin arkasından konuşmayız,

Kimseyi kötülemeyiz,

Aramızda yaralı ve ölüler varken oynamayız.

Bu cümleler sıpanın hoşuna gitti. Kalktı ve şöyle diyerek arpaları yemeye başladı:

—Evet, bana dediğin gibi kalacağım baba. Eşek oğlu eşek olmakla iftihar edeceğim. Sonra ölüp toprak olacağım; yakıtı insanlar ve taşlar olan cehenneme girmeyeceğim”.

Alıntı yaptığım bu intak ya da konuşturma sanatı hoşuma gitti. Biri bundan sonra bana eşek veya eşek oğlu eşek derse eskisi gibi çok alınmayacağım. Belki de iftihar edeceğim. Zira böyle eşek veya eşek oğlu eşek olmaya can kurban.

*05/11/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.