Ana içeriğe atla

Taliban Gerçeği *

1979 yılıydı sanırım, SSCB'nin Afganistan'ı işgal ettiği. Bir 10 yıl sürdükten sonra 1989 yılında işgal sona erdi ve ardından Sovyetler Birliği dağıldı. Ülkelerini Sovyetlere dar eden mücahit gruplar, aralarında anlaşıp Afganistan'da istikrar vadeden bir devlet kuramadılar. Her biri diğerinin ayağını aşağıya doğru çekerek hepsi yönetilen oldu. Ülkedeki savaş ve iç savaşlar, Pakistan'a zorunlu göçü doğurdu. Pakistan'ın gettolarındaki medreselerde yetişenlerden Taliban doğdu. 90'lı yılların ortasından itibaren Afganistan'da varlık gösteren Taliban, 11 Eylül'ü bahane ederek ABD'nin Afganistan'ı işgal etmesiyle geri plana çekildi. 21 yıllık işgal, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesiyle son buldu. 11 Eylülle beraber yönetimden uzaklaştırılan Taliban, doğru dürüst silah atmadan tüm Afganistan'a hakim oldu. Bundan sonra dünya, Afganistan'da Taliban ile muhatap olacak.

Taliban'ın Kabil'e girmesiyle birlikte yeni bir göç dalgası dünyanın gündeminde. Çünkü Taliban'la birlikte kaçan kaçana. Kimi özel aracına binmiş kimi de havaalanına akın ediyor. Uçağa binmek için kimi uçağın tekerine kimi kanadına tutunuyor kimi de bizi de götürün, ya değilse uçağı salmayız diyerek uçağın kalkmasına izin vermiyor. Normal şartlarda ülkelerinde işgal sona erdiği için Afganlıların bayram etmesi gerekirken görüntülere bakılırsa, insanlar doğup büyüdükleri ülkeyi terk etmek ve Taliban’ın eline düşmemek için ölümü bile göze alıyorlar. Üstelik bu kaçış Taliban yetkililerinin kimseye bir şey yapmayacağız demesine rağmen oluyor. Demek ki Taliban ile halkın -bir kesimi arasında- bir güven sorunu var. Neden böyle? Öyle zannediyorum, Taliban 2000 öncesi yüz güldürmemiş, halka kan kusturmuş. Vatandaş, huylu huyundan vazgeçmez düşüncesiyle terki diyar ediyor. Bu göç dalgasından etkilenen ülkelerin başında da -basından izlediğimize göre- Türkiye görünüyor ve Türkiye bu yeni göç dalgasından dolayı sıkıntı çekeceğe benziyor.

Tüm bu olup bitenler gösteriyor ki 90’lı yıllardan itibaren adından söz ettiren, 2021 yılına gelindiğinde varlığını idame ettirdiği gibi Afganistan’ın yönetimi devralıyorsa orta yerde bir Taliban gerçeği var. Çünkü işgal edip uzunca yıllar ülkede duran süper güçler tası tarağı toplayıp kaçtılar. Diğer gruplar da bir varlık gösteremediler. Öyle görünüyor ki bundan sonra hem Afganistan hem de dünya Taliban ile yaşamak zorunda.

Taliban’ın ikinci defa iktidara gelmesiyle ülkede sular durulur mu? Afganistan’a huzur ve sulh gelir mi? Bunu zaman gösterecek. Burada Taliban’a büyük iş düşüyor. Çünkü ülke yönetmek arazide başarılı olmaktan daha zordur. Temennim, Taliban’ın eski yaptığı hataları yapmaması, katı uygulamalardan vazgeçmesi, dünyada İslam fobiyi artıracak söz ve eylemlerden kaçınması…  Değilse 40 yıldır ya işgal ya iç savaş yaşayan Afganistan halkına ve bölgeye huzur ve barış gelmez. Bu da bu ülkenin başka süper güçler tarafından yeniden işgalini doğurur.

Biz gelelim Türkiye’ye. Taliban’ın, Pakistan’a göç etmiş ve medrese eğitimi almış öğrenciler arasından çıktığı düşünüldüğünde, ülkemize gelen sığınmacılar konusunda devletin inisiyatifi elden bırakmaması, bu sığınmacı sürecini iyi yönetmesi, boşluk bırakmaması, taraf devletler arasında iyi bir diplomasi yürütmesi gerekir. Bu yapılmazsa yarın ülkemiz yeni sorunları kucağında bulur.

*20/08/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde