Ana içeriğe atla

Yeniçeri Üniversitesi

Basından okuduğuma göre Boğaziçi akademisyenleri, Metin Bulu'nun ardından önce vekaleten ardından asaleten atanan Mehmet Naci İnci'yi de istemiyorlarmış.

Diyelim ki Bulu, üniversite dışından geldi. Dışarıdan atamaya karşılar ve tepki gösterdiler. Yeni atanan rektör ise üniversite bünyesinden yani içlerinden biri. O da kendileri gibi üniversitenin bir öğretim üyesi. Bunun neyini istemiyorlar, anlamış değilim.

Yeni atanan rektör kimdir, necidir, iyi midir, kötü müdür, nasıl bir rektörlük yapacak bilmiyorum. Çok da kötü bir rektörlük yapabilir. Şu var ki bazen akademisyenliği iyi olmayan biri iyi bir rektör olabileceği gibi tersi de mümkün. Bunu test için bekleyip görmek lazım.

Tamam, atama yoluyla gelen rektörlüğe sıcak bakmayabilirler. Yerine seçimli rektörlük isteyebilirler. Ben de böyle isteyenlerdenim. Hatta rektör olacaklara sınav bile yapılabilir. Sınavı kazanan röktörlüğe müracaat eder. Puanı yeterli ise puan üstünlüğüne göre atanır...Bunun yolu, rektör ne şekilde atanmalı şeklinde bir öneriyle sorumluların kapısını çalmaktır. Kabul görür veya görmez.

Bunun ötesinde gelen her rektöre istemezük diyerek sırt dönmek, eylem yapmak, önlerine sandık koyup kendi aralarında seçim yapmak iş değildir. Gözde üniversitelerini rektörlük atama eylemleriyle özdeşleştirmek doğru değildir. Onlara düşen, üniversitelerini ilk beş yüzün başlarına çıkarmak, üniversitelerini bilimle duyurmaktır.

Atanan her rektörü istemezük diyerek bayrak açmak, kusura bakmayın ama bir yeniçeri özelliğidir. Şu padişahı istemiyoruz, bunu istemiyoruz diye her şeye bayrak açan ve devlet bizden vazgeçmez diyen yeniçeri ocağı bilin ki kaldırıldı. Devlet yoluna başka askerle devam etti.

Rektör atamasına bu derece önem veren, seslerini duyuran, eylem yapan Boğaziçi öğretim görevlilerinden, rektör atamalarına ayırdıkları zamanı, biraz da eğitim ve öğretime ayırmalarını isterdim. Çünkü her üniversite gibi  2019 yılının Mart ayından beri üniversiteleri yüz yüze eğitime kapalı. Keşke protestoda gösterdikleri eforun birazını da biz bu üniversiteyi nasıl açarıza ayırsalardı... Hoş, hiçbir üniversitenin 2019 Martından beri böyle bir derdi hiç olmadı ya neyse...

Hasılı Boğaziçi Üniversitesi bilimden ziyade adını böyle duyurmaya devam edecekse bari üniversitelerinin adını değiştirmeyi teklif etsinler. Ne koyalım diye düşünmesinler. Ben onlar adına buldum bile: Yeniçeri Üniversitesi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde