2 Ekim 2022 Pazar

Bu Çocuk Geri Zekalı Olabilir mi? *

Hediyelik Afyon lokumu almak için Gazlıgöl'de bir dükkana girdim. Seçtiğimiz lokum çeşitlerini kesip paketin içine koyan yaşlı bir amcaya, tartıda yardım eden bir çocuk vardı.

Amca pratik mi pratik. Gelen müşteriyi kaçırmıyor. Hem ağzı çalışıyor hem de eli. "Kampanyamız var efendim. Şu kadar fiyattı. Bu kadara indirdik." diyor. Bir taraftan da lokum kesmeye devam ediyor. Dışarıdan gelip geçenleri de gözünden kaçırmıyor. Müşterinin dükkanın önündeki tezgahtaki ürünlere baktığını görür görmez kalabalığı yararak kendini dışarıya atması görülmeye değer. “Sucuklarımız şu kadar efendim. Tavsiye ederim" diyor. Müşteri, "Şurada şu fiyat dediler. Sen pahalı veriyorsun" deyince, onların verdiği sucuklardan içeride var. Bende onlar şu fiyat" diyerek onlara da bir kılçık atıyor. Bundan sonrasını onlar düşünsün. "Biz daha buradayız. Giderken alacağız" diyor adamlar. Bey amca, "Tamam, efendim, biz buradayız. Size söylediğim fiyat geçerli. Mutlaka beklerim" diyor.

Ardından işinin başına dönüyor. Yanında kendisine yardım eden çocuğa, "Geri zekalı, kutuyu ver. Kutuyu aç. Şu koyduğumu paketle" diyor. Çocuğa ya cümlesinin başında ya da sonunda geri zekalı dedi durdu. Bu söze çocuk da hiç tepki vermedi. Bir an için çocuğun adı geri zekalı olabilir mi diye düşünmedim değil. Bey amca, çocuğa niye hakaret ediyorsun diyeyim dedim. Nasıl dersin? Adamın elinde makas var. Nedin lan sen deyip peşime düşebilir ve lokum doğar gibi doğrayabilirdi. Ondan sonra al başına belayı. Benim lokum işi de kalırdı. Adam öyle yapar mıydı, yapmaz mıydı bilmiyorum ama beni sessizliğe iten elindeki makastı. Kasaplara da bir şey demem. Zira onların da elinde bıçak, satır, tahra gibi edevat eksik olmaz. Elektronik terazileri yokken pazarcı esnafına ve seyyar satıcıya da bir şey demezdim. Çünkü tartıda kullandıkları kilolar aynı zamanda onların kavgada kullandıkları aletleriydi. Aman neyse ne. 

Gelelim tekrar usta-çırak diyaloğuna. "Şu teraziye koyduğum bir kilo. Bunu hemen paketle. Oyalanma" dedi usta. Çocuk ise "Ustam, bu daha bir kilo olmamış. 998 gram. Denk getiremiyorsun" dedi. Ustası, Ulen geri zekalı. Nasıl gelmez bir kilo. Bak 1024 yazıyor" dedi. Çocuk ısrarlıydı 998 olduğuna. Adam paketi kaldırıp hızlıca teraziye koyunca, tartı eylemin şiddetinden bir kiloyu geçti. Çocuk hep böyle ikna oldu. Amca zaman zaman da çocuğa göre eksik tartı olan lokumun içine biraz Hindistan cevizi serpiştirerek kiloya tamamladı. Ardından bey amcanın koyduğu her pakete aynı muamele ve usta çırak arasında aynı konuşma. Anladım ki çocuğun geri zekalı olmasının temelinde ustasının düşük tartmasına itiraz var. Bu arada düşük tartılıyor mu, tartılmıyor mu, bunu usta ile çırak dışında kimse göremiyor. Tüm mesele iki gram ise varsın eksik olsun. Zira tam kilo denk gelmez. Buna da kimse bir şey demez. Yine de siz siz olun, çırak olarak yaşını başını almış ustanızın tarttığı lokumun kilosuna karışmayın yoksa öğle yemeğiniz hazır: Geri zekalı. 

Hülasa, amcanın her iki lafından birinin geri zekalı olması hoş değil. Herhalde sizin de hoşunuza gitmemiştir. Çünkü bir çocuğun her yaptığına geri zekalı denmesi ve bunun sürekli tekrarlanması çocukta kalıcı izler bırakabilir. Zira bir kişiye kırk defa geri zekalı dense, o kişinin adı geri zekalı kalır. Hele çırak bulmada esnafın zorlandığı bu yıllarda, bu çocuklara bu şekil hakaret, ayağına kadar gelen nimeti tepmek demektir. Burada bir temennide de çocuk için bulunmak istiyorum. Bu çocuk biz büyükler gibi günaha batmamış, masum mu masum. İnşallah terazideki gösterdiği bu duyarlılık hayatı boyunca her alanda devam eder.

*14/10/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

28 Eylül 2022 Çarşamba

Beceremediklerim *

Allah'ın verdiği yetenek nimetinin hepsini kullanamadım. Çünkü yetenekli biri değilim. Pek becerikli olmasam da beceri nimetinin tümünü kullanan maharetlilere gıpta ederek geçirdim ömrümü. Bazen de bunlar bende niye yok diye kah haset ettim kah isyanlara oynadım.  Bu yaşıma gelinceye kadar deneme yanılma yoluyla bazı beceriler kazanmış olsam da şu konularda hiç yetenek geliştiremedim:

Nabza göre şerbet veremedim. 

Politik davranamadım.

Gücün ve güçlünün yanında yer alamadım. Güzsüzün yanında yer aldım. Tek yaptığım, güçsüzlerin arasına bir güçsüz ilavesi yapmak oldu.

Yararıma olacak şeyler için burnum iyi koku almadı. Basiretim hep bağlandı. 

Kendimi anlatmak için başkasını kötüleyemedim. 

Belden aşağı vuranlara prim veremedim. 

İçime sinmeyen bir görüşe eyvallah diyemediğim gibi pasif kabul anlamında sessiz bile kalamadım.

Ucunda mimlenme bile olsa bir yerde görüşümü açıklamazlık yapamadım ve mimlenme konusunda çok başarılı olduğumu söyleyebilirim. Belki de tek başarılı yeteneğim bu.

Bir partinin, bir görüşün, bir cemaat ve tarikatın trolü olamadım. Politik davranamadım. Haliyle gelmesi muhtemel nimetleri elimle teptim.

Koyun gibi olup aklımı kiraya veremedim. Makam ve mevkice büyük olanların söz ve tasarruflarına var bir hikmeti diyemedim. 

Şu sözüm tepki çeker deyip yutamadım. 

Şu yazılarım daha çok beğeni alıyor deyip o tür yazılar yazamadım. Gerekli olduğunu gördüğüm ama hiç müşterisi olmayan yazıları yazmaktan vazgeçemedim. Tüm bunları yaparken müşterisiz meta zayidir sözünü göz ardı ettim. Halbuki marifet iltifata tabi idi.

Kapalı kapılar ardında eleştirip yüz yüze gelince övemedim. Gıyabında konuştuğumu karşılaşınca dile getirdim. Pek lazımdı. Adam sormuştu sanki. 

Kırılıp alındığım zaman belli etmezlik yapamadım.

Gönül koyduklarıma maslahat gereği gülümseyemedim. İçime atıp bu da bende kalsın diyemedim. Fırsatını bulup serzenişimi dile getirdim.

Basit esprilere gülemedim. İnce ve keskin esprilere hayranım ama bu özelliklere sahip pek az insana rastladım.

Ciddi meseleleri espri ile sulandırmada üstüme yoktur. 

Karşılığı bu toplumda olmasa da doğruya doğru, yanlışa yanlış dedim. Karşılığında değerli yalnızlıkla yetindim.

Herkesi ve her kesimi anlamak için empati yaptım ama karşılığında pek az empati yapanı görebildim. Buna da şükür.  

Tüm iyimserliğime rağmen hayata eleştirel yaklaştım. Eleştirilere en yakınımdan başladım. Yakınlarım, bu bizim iyiliğimizi istiyor demedi. Hepsi de eleştiriye açık olduğunu söyledi ama eleştirinin e'sini göremedim. Hepsinin özellikle mahallemin istediği, eleştiri olsun ama karşı tarafa olsun. Zira kol kırılsın ama yen içinde kalsın derdinde hepsi. Kırılacak kol ve yen kaldıysa tabi.

Trol ve fanatiklerin kol gezdiği bu ülkede iki kutup arasında yer almadığım için her iki kutup da mesafeli bana. Ne İsa'ya ne Musa'ya oldu benim yolum. 

Kapalı kapılar ardında farklı, topluluk arasında farklı davranamadım.

Yüze gülüp arkadan vuramadım.

Hasılı, adım Hıdır, elimden gelen budur. Beceri olmayınca ne yapsın Mabut. Kısaca beceriksizim.

*10/10/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

27 Eylül 2022 Salı

Seçmene Rüşvet Siyaseti *

Adaylar tam netleşmese de değişik kesimlere dair birbiri ardına açıklanan müjdeler Türkiye'nin seçim atmosferine girdiğini gösteriyor. Bu atmosferde bütçede karşılığı olmayan her icraat ve vaat ise seçim ekonomisi olarak değerlendirilir. Bunu kim ve hangi hükümet yaparsa yapsın, bunun etik ve ahlakiliği yoktur. Seçim rüşvetidir zira bunun adı. Seçimi kazanmak için her yolun mubah görüldüğünün göstergesidir. 

Bu hükümet, geçmişte ülkenin büyük bedeller ödemesine sebebiyet veren seçim ekonomisi uygulamasına son vermişti. Son vermekle kalmayıp "Seçim ekonomisinin ekonomiye zarar verdiğini, bütçe disiplininden ödün vermeyeceklerini ve seçim ekonomisi uygulamayacaklarını" birinci elden açıklamıştı. 2012 yılına ait bu enfes konuşmayı yeniden dinlemek için Google'dan arama yaptım. Maalesef bulamadım. Bu konuşmayı ya yanlış kelimelerle aradım ya lüzum üzerine bu video kaldırıldı ya da kaldırtıldı. Daha birkaç ay önce dinlemiştim halbuki. Neyse vardır bir hikmeti. Nasılsa balık hafızalı kabul ediliyoruz. Siyasilerin dün ne dediğinin hiç önemi yok. U dönüşü siyasetin bir gereği kabul ediliyor. Maalesef ülkede hiç olmadığı kadar dün dündür eski siyaseti yürütülüyor. 

Halbuki bu hükümeti önceki hükümetlerden ayıran en belirgin özelliği, seçim ekonomisine geçit vermemesiydi. Mali disiplinden ödün vermemesi, bu uğurda gerekirse seçim kaybederiz anlamına gelen bu bakış açısı, milletimizden teveccüh almıştı. Ve ilk iki döneminde yaptıklarından dolayı bu millet bu hükümete ardı arkasına kredi verdi. Görüyorum ki 7 Haziran 2015 seçimlerinde çoğunluğunu kaybeden bu hükümet, 1 Kasım 2015 erken seçimine giderken seçim ekonomisi uygulanmayacağı prensibinden ödün vermiş ve kesenin ağzını açmıştı. Maalesef o zamandan bu zamana da her seçim öncesi seçim rüşveti diyebileceğimiz seçim ekonomisinden vazgeçmedi ve her seçim öncesi verdikçe veriyor. Diğerlerinden farklı olduğunu bir zamanlar cümle aleme göstermiş bu parti de bu yaptıklarıyla yok aslında benim de diğerlerinden farkım demeye getiriyor.

Burada antrparantez şunu söylemek isterim ki yazılarımın muhatabı; tarafgir ve fanatik olan, algılara teslim olan, bir partinin gözlüğünden bakan, her söylenenden nem kapan ve her şeyi partilerine yapılmış bir saldırı gibi görenler değildir. Muhatabım, aklıselim düşünen, fanatiklikten ziyade tespitlere değer veren ve saygı duyan vicdan sahipleridir. İnanın, derdim partiler falan değil, siyaset yapmak hiç değil. Niyetim tespittir, olması gerekeni ve olmaması gerekeni söylemektir. Trollerin bunu böyle bilmesinde fayda var. 

Şimdi dönelim tekrar seçim ekonomisine. Sözlerim iktidarı ve muhalefetiyle tüm siyasi partilere. Sayın siyasiler, işiniz siyaset ve seçimi kazanmak ve seçmenin desteğini almak için var gücünüzle çalışmaktır. Bu da en doğal hakkınızdır. Yalnız kazanacağız diye her yolu mubah görme gibi bir lüksünüz olamaz. Zira altı dolu olmayan ve ayakları yere basmayan her türlü vaadiniz ve bütçeye ağır yük getiren her türlü icraatınız bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Tek amacı bu ülkeye hizmet olan siyaset anlayışınıza aykırı bir durumdur bu. Bir seçim kazanmak için değer mi değerlerimizi ayaklar altına almaya? Hele seçime giderken seçim atmosferine girildiği zaman dilimlerinde hayata geçirdiğiniz; bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü türünden yaptığınız ve yapacağınız her icraat seçim ekonomisidir ve seçim rüşvetidir. Yapmayın bunu.

Seçim ekonomisiyle oyuna göz dikilen seçmene gelince, bir hakkınızı normal zamanda değil de seçim zamanı vermeye kalkan hiçbir siyasi partiye prim vermeyin. Hatta cezalandırın ki hevesleri kursaklarında kalsın ve bu yaptığınız siyasi partilerin kulaklarına küpe olsun ve bir daha böyle şeylere tevessül etmesinler. Böyle yaparsanız, siyasi partiler yola gelir ve adam gibi siyaset yaparlar. Yapacakları siyaset bir fazilet yarışı olur. 

*30/09/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.