12 Mayıs 2022 Perşembe

Deve Ülkem *

—Şu cennet vatan ülkemizi bir cümle ile anlatsan, nasıl anlatırsın?

—Ülkemiz nereden cennet oluyor?

—Değil mi?

—Cennet dediğimiz yeri daha görmedik. Görmek nasip olur mu bilmiyorum. Çünkü oraya hak edenler girecek ve duyduğumuza göre iyi bir yer olduğuna inanıyoruz. Yani orada dert yok, sıkıntı yok, sıkıntı yok ve istediğin her şey orada olacak. Hiçbir çaba sarf etmeden elde edilebilecek. Yaşadığımız bu ülke cennet ise hiçbir sıkıntı yaşamamamız lazım. Böyle mi?

—Değil.

—O zaman bu ülke ve sıkıntının olduğu hiçbir yer cennet değildir. Olsa olsa bizi cennete veya cehenneme götürecek imtihan yeri diyebiliriz. Çünkü bu dünyada yaptıklarımızın veya yapamadıklarımızın karşılığının alınacağı yerdir öbür alem.

—O zaman birçok ülke insanına nasip olmayan imkanlarımız var diyelim. En azından işlerimizi düzgün yapıyoruz. Kimseye muhtaçlığımız yok. Üstelik Müslümanız. Allah cennete bizi koymayacak da kimi koyacak? Elin ABD'lisini, İngiliz, Fransız, Alman'ını mı koyacak? 

—Mesela?

—İyi yönleri yok mu bu ülkenin?

—Söyle de bilelim.

—…

—Gördüğüm kadarıyla söyleyemedin. Gidişatına bakarak bu ülkeye deve dense yeridir. 

—Deve derken? 

—Hani deveye boynun niye eğri demişler de deve, nerem doğru ki demiş ya. 

—O kadar da değil. 

—Mesela ekonomimiz mi düzgün? Kayıkçı kavgası gibi olan siyasetimiz, iktidar ve muhalefetimiz mi düzgün? Ehliyet ve liyakate göre alım mı yapıyoruz? Adalette dünyanın ilk sıralarında mıyız? Diplomasimiz mi düzgün? Eğitim ve öğretimimizin durumu ne alemde? Gençlerin geleceği var mı? Gerçekten düzgün işleyen bir yönümüz var mı? İnsanımızda huzur var mı? Söyle de bilelim. Hasılı, hangi alana bakarsak, elimizde kalır. Tüm bunlar, işimizi düzgün yapmadığımızın bir göstergesi değil mi? Bu görüntümüzle mi cennete gideceğiz?

—…

*15/10/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

11 Mayıs 2022 Çarşamba

Taaddüdü Zevcat

İslam dendiği zaman iman, ibadet, ahlak, muamelat ve ukubat dediğimiz bölümler akla gelmektedir. İman, ibadet ve ahlak konuları pek tartışma konusu yapılmazken toplum ilişkilerini düzenleyen muamelat ve suç işleyenlere karşı uygulanması gereken hadler adı verilen ukubat çoğu zaman tartışma konusu yapılır. Bunlardan erkeğin çok evliliği, kadının erkeğe oranla mirastan aldığı pay, kadının şahitliği, köle ve cariyelik, eşin dövülmesi, erken yaşta evlilik, nikah ve talak gibi hususlar din görevlileri tarafından pek konuşulmak istenmese de bu toplumda bu konular zaman zaman gündeme gelir. Niye konuşulmaz istenmez? Çünkü bu konular netameli ve su götürür konular. Aynı zamanda İslam'ın ve Müslümanların yumuşak karnıdır. İslam’a ve Müslümanlara vurmak isteyenler de saldırılarını bu alanlardan yaparlar.

İslam'a saldırmak veya İslami konuları eleştirmek isteyenler, işte İslam'ın kadına verdiği değer bu kadar deyip mal bulmuş mağribi gibi bu konuların üzerine giderlerken, savunmaya kalkanlar da gerekçeleri ile hem bu saldıran kesimi hem de halkın çoğunluğunu ikna edemediklerini görüyoruz. Hoş, bazılarının ikna gibi bir dertleri de yok. Lafı evirip çevirmeye gerek yok. İslam budur. Kabul edersen edersin yoksa dinden çıkarsın gibi bir davranış içerisine giriyor. Kimisi, İslam şu gerekçelerle böyle bir yol izlemiştir diyerek izahat yapmaya çalışıyor. Böyle diyenleri de İslam budur diyen kesim, bu konuda feminizme özenmeye gerek yok şeklinde konuşarak sebep ve gerekçe bulanları ayıplama yoluna gidiyor. 

Yazımda diğer tartışmalı konuları bir tarafa bırakarak taaddüdü zevcat (çok evlilik) konusunu ele almaya çalışacağım. Önce çok evliliğin kapısını aralayan Nisa süresi 3. ve 129. ayete bir bakalım:

“(Kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarını gözetememekten korkarsanız beğendiğiniz (size helal olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın! Adil olamamaktan korkarsanız bir tane ile veya sahip olduğunuzla (yetinin)! Bu (davranış), adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır”. (Nisa 3. ayet meali, Mehmet Okuyan)

“Ne kadar uğraşsanız da kadınlar arasında adil davranmaya asla güç yetiremezsiniz; (eşlerinizin birisine) tamamen yönelip (diğerini) askıdaymış gibi bırakmayın! Kendinizi düzeltir ve [takvâ]lı (duyarlı) davranırsanız, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir”. (Nisa 129. ayet meali, Mehmet Okuyan)

Bu iki ayet çerçevesinde İslam’ın çok evlilik konusuna nasıl baktığını kendi penceremden izah etmeye çalışacağım:

*Günümüzde azalsa da çok evlilik geçmişten günümüze gelen toplumsal bir vakıadır.

*İslam geldiği zaman bu toplumsal vakıayı kucağında bulmuştur.

*Toplumsal vakıalar konusunda İslam’ın izlediği metot, tedricilik yöntemidir. Yani zamana yayarak kaldırma yolunu tercih etmektedir. Çünkü toplumsal olaylar “Ben kaldırdım” demekle kalkmış olmuyor ve sosyal olaylar matematik gibi yüzde yüz kesin sonuç vermez.

*İslam, sayısız çok evliliği ilk önce dörtle sınırlandırmıştır. Bu, trafik kazası geçirmiş kanamalı bir hastanın doktorlar tarafından önce kanının durdurulması gibidir. Ameliyat daha sonra yapılır. İslam’ın nihai hedefi tek evliliktir.  

*Birden fazla evliliği tercih eden için İslam bir yasak getirmemiş ama böyle evliliğin devamını eşler arasında adil davranma şartına bağlamıştır ve bu konuda adaletin tesis edilemeyeceğini, bundan dolayı da bir tane ile yetinin önerisinin getirildiğini görmekteyiz. Buradaki öneriyi emir gibi telakki etmek gerektiğini düşünüyorum. Bunu şöyle bir örnekle açıklayayım. Devlet memurları bilir. Üstün ricası emir kabul edilir. Allah da insanın ve her şeyin üstü olduğuna göre buradaki bir tane ile yetinin cümlesini rica, bu ricayı da emir gibi düşünmek lazım.

*Buna rağmen bir eşi olduğu halde bir erkek bir başka kadınla evlenmek istiyor, kadın da bir başka kadın üzerine kuma gelmek istiyorsa, burada İslam’a suç bulmayı anlamıyorum. Eğer kızılacaksa çok evlenen erkeğe ve böyle bir evliliğe kapı aralayan kadına kızmak lazım. Bunları bu eyleme zorlayan İslam mı, kişilerin kendi tercihi mi? Herhalde kişilerin kendi tercihi görmek daha uygun olmaz mı? Erkek evlenmezse, kadın da evlenmek istemezse, kim ne diyebilir bu duruma?

*Burada yeri veya değil, şu hususa da işaret etmek istiyorum. İslam’ın çok evliliğini eleştiren kimselerin evli olduğu halde eşini aldatanlara, gizli-kapaklı ve gayri meşru gönül ilişkisi yaşayanlara bir sözleri var mı? Bunu da merak ediyorum.

*Sonuç olarak Nisa 4 ve 129.ayetlerde geçen çok evlilik meselesini Allah’ın, çok evlilikten tek evliliğe dönüştürmeyi murat ettiğini söyleyebilirim. Unutmayalım ki bir erkek çok evlenmediğinden veya bir kadın çok evliliğe razı olmadığından dolayı Allah kimseyi sorumlu tutmaz.

9 Mayıs 2022 Pazartesi

Orantısız Güç ve Toptancılık Adalet Değildir

Payitaht Abdülhamit dizisine bakıyorum: Padişahın birlikte çalıştığı, iş verdiği burnunun dibindeki bir hain, Abdülhamit'in paşalarından ve akrabalarından aldığı destekle Abdülhamit tren yolunu yapamasın ve memurlarına maaş veremesin diye darphaneyi basıyor.

Etrafı kuşatılan hainler darphanedeki nakitleri ateşe veriyor, altınları eritecekleri sırada Abdülhamit operasyon emri veriyor.

Darphanedeki hainlerin dışarıdaki uzantıları devlete karşı terör eylemine kalkışan hainleri kurtarmak ve deşifre olmalarını önlemek amacıyla "Paralarınız yanıyor, maaş alamayacaksınız" propagandası yaparak halkı ve devlet memurlarını darphaneye çağırıyorlar.

Darphaneyi işgal eden hainlerin etrafı çembere alındığı halde kalabalıklar arasında hainler yakalanmadan kurtulur, yani kurtarılır. Elebaşları soluğu Abdülhamit'in yanında alır ve kendisine padişah tarafından yeni bir görev verilir.

Darphane işgalinde 107 kişi tutuklanır. Tutuklananlar arasında devlet memurları da var. Fakat bunların darphane işgalinde rol oynayıp oynamadığı, suçlu olup olmadığı bilinemez.

Nümayişçiler yargılanmadan haklarında karar Abdülhamit tarafından verilir: "Devlet memuru olanların devletle ilişiği kesilsin" şeklinde.

Hasılı suçlular kaçtı, padişahla iş yapmaya devam ediyor ve pek masumlar. Devlet memurlarının ise memurluğuna son veriliyor.

Diziden aktardığım bu anekdot, günümüzde olup bitenlere ne kadar benziyor değil mi? Yakalanan 107 kişiden kaçı masum, kaçı suçlu? Belli değil. Hani kopya çekmek günahtı? Hani taklitçilik iyi bir şey değildi? Sizi taklitçiler sizi!

El hasılı kelam, adalet şüphe götürmez. Şüphe ile yargılama yapılamaz. Yargılamada toptancı davranılamaz. Devleti yönetenler suçluyla mücadele ederken önce kendi yanlarında güvenilir bildiklerine bakmalıdırlar. Çünkü düşman uzaklarında değildir. 

İnsanların ipini çekerken, işine son verirken, suçlu ilan ederken kişisel davranmamalı, objektif ve genel geçer kuralları göz ardı etmemeli, adaleti elden bırakmamalı ve somut suç olmadan kişilerin ekmeği ile oynamamalı. Kim, nerede, ne için vardı. Bunun incelemesini iyi yapmalı.

İnsanları dışlama yerine kazanma yoluna gitmeli. Çünkü her insan ikinci bir şansı hak eder.

Birilerinin kalemini kıracağı zaman da ben bu konuda ne kadar temizim özeleştiri yapmalı ve ona göre hareket etmeli. Gücümün yetmediğine dokunabildim mi, gücüm zayıfa mı yetiyor, koruyup kolladığım var mı diyebilmeli.