18 Ocak 2022 Salı

Başıboş Sokak Köpekleri *

Bir sahibi olmayan, başıboş köpeklerle başımız dertte. Özellikle sabahın erken saatinde okulun yolunu tutan öğrenciler, köşe başlarında kümelenmiş sahipsiz köpeklerle yüz yüze geliyor, büyük badireler atlatıyorlar. Sadece öğrenciler değil, büyükler de geçemiyor köpeklerden. Çoğu yolunu değiştirmek zorunda kalıyor. Ortalık köpekten geçilmiyor dense yeridir. Bu sahipsiz köpeklerden veli dertli, öğrenciler dertli, büyükler dertli. Köyler de böyle, şehir merkezleri de.

Herkesin şikayetçi olduğu bu sahipsiz ve tehlike arz eden köpekler konusunda, devlet de bigane kalmadı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 27.12.2021 tarihinde yayımladığı 2021/24 sayılı Genelge ile sahipsiz ve tehlike arz eden köpeklerle ilgili belediyelerin ne tür tedbirler alması ve neler yapması gerektiği hususunda, 17 maddelik bir yazı gönderdi. Her türlü ayrıntının yer aldığı Genelgenin gerekleri yerine getirildiği takdirde tehlike arz eden başıboş köpeklerle ilgili insanımızın bir sorunu kalmayacaktır. Çoluk-çocuk, herkes güvenli bir şekilde dışarıya çıkabilecek ve istediği yerden geçebilecektir. Genelge çıkalı bir aya yaklaştı. Köpeklerde bir eksilme söz konusu değil. Ne köpek sahibi köpeğini bağlıyor ne de belediyeler Genelgenin gereğini yapıyor. Genelge çıkaran Bakanlık ve devlet de sorumlu kıldıklarına, niye gereğini yapmıyorsunuz demiyor. Haliyle vatandaş için köpekler özellikle bu kış aylarında tehlike arz etmeye devam ediyor.

Garibime giden, bir mevzuatın gereği yerine getirilmeyecekse, yerine getirmeyen belediyelere bir yaptırım uygulanmayacaksa bu tür mevzuat niçin çıkarılır, vatandaşa niye umut verilir? Hoş, bu ülkede her türlü alanda, detaya varan mevzuat var. Maalesef uygulanmıyor. Sanırım, çıkarılmış olmak için çıkarılıyor. Bu ülkenin en büyük sorunu ve bahtsızlığı da budur. Şayet mevzuat uygulansa, uygulanıp uygulanmadığının takibi yapılsa, kurallara uymayan anında cezasını alsa, bu cezaların bedeli ağır olsa, öyle zannediyorum, bu ülke daha dertli toplu ve yaşanabilir bir ülke olur. Gördüğüm kadarıyla herkes üç maymuna oynuyor. Nasılsa vatandaş bir çözümünü bulur diye düşünülüyor olmalı.

Merak ettiğim, Avrupa’da köpek yok mu? Gidip gelenler cadde ve sokaklarda köpek görmediğini söylüyor. Oranın köpekleri, burası Avrupa. Burada dışarıda gezilmez diye bir yere kendini kapatıyor mu? Aklı olmayan köpeklerin böyle bir düşüncede olmadığını hepimiz biliriz. Demek ki zamanında tedbirler alınmış, konan kurallar tıkırında işliyor. Belki de Avrupa’yı Avrupa yapan da koyduğu kuralların arkasında olmasıdır. Aynı Avrupalı Türkiye’ye gelse hemen bizim araziye uyum sağlıyor. Bilir ki burada kurallar işlemez.

Aslında kuralların uygulanması için çok öteye gitmeye gerek yok. Zaman zaman bazı tasarruflarıyla tartışmanın odağı haline gelse de koyduğu kuralları uygulama konusunda Avrupa standartlarını yakalamış bir kurumumuz var: ÖSYM. Kuralları çok acımasız ve tavizsizdir. Gerekli veya gereksiz bir kural koymuşsa, o kural görevliler tarafından harfiyen yerine getirilir. Olur mu böyle şey desek de ÖSYM bugüne kadar hep bildiğini okudu ve herkes uydu. Uymayanlar da bedelini ödedi.

ÖSYM, acımasız olmaya acımasız. Bunu eleştirebiliriz. Ama bir hakkı teslim edelim. Bizim gibi kural tanımaz, kendi kuralını kendi koyan, yasak çiğnemekten haz alan bir toplum için ÖSYM kuralları gerekli. Bak o zaman nasıl yola geliriz. Bak bakalım, bundan sonra “Yasaklar, çiğnenmek için vardır” der miyiz?

Buradan devlet yetkililerine, valilik ve belediyelere seslenmek istiyorum. Bu vatandaşın ihtiyaçlarını gidermek, onların emniyetini korumak için oralardasınız. Devlet ciddiyeti de bunu gerektirir. Lütfen çıkarılan Genelgenin gereğini harfiyen uygulayın. Cadde, sokak, park ve bahçelerde sahipsiz köpek görmek istemiyoruz.

*24/01/2022 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

17 Ocak 2022 Pazartesi

Doğal Gaz KDV Oranı ve Vergi Adaleti *

Enerya Konya Gaz Dağıtım Anonim Şirketi, 09.01.2022 tarihinde okunup 13.01.2022’de düzenlenen doğal gaz faturamı, 14 Ocakta e-posta adresime göndermiş. Kaç para gelmiş diye merak ettim. Telefonumda açamadım. Remi bir kurum bilgisayarında açmayı denedim. Kurum sakıncalı bulduğu için sayfayı engelledi. İki gün, gelen faturamın meblağını görmeden işime gücüme koyuldum. Sonunda ne zamandır açmadığım evdeki bilgisayarımı açarak faturaya baktım. 547,89 TL’yi görünce sevindim. 550,00 lirayı görmemişim dedim. Ama sevincim fazla sürmedi. Çünkü benim gördüğüm ara toplammış. Faturanın toplamı 645,00 lira imiş. Ara toplama KDV eklenmiş. Bu da 98,62 lira tutmuş. Bu vesileyle devletin doğal gazdan aldığı verginin yüzde 18 olduğunu öğrenmiş oldum. 

Alınan bu yüzde 18'lik dolaylı vergi, bana fazla geldi. Her daim vatandaşını yanında gören devlet, ısınma gibi zorunlu olan doğal gazdan bu kadar yüksek vergi almayarak vatandaşının yanında olduğunu pekâlâ gösterebilir, faturaların yüksek geldiği kış aylarında bu oranı yüzde 8'e düşürebilir, yaz dönemlerinde bu oranı yeniden yüzde 18'e yükseltebilirdi. Sembolik olan TRT payını kaldırıncaya kadar doğal gazdaki vergiyi asgariye indirebilirdi. Bu da vatandaşın bir derdine derman olurdu. Devlet bunu yapamaz mıydı? Yapardı. Yeter ki dert edinsin. Gördüğüm kadarıyla devleti yönetenlerin böyle bir derdi yok. Dertlendikleri başka alanlar ve sektörler var ki onların vergilerini hemen indirebiliyor, öteleyebiliyor.

Burada devlet vergi almasın mı diyebilirsiniz. Alsın elbet. Zira devlet vergiyle ayakta durur, hizmetleri vergiyle yürütür. Ama makul olan vergiden uzaklaşmamak gerek. Dolaysız vergiden doğru dürüst vergi alamıyorum, kayıt dışından vergi kaçıranlarla mücadele edemiyorum diye tüm yükü, dolaysız vergi yoluyla vatandaşın sırtına yüklemek hakkaniyete sığmaz. Hele fiyat istikrarının olmadığı, ürünlerin fiyatlarının sürekli yukarıya doğru güncellendiği, bundan doğal gazın da nasibini aldığı günümüzde, şu vatandaşa bir de ben vurayım demeyecek devlet. Hoş, bizden yüzde 18 değil, yüzde yüz vergi de alsa bu aldığı vergi, devletin dişinin kovuğunu bile doldurmaz. Çünkü bu tür vergilerle devletin borcu ödenmediği gibi alınan borcun faizi bile ödenmez.

Neden böyle diyorum. Çünkü doğal gazda uygulanan % 18'lik verginin dışında devletin aldığı vergi çeşitleri o kadar çok ki say say bitmez. Elini veren vergiden kendini kurtaramaz. Devletin gözünü tıpkı şu hadiste olduğu gibi ancak toprak doldurur: "Âdemoğlunun iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister. Onun karnını ancak toprak doldurur...” (Buhârî, Rikâk 10). 

Burada devletin vatandaşlardan aldığı vergilere kısaca değinmek isterim. Devlet iki çeşit vergi almaktadır. Bunlar dolaylı ve dolaysız vergilerdir. Dolaylı vergiler:  “Katma değer vergisi (KDV), özel tüketim vergisi (ÖTV), gümrük vergileri, banka ve sigorta muameleleri vergisi (BSMV). Dolaylı vergilerin özelliği, yansıtılması kolay vergilerdir. Kazanç veya gelir yerine, harcamalar üzerinden alınırlar. Verginin şahsileştirilmesi güçtür. Başka bir deyişle, dolaylı vergilerde vergiyi yüklenenin gelir düzeyi, medeni durumu ve benzeri şahsi özellikleri dikkate alınamaz”. “Dolaysız vergiler, kişilerin gelir veya kazançları üzerinden alınan vergilerdir. Gelir vergisi, kurumlar vergisi dolaysız veya doğrudan vergilere örnektir. Bu vergilerin yansıtılması dolaylı vergilere nispeten güçtür”. Dolaylı ve dolaysız vergileri kıyaslarsak, “Genel olarak dolaysız vergilerin, dolaylı vergilere kıyasla daha adil oldukları kabul edilir. Bunun nedeni ise; dolaysız vergilerin, yükümlünün ekonomik gücüne göre vergilendirme olanağının daha fazla olmasıdır. Ancak dolaylı vergilerin yükümlüsü anonim olduğu için, bu vergilerin şahsileştirilebilmesi mümkün değildir.”

Yukarıda da değindiğim gibi devlet vergi alsın. Yalnız devletin adalet ayaklarından bir tanesi de vergidir. Devleti yönetenlerin vergi konusunda adaleti gözetme gibi bir yükümlülükleri vardır. Dolaysız vergi adıyla aldığı vergilerde, kişilerin kazancının hesaba katılmadığını düşünürsek, zenginimiz de fakirimiz de aynı vergiyi ödüyor ve bu bir haksızlıktır. Bunun ayrımı zor olsa da adaletin gereği olarak devlet, insanların gelirine göre ÖTV ve KDV ayarlaması yapabilir; zenginden daha çok, fakirden daha az vergi alabilir. Devlet isterse bunu çözebilir. Yeter ki dert edinsin.

*19/01/2022 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

16 Ocak 2022 Pazar

Zoruma Gidiyor *

—Baba, sen eskiden çok sevdiğin üçü bir pakette, yulaflı bisküvi alırdın. Evde hiç eksik olmazdı. Ne oldu, sevmez mi oldun artık? Haliyle biz de nasiplenemez olduk. 

—Sevmez olur muyum evlat. Eksikliğini her geçen gün daha çok hissediyorum. 

—O zaman niye almıyorsun? Bak, yeni marketten geldin. Unutuyor musun yoksa? 

—Yok evlat. Unutur muyum hiç. Az önce ve diğer gittiklerimde bisküvi reyonuna varıyorum. Elime de almadan bakıp bakıp hasretini gideriyorum. 

—O zaman niye almıyorsun? 

—Almıyorum değil, alamıyorum. 

—Niye ki? 

—Yanına varılmıyor da ondan. 

—At ile deve mi sanki? Pahalı olsa ne kadar olur? 

—5,25 gibi bir fiyata alıyordum daha bir iki ay önce. Geçen hafta üç harfliler adı verilen markete girdim. Fiyatı 8,50 olmuş. Annah, alınır mı bu fiyata dedim. Almadım. İkinci bir gidişimde geçen gördüğüm etiket yanlış olmalı, düzeltilmiştir dedim. 

—Aynı duruyor mu fiyatı? 

—Nerede? Keşke aynı fiyata kalsaydı. Yeniden fiyat güncellemesi yapılmış. Yeni fiyatı 10,90 olmuş. 

—Hadi canım. Ne olacak böyle? 

—Ne olacağı yok. Durumumuz bu. Ben fiyatı 8,50 iken almadığıma yanıyorum. Yarın da 10,90'da iken almadığıma pişman olacağım. Sen en iyisi yulaflı bisküviyi unut. 

—Gücümüz yok mu almaya?

—Alırız evlat. Eski günlerde nasıl daha fazlasını alıyorsak yine alırız.

—O zaman ne?

—Dün aldığım fiyatların bu kadar uçması zoruma gidiyor.

—Çok karamsarsın. İleride belki düzelir. 

—Herkes bu konuda umutsuz vaka. Bir kişi hariç.

—Kim o? 

—İlgili bakan. 

—Ne diyor?

—Gözlerime bakın, ışıltıyı ve parıltılı göreceksiniz, 2023 Haziranında tek haneye ineceğiz diyor. 

—O zaman gözlerine bakalım.

—Baktım evlat, dönüp dönüp baktım, hala da bakıyorum ama bir ışık ve parıltı alamıyorum. Mübarek dibine ışık veriyor sanki.

—Niye 2023? 

—O zaman seçim var. Enflasyonda tek haneyi o tarihte görecekmişiz. Göreceğimiz o tek haneli enflasyon da ABD’nin 40 yıldır görmediği enflasyon civarlarında olacak.

—Desene seçim olmasa bol enflasyonlu hayat devam edecek. İyi ki seçimler var bu ülkede. Değilse kimsenin aklına gelmeyecek bu enflasyon.

—Bu arada sana bir kötü haberim daha var. Hani şu çok sevdiğin çikolata vardı ya.

—1,90-2.00 liraya aldığın. 

—Evet, işte o. O da 3,50 lira olmuş. 

—Vay anam vay!

—Anan ya! Eskiden anan ağlardı. Bundan sonra beraber ağlarsınız. 

—Sen?

—Bende ağlayacak takat kalmadı… 

*26/01/2022 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.