21 Ağustos 2021 Cumartesi

Yeniçeri Üniversitesi

Basından okuduğuma göre Boğaziçi akademisyenleri, Metin Bulu'nun ardından önce vekaleten ardından asaleten atanan Mehmet Naci İnci'yi de istemiyorlarmış.

Diyelim ki Bulu, üniversite dışından geldi. Dışarıdan atamaya karşılar ve tepki gösterdiler. Yeni atanan rektör ise üniversite bünyesinden yani içlerinden biri. O da kendileri gibi üniversitenin bir öğretim üyesi. Bunun neyini istemiyorlar, anlamış değilim.

Yeni atanan rektör kimdir, necidir, iyi midir, kötü müdür, nasıl bir rektörlük yapacak bilmiyorum. Çok da kötü bir rektörlük yapabilir. Şu var ki bazen akademisyenliği iyi olmayan biri iyi bir rektör olabileceği gibi tersi de mümkün. Bunu test için bekleyip görmek lazım.

Tamam, atama yoluyla gelen rektörlüğe sıcak bakmayabilirler. Yerine seçimli rektörlük isteyebilirler. Ben de böyle isteyenlerdenim. Hatta rektör olacaklara sınav bile yapılabilir. Sınavı kazanan röktörlüğe müracaat eder. Puanı yeterli ise puan üstünlüğüne göre atanır...Bunun yolu, rektör ne şekilde atanmalı şeklinde bir öneriyle sorumluların kapısını çalmaktır. Kabul görür veya görmez.

Bunun ötesinde gelen her rektöre istemezük diyerek sırt dönmek, eylem yapmak, önlerine sandık koyup kendi aralarında seçim yapmak iş değildir. Gözde üniversitelerini rektörlük atama eylemleriyle özdeşleştirmek doğru değildir. Onlara düşen, üniversitelerini ilk beş yüzün başlarına çıkarmak, üniversitelerini bilimle duyurmaktır.

Atanan her rektörü istemezük diyerek bayrak açmak, kusura bakmayın ama bir yeniçeri özelliğidir. Şu padişahı istemiyoruz, bunu istemiyoruz diye her şeye bayrak açan ve devlet bizden vazgeçmez diyen yeniçeri ocağı bilin ki kaldırıldı. Devlet yoluna başka askerle devam etti.

Rektör atamasına bu derece önem veren, seslerini duyuran, eylem yapan Boğaziçi öğretim görevlilerinden, rektör atamalarına ayırdıkları zamanı, biraz da eğitim ve öğretime ayırmalarını isterdim. Çünkü her üniversite gibi  2019 yılının Mart ayından beri üniversiteleri yüz yüze eğitime kapalı. Keşke protestoda gösterdikleri eforun birazını da biz bu üniversiteyi nasıl açarıza ayırsalardı... Hoş, hiçbir üniversitenin 2019 Martından beri böyle bir derdi hiç olmadı ya neyse...

Hasılı Boğaziçi Üniversitesi bilimden ziyade adını böyle duyurmaya devam edecekse bari üniversitelerinin adını değiştirmeyi teklif etsinler. Ne koyalım diye düşünmesinler. Ben onlar adına buldum bile: Yeniçeri Üniversitesi.

18 Ağustos 2021 Çarşamba

Taliban Gerçeği *

1979 yılıydı sanırım, SSCB'nin Afganistan'ı işgal ettiği. Bir 10 yıl sürdükten sonra 1989 yılında işgal sona erdi ve ardından Sovyetler Birliği dağıldı. Ülkelerini Sovyetlere dar eden mücahit gruplar, aralarında anlaşıp Afganistan'da istikrar vadeden bir devlet kuramadılar. Her biri diğerinin ayağını aşağıya doğru çekerek hepsi yönetilen oldu. Ülkedeki savaş ve iç savaşlar, Pakistan'a zorunlu göçü doğurdu. Pakistan'ın gettolarındaki medreselerde yetişenlerden Taliban doğdu. 90'lı yılların ortasından itibaren Afganistan'da varlık gösteren Taliban, 11 Eylül'ü bahane ederek ABD'nin Afganistan'ı işgal etmesiyle geri plana çekildi. 21 yıllık işgal, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesiyle son buldu. 11 Eylülle beraber yönetimden uzaklaştırılan Taliban, doğru dürüst silah atmadan tüm Afganistan'a hakim oldu. Bundan sonra dünya, Afganistan'da Taliban ile muhatap olacak.

Taliban'ın Kabil'e girmesiyle birlikte yeni bir göç dalgası dünyanın gündeminde. Çünkü Taliban'la birlikte kaçan kaçana. Kimi özel aracına binmiş kimi de havaalanına akın ediyor. Uçağa binmek için kimi uçağın tekerine kimi kanadına tutunuyor kimi de bizi de götürün, ya değilse uçağı salmayız diyerek uçağın kalkmasına izin vermiyor. Normal şartlarda ülkelerinde işgal sona erdiği için Afganlıların bayram etmesi gerekirken görüntülere bakılırsa, insanlar doğup büyüdükleri ülkeyi terk etmek ve Taliban’ın eline düşmemek için ölümü bile göze alıyorlar. Üstelik bu kaçış Taliban yetkililerinin kimseye bir şey yapmayacağız demesine rağmen oluyor. Demek ki Taliban ile halkın -bir kesimi arasında- bir güven sorunu var. Neden böyle? Öyle zannediyorum, Taliban 2000 öncesi yüz güldürmemiş, halka kan kusturmuş. Vatandaş, huylu huyundan vazgeçmez düşüncesiyle terki diyar ediyor. Bu göç dalgasından etkilenen ülkelerin başında da -basından izlediğimize göre- Türkiye görünüyor ve Türkiye bu yeni göç dalgasından dolayı sıkıntı çekeceğe benziyor.

Tüm bu olup bitenler gösteriyor ki 90’lı yıllardan itibaren adından söz ettiren, 2021 yılına gelindiğinde varlığını idame ettirdiği gibi Afganistan’ın yönetimi devralıyorsa orta yerde bir Taliban gerçeği var. Çünkü işgal edip uzunca yıllar ülkede duran süper güçler tası tarağı toplayıp kaçtılar. Diğer gruplar da bir varlık gösteremediler. Öyle görünüyor ki bundan sonra hem Afganistan hem de dünya Taliban ile yaşamak zorunda.

Taliban’ın ikinci defa iktidara gelmesiyle ülkede sular durulur mu? Afganistan’a huzur ve sulh gelir mi? Bunu zaman gösterecek. Burada Taliban’a büyük iş düşüyor. Çünkü ülke yönetmek arazide başarılı olmaktan daha zordur. Temennim, Taliban’ın eski yaptığı hataları yapmaması, katı uygulamalardan vazgeçmesi, dünyada İslam fobiyi artıracak söz ve eylemlerden kaçınması…  Değilse 40 yıldır ya işgal ya iç savaş yaşayan Afganistan halkına ve bölgeye huzur ve barış gelmez. Bu da bu ülkenin başka süper güçler tarafından yeniden işgalini doğurur.

Biz gelelim Türkiye’ye. Taliban’ın, Pakistan’a göç etmiş ve medrese eğitimi almış öğrenciler arasından çıktığı düşünüldüğünde, ülkemize gelen sığınmacılar konusunda devletin inisiyatifi elden bırakmaması, bu sığınmacı sürecini iyi yönetmesi, boşluk bırakmaması, taraf devletler arasında iyi bir diplomasi yürütmesi gerekir. Bu yapılmazsa yarın ülkemiz yeni sorunları kucağında bulur.

*20/08/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

16 Ağustos 2021 Pazartesi

Acemi Şoför *

Yoğun araç trafiğinde bazılarının acemi sürücü olduğu hemen fark edilir. Arkasında isen ya şerit değiştirirsin ya da takip mesafeni daha uzun tutarsın. Acemi arkanda ise hız sınırı dinlemez, basarsın. Yanından geçiyorsan arayı açarsın. Çünkü gelen ya da gitmekte olanın ne yapacağı bilimin aciz kaldığı bir konudur. Yine aracının üstünde aday sürücü yazıyorsa, bu kişi sürmeyi yeni öğreniyor, hata yapabilir, demektir. Çareyi uzaklaşmada bulursun. Bir de kaza yapmaz ama kaza yaptırır türünden sürücüler var. Bunları da görürsen ve de kaçma imkanın yoksa kendine bir dikkat çekiyorsun ve teyakkuza geçiyorsun.

Tüm bunlar, trafiğe çıkan usta şoförlerin zaman zaman karşılaştığı durumlardır. Peki, şöylesini hiç gördünüz mü? Bilgisayar çıktısı A4 kağıdına “Acemi şoför” yazdırarak aracının arka camına yapıştıranı gördünüz mü? Siz görmedi iseniz, ben böylesini ilk defa gördüm.

Karamanyolu’ndan Uluırmak yoluna girdim. Altıyol’a doğru üç arkadaş gidiyoruz. Arabayı süren arkadaşa, önünde acemi şoför yazan bir araç var, dikkatli ol, yolun sağından gidiyor, dedim. Arkadaş hemen yolun soluna doğru geçti. Hep birlikte sağdan gitmekte olan aracı izlemeye koyulduk. 50-100 metre ileride, sağ tarafa aracını durdurmuş, içinde sürücünün olduğu bir araca doğru gidiyor bizim acemi. Vurdu, vuracak derken bizim acemi şoför, ayağını frene basmadan gitti duran araca tak diye vurdu. Şoför gerçekten yazdığı gibi acemiymiş dedik ve yolumuza devam ettik.

Altıyol köprüsünün sağında indim, sabah bıraktığım kendi aracıma binerek Ahmet Özcan Caddesine girdim ve sağ şeride geçecektim ki bir de ne göreyim. Yine “Acemi şoför” yazılı bir araç daha. Üstüme iyilik sağlık. Bugün de hep acemilerle karşılaşacağım galiba derken araca dikkatlice baktım. Araç ve içindeki şoför tanıdık geldi. Az önce duran arabaya vuran acemi şoförden başkası değildi. Şaşırdım doğrusu. Vurduğu araçla ne zaman tutanak tuttu da ayrıldı ve kaplumbağa gidişiyle bizi arkadan yakaladı dedim.

Nasıl olduysa olmuş, sen buradan kaç, verilmiş sadakan varmış dedim, önü boş olmasına rağmen trafiği yoğun sol şeridi takip ettim. Önüm açıldıkça bastım. Çünkü gelip arkadan vurma garantisi vardı acemi şoförün. Zira az önce aynel yakin test ettim.

Meram İtfaiyenin ışıklarını geçince derin bir oh çektim. Yoluma devam ettim.

Şimdi gelelim bu acemi şoförü değerlendirmeye. Uluırmak yolu dar ve trafiği yoğun bir güzergah. Bu kadar acemi biri nasıl olur da böyle bir güzergahı kullanır. İyi cesaret gerçekten. Ama ben değil, bana yaklaşanlar ya da benim yaklaştıklarım benden korksun. Ben acemi olduğumu yazdım, suç benden gitti demiş olmalı. Belki de ona bu arabayı verenler, sağdan sağdan hiç durmadan git, önüne araç çıkarsa frene bas dememiş olmalılar ya da şoförümüz frenin yerini bilmiyordu. Önüne araç çıktıysa bu sürücü ne yapsın, öyle değil mi? Yalnız gördüğüm kadarıyla bir eksiği var. Arabanın arkasına acemi şoför yazdırmış ama ön tarafa yazdırmayı ihmal etmiş. Şayet öne de yazdırmış olsaydı, öndeki duran araç, onu görünce gaza yüklenir, kaçardı.

Neyse, benim merak ettiğim, sağdan sağdan yavaş yavaş giden ve önde duran araca vuran bu şoför, ne zaman kaza tutanağı tuttu da benim önüme geçti. İşte bunu anlayamadım. Öyle zannediyorum, ya vurduğu araçta bir hasar oluşmadı ya “Tutanak tutmayalım, işte benim cep numaram. Yaptır, parasını ödeyeyim, daha benim işim var, diğer araçlar beni bekliyor dedi ya da araca vurur vurmaz, gerisin geri giderek durmadan yoluna devam etti.

Aman siz siz olun, aracında acemi şoför yazılı aracı ciddiye alın. Mümkünse o gün trafiğe çıkmayın. Çıkmışsanız, aracınızı güvenilir bir yere park edin. İlla araca binmeniz gerekiyorsa acemi şoförü görür görmez kaçabileceğiniz uygun güzergahları tercih edin. Benden söylemesi.

*27/08/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.