27 Eylül 2022 Salı

Seçmene Rüşvet Siyaseti *

Adaylar tam netleşmese de değişik kesimlere dair birbiri ardına açıklanan müjdeler Türkiye'nin seçim atmosferine girdiğini gösteriyor. Bu atmosferde bütçede karşılığı olmayan her icraat ve vaat ise seçim ekonomisi olarak değerlendirilir. Bunu kim ve hangi hükümet yaparsa yapsın, bunun etik ve ahlakiliği yoktur. Seçim rüşvetidir zira bunun adı. Seçimi kazanmak için her yolun mubah görüldüğünün göstergesidir. 

Bu hükümet, geçmişte ülkenin büyük bedeller ödemesine sebebiyet veren seçim ekonomisi uygulamasına son vermişti. Son vermekle kalmayıp "Seçim ekonomisinin ekonomiye zarar verdiğini, bütçe disiplininden ödün vermeyeceklerini ve seçim ekonomisi uygulamayacaklarını" birinci elden açıklamıştı. 2012 yılına ait bu enfes konuşmayı yeniden dinlemek için Google'dan arama yaptım. Maalesef bulamadım. Bu konuşmayı ya yanlış kelimelerle aradım ya lüzum üzerine bu video kaldırıldı ya da kaldırtıldı. Daha birkaç ay önce dinlemiştim halbuki. Neyse vardır bir hikmeti. Nasılsa balık hafızalı kabul ediliyoruz. Siyasilerin dün ne dediğinin hiç önemi yok. U dönüşü siyasetin bir gereği kabul ediliyor. Maalesef ülkede hiç olmadığı kadar dün dündür eski siyaseti yürütülüyor. 

Halbuki bu hükümeti önceki hükümetlerden ayıran en belirgin özelliği, seçim ekonomisine geçit vermemesiydi. Mali disiplinden ödün vermemesi, bu uğurda gerekirse seçim kaybederiz anlamına gelen bu bakış açısı, milletimizden teveccüh almıştı. Ve ilk iki döneminde yaptıklarından dolayı bu millet bu hükümete ardı arkasına kredi verdi. Görüyorum ki 7 Haziran 2015 seçimlerinde çoğunluğunu kaybeden bu hükümet, 1 Kasım 2015 erken seçimine giderken seçim ekonomisi uygulanmayacağı prensibinden ödün vermiş ve kesenin ağzını açmıştı. Maalesef o zamandan bu zamana da her seçim öncesi seçim rüşveti diyebileceğimiz seçim ekonomisinden vazgeçmedi ve her seçim öncesi verdikçe veriyor. Diğerlerinden farklı olduğunu bir zamanlar cümle aleme göstermiş bu parti de bu yaptıklarıyla yok aslında benim de diğerlerinden farkım demeye getiriyor.

Burada antrparantez şunu söylemek isterim ki yazılarımın muhatabı; tarafgir ve fanatik olan, algılara teslim olan, bir partinin gözlüğünden bakan, her söylenenden nem kapan ve her şeyi partilerine yapılmış bir saldırı gibi görenler değildir. Muhatabım, aklıselim düşünen, fanatiklikten ziyade tespitlere değer veren ve saygı duyan vicdan sahipleridir. İnanın, derdim partiler falan değil, siyaset yapmak hiç değil. Niyetim tespittir, olması gerekeni ve olmaması gerekeni söylemektir. Trollerin bunu böyle bilmesinde fayda var. 

Şimdi dönelim tekrar seçim ekonomisine. Sözlerim iktidarı ve muhalefetiyle tüm siyasi partilere. Sayın siyasiler, işiniz siyaset ve seçimi kazanmak ve seçmenin desteğini almak için var gücünüzle çalışmaktır. Bu da en doğal hakkınızdır. Yalnız kazanacağız diye her yolu mubah görme gibi bir lüksünüz olamaz. Zira altı dolu olmayan ve ayakları yere basmayan her türlü vaadiniz ve bütçeye ağır yük getiren her türlü icraatınız bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Tek amacı bu ülkeye hizmet olan siyaset anlayışınıza aykırı bir durumdur bu. Bir seçim kazanmak için değer mi değerlerimizi ayaklar altına almaya? Hele seçime giderken seçim atmosferine girildiği zaman dilimlerinde hayata geçirdiğiniz; bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü türünden yaptığınız ve yapacağınız her icraat seçim ekonomisidir ve seçim rüşvetidir. Yapmayın bunu.

Seçim ekonomisiyle oyuna göz dikilen seçmene gelince, bir hakkınızı normal zamanda değil de seçim zamanı vermeye kalkan hiçbir siyasi partiye prim vermeyin. Hatta cezalandırın ki hevesleri kursaklarında kalsın ve bu yaptığınız siyasi partilerin kulaklarına küpe olsun ve bir daha böyle şeylere tevessül etmesinler. Böyle yaparsanız, siyasi partiler yola gelir ve adam gibi siyaset yaparlar. Yapacakları siyaset bir fazilet yarışı olur. 

*30/09/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Bunları Yapan Yaşadı *

Bu yazımda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in, vatandaşlara önerdiği bazı tasarruf tedbirlerine yer vereceğim. Bu öneriler Enerji Bakanlığı tarafından çıkarılan "Aklınla Verimli Yaşa" kitapçığından alıntıdır: (Parantez içleri bana ait.)

1."Kışın kombi derecesini indirin, yazın klima derecesini yükseltin". ( Kombi derecesini indirerek biraz üşüyün. Bu sizi diri tutar ve ölmezsiniz demektir.) 

2.Kısa mesafelerde yürüyün ya da bisiklete binin. (Uzak mesafeleri de yürüyün. Benim size önerim budur. Boş verin bisikleti. Bisikleti çaldırıp kara kara düşünmeyin sonra.) 

3.Saçınızı kurutma makinesi ile değil, havlu ile kurutun. (Hep yapmışımdır. Sanki saç kurutma kullanmışım gibi elektrik sayacım yarış atı gibi koşuyor.) 

4.Banyoya kum saati koyun, 4 dakikadan fazla duş yapmayın. (Kum saatini bilmem de 4 dakikada nasıl duş alıp çıkacağım? Kara kara düşünmeye başladım şimdiden. Zira yarı sabunlu çık demektir bunun Türkçesi. Bakan 4 dakikada duş almayı bize uygulamalı gösterse de bunu bir görsek. Değilse zinhar inanmam.)

5-Kışın fırını kullandıktan sonra kapağını açıp, ortamı ısıtın. (Bir taşta iki kuş vurmaktır bu. Tek yapacağınız fırının kapağını açık tutmak. Çok zor değil, inanın. Hatta elinizi fırının içine doğru tutun. Isınan elinizi yüzünüze sürün.)

6.Düşük katlar için asansöre binmeyin, merdivenden çıkın. (Bunu da şiddetle öneririm. Burada tek yapacağınız, asansörün bakım, tamir ve servisine para veriyorum psikolojisinden kurtulmanız. Hele yürüyüşe inerken Allah rızası için asansör kullanmayın.)

7.Yüksek motor hacmine sahip araç kullanmayın”. (Etin ne buldun ne? Havanız batsın demektir bu. Öyle ya, yüksek hacimli motor neyinize sizin.)

8. Evinizin duvarlarını açık renge boyatın. (Evimizi aydınlık tutar, içiniz açılır ve erkenden ışık yakmak zorunda kalmazsınız.)

9.Binaların güney cephesine yaprak döken ağaçlar dikin. (Yaprak dökmeyen ağaçlar dikerek pencereden evinize girecek güneşe engel olmayın demektir.)

12.Kışın perdeleri açın, içeriye güneş ışığı girsin. (Sayın Bakanım, doğru dersin de senin perde dediğin eski anam babam perdeleri değil ki. Günümüz perdelerini açmak için günün belirli saatini ayırmak gerekiyor. Bu işkence akşam kapatırken de olacak. Bu perdelerle uğraşan, varsın donayım daha iyi der. En azından yok yere gerilmez.)

13.Radyatör arkasına yalıtım levhası yerleştirin ve önüne mobilya koymayın, ana girişlerde çift kapı ya da döner kapı kullanın. (Bu önerileri yerine getirmeden önce yalıtım levhası, çift kapı ya da döner kapı maliyet hesabı yapmanızda fayda var. Radyatör önüne mobilya koymayın önerisine gelince, Sayın Bakan, lütfen uygulanmayacak öneride bulunmayın. Zira petek önüne mobilya koymak Allah'ın emri gibi bir şey. Bu önerini yerine getirmek demek aile saadetinin temeline dinamit koymak demektir. Dinamitle ısın diyorsan başka. Ama petek önündeki mobilyayı çekmek demek boşanma sebebidir. Lütfen aile saadetimizle oynama. Bırak, doğal gazı biraz fazla ödeyelim. Zira aile saadeti bu tasarruftan önce gelir ve bu itibardan asla ödün verilemez. Var git işine.)

14.Gereksiz yere ani fren yapmayın, gaza basmayın. (Hava yapma, havan batsın diyorsun. Haklısın da biz havasız yaşayamayız. Araba sürerken herkes başını çevirip bize bakacak. Değilse araba sürmenin ne anlamı kalır.)

15.Araç bekleme halindeyken kontağı kapatın. (Bu da zor ama deneyeceğim.)

16.Araçta hava akımını engellemek için camları açmayın. Bagajda bulunan gereksiz eşyaları çıkarın. (Ben açmıyorum ama yanıma binenler az hava gelsin diye açıyorlar. Hemi de ikisini birden. Az sonra da klimayı çalıştır diyorlar. Sayın Bakan bu laf anlamaz, söz dinlemezlere bir şey söyle. İnan, bundan ben de şikayetçiyim. Sanırsın ki hiç havasız yerde kalmamışlar. Onların ki ne sıcak ne de soğuk olacak. İstedikleri cennet. Bunu da cennete gitmeden dünyada iken benden istiyorlar.)

17.Çamaşır ve bulaşık makinesinde ön yıkama yapmayın. Çamaşırları asarak kurutun, kurutma makinesi kullanmayın. (Makinemin kurutma özelliği var mı bilmiyorum ama o dediğin ne ise bizde ön yıkama olmadan gerekirse tüm kazancımızı elektrik dağıtım şirketine veririz ama tam yıkamadan vazgeçemeyiz. 

18.Bulaşıklardaki kaba atıkları yemekte kullanılan peçeteyle temizleyin. (Kusura bakma ama o tabakları kırarız. Yemekte kullanılan, milletin ağzını sildiği peçeteyi de kullanmayız. Biz şöyle yapıyoruz. Makineye koymadan önce bulaşıkları bir güzel çeşmede yıkıyoruz. Ardından makineye koyup çalıştırıyoruz. Yıkama bittikten sonra tabakları tek tek kontrol ediyoruz. İyi yıkamamış deyip yeniden makineye koyuyoruz. Baktık yine olmadı mı, makinenin sabununu değiştiriyoruz. Biz bir şeyi yıkamadan önce suyu suyla yıkar, öyle kullanırız. Lütfen tasarruf namına aile saadetimin temeline dinamit koyma. Dönmez soyadını döner şeklinde değiştirsen iyi olacak. Unutma ki evlilik dediğin şey tasarrufa gelmez. Devletin itibarı ne ise ailenin itibarı da budur.)

19. Ütü bitmeden birkaç dakika önce fişi prizden çekin ve kalan ısıdan faydalanın. (Biz daha ilerisini uyguluyoruz Sayın Bakan. Ütü gerektiren pantolon ve gömlek giymeyi bırakalı çok oldu. Sadece makama çıkarken ve milli bayramlarda gömlek ve takım elbise giyiyoruz. Madem bizi bu kadar düşünüyorsun. Devlet memurlarına tamamen kıyafet serbestliği getirin, ütüden kurtulalım ve enerjiden tam tasarruf sağlayalım.)

20. Fırını pişirme süresinden beş-on dakika önce kapatın. (Yani ala çiğ yiyin diyorsun. Öyle ya iyice pişmiş çamur gibi olur. Yiyeceğin proteinini de yok eder.)

21. Düdüklü tencere kullanın. (Özellikle nohut ve fasulye pişirmede kullanıyoruz. Gören de eve kalabalık misafir gelecek sanır. Beklenen misafir de gelmediğine göre kaç akşam menümüz hazır. Isıtılıp ısıtılıp konuyor önümüze. Bereketli oluyor böyle.)

22. Az yemek ısıtmada fırın yerine mikrodalga kullanın. (Kullanalım kullanmaya da bu mikrodalga fiyatları nerelerde, bilen var mı acaba?)

23. Büyük ekranlı TV tercih etmeyin. (Başka başka... Sayın Bakan diğer önerilerin özellikle 4 dakikada duş neyse de bu önerinin hiç kıymeti harbiyesi yok. Bu devirde 37 ekran olur mu hiç? Gelen misafir büyük ekranlı TV yerine bu küçük ekranı görse, siz hala 37 ekran mı kullanıyorsunuz dese, bizim itibarımız ne olur, biliyor musun? Lütfen tasarruf tedbirlerini de tadında ve kıvamında bırakalım.) 

Bakan'ın hazırlattığı "Aklınla Verimli Yaşa" kitabından tasarrufa dair bazı öneriler bunlar. Bu önerilerine tek kelimeyle tebrikler Sayın Bakan. Uzat elini öpeceğim derim. Zira tasarruf tedbirlerine beni sollamış gördüm seni. Bükemediğim eli de öperim. Kitapçığın ismi aklınızda kalmazsa, siz buna "Aklınla Bin Yaşa" ismi de verebilirsiniz. Haydi göreyim sizi. Çünkü sıra sizde. İlk işimiz banyo işimizi dört dakika ile sınırlandırmak olsun. 

*01/10/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

20 Eylül 2022 Salı

Hangi Mesleği Seçerdim, Hangisini Seçmezdim? *

Geriye dönme imkanım olsa, bugünkü işimi seçerdim demeyeceğim. Zira böyle tiplerden değilim. Ne olmak isterdin derseniz hem savcı olmak isterdim hem de savcı olmak istemezdim.

Savcı olmak istemezdim. Çünkü mevzuatında bir olay vuku bulduğunda savcı olarak hiçbir emir ve talimat almadan suçlularla ilgili işlem başlatmak bana göre değil. Suç ve suçlu, tarih boyunca olmaya devam ettiğine göre işim gücüm yok da bunlarla mı uğraşacağım. Uğraşıp da başıma iş mi açacağım? Ondan sonra delil bulup iddianame hazırla dur. Ben o kadar uğraşıp didinip zanlı hakkında TCK'nin ilgili maddesi gereği ceza talep edeyim. Aynı okul türünden mezun olduğumuz bir avukat çıksın, benim delillerimi çürütmeye kalksın. Haydi avukattır, işi budur diyelim. Aynı koridorlarda karşılaştığım, aynı adliyede birlikte aynı havayı teneffüs ettiğim, birlikte oturup kalktığım, mahkeme salonunda yan yana oturduğum, aynı okul türünden mezun bir hakim çıksın, benim istediğim cezayı millet adına çöpe atsın ve zanlıya/sanığa beraat versin. Benim devlet adına istediğim cezayı çöpe atması ne haddine. Zanlı ve avukatın gözünde hakim iyi olacak, ben hep kötü olacağım. Madem birimiz iyi polis, diğerimiz kötü polis olacaksa, neden ben iyi polis rolünü üstlenmiyorum, değil mi?

Savcı olmak isterim. Çünkü herhangi bir vukuatta kendiliğimden harekete geçme gibi bir derdim hiç olmayacak. Her ne kadar mesleğim gereği kimseden emir ve talimat almasam da ben emirsiz ve talimatsız yaşayamam. Ruhuma işlemiş bir defa. Bir amirim bana, şunun hakkında bir iddianame hazırla deyinceye kadar ülke yıkılsa hiç umurumda olmaz. Oturur keyif çatarım koltuğumda. Çünkü devlet dediğin emir ve talimatla yönetilir. Bir sanık, bir zanlı hakkında bir büyüğümün ricası benim için emirdir. Bu konuda asker gibi düşünürüm. Emir verilince şak yerine getiririm. Şunu sal derse salar, bunu ipe gönder derse gönderirim. Saldığıma büyüğümden tepki gelirse, zanlının yakalanması için yeni bir yazı çıkartırım. Polisler zaten emrimde. Onlar suçluyu yakalamak için uğraşsın dursun. Zaten ne iş yapıyorlar ki...

Burada içinizden birileri, sen savcısın. Emir ve talimat almadan kendiliğinden görevini yapacaksın ve adaleti tesis için uğraşacaksın diyerek bana görevimi hatırlatmaya çalışmak isteyebilir. Bu tip akıl veren ve yol gösterenleri asla sevmem. Bunların yaptıkları edebiyat parçalamaktan ve dürüstlük abidesi kesilmekten başka bir şey değildir. Ben olması gerekene değil, uygulamaya bakarım. Zira benim adaleti tesis etmeye çalışmaktan ziyade beni bu koltuğa getirenlere karşı bir sorumluluğum var. Yani adalet diye bir derdim yok. Zaten adalet isteyenler hep güçsüzlerdir. Güçlüler varken güçsüzlerin yanında yer alarak kendimi ateşe atamam. Düşenin dostu olmadığını bilirim. Hatta düşene bir tekme de ben vururum.

Hasılı emir talimatla iş yaparım. Bunun dışında keyfime bakarım. Alırım yanıma korumayı, binerim makam aracıma, otururum arka sağ koltuğa, sür oğlum şuraya derim. Şoförüm beni her zaman evimden alır, akşam evime bırakır. Nasılsa hız sınırına riayet de yok. Bas oğlum gaza derim. Arabama vurmuşlar, çizilmiş, kirlenmiş, yakıtı bitmiş, bakım zamanı gelmiş...hepsini şoförüm yapar, bana hizmet eden pardon hizmet ettiğim devlete de fatura eder, olur biter. Yani elim cebime gitmez. Kendi aracımın da garajımda turşusunu kurarım. Yakıt derdi, toplu ulaşım derdi, aracımın yıpranma diye bir derdi hiç olmaz. Zamanı gelince km'si düşük, sıfır araba gibi satarım. Eşim ya da çocuğum bir yere gidip bir yerden mi alınacak. Şoförüm onların emrinde. İşte benim istediğim savcılık bu. Diğeri sizin olsun.

*23/09/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.