21 Mayıs 2022 Cumartesi

MEB’de Şube Müdürü mü Olmak İstiyorsun? *

MEB'de şube müdürü olmak istiyorum.

Bunun için sınava girmen gerekli.

Girdim hem de iki sefer. Ama başarılı olmadım. Yazılıyı bile geçemedim. 

O zaman ısrar etme. Olamazsın.

Yok mu bunun bir yolu? Çok istiyorum. 

Var aslında.

Nedir o?

Gördüğüm kadarıyla geniş bir çevren var.

Olduğunda?

Onları devreye koyacaksın.

Ama sınav var diyorsun?

Sınav; gücü, kuvveti ve çevresi olmayan zayıflar içindir.

Şöyle şunun sırrını…

Çevreni devreye sokarak bir ilçeye milli eğitim müdürü olarak atanacaksın. Çünkü bu ülkede milli eğitim müdürü olmak şube müdürü olmaktan daha kolaydır. Yeter ki çevren olsun. 

Sonra?

Orada biraz görev yapacaksın.

Sonra?

Amirlerine gelip gidip -bunu çevren de yapabilir- ben ne olacağım? Önemli ve verimli yıllarım hep ilçede mi geçecek? Kaç yıldır bu görevi yaparak davama hizmet ediyorum. Bedelse bedel ödedim. Çocuklarım da büyüdü. Git-gel de olmuyor… Böyle olmayacak. Ben ayrılmak istiyorum. Yalnız en verimli çağımda ayrılmak da istemiyorum. Edindiğim tecrübe ve birikimimi devletime hizmet ederek devam ettirmek istiyorum diyeceksin. Bunu gelip gittikçe alttan alta yapacaksın. 

Beğenmiyorsan istifa et derlerse...

Demezler. Çünkü sen onların taşradaki eli ayağısın. Haydi vazgeçtin. Onlar da bunu kabul ettiler. Onlar geniş çevrene ne diyecekler? Buna cesaret edemezler.

Ama ben şube müdürlüğü istemiştim. Sen bana ilçe milli eğitim müdürlüğü öneriyorsun.

Az sabır. Dokuz ay nasıl bekledin?

Pardon, buyur.

Şimdi sen uzak ya da yakın bir ilçede ilçe MEM müdürü olarak görev yaptın değil mi?

Evet.

İşte bundan sonra amirlerinle iyi geçinmenin ve geniş çevreye sahip olmanın meyvelerini toplayacaksın.

Nasıl? Ben hala taşrada ilçe müdürüyüm.

Bundan sonra işi kılıfına uydurmak için prosedürü uygulayacaksın. Vereceksin bir dilekçe. Dilekçende emsal veya bir alt görev istiyorum diyeceksin. Bunu yani içerikte neler yazacağını amirlerin iyi bilir.

Sonra?

Sonrası ihya oldun demektir. Yani senin için 76.maddeyi işletecekler.

Kim yapacak bunu?

Çevren, amirlerin... 

Hızlan biraz.

Çevren siyasileri devreye sokacak. Siyasiler bakana ulaşacak. Bakan da 657 sayılı DMK'nin 76.maddesinin kendisine verdiği yetkisini kullanarak seni merkezdeki boş şube müdürlüklerinden birine atayacak.

Bu kadar kolay mı? Ama ben şube müdürlüğü sınavlarını kazanamamıştım.

Sen hala orada mısın? Şube müdürü oldun, haberin yok. Git odana. Hayırlı olsun çiçekleri gelmiştir bile.

Oh be şükür! Bu, en büyük hayalimdi.

Burada bir sorun olacak ama kafana takma. Olur, böyle mide bulandıran şeyler. Bunlara hazmedeceksin.

Beni şube müdürlüğünden mi alacaklar?

Ne alaka. 76.maddeden atandığın için kimse sana bir şey yapamaz.

O zaman ne?

Sınavsız atandığın bu şube müdürlüğüne, orada gözü olanlar seni çekemeyecekler. Seni ve seni atayanları eleştirecekler. Varsın eleştirsinler, varsın konuşsunlar. Haksızlık bu desinler.

Haksızlık nerede burada? Anlamış değilim.

Efendim şöyle: Taşrada sınavla atanmış şube müdürleri var. Hani senin girip de kazanamadığın sınav. İşte onlar 6.5.4.3.2.bölgelerde yıllardır görev yapıyorlar. En büyük hayalleri diğer bölgeleri bitirip merkez ilçede şube müdürü olarak çalışmaktır. Sen ve senin gibi çevresi genişler bu boş kadroları hülle yoluyla sınavsız doldurunca, onlar merkeze gelemiyorlar. Tüm mesele budur.

Bu bir mesele değil ki... Kim dedi onlara sınava girin kazanın diye. Üstelik ben o sınavlılara müdürlük yaptım. Ayrıca sınav her şey değildir. Keşke sınava hazırlanacaklarına, bu eforlarını geniş çevre edinmeye ayırsalarmış. Hâsılı, onlar çevresizliklerine yansınlar.

Son sözün bu mu?

Bu.

Böyle bir koltukta yani başkasının hakkı olan bir koltuğa oturunca vicdanın rahat edecek mi?

Hem de hiç olmadığı kadar. Altta kalanın canı çıksın.

O zaman hayırlı olsun. Gönül huzuru içinde o koltuğa oturabilirsin.

Sağ ol da bir şey daha soracağım. Bu 76.madde nasıl bir madde ki gökte aradığımı yerde buldum?

Bu madde, ben yaptım oldu maddesidir. Hak etmeyenlerin, hak edenlerin hakkını gasp ettiği maddedir. Sınavla öğrenci alan okulda boş kontenjan oluşunca sınavı kazanamamışlardan sınavsız öğrenci almak gibidir.

Yani kötü bir madde, öyle mi?

Maddede kötülük yok. İçin rahat olsun. Zira senin ve sana teşne olanların kötülükle işi olmaz. Esas kötülük, o maddeyi hoyratça kullanan insanlardadır.

Anladım ama alacağın yok tıpkı hak edenlerin alacağının olmadığı gibi. Müsaadenle.

Nereye, hayırdır?

Namaz geçiyor. Namazımı kılacağım. 

Allah kabul etsin. Üzerine iyi gider.


*23/05/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Maliyeti Yüksek Düğünlerden Sade Düğünlere *

20 Mayıs 2022 Cuma gününün hutbesi evlilik üzerine idi. Zaten DİB her yıl düğün sezonuna girildiğinde evlilik üzerine bir hutbe irat ettirir. Yerinde bir hutbe midir, evet. Önemine binaen dinlemeye koyuldum. Konu baştan sona evliliğin önemi üzerine idi. Bekledim ki uygulamaya yönelik ve evliliği kolaylaştıracak sadra şifa şeylerden bahsedilsin. Merak ediyorum, evliliğin gerekli ve önemli olmadığını söyleyen mi var bu toplumda? Hâsılı, topluma sorumluluk yükleyecek bir içerik göremedim.

Neden derseniz, her geçen yıl evlilikler anne-babaların ve evlenecek adayların belini bükmeye devam ediyor. Evlenmeyi göze alan aileler büyük masraf veya borcun altına girmek zorunda kalıyor. Bu hayat pahalılığında bir damat adayı nasıl mihr verebilir nasıl makul fiyata kiralık ev bulabilir, tepeden tırnağa evi nasıl döşeyebilir, bir düğün için ihtiyaç olan şeyleri nasıl alabilir, nasıl düğün yapabilir? Pekala, bunlara dair yani evliliği kolaylaştıran şeylerden bahsedilebilirdi. Şayet bu hayat pahalılığı böyle devam ederse ve her evlilikte tepeden tırnağa tüm ihtiyaçlar karşılanma yoluna gidilecekse önümüzdeki yıllarda evlenemeyen adayların sayısı çoğalacaktır.

İçerik nelerden oluşabilirdi?

1.      Evliliklerde, erkeğin kıza verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği mihr için “Bundan sonra mihr konuşulmasın, mihr senedi düzenlenmesin” denebilirdi. Şayet mihr konuşulacaksa asgari bir miktar belirlenebilir. Çünkü mihr, nikahın şartlarından değildir. Ayrıca mihr vermeyi gerektiren şartlar bugünün dünyasında ortadan kalkmıştır. Çünkü mihr kadın için bir nevi sosyal güvence idi. Bugünün dünyasında, evlilikle beraber kazanılan her şey ortak olduğuna ve boşanmalarda erkek eşine nafaka vermekle yükümlü olduğuna göre alın size sosyal güvence. Durum bu iken ayrıca mihr konuşmanın ve erkeği ağır bir yükün altına sokmanın âlemi var mı? 

2.      İnsan bir defa evlenir ve bu aşamada ne lazım ise alınmalı anlayışından vazgeçilmeli. Evlilik ve düğünlerin en asgari ihtiyaçla karşılanması yoluna gidilmeli. Masrafın aşağı yukarı tüm yükü erkek tarafına yüklenmemeli, kurulacak olan bu yuva ortak bir yuva olacağına göre düğün vb masraflar kız ve erkek tarafından ortaklaşa karşılanmalı. Özellikle gelin ve kız annesi çocukların her şeyi olmalı, ileride sıkıntı çekmesinler, şayet her şey alınmazsa başkası ne der, anlayışını terk etmeli. Asgari ve olmazsa olmaz ihtiyaçlar alındıktan sonra diğer ihtiyaçların zamanla ve bütçeye uygun karşılanması taraflarca benimsenmeli. 

3. Bu hayat pahalılığında düğün yemeği vermekten vazgeçilmeli. Verilecekse de sınırlı sayıda davetli davet edilerek sade bir yemek verilmeli. Çünkü bir kişilik düğün yemeği 60-70 liradan aşağı değildir. Yemeğe verilecek bu para ile gençlerin başka ihtiyaçları pekala karşılanabilir.

4. Düğün davetiyesi bastırmaya ve dağıtmaya gerek yok. Whatsapp gibi iletişim yollarıyla insanlara davetiye gönderilebilir. Zaten davetiyelere kimse bakmıyor. Davetli, düğün tarihini cebine gelen mesajdan takip edebilir.

5. Düğüne gelen davetliler, düğün hediyesi olarak stoklarında bol miktarda olan zücaciye ürünü getirmemeleri, yerine zarf içerisinde para vermeleri şiddetle önerilmeli. Çiçek, çelenk vb. hediyelerden vazgeçilmeli. Zarf içerisinde para verirken veya takı takarken makul olan yapılmalı. Hediye, düğün sahibinin işini görmeye yardımcı olmalı. Özellikle takıyı aşırı abartmak tarafları zor durumda bırakabilir. Çünkü her ne kadar karşılıklı değil dense de takılar karşılıklıdır.

6. Düğünler salon tutulmadan yapılmalı. Evden eve makul araçla gelin alınmalı. Konvoy oluşturulmamalı. 

7. Ağız tadı, nişan, kına ve düğün merasimlerinde gelinin giydiği tek giyimlik elbiselerden kaçınılmalı. Buralarda giyilecek elbiseler, gelinin sair zamanlarda da giyebileceği türden olmalı. 

8. Düğünde yemek verilecekse veya pasta türü ikram yapılacaksa ya da hiçbir ikram yapılmasa bile düğüne gelinip gelinemeyeceği, gelinecekse kaç kişi ile gelineceği bilgisi düğünden önce düğün sahibine haber verilmeli. Bunun için kart veya sanal kartın altına LCV (Lütfen Cevap Veriniz) yazılarak iletişim telefonu yazılmalı. Bu, düğünün daha sağlıklı, izzet ve ikramda aksamaya meydan vermemesi için gerekli. Her şeyden önce nezaketin bir gereğidir. 

     Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Burada düğünlerden birçok sektör ekmek yiyor. Bunları da korumak lazım diyebilirsiniz. Kimsenin ekmeğine ve kazancına takoz koyma gibi bir niyetim yok. Birileri bu sektörden ekmek yiyecek diye düğün sahiplerini ödeyemeyecekleri veya uzun yıllar ödemek zorunda kalacakları bir yükün altına sokmamak lazım. Burada demek istediğim, sade bir düğünle evlilikleri gerçekleştirmek, düğün ve evlilikleri kolaylaştırmaktır. Şayet sade düğün yapar, abartıya kaçılmaz ise maliyetler düşeceği için evlenemeyenler evlenecek, aşırı borcun altına girmeyecekleri için aileler, damat ve gelin daha huzurlu olacaktır. Kurulmakta olan bir ailenin temeli de huzur değil mi zaten. 

      Hasılı, düğün masraflarını düşürelim. Düğünleri alabildiğine sade yapalım, ayağımızı yorgana göre uzatalım; evlilikleri, yıkılmayan sağlam temellere oturtalım, huzurumuzu hiçbir şey bozmasın. 

*328/05/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

20 Mayıs 2022 Cuma

MEB Şube Müdürü Atamalarında Mağduriyet ve Kollanma Var mı? *

Millî Eğitim Bakanlığında şube müdürü olarak görev yapan bir tanıdığım var. Konuşurken söz döndü dolaştı, şube müdürleri atamasına geldi. “Oradan buradan, bir şeylerin kenarından köşesinden yazıyorsun. Bir de şube müdürü atamalarına değin” dedi. Hangi hizmet bölgesinde ne kadar çalışacağınız, sonrasında nereleri isteyeceğiniz mevzuata göre belirlenmiş. Bunun neyini yazacağım, neyiniz var dedim. “Senin olup bitenlerden haberin yok galiba. Neler dönüyor neler…kimler ihya edilirken kimler mağdur oluyor kimler” dedi. Haydi derdiniz ne ise yaz bana gönder de köşemde aynen yayımlansın dedim. “Ben yazar mıyım” dedi. Ben yazar mıyım sanki. Buna rağmen yazıyoruz. O zaman derdini yazıp gönder de bir yazı konusu edinelim dedim. Aşağıdaki metni göndermiş:

“Bugünlerde Milli Eğitim taşra teşkilatlarında görev yapan şube müdürü atamaları dillerden düşmüyor. Çünkü bu teşkilatta görev yapan ve yapacak şube müdürleri için ülke genelinde il ve ilçeler beş bölgeye ayrılmış. Bunlar şu şekildedir: 1.bölgede 6, ikinci ve üçüncü bölgelerde 4, dördüncü ve beşinci bölgelerde ise 2 yıldır. Tayin isteyen şube müdürleri atama döneminde iki alt, iki üst bölgeyi isteyebiliyorlar. Buraya kadar her şey normal. Çünkü kimin, ne kadar süre ile hangi bölgede çalışacağı mevzuatta belirlenmiş. Anormal olan, 657 sayılı DMK’nin 76.maddesinin devreye sokulması. Bunda ne sakınca var diyebilirsiniz. Sakınca, bu 76.madde atamaları ile 1.bölge boş kadrolar doldurulunca 2. ve 3.bölge hizmetini tamamlayan şube müdürleri, hak ettikleri 1.bölgeye tayin isteyemiyorlar. 1.bölgedeki boş kadrolar birilerine bu şekil peşkeş çekilince burada bir hak gaspı söz konusu olmaktadır. Haliyle birileri ihya edilirken birileri mağdur ediliyor. Bu da çalışma zevkini yok ettiği gibi adalet duygusunu da zedelemektedir”.

Çok vakıf olduğum bir konu değil ama dediği gibi ise şube müdürü bu isyanında, bu serzenişinde haklı mı? Haklı. Alacağı var mı? Ki olması gerekir ama mevzubahis olan bu ülke ise maalesef alacağı yok. Çünkü adamına göre iş yapıldığı, birileri birilerine karşı kollandığı, ben yaptım oldu mantığı güdüldüğü müddetçe, tüm bu olup bitenlere karşı da toplumsal bir tepki ve refleks olmadıkça, çok özel durumlarda kullanılması gereken bu 76.madde, genel bir atama maddesi olarak kullanılmaya devam edecek ve mağduriyetler oluşacaktır. Durum böyle olunca siz bu 76.maddeye torpil maddesi de diyebilirsiniz.

Örnek mi istersiniz? Verelim. Tabir yerinde ise kuş uçmaz, kervan geçmez, kimse tarafından cazip görünmeyen, ulaşımı sorunlu, merkeze uzak ilçelerde ilçe milli eğitim müdürlüğü yapan bazıları, belli bir süre buralarda görev yaptıktan ve asaleti elde ettikten sonra merkeze gitmenin/gelmenin yolunu arıyor. Bunun yolu da milli eğitim müdürü iken bir alt görev diyebileceğimiz şube müdürlüğüdür. Yapılan görüşmeler sonucunda bu kimseler için 76.madde işletilerek bunlar il merkezindeki boşalan kadrolara atanıyorlar. Bu yol ile prensimiz merkeze gelebiliyorken gelmek için gün ve yıl sayan birilerinin önü de tıkanıyor. Yani bir taşla iki kuş vurulmuş oluyor. Burada bir haksızlık yok mu? Var maalesef. Bir alt birim diyebileceğimiz şube müdürlüğüne gelen/getirilen ilçe milli eğitim müdürü, zamanında şube müdürlüğünü kazanmış ve belli bir süre şube müdürü olarak çalışmış, sonrasında da uygun görülerek ilçe milli eğitim müdürü olarak atanmış olsa, bu şartlarda şube müdürlüğüne dönenlere kimsenin bir diyeceği olmaz. Zaten şube müdürü idi, asıl görevine döndü denir. Herkes için söylemiyorum ama atanan ilçe milli eğitim müdürlerinin çoğu, zamanında şube müdürlüğü sınavına girmiş ve başarılı olamamış kişilerdir. Bu yol ile yani haklarında 76.madde işletilmek suretiyle sınavsız şube müdürü olmuş oluyorlar.

Bu konuda ne diyelim? Başkalarının önüne geçerek ve onların hakkını gasp ederek oldukları bu şube müdürlüğü kendilerine hayırlı olsun. Merkeze gelmek isteyenlere de sabırlar dilerim. Gerekirse isimlerini sabrettin olarak değiştirebilirler.

*21/05/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.