Rutin yürüyüşümü yapayım diye bir akşam rotayı zaman zaman yürüdüğüm Evliya Çelebi Parkı parkuruna çevirdim. Niyetim bir turu 800 metre olan bu parkta bir on tur atmak. Hava da serin. Çay bahçesinde, kamelyalarda ve çimlerde oturup muhabbet edenler var. Parkurda tek tük yürüyenler de eksik değil.
Parkura girip belli bir tempoyla kendimi yürümeye kaptırmıştım ki yürüyüşümün daha ilk etabını tamamlamadan bir arkadaş vasıtasıyla tanıştığım, hukukum olmayan biri karşımdan geliyor. Beni görür görmez "Abartıyorsun" dedi selam bile vermeden. Elimi kaldırıp selam verip geçtim. Yoluma taş koymaya çalışan bu kişiye aldırmadan yürüyüşüme devam ettim. Bu kişiyle bir daha karşılaşmasam da bu sözü, moralimi bozmaya yetti, beş turla yürüyüşümü sonlandırdım.
"Abartıyorsun" diyen kişiye geçmeden önce yürüyüşümü abartıyor muyum? Bu muhtereme göre abartıyor olsam da abarttığımı düşünmüyorum. Belirlediğim bazı hedefler uzun mesafe olduğu için zaman zaman abartı derecesinde fazla adım atmış isem de 16 aydır ortalama adımlarım, 10 bin adım seviyesinde. Bu muhterem, günlük 6-10 bin civarında adım atmıyorsa ona göre abarttığım doğrudur ama yürürken başkasına değil, kendime bakar, kendim için yürürüm. Faydası da bana. Yeter gayri, ayaklarına yazık diyenlere de aldırmam. Maşallah, iyi yürüyorsun diyenlere de. Hele abartıyorsun diyenlere bakarak yorgan da yakmam. Zira pirelerle işim olmaz.
Yürürken mesire yerinde veya sahil kenarında volta atar gibi yürümem. Yürüyüşümü belli bir tempoda, ara vermeden tamamlarım. Sanki hamamdan yeni çıkmış gibi bir güzel terlerim. Zaten yürüyüşün faydası olsun isteniyorsa, terlemek gerektiğine inanırım. Bana abartıyorsun diyen muhterem gibi yürürseniz, yürüyüş yaptığınıza sadece kendinizi inandırmış olursunuz. Milim kilo vermediğiniz gibi yerinde saymaya ve kilo almaya devam edersiniz. Çünkü muhterem, vücudunu terletmeden yürüyeyim mi, yürümeyeyim mi hesabı yapıyor. Nereden mi biliyorum. Bu kişi bu parkın gediklisidir. Yürürken sağa sola bakıyor. Tanıdıklarıyla yol ortasında muhabbete dalıyor. Az gidiyor, kenardaki banka hemen kendini atıyor vs. Kendisi için sorun değilse benim için de sorun olmaz ama maşallah göbek de kendinden önde gidiyor.
Neyse, muhtereme göre abartıyor olsam da ben yürüyüşün faydasına inananlardanım ve faydasını da gördüm. 83-84 kilo ile başladığım yürüyüşümün ilk üç ayında, 67-68 kiloya kadar indim. Şimdilerde 74-75 kilo olsam da ayaklarımdan önde giden göbeğim eridi gitti. Pantolonum düşmeye, daralan elbiselerim de bol gelmeye başladı. Eskiden az yürüyünce hışmış kalırdım, şimdi istersem koşabiliyorum. Eğilip kalkmada, taharet yapmada zorlanırdım. Şimdi böyle bir sorunum yok. Banyo yaparken sırtımı ovacağımda elimin birini üstten, diğerini alttan uzattığımda kavuşamayan aşıklar gibi ellerim birbirini tutamazdı. Haliyle sırtımı bir güzel ovamazdım. Aşıklar şimdi birbirine kavuştu. Sırtım da bayram ediyor. Eskiden az ayakta durup az yürümekle hemoroitim yürütmez noktaya getirirken şimdi böyle bir hastalığım var mı diye düşünüyorum. Merdiven çıkarken nefes nefese kalırken on katlı binanın merdivenlerinden inip çıkarken bana mısın demiyorum.
Bir yere araçla gitmek bana sıkıcı gelirken yürüyerek gitmek hiç zor gelmiyor. Yeter ki yürümek olsun. Çıkıyorum yola. Her nerede yürürsem yürüyeyim, yürürken kimseyi rahatsız etmiyorum. Yürüyüş parkurlarında yürürken herkesi sollayıp geçiyorum. Bakmayın, araç ile beni çoğu kimsenin solladığına. Kendine güvenen varsa, arabayla değil, yürüyerek yarışsın benimle.
Yürüyüş, benim işimi de engellemiyor. İstirahat saatlerinden kısarak yürüyorum. Vücudumdan ter atmanın dışında yürüyüşün benden bir götürüsü de yok. Tüm sermayem, güneş yakmasın diye başımda bir şapka, altımda eşofman, üzerimde penye, ayağımda spor ayakkabısı. Başka da ne yakıta ihtiyaç duyuyor ne de on bin bakıma. Ölüp bittiğim de yok. Geçtiğim yolları da aşındırmıyorum ve ortalığı egzoz dumanına boğmuyorum.
Hasılı, 16 aydır gün sektirmeden azimle yürüyorum. Çünkü yürümek sıhhattir. Yürüdükçe sıhhat bulduğuma inanıyorum ve herkese tavsiye ediyorum. Abartıyorsun diyenler, varsın desin. Hiç umursamıyorum onları. Çok da tın. Yeter ki gölge etmesinler. Ayak benim, vücut benim. Kime ne? Ben beni ve ne yaptığımı biliyorum ya. Bu da bana yeter de artar bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder