"Dönel
kavşaktan dönene yol veriniz" uyarısını görünce kavşak içinde bekleyen
araçlara yol verdim. Beklemekten sıkılan bu araçlar geçerken, benimle aynı
yoldan gelip ben durduğum için mecburen duran gençten biri, arabasının camını
indirdi ve "Hop (hey de demiş olabilir) dayı! Ne durun? Yol senin"
demez mi? Başımı sağa çevirip baktığımda hop/hey dayı yol senin, sözünü
tekrarladı durdu. Kah yanında oturana bir şeyler söyledi. Sonra bana döndü, iki
ellerini direksiyondan kaldırarak birini diğerine vurdu gülerek. Öyle ya, yol
hakkım böyle heba edilmemeliydi ve hakkımı tepe tepe kullanmalıydım. Çünkü ben
de onun gibi düz yoldan geliyordum ve yol düz gelenin idi. Maalesef bu gafım
affedilir gibi değildi. Buna ancak gülünür ve ayıplanmayı da hak etmiştim. Bu
cehaletime karşın, gencin bana hakkımı hatırlatması ve gülmesi hoşuma gitti
doğrusu. Şükür böylesiyle karşılaştım dedim. Ne durun, ulan sana ehliyet
verenin dedikten sonra, benden bir hareketlenme görmeyince kapısını açıp
arabadan ne bulduysa üzerime gelme ihtimali var mıydı? Vardı. Ondan sonra bir
yanlışı yine yanlışla düzeltip valla billa geçeceğim bir daha der miydim, demez
miydim? Zoru görünce insan neler yapar neler…
Neyse, burada hey ya da hop derken
hitap bana. Ben aynı zamanda dayısı oluyorum bu gencin.
Acı acı gülümsedim. Sesimi
çıkarmadım. Gözümün içine girercesine yazılıp asılan levhayı işaret ettim
elimle. Gencimiz ise parmağımın işaret ettiği yere bakmak yerine parmağıma
bakmaya devam etti. Belli ki yol onların olduğunu anlatamadım ona. Çünkü
kavşağa konmuş o levha o genç için bir şey ifade etmiyordu.
Kavşak boşalınca birlikte hareket
ettik. Hem sürüyor hem de "Yol senin de ondan dedim dayı" dedi bana
gülerek.
Bana hakkımı hatırlatan, hakkımı
kimseye vermemem gerektiğini söyleyen bu gence, teşekkürden başka aklıma ne
gelebilir ki...
Teşekkür dışında aklıma başka şey
de geldi: Maşallah, yeğenim büyümüş ve ben kavşakta tanışıyorum. Çünkü hangi
ablamın çocuğu çıkaramadım. Bu da benim akrabalık ilişkilerimiz zayıflığına
işaret olsa gerek. Bereket, seni çıkaramadım yeğenim demedim. Yoksa baltayı
taşa vuracaktım. Bundan sonra hangi ablamı ya da kardeşimi görürsem bu çocuk
hanginizin, bu kadar büyüdü de benim niye haberim yok diyeceğim. Bu arada,
benimle senli benli konuştuğuna göre böyle özgüven sahibi, içten ve de sempatik
bir çocuk yetiştirdikleri için kendilerini tebrik edeceğim. Ardından bir de
çocuk dayıya çeker dersiniz. Hani gösterin benzerliğimizi diyeceğim.
Sonra Konya Valiliğine çıkma
düşüncem var. Vali'den, Konya bölgesinde ehliyeti olanın, trafiğe çıkanın ve
ehliyet almaya çalışan herkesin, birer haftalık kursa alınmasını isteyeceğim.
Bu kursta, bir hafta boyunca anlatılacak tek konunun, kavşak önceliğinin kime
ait olduğunu hem teori hem de pratik olarak öğretmek olması gerektiğini talep
edeceğim.
Tüm bu kursa rağmen yol benim; yol,
düz yoldan gelenin, Konya’da bu kural uygulanmaz, diyenlerin ehliyetlerinin iptal
edilmesi için gerekli prosedürün yerine getirilmesini; bu zor denirse, bu
tiplerin kavşak olan yollara girişlerinin yasaklanmasını talep edeceğim.
* 25/09/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder