11 Mayıs 2022 Çarşamba

Taaddüdü Zevcat

İslam dendiği zaman iman, ibadet, ahlak, muamelat ve ukubat dediğimiz bölümler akla gelmektedir. İman, ibadet ve ahlak konuları pek tartışma konusu yapılmazken toplum ilişkilerini düzenleyen muamelat ve suç işleyenlere karşı uygulanması gereken hadler adı verilen ukubat çoğu zaman tartışma konusu yapılır. Bunlardan erkeğin çok evliliği, kadının erkeğe oranla mirastan aldığı pay, kadının şahitliği, köle ve cariyelik, eşin dövülmesi, erken yaşta evlilik, nikah ve talak gibi hususlar din görevlileri tarafından pek konuşulmak istenmese de bu toplumda bu konular zaman zaman gündeme gelir. Niye konuşulmaz istenmez? Çünkü bu konular netameli ve su götürür konular. Aynı zamanda İslam'ın ve Müslümanların yumuşak karnıdır. İslam’a ve Müslümanlara vurmak isteyenler de saldırılarını bu alanlardan yaparlar.

İslam'a saldırmak veya İslami konuları eleştirmek isteyenler, işte İslam'ın kadına verdiği değer bu kadar deyip mal bulmuş mağribi gibi bu konuların üzerine giderlerken, savunmaya kalkanlar da gerekçeleri ile hem bu saldıran kesimi hem de halkın çoğunluğunu ikna edemediklerini görüyoruz. Hoş, bazılarının ikna gibi bir dertleri de yok. Lafı evirip çevirmeye gerek yok. İslam budur. Kabul edersen edersin yoksa dinden çıkarsın gibi bir davranış içerisine giriyor. Kimisi, İslam şu gerekçelerle böyle bir yol izlemiştir diyerek izahat yapmaya çalışıyor. Böyle diyenleri de İslam budur diyen kesim, bu konuda feminizme özenmeye gerek yok şeklinde konuşarak sebep ve gerekçe bulanları ayıplama yoluna gidiyor. 

Yazımda diğer tartışmalı konuları bir tarafa bırakarak taaddüdü zevcat (çok evlilik) konusunu ele almaya çalışacağım. Önce çok evliliğin kapısını aralayan Nisa süresi 3. ve 129. ayete bir bakalım:

“(Kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarını gözetememekten korkarsanız beğendiğiniz (size helal olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın! Adil olamamaktan korkarsanız bir tane ile veya sahip olduğunuzla (yetinin)! Bu (davranış), adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır”. (Nisa 3. ayet meali, Mehmet Okuyan)

“Ne kadar uğraşsanız da kadınlar arasında adil davranmaya asla güç yetiremezsiniz; (eşlerinizin birisine) tamamen yönelip (diğerini) askıdaymış gibi bırakmayın! Kendinizi düzeltir ve [takvâ]lı (duyarlı) davranırsanız, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir”. (Nisa 129. ayet meali, Mehmet Okuyan)

Bu iki ayet çerçevesinde İslam’ın çok evlilik konusuna nasıl baktığını kendi penceremden izah etmeye çalışacağım:

*Günümüzde azalsa da çok evlilik geçmişten günümüze gelen toplumsal bir vakıadır.

*İslam geldiği zaman bu toplumsal vakıayı kucağında bulmuştur.

*Toplumsal vakıalar konusunda İslam’ın izlediği metot, tedricilik yöntemidir. Yani zamana yayarak kaldırma yolunu tercih etmektedir. Çünkü toplumsal olaylar “Ben kaldırdım” demekle kalkmış olmuyor ve sosyal olaylar matematik gibi yüzde yüz kesin sonuç vermez.

*İslam, sayısız çok evliliği ilk önce dörtle sınırlandırmıştır. Bu, trafik kazası geçirmiş kanamalı bir hastanın doktorlar tarafından önce kanının durdurulması gibidir. Ameliyat daha sonra yapılır. İslam’ın nihai hedefi tek evliliktir.  

*Birden fazla evliliği tercih eden için İslam bir yasak getirmemiş ama böyle evliliğin devamını eşler arasında adil davranma şartına bağlamıştır ve bu konuda adaletin tesis edilemeyeceğini, bundan dolayı da bir tane ile yetinin önerisinin getirildiğini görmekteyiz. Buradaki öneriyi emir gibi telakki etmek gerektiğini düşünüyorum. Bunu şöyle bir örnekle açıklayayım. Devlet memurları bilir. Üstün ricası emir kabul edilir. Allah da insanın ve her şeyin üstü olduğuna göre buradaki bir tane ile yetinin cümlesini rica, bu ricayı da emir gibi düşünmek lazım.

*Buna rağmen bir eşi olduğu halde bir erkek bir başka kadınla evlenmek istiyor, kadın da bir başka kadın üzerine kuma gelmek istiyorsa, burada İslam’a suç bulmayı anlamıyorum. Eğer kızılacaksa çok evlenen erkeğe ve böyle bir evliliğe kapı aralayan kadına kızmak lazım. Bunları bu eyleme zorlayan İslam mı, kişilerin kendi tercihi mi? Herhalde kişilerin kendi tercihi görmek daha uygun olmaz mı? Erkek evlenmezse, kadın da evlenmek istemezse, kim ne diyebilir bu duruma?

*Burada yeri veya değil, şu hususa da işaret etmek istiyorum. İslam’ın çok evliliğini eleştiren kimselerin evli olduğu halde eşini aldatanlara, gizli-kapaklı ve gayri meşru gönül ilişkisi yaşayanlara bir sözleri var mı? Bunu da merak ediyorum.

*Sonuç olarak Nisa 4 ve 129.ayetlerde geçen çok evlilik meselesini Allah’ın, çok evlilikten tek evliliğe dönüştürmeyi murat ettiğini söyleyebilirim. Unutmayalım ki bir erkek çok evlenmediğinden veya bir kadın çok evliliğe razı olmadığından dolayı Allah kimseyi sorumlu tutmaz.

9 Mayıs 2022 Pazartesi

Orantısız Güç ve Toptancılık Adalet Değildir

Payitaht Abdülhamit dizisine bakıyorum: Padişahın birlikte çalıştığı, iş verdiği burnunun dibindeki bir hain, Abdülhamit'in paşalarından ve akrabalarından aldığı destekle Abdülhamit tren yolunu yapamasın ve memurlarına maaş veremesin diye darphaneyi basıyor.

Etrafı kuşatılan hainler darphanedeki nakitleri ateşe veriyor, altınları eritecekleri sırada Abdülhamit operasyon emri veriyor.

Darphanedeki hainlerin dışarıdaki uzantıları devlete karşı terör eylemine kalkışan hainleri kurtarmak ve deşifre olmalarını önlemek amacıyla "Paralarınız yanıyor, maaş alamayacaksınız" propagandası yaparak halkı ve devlet memurlarını darphaneye çağırıyorlar.

Darphaneyi işgal eden hainlerin etrafı çembere alındığı halde kalabalıklar arasında hainler yakalanmadan kurtulur, yani kurtarılır. Elebaşları soluğu Abdülhamit'in yanında alır ve kendisine padişah tarafından yeni bir görev verilir.

Darphane işgalinde 107 kişi tutuklanır. Tutuklananlar arasında devlet memurları da var. Fakat bunların darphane işgalinde rol oynayıp oynamadığı, suçlu olup olmadığı bilinemez.

Nümayişçiler yargılanmadan haklarında karar Abdülhamit tarafından verilir: "Devlet memuru olanların devletle ilişiği kesilsin" şeklinde.

Hasılı suçlular kaçtı, padişahla iş yapmaya devam ediyor ve pek masumlar. Devlet memurlarının ise memurluğuna son veriliyor.

Diziden aktardığım bu anekdot, günümüzde olup bitenlere ne kadar benziyor değil mi? Yakalanan 107 kişiden kaçı masum, kaçı suçlu? Belli değil. Hani kopya çekmek günahtı? Hani taklitçilik iyi bir şey değildi? Sizi taklitçiler sizi!

El hasılı kelam, adalet şüphe götürmez. Şüphe ile yargılama yapılamaz. Yargılamada toptancı davranılamaz. Devleti yönetenler suçluyla mücadele ederken önce kendi yanlarında güvenilir bildiklerine bakmalıdırlar. Çünkü düşman uzaklarında değildir. 

İnsanların ipini çekerken, işine son verirken, suçlu ilan ederken kişisel davranmamalı, objektif ve genel geçer kuralları göz ardı etmemeli, adaleti elden bırakmamalı ve somut suç olmadan kişilerin ekmeği ile oynamamalı. Kim, nerede, ne için vardı. Bunun incelemesini iyi yapmalı.

İnsanları dışlama yerine kazanma yoluna gitmeli. Çünkü her insan ikinci bir şansı hak eder.

Birilerinin kalemini kıracağı zaman da ben bu konuda ne kadar temizim özeleştiri yapmalı ve ona göre hareket etmeli. Gücümün yetmediğine dokunabildim mi, gücüm zayıfa mı yetiyor, koruyup kolladığım var mı diyebilmeli.

Dış Kapının Mandalı

Kızın var, evlendirirsen damadın; oğlun var, evlendirirsen gelinin olur. Bu tür evliliklerle oluşan akrabalığa sıhriyet denir. Bu yol ile kan bağına dayalı aile genişler. Evliliklerin temeli sağlam atılır, karşılıklı anlayış içerisinde bir geçim olursa, genişleyen bu ailede sadece huzur olur. Bu durumda damat oğlun, gelinin de kızın olur. Zaten evlilikten maksat da budur. Bazen de diyalog eksikliğinden veya başka nedenlerle evlilikler istenildiği şekilde gitmez. Gitmeyince de ailelerde huzur olmaz. Sorunu tespit etmeyip çözme yoluna gidilmezse, eşler birbirini suçlarsa aile yabancılaşır, birbirinden kopar hatta birbirine düşman bile olur. Bu tür parçalanmış ailelerin çocukları varsa olan çocuklara oluyor. Bundan dolayıdır ki evlilik esasına dayalı sıhriyette huzurlu ailelerin sayısı fazla değil. Zaten çok boşanmalardan da bunu anlayabiliriz.

İster kan bağına dayalı oğlun ve kızın olsun, ister sıhriyete dayalı damat ve gelin olsun, hepsi birer imtihandır. Daha doğrusu hayatın kendisi bir imtihandır. Bazen oğlunla bazen kızınla bazen damadınla bazen de gelininle imtihan olursun ya da onlar seninle imtihan olur. Allah herkese hepsinin hayırlısını versin. Altından kalkılmayacak yük vermesin.

İmtihanın diğer kesimlerini bir tarafa bırakarak damatla imtihan üzerinde durmak isterim. Çünkü damadıyla sorun yaşayan insanların sayısı da az değil.

Damat her ne kadar oğlun gibi aileden biri gibi olsa da bazı konularda belli bir mesafenin konması gerektiğini düşünüyorum. Tamam, gelinsin-gidilsin, izzet-ikramda bulunulsun, damada değer verilsin, kendi öz çocuklarından ayırt edilmesin, el üstünde tutulsun, piknik-gezi vb. yerlere gidilsin, çocukları olur da çocuğumuza bakın derlerse toruna bakılsın, işi-gücü yoksa iş bulunsun, maddi imkanları yerinde değilse desteklensin, görüş alışverişinde bulunulsun, onunla istişare edilsin vs.

Anlatmak istediğim damadınızla aile olun ama damadınızla iş yapmayın. Rektör iseniz, damadınıza veya gelininize üniversitenizde kadro tahsis etmeyin. Bakan veya devlet yönetiyorsanız, bakanlık veya üst düzey görev vermeyin; şirket-holding vb. özel işletmeniz varsa damadınızı işin başına getirerek onu tam yetkili kılmayın. Çünkü kimsenin ağzını büzemezsin. Böyle durumlarda damadınız sizinle, siz de damadınızla anılırsınız ve başınız ağrır. Bu demek değildir ki damadınız bir iş yapmasın veya bir yere gelmesin. Bir yere gelecek veya iş yapacaksa kendi hakkıyla gelsin. Buna kim, ne diyebilir ki. 

Burada damadı hani aileden biri kabul edecektik diyebilirsiniz. Buna sözüm yok. Elbette aileden kabul edilsin. Yalnız bir yere getirdiğinizde damadınız orada başarılı olamazsa bu durumda ne yapacaksınız? Bu durumda olan oğlunuz, kızınız olsa, bırak yavrum, beceremedin diyebilirsiniz. Çocuğunuz size biraz gönül koyar, belki küser ama hayat devam eder. Başarısızlığından dolayı damadınızı alamazsınız. Alırsanız, damadınızın huzursuzluğu eve sirayet edebilir ve kızınızın da huzuru bozulabilir. Haydi, hiçbiri olmadı diyelim. Damadınıza insanlar nasıl bakacak? Kayınpederinden dolayı bu makama geldi denmeyecek mi? Burada damadın da onurunu düşünmek lazım. 

Sanırım ne demek istediğimi anlatabildim. Yazımı sonlandırırken şunu da söyleyeyim. Damada Güneydoğu bölgemizde "Dış kapının mandalı" denir.