16 Nisan 2022 Cumartesi

Abuzer Kaya

Kendisini Kahta'da çalışırken tanımıştım. Makro Market isminde bir marketi çalıştırıyordu. Sonraları ismini Onakro şeklinde değiştirmiş, iki şube daha açarak marketçiliği geliştirmiş. 

Kasada otururdu. İşinin ehli, işine kendini veren, sessiz, sakin, fazla konuşmayan ve dürüst biri idi. İlk bakışta soğuk bir yapısı göze çarpardı. Kasaya gelene hoş geldin, nasılsın, şeklinde hal hatır sorduktan sonra işine odaklanırdı.

Abuzer Kaya'dan bahsediyorum. 

Burası marketti ama bakkal gibi yazardı aynı zamanda. Her müşteri için bir sayfa açar. Her sayfanın da numarası vardı.

Evime uzak olmasına rağmen çoğu alışverişimi buradan yapardım. Benim numaram 36 ya da 37 idi.

Her yaptığım alışveriş miktarını, verdiği fişten hareketle o günün tarihiyle birlikte yazardım. 15'inde ödemeye gittiğimde ne kadar borcumun olduğunu bilirdim ve her ay borcumu kapatırdım. Ertesi gün tekrar yazdırmaya devam ederdim. 

Kasada da sürekli Abuzer Abi vardı. Belki yaşça benden küçük olmasına rağmen kendisine Abuzer Abi diye hitap ederdim.

Yazdıracağımda veya borcu kapatacağımda çoğu müşterilerin numaraları da hafızasındaydı. Numarayı söylemeden sayfamızı açardı.

Ödeme yapacağımda, Abi borcuma bakar mısın dediğimde, birkaç ay peşi sıra bendeki toplam ile defterdeki toplam tutmamıştı. Benim hesabıma göre örneğin, 3 bin lira borcum varsa 2500 lira çıktı. Hocam 2500 lira derdi. Abi, benim hesabıma göre 3000 olması gerekir. Doğrusu da bu. Siz 3000 alın derdim. Hocam, bizde borcun 2500 lira. 3000 ödemek zorunda değilsin derdi Abuzer Abi. Böyle böyle defterdeki hesaptan daha fazla ödedim.

Bir ay geldi yine borcumu ödemeye gittim. Bu sefer bendeki hesap tutmadı. Şu anda miktar aklımda değil ama bende 3000 lira borç görünürken iki katı kadar bir borç söyledi Abuzer Abi. Beklemediğim bu hesap beni şaşırttı. Abi fazla diyemedim. Moralim bozulsa da cebimde neyim varsa çıkarıp borcumu ödedim. Bir ay boyunca ayırdığım harçlığım da gitti.

İzleyen günlerde yine alışverişe geliyorum ama kafamda hala fazla ödediğim miktar var. Her zamanki şen şakraklığımı göremeyen Abuzer Abi, birkaç defa, hocam, neyin var diye sorduysa da söyleyemedim. Bir gün yine alışveriş yaptıktan sonra kasaya yanaştığımda Abuzer Abi, hocam, bugünlerde sende bir şey var. Moralin bozuk. Ne olur söyle. Yapabileceğimiz bir şey var mı? Yoksa bizden kaynaklanan bir durum mu var dedi. Bu açık çek karşısında, abi, bu ay ödediğim miktar benim hesabımdan yüksek geldi deyiverdim. Ne kadar hocam dedi. Fazlalığı söyledim. Olmaz demedi. Kasayı açtı. Söylediğim miktarı sayarak verdi. Ardından, hocam, oldu mu bu yaptığın? Kaç ay boyunca düşük yazmışsınız diye gelip bize fazla fazla verdin. Bizim hesap seninkinden fazla olunca niye söylemiyorsun. Bu senin hakkın dedi. Haklısın abi. Söyleyemedim dedim. Teşekkür ederek ayrıldım. Meteliğe kurşun atan cebim para görünce moralim de yerine geldi. (Ayrılmadan önce Abuzer Abi bana, Hocam, senin sayfanın karşısında değişik insanların alışveriş yaptığı, aynı hesaba yazdırdığı bir sayfa var. Sanırım numarayı yanlış söylüyorlar. Dalgın ve yorgun olduğumuz zamana denk geliyor olmalı. İyisi mi sana yeni numara verelim diyerek başka bir kart çıkararak yeni bir numara vermişti. Bundan sonra da hesaplarımızda bir yanlışlık olmadı.)

Ben Kahta'dan ayrıldıktan sonra beni tanıyanlara beni sorar, çok dürüst biri dermiş. Böyle olmadığım halde bu iltifat kulağıma geldiğinde beni dürüst bilen biri var diye dünyalar benim olmuştu. (Siz beni dürüst görmeseniz de beni dürüst gören biri vardı. Bunu ispatlayamam. Çünkü Abuzer Abi vefat etti. İnşallah dediği gibi olurum ya da olmaya çalışırım da öbür dünyada Abuzer Abi bana şahitlik yapar.)

İşini ibadet aşkı seviyesinde ciddi yapan Abuzer Abi'nin 2020 yılında Covid 19'dan vefat ettiğini sanal alemi karıştırırken öğrenince üzüldüm vefatına ve aramızda geçen bu anekdot aklıma geldi. Allah gani gani rahmet eylesin.

Söz Makro Marketten (Ankara merkezli Makro değil) açılmışken iki anekdota daha yer vermek isterim.

Abuzer Bey'in ağabeyi idi sanırım. Güleç yüzlü, sıcakkanlı manav reyonuna bakan galiba Osman adında bir ağabeyi vardı. Bir gün markete gelmeden önce tablacıdan dağ armudu almıştım. Marketin içine poşetle girmeyeyim diye siyah poşetteki armudu dış kapının önünde uygun bir yere koydum. Alışverişi yapıp çıkarken koyduğum armudu yerinde bulamadım. Baktığım yere bir daha baktım. Bendeki bu telaşı gören Osman Abi, hocam ne arıyorsun dedi. Şuraya başka yerden aldığım armut poşetini koymuştum. Bulamadım dedim. Kaç kiloydu hocam dedi. Önemli değil dedimse de ısrar etti. İki ya da üç kaç kilo ise söyledim. Kasadaki güzel armuttan ne kadar dedimse tartıp vermişti. Yaşıyorsa kulakları çınlasın. Vefat etti ise Allah rahmet eylesin. Bu arada kaybolan armudumdan iyi idi bana tartılıp verilen armut.

Kahta'da iken örgü makinası almıştım. 2000 öncesi enflasyonlu hayatta ayakta tutunmak için eşim patik örerdi. Ördüğümüz bu patiklerden numune getirdim. Abuzer Abi, burada satabilir misiniz dedim. Olur hocam, şuraya koy. Sen ördükçe getir. Satılsın dedi. Patik bittikçe yerine yenisini getirirdim. Saymadan hocam kaç tane getirdin derler, parasını verirlerdi. Bunu yaparken de hiç kar almadılar. Allah kendilerinden razı olsun.

Bu vesileyle Kahta'daki anılarımdan bir kısmını tazelemiş oldum. Tüm Kahta'ya  kucak dolusu selamlar. 

11 Nisan 2022 Pazartesi

Tünelin Ucu Göründü *

Bakan Nebati, Aralık ayından itibaren enflasyonun her ay düştüğünü göreceksiniz, demiş. Eksik olmasın. Daha aralığa çok var ama olsun. Bugünlerde iyi bir morale ihtiyacımız vardı. Moral moraldir. Zira tünelin ucu göründü. Şurada aralığa ne kaldı?

Bakan olmak böyle bir şey olmalı. Baktı mı geleceğe, aylar sonrasına bakabiliyor. Kendisini kıskandım doğrusu. Çünkü ben, değil aralığı, yarınımı göremiyorum. Demek ki bana bakanlığı bundan vermiyorlar. Zira 8-9 ay sonrasını görecek gözlerimde parıltı yok. 

Gelelim konuşmaya. Çünkü konuşmanın künhü satır aralarında gizli. Bu konuşmadan, bu yılı yüksek enflasyonla geçireceğimiz anlaşılıyor. Satır aralarında kapalı kalan, enflasyonun aralığa kadar yüzde kaç yükseleceği. Kaba hesapla ve Çavuşesku Termometresi ölçeğiyle nisandan aralığa, her ay enflasyon yüzde beş çıksa, yüzde 61'in üzerine 40 daha eklemek gerekecek ki bu, yıllık enflasyon yüzde 101 olacak demektir. Böylece üç haneli resmî enflasyonu da görmüş oluruz. Bu oranı açıklayacak TÜİK başkanının başına ne gelir, bunu şimdiden kestiremiyorum. Büyük bir ihtimalle zamanında kaldırılan idam cezası jet hızıyla çıkarılır. İlk müşterisi de TÜİK başkanı olur. 

Burada kafama takılan bir hususa daha değinmek isterim. Bu enflasyon niçin daha önce veya sonra değil de aralıkta inmeye başlayacak? O zaman bir gömü mü bulacağız, doğal gazı o zaman mı çıkarmaya başlayacağız ya da geçen 20 Aralıkta dövize yapılan operasyon gibi enflasyona da bir ayar mı yapılacak veya dışarıdan bol sıcak para mı gelecek? Çünkü döviz iner de çıkardı. Aynı şekilde enflasyon da çıkardı inerdi. Nitekim füze gibi çıkan döviz bir gecede alaşağı olmuş, devlet dahil kimse ne olduğunu, nasıl indiğini anlayamamıştı. Enflasyonun da emir ve direktif ile inme durumu varsa, ne olur, aralık beklenmesin. Şu enflasyona gününü bir göstersinler ki biz de bayram edelim. 

Sebep ve hikmet her ne ise aralıkta enflasyonun emir veya diğer saiklerle düşecek veya düşürülecek olması güzel. Böylelikle asgari ücretli ve diğer bordro mahkumlarının zam oranları da onları enflasyona ezdirmeyecek şekilde bir güzel ayarlanmış olur. Oldu olacak bir de enflasyon garantisi verilirse, keyfimize diyecek olmaz. Kur Garantili TL, Altın Garantili TL ve Kur Garantili yap-işlet-devret uygulamasından sonra bir de Enflasyon garantili maaş garantimiz olur.

Yazımı bitirirken 8-9 ay sonrası enflasyonun akıbetinin ne olacağını bir uzman edasıyla mı diyelim yoksa müneccim edasıyla mı diyelim, her neyse bilen Sayın Nebati hakkında da birkaç kelam edelim. Gönül ister ki çocuklarının başı öne eğilmeyecek şekilde Bakanımız başarılı olsun. Kendisinden, atsın da biraz küçük atsın ki civcivler de yesin isteriz. Hem böyle müjdeler öyle pat diye söylenmez. Zira yürek mi dayanır buna. Ayrıca biraz da dersine çalışıp mantıklı moral verse iyi olacak. Çünkü kış aylarında enflasyon azar. Mesela sebze ve meyvenin çıktığı, yerli ürünlerin pazarlarda satışa sunulduğu yaz aylarında enflasyonda düşüş bekliyoruz dese, adam bu işin kitabını okumuş ve kitabın ortasından konuşuyor deriz. Neyse Nebati'nin elinde bereket B planı daima var. Baktı ki aralıkta da enflasyon inişe geçmezse, öngörüsünü revize eder, olur biter. Endişem, üç haneli enflasyonu açıklayan TÜİK başkanının başına gelen, Sayın Nebati’nin başına gelmez. Bu durumda boynu büküklüğü çok arar. 

*16/04/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Kamu Sırtından Ağalık *

Üstadım, eskiden kendi evinde, ailenle birlikte mütevazı bir sofrada iftarını açarken belediye başkanı olduktan sonra çok değiştin. Şimdi ramazanın her günü bir kesime yemek veriyorsun. Verdiğin yemekler de dillere destan. Üstelik her bir yerden davetli çağırıyorsun. Yemeğin yanında bu misafirlerin ulaşım ve otel masraflarını da çekiyorsun. Belediye başkanlığı maaşın bu davetleri kaldırmaz. Bildiğim kadarıyla başkan olmadan önce de çok variyetli ve cömert değildin. Ailenden miras kaldı desem, ailen de kıt kanaat geçinen biri idi. Nereden bunun kaynağı? Yoksa bir yerden gömü mü buldun ya da birileri bu masrafların sponsoru mu oluyor? Bu kadar cömertlik neyin nesi? 

İlahi arkadaşım! Ne gömü buldum ne ailemden miras kaldı ne sponsorum var ne cömerdim ne de tüm bu iftar masrafları karşılamaya maaşım yeter.

O zaman bu değirmenin suyu nereden, söyler misin? Haydi deyiver. Aramızda, bilesin.

Niye deşeliyorsun? Üzümünü ye, bağını sorma.

Olur ya senden sıra gelir, bu şehir halkı döner şaşar, aklını peynir ekmekle yer ve beni bir gün bu şehre başkan yaparsa, bu işler nasıl yapılır, acemilik çekmeyeyim diye soruyorum. Yarın ben vermem. Senden önceki başkan yedirirdi derler. 

Bu değirmenin suyu belediyeden. Tüm masrafları belediye çekiyor.

Yani belediyenin sırtından şehrin ileri gelenlerine ağalık yapıyorsun.

Evet.

Oldu mu ya şimdi bu yaptığın?

Olmayacak nesi var? Mevzuatta temsil ve ağırlama giderleri diye bir ödenek var. O kalemden karşılanıyor. Yani kanunda yeri var.

Tamam, kanunda yeri vardır. Bunu anladım. İşi kılıfına uydurursun. Buna kimse de bir şey diyemez. Zira her şey mevzuata uygun. Peki, bu yaptığın doğru mu?

Niye doğru olmasın. Bu vesileyle belediyemizin reklamı oluyor. İftar öncesi veya sonrası mikrofonu alarak belediyemizin hizmetlerini anlatıyor ve mesajımı veriyorum.

Bu hizmetleri anlatmak için illa birilerinin karnını doyurman mı gerekiyor?

Misafirperverlik bu milletin genlerinde var. Ben bu hasleti devam ettiriyorum.

Kendi paranla bu kadar kişiye her akşam böyle mükellef sofra hazırlayıp yedirir miydin?

Ne münasebet! Milletin parasını millete yediriyorum. Cebimden niye vereyim. 

Fakire, fukaraya, yetim ve gurabaya yedirsen, eh diyeceğim. Ama gördüğüm kadarıyla kelli felli makam sahiplerini ağırlıyorsun. Yani bize yer yok oralarda.

O dediğin fakir kesime de belediyemiz çay, şeker gibi yardımlar yapıyor. Yani onları da es geçmiyorum. Tüm bunları sosyal belediyecilik adına yapıyorum.

Tüm bu dediklerin içime pek sinmedi ama diyelim ki yapılması gerekiyordu. Yaptın. Peki senin belediyen borçsuz bir belediye mi? Yani tüm hizmetleri yaptın. Bu ikramlar harcayacak yer bulamadığın fazla para mı?

Yok ya... Belediye olup da borcu olmaz mı? Borçla döndürüyoruz belediyeyi. Çoğu iş yaptırdıklarımıza bedelini zamanında veremiyoruz. Öteliyoruz durmadan. İhtiyaçları karşılamak için zaman zaman kredi çektiğimiz de oluyor.

Desene devlet bütçesi gibi kara delikli bir bütçeniz var.

Aynen öyle.

Be kardeşim, madem borçlusun. Başkasına kamu sırtından ağalık yapacağına, önce borçlarını kapatmayı denesen ya da bu yemek masraflarını daha acil olan harcamalara ayırsan olmaz mı? 

Ama herkes öyle yapıyor. Dünyada da bunun örnekleri var. 

Kardeşim, başkası yaparsa yapsın. Hem başkasının yapması bunu meşru göstermez. Sonra kimin parasını kime yediriyorsun. Senin bu yaptığına yağma Hasan'ın böreği denir. Bilesin ki kamu kaynağı yetim malı gibidir. Bunu da unutma. İstersen ben ayrıldıktan sonra yetim malı yiyenlerin durumuna bir göz at. Çünkü bildiğim kadarıyla dindar mütedeyyin birisin. Her şeyde dini referans alıyorsun. Din bu yaptığına ne kadar cevaz veriyor, bunu bir irdele. Dinde yeri varsa tüm bu yaptığın helali hoş olsun. Değilse vebalinin altından kalkamazsın. Zira gittiğin yol, yol değildir. Bu da benden sana bir dost tavsiyesi olsun.

*15/04/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.