30 Aralık 2021 Perşembe

Göz Gözü Görmeyen Sisli Havada Yolculuk

Sabah kalktınız. Hava karanlık ama karanlığın dışında başka bir anormallik daha var. Haydi, hayırlısı deyip arabaya bindiniz ve çalıştırdınız. Önünüz kapalı. İçeriden buharlandı deyip havlu ile sildiniz. Bana mısın demedi. Dışarıdan olmalı dediniz. Sileceği çalıştırdınız. Nafile. Klimayı çalıştırıp ısıyı cama verdiniz. Yine açılmadı. Açılmaz. Gözlük buharlandı dediniz. Gözlüğe baktınız. Yok, öyle bir şey. Gözüm mü görmüyor deyip gözlüğü çıkararak çıplak gözle baktınız. Bir an için acaba gözlerim görmez mi oldu dediniz. Merak etmeyin. Gözünüzde bir sorun yok. Çünkü sorun camda, camın buharlanmasında, göz ve gözlüğünüzde değil, hava sisli. Üstelik öyle böyle sisli değil, göz gözü görmeyen cinsten bir hava var. Bu durumda yapacağınız tek şey, arabayla gitmeye mecbur değilseniz, arabayı yerinden hiç kıpırdatmadan kontağı kapatıp toplu taşımaya çıkacaksınız. Hem böylece belki de ilk defa toplu taşımayı kullanıp insanımızı göreceksiniz ve halktan biri olacaksınız ya da sisin biraz aralanmasını beklemek için işe gitmeyi öteleyeceksiniz.

Yok, ne halktan biri olmak istiyorum ne de işime geç kalırım, arabayı kullanmaya da mecburum diyorsanız, bu havada araba sürmek akıl karı değil ama siz istediniz. Sizden tek istediğim tecrübenize güvenmemeniz. Çünkü bu havada tecrübe kar etmez. Acemi şoförün yaptığı tüm manevraları yapmaya hazır olacaksınız.

Yola çıktınız. Önünüzde birden fazla yol seçeneği varsa yapacağınız tek şey, her zaman gidip geldiğiniz; çukurlarını, dönüşlerini, kavşaklarını, ışıklarını vs. sular seller gibi ezbere bildiğiniz yolu takip etmektir. Çünkü göz kararı ve el yordamıyla gideceksiniz. Arabanın kısa farlarını açacaksınız. Gerekirse dörtlüleri yakacaksınız. Bir ayağınız debriyajda, diğeri her an frene basacak gibi gazda, iki eliniz direksiyonda; gözünüz, görmediğiniz bir öne bir arkaya ve aynalara bakacak. Yavaş yavaş kaplumbağa hızı ile süreceksiniz. Sürerken yoldan çıkıp çıkmadığınızı teyit için şeritlerden gözünüzü ayırmayacaksınız. Öndeki araba ile arkadaki araç için takip mesafesini diğer zamanlardakinden daha fazla açacaksınız. Bu havada araç ile yolculuk yapmada sana moral verecek tek şey, trafiğe çıkmış başka araçların da olması. Onlara bakıp bakıp benden başkaları da varmış demektir.

Kaplumbağa hızıyla giderek her ışıkta durdunuz. Dur kalk yaparak şehir içinin yoğun trafiğini kazasız belasız atlattınız ama menzilinize daha varamadınız. Çünkü sizin için yol daha yeni başlıyor.

Şehir dışına çıktıkça, araç yoğunluğu yok denecek kadar azalıyor. Araçlar tek tük yola devam ediyor ama sis alabildiğine daha da bastırmış, göz gözü görmüyor. Ha gözü kapalı yolculuk yapıyorsunuz ha açık, durum değişmiyor. Bu durumda yapacağınız, seni sollayıp geçen bir aracın arkasına takılmak. Ne çok yaklaşacaksın ne de kendinden uzaklaştıracaksın. Çok yaklaşırsan öndeki ani bir fren yaparsa gider ona vurursun. Çok yavaş gidersen, öndeki çeker gider. Onu bırakmayacaksın ve onun güç bela görünen farlarını takip edeceksin. Bu araç kamyon ya da tır bile olabilir.

Başka yapacağım var mı dersen, bu yolculuk esnasında bildiğin tüm duaları dönüp dönüp okumaktır. Ya Rabbi, hele gideceğim yere bir varayım diyeceksin. Yani bu yolculuk esnasında el, ayak, göz, vücut, dil ve kalp hep birlikte çalışacak. Menziline güç bela vardıktan sonra ya Rabbi, kazasız belasız geldim diyerek ellerini açıp şükredeceksin. Beterinden sakla diyeceksin.

Bu arada geçmiş olsun.

29 Aralık 2021 Çarşamba

Hayat Garantili Projelerim *

Gündeme dair yazılar yazıyorsunuz. Siyaseti de es geçmiyorsunuz. Bu da siyasetle ilgilendiğinizi gösterir. Sanki siyasete göz kırpıyor gibisiniz. Genelde eleştirel yaklaşıyorsunuz. Bu yolu seçtiğinize göre yani eleştirdiğinize göre çözüm yollarını da biliyor olmalısınız. Farz edin ki ülke yönetimini ele aldınız. Ülkeye dair ne gibi öneri, çözüm ve projeleriniz var?

Halihazırda proje üretmeye kalkmam, doğmamış çocuğa don biçmek gibidir. Hele ülke yönetimi bana bir teslim edilsin, ne yapacağıma sonra bakarız.

Olur mu öyle şey. Proje olmadan, çözüm önerileri olmadan siyasete soyunulur mu?

Niye olmasın. Senin ki de laf yani. Dediğinden, gören de bu ülkede oturmuş bir devlet yönetimi var sanır. Bizde kervan yolda düzülür denir. Ben de kervanı yolda düzeceğim. Bu düzme esnasında çoklarının canı yanacak, ülkenin anası ağlayacak ama bu uğurda binlerce can feda.

Ciddi söylüyorum.

Hiç şaka yapar tarafım var mı? Ben de ciddiyim. Ben öyle derinlemesine düşünmem. Anlık, günlük proje ve çözüm üretirim. Ortaya sorun çıktı mı, o an çözüm üretirim. Akşamında da vazgeçerim.

Ama devlet bundan zarar görmez mi?

Bu devlet ve içinde yaşayan halk, siyasilerin her türlü macera ve serüvenine dayanmış, hala ayakta ise demek ki acı ve dertlerle bezenmiş ve sınavı hakkıyla geçmiştir. Üzerlerinden tır geçse fark etmez. Benim çözüm önerilerim de onlara vız gelir. En kötü ihtimalle, bu da öncekiler gibiymiş denir. Başkasını denemeye kalkarlar, tabi beni yerimden edebilirlerse. Yeni gelenden de sıdklarını sıyırırlar, başkalarına yönelirler. Unutma ki bu ülke halkı deneme tahtasıdır. Bunlara gelen vurur, giden vurur ve ceremesini kendileri çeker. Bu da biz siyasilerin suçu değil, olsa olsa kaderleri böyledir.

Neyse demagoglukta üstüne yok. Mevcut siyasileri aratmıyorsun. Şimdi sadede gelelim. Mesela ülke yönetimine geldin. Şu anda müzmin sorunumuz ekonomi ile başımız dertte. Ekonomiye dair önerilerini alabilir miyim?

Seve seve. Ekonomi tam bana göre. Zira çocuk oyuncağı. Hani kitabını yazdım denir ya öyle bir şey. Anlamadığım yok anlayacağın. Her alanın piri olduğum gibi ekonominin de piri benim. Ekonomi dediğin denizden bir katre. Ben hayatın kitabını yazmış adamım.

Tamam, övünmeyi bırak. Seni bir başkası övsün. Ekonomiyi nasıl düzelteceksin?

Elimde bir formül var. Bunu da bu yaşımda yeni öğrendim. Bu öğrendiğimi tatbik edeceğim.

Nedir o formül?

Garantili formül.

Mesela?

Hayata dair her şeye garanti vereceğim. Tebaam benimle gurur duyacak, hatta yaşa, var ol diye hep benden konuşacak.

Mesela dedim.

Kimin ne isteği olursa ona garanti vereceğim. Tüm bunları yaparken de mücadeleyi elden bırakmayacağım. Mesela, biri dese ki ben paramı faize yatıracağım. Al sana garanti. Üstüne de kur garantisi vereceğim. Bu deneme işe yaramazsa enflasyon garanti vereceğim. Adam iş yeri mi açacak. Riskten mi korkuyor. Aç bu dükkanı. Kârın benden diyeceğim. Adam, kaza yaparım diye arabaya mı binmek istemiyor. Ona kaza yapmama garantisi vereceğim. Arabam var ama yakıtım yok diyene; bin, gez, dolaş, yakıtın benden diyeceğim. Demem odur ki idaremde herkese iş, herkese aş, herkese para garantisi vereceğim. Kısaca hayatlarına garanti vereceğim.

Parayı nereden bulacaksın? İşsizliğe çare olabilecek misin?

Para en kolayı. Emrimdeki darphane üç vardiya çalışacaktır. 7/24 para basılacaktır. Öncelikli olarak 500 ve bin liralık banknotlar piyasaya süreceğim. Sonrası Allah kerim. Para basma işine çok adam lazım olacak. Buraya alacağım işsizlerle işsizliği çözeceğim. Hiç işi olmayan, içeride para tomarlarını eline alıp saysın dursun. Sayılanı bir daha saysın.

Para basınca enflasyon azmayacak mı?

Azarsa azsın. Enflasyon bu. Bir bakmışsın çıkmış, bir bakarsın inmiş. Sonra enflasyon bu ülkenin hep sorunu. Kim çözmüş ki ben çözeyim. Görevi devrederken dikili bir ağacım olarak haleflerime bunu devretmek isterim. Biliyorsun, devlette devamlılık esastır.

Senden korkulur.

Korkmakta haklısın. Sadece benden değil, tüm siyasilerden korkmalısın. Ki korkunun ecele faydası yok. Ölürseniz, kurtulursunuz. Ölmemek için direnirseniz, size sürünme garantisi veriyorum.

Bu işten kurtuluş yolu yok mu?

Madem beni seçtiniz. Sandıktan ben çıktım. Önünüze sandık gelinceye kadar dayanacaksınız. Sandığa kadar her istediğimi yaparım. Çünkü sandık demek her şey demektir. Yalnız, benden kurtularak şükretmeyin. Çünkü benden sonra gelecek olan da ananızı ağlatmaya devam edecek. Hasılı biz siyasiler keyif çatacağız, ceremesini hep siz çekeceksiniz. Dünyanın düzeni bu. Ben bu düzeni değiştiremem. Size tavsiyem, beni değiştirmeye kalkmasanız, iyi olur. Zira ben tecrübeliyim. Benden sonra gelecek olan bu işe sıfırdan başlayacak. Bu, acemi kasabın elinde koyunun işkence çekmesi demektir. Siz siz olun, bu dünyanın, olmayan kurulu düzenine çomak sokmaya kalkmayın.

*07/01/2022 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Biri Bana Bu Faiz İndirimini Anlatsın *

 

Banka Adı

Faiz Oranı

(%)

Şekerbank

13.50

Halkbank

13.75

Vakıfbank

16.00

Ziraat Bankası

17.00

Yapı Kredi

17.25

Turkish Bank

17.50

ICBC

17.75

Burgan Bank

18.75

Odeabank, TEB, Fibabanka

19.00

Alternatif Bank

19.25

Akbank, ING Bank

     20.00

Merkez Bankası'nın açıkladığı kur korumalı TL vadeli mevduat sisteminin devreye girmesiyle birlikte parasını mevduat hesaplarında değerlendirmek isteyen müşterileri çekmek için bankalar, kesenin ağzını açmış görünüyor. Tabloda, 32 günlük vadeli mevduat hesabı, aralık ayı faiz oranlarını görmektesiniz.

Bankaların müşterilerine duyurduğu faiz oranları, yüzde 13.50 ila 20.00 arasında değişiklik göstermektedir. En düşük faiz veren banka ile en yüksek faiz veren banka arasında 6.5’luk bir fark söz konusu.

Bankaların bu farklı oranlarını görünce, MB’nin belirlediği faiz oranına uygun faiz veren bankaların Şekerbank ve Halkbank olduğu, diğerlerinin MB’ının faiz oranını sollayıp geçtiği dikkatinizden kaçmamıştır. Bildiğiniz gibi Merkez Bankası faiz oranlarını 16 Aralıkta % 14’e indirmişti.

Buradan Merkez Bankası’nın birkaç aydır periyodik olarak indirdiği faiz oranlarına gelmek istiyorum. Ekonomiden ve ekonomiye dair olup bitenleri anlamadığım gibi faizin indirilmesini ve çıkarılmasını da çok anlamış değilim. Anlamasam da bu konuda yazacağım. Olur ya biriniz bana bu faiz indiriminin künhünü açıklar da cehaletim gider. Yine niyetim siyaset değil, sadece olup biteni anlamaya çalışıyorum. Bunu da burada belirtmek isterim.

Bildiğiniz gibi Türkiye “Düşük faiz, yüksek kur” modelini uyguladı kısa bir süre. Bundan gaye faizle mücadele etmek, yatırımcının uygun kredi alıp yatırım yapmasının önünü açmak; sıcak paraya dayalı bir ekonomik modelden üretime dayalı bir ekonomik modele geçmek ve cari açığı kapatmak için ihracatı parolamız olarak belirlemiştik. Sadece yeni bir model denemek değil, aynı zamanda bu konuda nas var diye faize savaş açtık ve bir kurtuluş savaşı başlattık. Her faizi indirdiğimizde döviz fırladı, piyasa allak bullak oldu. Fiyatlar aldı başını gitti. Döviz her gün bir önceki günün rekorunu kırdı. Bundan dolayı millet yediden yetmişe dolarizasyon oldu. Bankalarda yabancı para üzerinden açılan mevduat hesapları yüzde 60’ı geçti. TL’den kaçan kaçana birkaç ay yaşadık.

“Kur garantili TL” modeli ile birlikte şu anda devletin kendisi ve bankalar, var gücüyle vatandaşı TL cinsinden bankalara para yatırmaya teşvik ettiğine, bankalar MB’nin belirlediği faiz oranlarından yüksek faiz verdiğine göre  “Düşük faiz, yüksek kur“ modelinden yani faizle mücadeleden hızlıca vazgeçtiğimiz ve faizi teşvik ettiğimiz görülüyor. Faizle kalınsa yine iyi. Bir de kur garantisi veriyoruz. Bunu bir tarafa bırakalım ve faiz oranlarına bir bakalım:

MB, faiz oranlarını kasım ayında yüzde 15’e indirdiğinde, basından okuduğumuza göre MB, % 15 ile bankalara para veriyor. Hazine ise MB’nin % 15 ile verdiği parayı bankalardan yüzde 22-23 ile borçlanıyor.  Bu demektir ki devlet verdiği faizden yüzde yedi daha pahalı borçlanıyor. Aynı bankalar mevduat sahiplerine yüzde 13.5-20 arasında faiz veriyor. Yine bankalar kredi verirken ihtiyaç sahiplerine yüzde 27-30 arasında faiz yansıtıyor.

Görüleceği üzere bu faiz oranlarından kaybedenler, devlet ve kredi çekenler. Kazananlar ise parasını mevduata yatıranlar ve bunlara faiz yansıtan bankalar. Burada kazanan hep bankalar oluyor. Her yıl kazanç bakımından bankaların niçin başı çektiği daha iyi anlaşılıyor. İnsanın banka kurası geliyor.

İşte benim anlamadığım bu oranlar. Burada faizle mücadele mi ediliyor yoksa yüzde 30’larda dolaşan oranlar ile faize teşvik mi yapılıyor? Görüntü teşvik edildiği yönünde. Burada soralım: Mademki yüzde 20’lere varan oranlarla mevduat sahiplerine faiz, yüzde 30’lara varan oranlarla kredi verilecekse biz MB’nin faizini niçin yüzde 14’e indirdik? Madem bu noktaya gelecektik. Altı dolu olmayan ve piyasa şartlarına uymayan faiz indirimiyle niçin dövizi fırlattık? Şimdi ne yapıyoruz? Dövizi kur garantisiyle indirdik. Dövizin yükselmesiyle beraber çıkan fiyatların aşağıya indirilmesini bekliyoruz. İner mi? Haydi indirin baskısına rağmen fiyatlar inmediği gibi çıkmaya devam ediyor. Sonunda bir soru daha sorup bu nahoş yazıyı sonlandıralım:  Sonunda yine başa dönmüş isek bu kadar acı reçeteyi biz niye içtik? Her şey yine eski tas, eski hamam ise burada faizle mücadele ve nas nerede? 

*31/12/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.