1 Nisan 2022 Cuma

Birbirine Benzemez Altılı *

Her konuda olduğu gibi ülkeye yön veren ve ülkeyi yöneten siyasetimiz de inişli çıkışlı bir seyir izliyor. 2000 öncesinde olduğu gibi ya hiçbir parti hükümeti kuracak çoğunluğu elde edemiyor ya da 2000 sonrasında olduğu gibi bir parti, ardı arkasına iktidara gelerek siyasi istikrarı sağlıyor.

Bir parti çoğunluğu sağlayamayınca ne oluyor? Koalisyon hükümetlerinin kuruluşu zaman alıyor. Kurulduktan sonra da uzun ömürlü olmuyor. Ya seçim kararı alınarak erken seçime gidiliyor ya da başka koalisyon seçenekleri deneniyor. Çünkü bizde uzlaşma kültürü gelişmemiş. İdeolojik olarak birbirine yakın partilerin kurduğu koalisyon bile yürümüyor. Rabbena, hebbana siyaseti güdülüyor.

Tek başına iktidara gelen parti, siyasi istikrarı sağlaması yönünden tasvip edilen bir şey olsa da aynı partinin ardı arkasına seçimi kazanıp ülkeyi yönetmesi alternatifsizliği beraberinde getirebiliyor. Bu da iktidar değişiminin önündeki en büyük handikaptır. Bu durum iktidar taraftarlarını sevince boğarken iktidar olmayı isteyen muhalefet seçmenini ümitsizliğe sevk etmektedir hatta böyle olmayacak deyip sandık dışında başka arayışlar içerisine girebiliyor.

Alternatifinin olmaması sürekli iktidar olan parti ve taraftarlarını sevindirse de alternatifsizlik iyi değildir. Çünkü bu durum iktidarda olan partiyi şımartabiliyor, nasılsa alternatifim yok diyerek kendisini yenileme yoluna gitmeyebiliyor. Savrulma, yozlaşma, güç zehirlenmesi yaşama gibi durumlara sebebiyet verebiliyor.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte siyasetimiz ne alemde? Bir de buna bakalım. Malumunuz bu sistemle birlikte seçime ittifaklarla gidilmektedir. Bu ittifaklar bir nevi 2000 öncesi koalisyon hükümetlerine benziyor. Tek fark, koalisyon hükümetleri seçim sonrası kurulurken bu sistemle birlikte seçim öncesinde kuruluyor. Yönetimde ittifakın bir engeli var mı? Yani koalisyon hükümetleri gibi mi işliyor? Bu ittifak her ne kadar koalisyon hükümetlerine benzese de işleyiş yönünden koalisyondan farklı ve bu sistemin işleyişine bir halel getirmiyor. Çünkü düşünce olarak birbirine yakın koalisyon hükümetleri uyum içerisinde çalışamadıkları için bozulurken halihazırdaki ittifak sorunsuz bir şekilde işliyor. Bu da demokrasi ve siyasetimiz adına sevindirici bir durumdur. Demek ki isteyince farklı partiler asgari müştereklerde buluşabiliyor ve bir hükümet krizine sebebiyet vermiyor. Bu da uzlaşma kültürü adına ülkenin aldığı bir mesafedir.

Buradan muhalefet bloğuna gelmek istiyorum. Malumunuz geçen seçimde bu blok da ittifak kurarak seçime girmişti. Seçimi kazanamayan bu muhalefet bloğu ittifakı daha da genişleterek altı partili bir ittifak kurdu. Başka partileri de içlerine almazlarsa ve bu ittifak bozulmazsa, 2023 seçimlerine altı partili bir ittifakla girecekler. Altı partinin bir araya gelerek kurdukları bu karşı ittifaka toplumun belli bir kesimi “Altı birbirine benzemez” demeye başladı. Seçime kadar bu ittifak bozulmadan devam eder mi, bunlar ortak bir aday etrafında anlaşabilirler mi, seçime girince başarılı olurlar mı, başarılı olursa kurulan hükümet sorunsuz bir şekilde ülkeyi yönetebilir mi? Halihazırda tüm bunlar muamma. Bilinen tek şey, halkın belli bir kesiminin kurulan bu karşı ittifaka “Altı birbirine benzemezler” dediğidir.

Bu “Altı birbirine benzemez” parti cephesi, iktidar veya iktidar alternatifi olur mu? Başarı durumunda ülkeyi uyumlu yönetir mi? Bunu zaman gösterecek. Burada değinmek istediğim husus, bu karşı ittifak başarılı olur veya olmaz ama birbirine benzemeyen, iç ve dış politika görüşleri farklı olan bu partilerin bir araya gelip asgari müştereklerde anlaşarak ittifak kurabilmeleri, akıbetleri 2000 öncesi koalisyonlara benzemezse, bu durumun ülkemiz siyaseti, uzlaşma kültürü ve demokrasi adına bir kazanım olabileceğini düşünüyorum. Belki bu vesileyle ittifakta yer alan partiler aşırılıklarını törpüler, iç ve dış politikada ortaklaşa hareket ederler ve ortaya bir ortak akıl çıkar. Ayrıca iktidara alternatif olmaları yönüyle de iktidar olan partiye iyilik yapılmış olur. Çünkü alternatifinin olduğunu bilen iktidar partisi, muhalefetin nefesini ensesinde hissettiği için baktı ki pabuç pahalı, yoğurdu üfleyerek yer, kolay kolay hata ve yanlış yapmaz. Bundan da ülke karlı çıkar.

*04/04/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

17 Mart 2022 Perşembe

Hafızlık Eğitimi *

Hafızlık üzerine daha önce “Hafızlığın Faydası”, “Hafızlık Nasıl Yapılır”, “İHO’lardaki Hafızlık Eğitimi (1) ve (2)” üzerine 4 yazı kaleme aldım. Bu yazımda da kimlerin hafız olması gerektiği üzerinde duracağım.

Bildiğiniz gibi hafızlık eğitimi için ilkokul beşinci sınıfı bitiren öğrenciler Kur’an kurslarında hafızlık eğitimi alıyordu. Hafız olanlar hafızlığın ardından İHL’lere kayıt yaptırarak örgün eğitimlerine devam etmişlerdir. Üç yıl ara vererek İHL’lere kayıt yaptıran bu öğrenciler lisede diğer sınıflara serpiştirilerek ara vermeden gelen diğer öğrencilere ağabeylik yapmışlardır. Kendi halinde devam eden bu hafızlık uygulaması 8 yıllık kesintisiz eğitimle beraber sekteye uğramış, ortaokulu bitirdikten sonra hafızlık eğitimi için gelen öğrencilerin sayısında gözle görülür şekilde azalma olmuş ve Kur’an kursları kapatılmaktan beter yapılmıştır.

Sekiz yıllık kesintisiz eğitimin ardından uygulamaya konan 12 yıllık zorunlu eğitimle birlikte İHO ve İHL’lerin hem öğrenci hem de okul/bina yönünden büyük bir artış olduğu, çoğu illerde uygulamaya konan hafız İHO ve hafız İHL’lerin de bu dönemde yaygınlık kazandığı görülmektedir. Hafızlık ideali olan öğrencilerin hafız olmak için bu okullara sınav ve mülakata hazırlandığı, müracaat eden öğrenci sayısının fazlaca olduğu, bu okullara seçilen öğrencilerin hafızlık eğitimine başlatıldığı, ilk açılan okulların mezun verdiği bilinmektedir. Öyle zannediyorum, bu okullarla, hafızlığın Kur’an kurslarından ziyade okullarda yapılması ve hafızlık yapan öğrencilerin yıl kaybetmeden hafız olması amaçlanmaktadır.

Bu proje okullar sayesinde, 8 ve 12 yıllık zorunlu eğitimle sekteye uğrayan hafızlığın yaşatılmaya çalışıldığı ve hafızlığın teşvik edildiği anlaşılmaktadır. Bir ihtiyacı karşılamak ve başarılı öğrencileri seçmece alarak hafız yapma projesinin ne derece başarılı olacağı ilerleyen yıllarda daha iyi anlaşılacaktır. İyi niyetle başlatılan bu proje ile ilgili bazı endişelerimi bir önceki yazımda ifade etmeye çalışmıştım. Burada tekrar etmeyeceğim. İnşallah endişelerimde haklı çıkmam.

Burada hafızlığa karşı olduğum anlamı çıkarılabilir. Böyle bir anlayışta olmam söz konusu bile olamaz. Hatta hafızlığı bir nimet olarak görürüm. İnsanımız çocuğunu hafız yapabilme imkanı bulabilsin. Bunu takdir de ederim. Aynı zamanda farzı kifaye olan bu ibadetin herkese farzı ayın olmaması için içimizden birilerinin/bazılarının hafız olmasında yarar görüyorum. Yalnız proje hafız İHO ve hafız İHL’lerle hafızlık eğitiminin abartıldığını ve bu projenin ilerleyen yıllarda ölü doğacağını düşünüyorum. Bu kadar çocuğu hafız yapmak için o kadar çabayı da anlamış değilim. Buralarda hafızlık yapacak çocuklar sadece Diyanet’te din görevlisi ve MEB’de din kültürü öğretmeni olacak olsa, buna diyeceğim olmaz. Çünkü buralarda daima Kur’an’la haşır neşir olacaklar. Öyle zannediyorum, bu çocukların belli bir yüzdesi başka okul ve meslekleri seçecek ve başka alanlarda çalışacak. Bu da özel gayret gösterenlerin dışında çoğunluk hafızlığını unutacağını düşünüyorum. Aynı zamanda bu çocuklar hem hafızlık hem diğer derslere çalışmak suretiyle emsallerine göre daha fazla efor sarf etmiş olacaklar. Kapasitelerini iki yöne verdiklerinden dolayı belki de gerçek başarısını gösteremeyebilirler. Bir diğer husus, çok kişiyi hafız yapma çabası yerine yeterince hafızla yetinmek gerekir diye düşünüyorum. Merak ediyorum, sahabe içerisinde hafız olanların sayısı ne kadardır? Bildiğim kadarıyla bir elin parmağını geçmez. Bence projelerle hafız yetiştirme yerine bu müesseseyi doğal akışına bırakmak lazım. Unutmayalım ki bu ibadet farzı kifaye bir ibadettir. İşi farzı ayın ve rekabet haline getirmekten kaçınmak lazım. Çünkü bu memleketin sadece hafıza değil, diğer alanlarda da yetişmiş elemana ihtiyacı vardır.

*13/04/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

16 Mart 2022 Çarşamba

Hafız İHO’lardaki Hafızlık Eğitimi (2) *

İHO’larda hafızlık yapan çocuklar;

1.      Tabir yerinde ise bir koltukta iki karpuz taşıyor. Hem diğer müfredatı hem de hafızlık yapıyor. Takdir edersiniz ki bir koltukta iki karpuz taşınmaz. Taşınırsa da ya hafızlık ya diğer dersler ihmal edilebilir. Kaç çocuk bunun altından hakkıyla kalkabilir?

2.      Resim, müzik, beden eğitimi ve bilişim gibi rahatlama derslerinden mahrum kalmaktadır. Özellikle çocuk için beden eğitimi ve bilişim dersleri vazgeçilmezdir. Nice çocuk bilirim ki bugün beden/bilişim dersi var diye bayrama gider gibi okula geliyor.

3.      Bu çocukların çoğu evleri şehir merkezinde olmasına rağmen gece yatılı yurt veya kurslarda kalmaktadır. Ortaokul çağındaki çocukların yatılı kalmasının çok pedagojik olduğunu sanmıyorum. Ne de olsa daha ana çocuğu.

4.      Ortaokul boyunca hafızlık yapmak gerekçesiyle bir yıl örgün eğitimden uzak kalmaları ve bu dersleri görmeden yıl sonunda sınava tabi tutularak bir üst sınıfa geçirilmeleri yıl kaybetmeme bakımından avantaj gibi görünse de lisenin temeli diyebileceğimiz temel derslerde boşluk olacağını düşünüyorum. 6.veya 7.sınıfta Türkçe, matematik, fen gibi dersleri görmeyen çocuk bir üst sınıfın konularını anlamakta zorlanabilir ve 8.sınıfta gireceği LGS’de istenilen şekilde başarıyı bazıları yakalayabilse de çoğunluğu beceremeyebilir. Bu da diğer ortaokul öğrencilerine göre bu öğrencilerin eşit imkanlarda yarışamayacağı anlamına gelir.

5.      Bu çocuklar hafızlık yaparken eski bildik metot olan pişik ve hamın birlikte hocaya okuması yerine, öyle zannediyorum, sadece ham olarak yeni ezberledikleri sayfayı hocaya veriyorlar. Bu da hafızlığın çok sağlam olmamasına sebebiyet verir. Çünkü önceki ezberler (pişik) ile ham birlikte okunacak ki önceki ezberler unutulmayacak, iyice sağlamlaştırılacak.

6.      Önceki hafızlık yapanlar, hafızlığı bitirdikten sonra hafızlık sınavına girinceye kadar günlük 20 sayfa olacak şekilde kaç defa hatim inerlerdi. İHO’larda okuyan bu çocuklar bu kadar tekrardan mahrum kalıyorlar. Çünkü buna zamanları yetmez. Hem hafızlık hem diğer dersleri bir arada götürmek gerçekten zordur.

7.      Diyelim ki bu çocuklar hem diğer dersleri hem de hafızlığı bir koltukta götürerek başarılı oldular ve ortaokulu bitirdiler. İyi bir liseyi kazandılar. Mesele hafızlığı bitirmekle kalmıyor. Çünkü bir ömür boyu bu hafızlığı korumak zorundalar. Belirli periyotlarla tekrar etmeleri gerekiyor. Bu çocukların yani hafız İHO’da hafızlık yapan çocukların hepsi hafız İHL’ye veya sınavlı-sınavsız İHL’lere gitseler, burayı bitirdikten sonra Diyanet’te görev alsalar ya da İlahiyat veya İslami ilimleri okuyarak MEB’de din kültürü, İHL’lerde meslek dersleri öğretmeni olsalar sürekli Kur’an’la haşır neşir olacakları için tekrarlamak suretiyle hafızlıklarını unutmayabilirler. Bilinen bir gerçek var ki hafız İHO’dan veya başka yollardan hafız olan çocukların önemli bir kısmı başka meslekleri tercih edebiliyorlar. Bu meslek gruplarını tercih etmede sakınca yoktur. Hatta iyi de olabilir. Ama hafız doktor, hafız mühendis vs. olarak bu hafızlıklarını nasıl koruyacaklar? Günün belirli bir saatini günlük hafızlık sağlamaya ayırabilecekler mi? Bunun da zorluğu aşikardır. Hafız İHO’dan hafız olanlar nasıl olur bilemiyorum ama daha önceki sistemde hafız olup da diğer meslek gruplarını seçen çoğu kimsenin hafızlığını unuttuğu sadece kendilerine hafız dendiğini biliyoruz. Sonucunda unutulacaksa niçin hafız olunur sorusunu da burada sormak lazım. Çünkü onca emek boşa gitmiş olur.

*311/04/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.