12 Ekim 2022 Çarşamba

Durum *

WhatsApp, Telegram, Bip uygulamaları, son yıllarda yazılı ve görsel paylaşım ve yazışmaların vazgeçilmezi. Öyle zannediyorum, en yaygın kullanılanı Whatsapp'tır. Ben de bu en yaygın olanı kullananlardan oldum hep. Birilerinin kızarak ve hamaset göstererek bir ara WhatsApp'ı kullanmayı bırakıp Bip uygulamasına geçtiği kısa zaman diliminde dahi WhatsApp kullanmayı bırakmadım. Bir ara zorunlu olarak ilaveten Bip kullandım. Ne yalan söyleyeyim, Bip'e bir türlü içim ısınmadı. Basit bir oyuncak gibi geldi bana. Zaten çok da kullanışlı değildi. Başkasını bilmem ama işkenceydi benim için. Hoş, kızıp bundan sonra WhatsApp kullanmayacağım, Bip kullanacağım diyenlerin kahir ekseriyeti tekrar Whatsapp'a geri döndü. Vatandaş neyse de resmi kurumları Bip'e yönlendiren devlet de Bip'ten vazgeçti. Hasılı pireye kızıp yorgan yakmamız da yanımıza kar kaldı. Ki bu yaptığımız bu ülkede vakayı adiyedendir.

Yakın zamanda tecrübe ettiğimiz bu zigzag geride kaldı. Ben geleyim sadede. 

Nicedir mesajlaşmadan ziyade WhatsApp'ın Bip'te olmayan Durum fonksiyonunu kullanırım. Durum'u kullanan çok. Herkes ne yapıp ne ettiğini, nerede olduğunu, fotoğrafını, beğendiğini, mesajını, mutluluğunu ve üzüntüsünü Durum'dan paylaşarak telefonunda kayıtlı olanlara görün benim durumumu diyor. duyuruyor.  Herkes Durum'dan paylaşım yapar da ben durur muyum. Neyim eksik sonra. Ben de gazetede çıkan yazılarımı paylaşıyorum. Niye paylaştığımı tam bilmesem de izninizle bir beyin jimnastiği yapayım: 

-Bu alemde ben de varım. (Niye olmasın. Zira kambersiz düğün mü olur.) 

-Yaşıma bakıp aldanmayın. Bu teknolojiden ben de anlıyorum. 

-Bakın ne yazmışım? Gazeteden açıp okumazsanız, ben de hizmeti ayağınıza getiririm. (Zira benden kurtulamazsınız. Siz yeter ki teknoloji bağımlısı olmaya devam edin.) 

-Yazımı görenlere moral ve motive olsun diye. (Yazımı gören, üstüme iyilik sağlık! Bu bile yazıyorsa ben hayli hayli yazarım deyip bir köşe bulup yazmaya başlayacak. Ülkede yazan enflasyonu oluşacak. Bu enflasyondan kurtulma umudunu epistemolojik ve heteredoks yaklaşıma bağlayacak.)

-Yazıyı görür görmez okumadan sonraki Durum'a geçenler kurtulacak. Ne yazmış yine deyip okumaya kalkanlar olursa, belki de moralini bozacak ve Allah bunu bildiği gibi yapsın diyecek. Varsın desin. Yeter ki Allah yapsın. 

-Uzun yazılarımı sonuna kadar okuma gafletinde bulunan olursa, gitti kaç dakikam. Allah beni affetsin diyecek. 

-Pek az sayıda okuyucum çıkar da yazımı okur, hoşuna gidiyorsa eyvallah der, gitmiyorsa deli saçması desin. Kendine bir pay çıkarırsa çıkarsın, değilse Durum’da ve gazetede yer kaplasın diye.

-Durum paylaşımlarımı kendine vazife bilip mal bulmuş mağribi gibi başkasına ulaştıran, jurnallik yapan muhbirlerime kolaylık olsun diye. Allah vere de telefonumda kayıtlı ve dost bildiğim kişi ya da kişiler, bu yaptıkları onurlu eylemlerinden dolayı para alsalar, en azından cepleri para görür, kedi olalı bir fare tuttum derler. Yürü, oğlum. Kim tutar seni/sizi. Yok, bu işi benim gibi meccanen yapıyorsa, onun adına acımak düşer bana. 

Gördüğünüz gibi paylaşım amacım baya da varmış. Ezcümle şunu söyleyeyim. Faydalandığım bu Durum uygulaması, bana biri beni gözetliyor (BBG) hissi verse de ben yazdıkça, WhatsApp'ın Durum uygulaması devam ettikçe ben bu Durum aracılığıyla paylaşım yapmaya devam edeceğim.  

*24/10/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

10 Ekim 2022 Pazartesi

Oyları İpotek Altında Olan Seçmenler *

İstisnalar kaideyi bozmamakla beraber bu ülkede seçmen kesimlerinin oyları siyasiler nezdinde çantada keklik görülür. Yani bazı kesimler siyasi partilerin oy deposudur ve kaleleri mesabesindedir. Oyları İpotek altında olan fakat farklı siyasi yönelim gösteren seçmenler ise mecburlar bana vermeye diyen siyasi partiler tarafından pek makbul görülmezler. Nankör ve hain olarak görülürler. Satılmış derler en azından. Bu tür seçmenlerin işi zordur. Çünkü bu kişiler yani kabuğunu kıran ya da kırmaya çalışan seçmenler en hafifiyle mahalle baskısına maruz kalırlar.

Ne demek istediğimi örneklerle açıklamaya çalışayım:

Dindar ve mütedeyyin biri iseniz,

Başörtülü iseniz,

İHL ve ilahiyat mezunu olup Diyanet'te İmam hatip, müezzin kayyum, vaiz, müftü vb görevler yürütüyorsanız,

Din kültürü ve ahlak bilgisi ve İHL meslek dersleri öğretmeni iseniz...

Oylarınızı Milli Görüş geleneğinden gelen veya bu gelenekten geldiğini iddia eden partilere yani SP, YRP ve özellikle AK Parti'ye vermek zorundasınız. Oyunuzu bunlara vermek istemezseniz bile bu partilerden görünmek mecburiyetindesiniz. Oyunuzun rengini belli eder, bu çizginin dışındaki başka partilere yönelir, bu partilerden en büyüğünü icraatlarından dolayı eleştirmeye kalkarsanız; hain ve nankör damgası yemekten kurtulamazsınız. Kazanımları heba edeceksiniz denerek mahalle baskısına maruz kalırsınız. Hele bir de resmi bir göreviniz var veya bir koltukta oturuyorsanız, adam sana makam vermiş, seni bu görevde iyi durduruyor, yaptığın düpedüz nankörlük, sol gelsin de gör gününü denir. Arkandan da bu adamı bu koltuktan indirmek lazım derler. Biraz ileri gidersen, görevden alınman için bazı kapılara bile giderler.

Laik, seküler biri iseniz,

Kemalist ya da Atatürkçü iseniz,

Çağdaş, modern ve Batılı anlamda bir kafa yapısına sahipseniz,

Modern giyimli bir hanımefendi iseniz,

Alevi iseniz,

Solcu, devrimci, komünist veya sosyalist iseniz...

Oylarınızı CHP'ye veya bu partinin düşüncesine uygun partilere vermek zorundasınız. Şayet vermezseniz sağ partilerin ekmeğine yağ sürmüş olursunuz.

Milliyetçi iseniz, bu kimselerin hangi partiye oy verdiğini değerlendirmeden önce milliyetçilik üzerine birkaç kelam etmek isterim. Milliyetçiliği, İç Anadolu milliyetçiliği (dindarlığa yakın) ve sahil milliyetçiliği (ulusalcı) diye ikiye ayırmak lazım. İç Anadolu milliyetçiliği Milli Görüş ve sağ yelpazede siyaset yapan siyasi partilere yakındır ve ve zaman zaman geçişkendir. Ulusalcılar ise CHP'ye yakındır ve zaman zaman geçişkendir. İç Anadolu milliyetçileri MHP'ye oy vermek zorundadır. Ulusalcı milliyetçiler ise MHP'den kopup parti kuran İyi Parti'ye oy vermek zorundadır. 

Kürt iseniz, HDP'ye oy vermek mecburiyetindesiniz. 

Bazı seçmen kesimlerinin oylarının bu şekil ipotek altına alınmasının yanında partilerin üstlendiği bazı misyonlar da var. Birkaç örnek de bu konuda vermek isterim. Bu ülkede başörtüsü, dindarlık, din, iman, ahlak vb. değerler savunulacaksa, bunu ancak AK Parti yapar. Başkasının ağzına bunlar yakışmaz. Çünkü onlar özellikle CHP bu konularda samimi değil. Aynı şekilde Atatürkçülük ve laiklik savunulacaksa bunu sadece CHP yapar. AK Partinin bu değerleri savunması çok iğreti kaçar.

Hasılı büyük seçmen çoğunluğu siyasi partilerin tekelindedir. Türk siyasetinde bu kesimler arasında oy geçişkenliği, sonuca etki edecek şekilde fazla değil. Siyasetimizi esas etkileyen, iktidarları değiştiren kesim, parti ayrımı yapmaksızın her bir yelpazedeki partilere oy verebilen kararsız seçmen kesimidir. Bunların oranı da yüzde yirmi civarındadır.

Siyasi tercihiniz ne olursa olsun, siz siz olun, oyunuzu hiçbir partiye ipotek ettirmeyin. Siz partilerin arkasından değil, siyasi partiler sizin arkanızdan koşsun. 

*12/10/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

3 Ekim 2022 Pazartesi

Hangi Müslümanlık? (2) *

Tasavvuf, tarikat ve Cemaat Müslümanlığı: Varsa yoksa cemaat ve tarikatları. Allah ve peygamberden çok dini liderleri telaffuz edilir. Onların emrinden çıkılmaz. Şuraya oy verin denir, sorgulanmaz. Şeyhleri ne derse vardır bir hikmeti. Kurtuluşta olacak fırka bağlı oldukları cemaat ve tarikattır. Sohbet gününde sohbete giderler, verilen zikri çekerler. Bir araya geldikleri zaman şeyhlerinin kerametini anlata anlata bitiremezler. Cemaatinin çıkardığı dergiye abone olurlar, gazetesi varsa alırlar. Şeyhin tüm kitapları kitaplıklarını süsler. Cemaatlerine bağlı esnaftan alışveriş yaparlar. Zekat ve sadakalarını ehil kimselere dağıtsın diye cemaatlerin kurduğu dernek ve vakıflara verirler. Tarikatlarına bağlı olmayanlara acıyarak bakarlar.

Dine Mesafeli Müslümanlık: Pek camide ve cemaatte görünmezler. Dinden diyanetten pek söz etmezler ve ibadetlere soğuklar ama dine saygılı olduklarını ifade etmekten geri kalmazlar.

Batı Özlemi Duyan ve Batı Karşıtı Olan Müslümanlık: Batılılar Hristiyan olmasına rağmen bizden daha ahlaklı daha medeni daha çalışkanlar. Bizden ilerideler. Böyle diyenlere karşı Batının savunulacak bir tarafı yok. Onların medeniyetinin altında kan, gözyaşı ve sömürü var. Biz de sömürseydik gelişirdik. Batıya özlem duymak aşağılık kompleksinin bir sonucudur derler. 

Her Sözü Geçmişe Atıf Olan ve Özlem Duyan Müslümanlık: Gerçek Müslümanlık bizde. Asrı Saadet örneğinin dünyada bir benzeri yok. Adalet tam hakim olmuştu. Bizim dinimiz sömürge dini değildir. Ecdadımız gittiği her yere medeniyet götürmüş, kimseyi sömürmemiştir. Batı her türlü bilgiyi bizden almıştır. 

Her Türlü Geri Kalmışlığa ve Olumsuzluğa Gerekçe Bulan Müslümanlık: Biz Batılılardan dolayı geride kaldık. Dış güçlerin ülkemize besledikleri emeller hala sona ermedi. Bugün ekonomik saldırı altında isek bu bile dış güçlerin eseri. Bizim hiç suçumuz yok. 

Fıkıh Müslümanlığı: İslam'ı fıkıhtan ibaret gören tiplerdir bunlar. İslam'a dair her şeyi geçmişte alimler ortaya koymuş. Bunların değişmesi söz konusu değildir deyip geçmiş fetvaları dikte etmeye çalışırlar. 

Niyet Okuyuculuğuna ve İthama Dayalı Müslümanlık: Farklı görüşte olanlara sapık, mülhit, İrancı, FETÖ'cü, Hizbullahçı, Selefi, oryantalist vs. derler. 

Korku Salan Müslümanlık: Şunu yaparsan kafir olursun, şu kelimeyi söylersen dinden çıkarsın, şu fetvayı görmezden gelirsen cayır cayır yanarsın türünden söylemlerle dinin sevdirilmesinden ziyade korku salan insanlar var. Din görevlilerinin çoğunda bu üslup hakim. 

Menkıbe ve Gizeme Dayalı Müslümanlık: Dine dair anlatılanlar gizem, hurafe ve menkıbeden ibarettir. Bu tür vaaz veren ve konuşanlardan hoşlanırlar. Dinin ve peygamberin gizemi yoksa o din ve peygamber ne işe yarar onlar için. Din dediğin uçurmalı ve kaçırmalı. Peygamber dediğin uçmalı, kaçmalı. 

Ucuz Mücahit Müslümanlığı: Güçlerini güçlüden alırlar. Kimsenin bir şey yapamayacağını anladıkları zaman çok anlayışsız, kaba ve saba olurlar. Kimseyi konuşturmazlar. Konuşan olursa da vay efendim, nasıl konuşurlar diye hedef gösterirler. Sosyal medyayı çok güzel kullanırlar. Küfrü ve hakareti ağızlarından düşürmezler. Herkese ayar verirler. Güçten, takatten ve iktidardan düştükleri zaman süt dökmüş kediye dönerler. Alttan alırlar. Nazik, kibar ve uzlaşmacı olurlar. Güce yaslanmada bir beis görmezler. Bu tipler sevdiklerine asla söz söylemezler. 

Cuma, Bayram, Belirli Gün ve Hafta Müslümanlığı: Cep telefonlarının davetsiz misafirleridir bunlar. Özellikle haftalık cuma mesajları daha perşembeden damlar. Bıkmadan, usanmadan gönderirler. Gönderme desen dahi göndermeye devam ederler. Bunlar boş ve meşgalesi olmayan tiplerdir. Ortak grupların mesaj gönderme yönünden baş gediklisidirler. 

Kandırılmış Müslümanlık: Yeter ki birileri Allah, din ve peygamberi ağzından düşürmesin. Ardından koşarlar adeta. Sonra da kandırıldık demeyi marifet bilirler. Sağ siyaset halkın bu ulvi değerlerini bol bol kullanarak oya tahvil etmeye çalışır. Kim bunları ağzından düşürmezse rakiplerine oranla siyasete 1-0 galip başlar. 

Ahlak Müslümanlığı: Emredilen her türlü ibadetin nihai hedefi kişinin ahlaklı olmasını sağlamaktır. Herkesin özlemini duyduğu ve olması gereken denilen ahlak ise çok da önemsenmez. O yüzden ahlaki değerleri yaşantısıyla gösteren ve etrafına güven veren Müslüman sayısı pek azdır. Aslında Müslümanlığa ve Müslümanlara değer katacak ve insanlığa örnek olacak olan Müslümanlık, ahlakı ile mümeyyiz olmuş Müslümanlıktır. 

*08/10/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.