Ana içeriğe atla

Böyle Eşek Olmaya Ne Dersiniz? *

"Bir sıpa yiyip-içmeyi terk etti. Bedeni zayıfladı, kulakları aşağıya sarktı, nerdeyse bitkinlikten bedeni toprağa düşecek hâle geldi.

Baba eşek, oğlundaki günden güne bu çöküşü fark etti. Bunun sebebini öğrenmek istedi. Onun ruhi ve sıhhî durumuna muttali olmak için tek başına ona geldi. 

— Oğul, bu halin nedir? Sana en güzel arpaları getiriyorum, sen hâlâ yemeği reddediyorsun. Anlat bakalım ne oldu sana? Bunu kendine niçin yapıyorsun? Canını sıkan biri mi var?

Sıpa başını kaldırdı ve babasına cevap verdi:

— Evet baba, insanlar canımı sıkıyor. 

Baba eşek şaşırdı. 

— Ne yapıyorlar ki?

— Biz eşekleri aşağılıyorlar.

— Nasıl oğlum?

—Görmüyor musun? Biri kötü bir iş yaptığında ona eşek diyorlar. Çocuklarından biri, bir rezillik yaptığında eşek diyorlar. Biz buna müstahak mıyız? Aptallarına eşek diyorlar. Baba biz böyle değiliz. Hissiz hiç değiliz. Bıkmaksızın çalışıyoruz.

Baba eşek ne diyeceğini bilemedi. Hızlıca kulaklarını sağa sola hareket ettirdi. Sonra sıpanın anlayacağı şekilde konuşmaya başladı. 

— Bak oğul! Onlar insan. Allah onları diğer mahlukattan üstün yarattı. Fakat onlar, bizden önce kendilerine çok kötülük yapıyorlar. Mesela sen ömründe hiç kardeşinin malını çalan eşek gördün mü? Veya duydun mu? Kendinden daha zayıf olan diğer eşeklere herhangi bir şekilde azap veren bir eşek gördün mü? Diğerlerine rengi, cinsi ve dili nedeniyle ötekileştiren ırkçı bir eşek gördün mü? Veya niçin toplandıklarını bilmeyen eşekler zirvesi duydun mu? Herhangi bir gün arpa elde etmek için bir Amerikan eşeğinin bir Arap eşeğini öldürme planı yaptığını işittin mi? Yabancı bir devlet için çalışan veya kendi ülkesinin eşeklerinin aleyhine komplo kuran eşek gördün mü? Kendi ehlini hizipçi esasa göre ayıran eşek gördün mü?

Tabi ki eşekler aleminde bu tür insanî cürümleri işitmedin. Acaba insanlar, yaratılış hikmetini ve bunun gereklerini iyice biliyorlar mı?

Bu nedenle ey oğul, senden eşek gibi davranmanı istiyorum. Benim ve annenin başını dik tutturmanı istiyorum. Eşek oğlu eşek kalmanı istiyorum. Boş ver insanları oğul! İstediklerini desinler. Eşek olmamız övünç olarak bize yeter. Biz;

Yalan bilmeyiz,

Öldürmeyiz,

Çalmayız,

Kimsenin arkasından konuşmayız,

Kimseyi kötülemeyiz,

Aramızda yaralı ve ölüler varken oynamayız.

Bu cümleler sıpanın hoşuna gitti. Kalktı ve şöyle diyerek arpaları yemeye başladı:

—Evet, bana dediğin gibi kalacağım baba. Eşek oğlu eşek olmakla iftihar edeceğim. Sonra ölüp toprak olacağım; yakıtı insanlar ve taşlar olan cehenneme girmeyeceğim”.

Alıntı yaptığım bu intak ya da konuşturma sanatı hoşuma gitti. Biri bundan sonra bana eşek veya eşek oğlu eşek derse eskisi gibi çok alınmayacağım. Belki de iftihar edeceğim. Zira böyle eşek veya eşek oğlu eşek olmaya can kurban.

*05/11/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde