24 Nisan 2020 Cuma

2020 Ramazanına Dair

Malum ortam dolayısıyla dışarıya çıkamadı iseniz, imsak ve iftarı takip edecek elinizde bir imsakiyeniz bile yoktur. Merak etmeyin, sizi bu konuda bilgilendireceğim. Bilgilendirirken niyetim, bir durum tespitidir. Yoksa moralinizi bozma ve felaket tellallığı yapma gibi bir niyetim yok. Bu kıyağımı da unutmayın. Bilgilendirmem, hemşerilerim Konyalılar içindir ve Diyanet’in imsakiyesine göre olacaktır. Diğer iller buna göre kendi durumlarını kıyaslayabilirler.

1.      Bu ramazan 29 çeker diye düşünmeyin, tamı tamına 30 gün oruç tutacağız. Bu işin sevindirici yönü, bereket oruçları hicri takvime göre tutuyoruz. Bir an için ya miladi takvime göre tutuyor olsaydık, bahtımıza 31 gün oruç tutma da çıkabilirdi. Burada teselliniz bu olsun. Bir diğer teselliniz de bu ramazan 29 çekseydi günlük bir cüz okuyanlar, hatmi tamamlamak için geriye kalan bir cüzü diğer günlere sıkıştırmak zorunda kalacaklardı. Bu durumda günlük bir cüz okunacak.
2.      İlk günün imsak vakti 04.26, son günün imsak vakti ise 03.46’dır. Bu demektir ki ilk günün oruca başlama vakti ile son günün oruca başlama vakti arasında 40 dakika oynuyor. Yani ilk güne göre oruca, son gün 40 dakika önce başlayacaksınız. İlk günün iftarı 19.41 iken son günün iftarı 20.07’dir. Yani son gün 26 dakika sonra iftar edeceksiniz. Gördüğünüz gibi iftar, imsaka göre daha insaflı görünüyor.
3.      Ramazanın ilk günü 15 saat 15 dakika oruç tutarken son gün 16 saat 21 dakika oruç tutacaksınız. Bu demektir ki ilk gün tutulan oruçla, son gün tutulan oruç arasında 1 saat 6 dakikalık bir fark yani fazlalık oluşmuş durumda. Burada "Bu, nedir ki biz, bundan önceki yıllarda bundan daha uzununu tuttuk" diye teselli bulabilirsiniz.
4.      Ramazanın ilk günü tutulan oruç ile son gün tutulan oruç arasındaki makası görünce bundan benim anladığım, imsak geceye doğru kaçarken iftar da geceye doğru koşuyor.
İmsakiye ile ilgili verdiğim bu gerçeklerden sonra size biraz da ramazana dair diğer gerçeklerden bahsedeyim. (Bu bilgilendirme de İçişleri Bakanlığının Ramazan ayı tedbirleri genelgesinden)
1.      Kalabalık grupları bir araya getiren iftar ve sahur etkinliklerine izin verilmeyecek. Aynı şekilde iftar çadırları da olmayacak. Bu demektir ki iftar davetine gidemeyeceksin, evine kimseyi iftara da alamayacaksın.
2.      Fırıncınızın pide çıkarması iftardan iki saat önce son bulacak. Yani pideni iftardan iki saat önce alacaksın. Bu demektir ki iftarda pideyi soğuk yiyeceksin. Pide soğuk olunca ekmeği daha az yiyeceksin. Ayrıca vakit geçirmek ve sıcak pide almak için pide kuyruğunda oyalanmayacaksın.
3.      Bu ramazanda davulcuna bahşiş vermeyeceksin. Bahşiş için davulcun, iftar vakti zilini çalmayacak ve haliyle davuluna güm güm vurmayacak. Bu maddeden, bahşiş olmadan davul çalınmaz, sahur da davulsuz olmaz diye düşünebilirsiniz. Üzülmenize gerek yok. Zira sahurda davulcunuz yine sizinle olacak. Davulcunuz davuluna vurdukça kulaklarınızın pası silinecek. Yani gelenek aynen devam ediyor. Sadece davulcunuzun hak ettiği bahşiş, yerel imkanlarla karşılanacak.
4.      Arife günü ve bayram günlerinde mezarlık ziyareti yaparsanız ateş ölçümünüz yapılacak. Bu demektir ki bayrama ramak kala veya bayram günü hasta olup olmadığını öğrenmiş olacaksınız. Umarım ateşiniz yüksek çıkmaz.
İyi ramazanlar! Evde kalın! Sağlıcakla kalın! Allah başta orucunuz olmak üzere tüm ibadetlerinizi kabul etsin…

23 Nisan 2020 Perşembe

Normal Hayata Nasıl Döneriz? ***

Salgınla tanışalı ve bizi evlerimize hapsedeli 1,5 ayı geçti. Alınan onca tedbire rağmen düştü, düşüyor derken hastalığa yakalananlar yüz bini, hastalığı yenemeyip vefat edenler de 2 bini geçti. Her akşam açıklanan test sonuçlarına göre anormal bir yükseliş yok ama aşağıya doğru bir seyir de yok.

Yaşadığımız bu olağanüstü halin bizim için sevindirici yanları: Hasta sayısı artmasına rağmen hastanelerimiz dimdik ayakta, hastalığa yakalanma riskine rağmen sağlık çalışanları, fedakarca görevlerinin başında, iyileşen hasta sayımız her geçen gün artmakta, Sağlık Bakanı konusuna hakim, işin ciddiyetini bilen Bilim Kurulu yerinde yeni tedbirler önermekte, vatandaşın ekseriyeti evde kalma, sosyal mesafeye riayet etme ve maske takmada duyarlı; alınan tedbirleri uygulamada, yeni kararlar almada ve kriz yönetiminde devlet başarılı; tıbbi cihaz, maske başta olmak üzere ülke, mal ve erzak temininde sıkıntı çekmemekte.

Salgının bizi üzen yanları ise hastalığa yenik düşen insanlarımızın olması ve belirsizliğin daha ne kadar süreceğinin bilinememesidir. Yaşamakta olduğumuz bu olağanüstü hal ne zamana kadar böyle devam edecek? Devletin ve milletin bu çilesi ne zaman sona erecek? Dahası, salgın sonrası bizi nasıl bir hayat ve gelecek bekliyor, bunu da bilmiyoruz. Zira bu puslu havada burnumuzun ucunu görebildiğimiz yok.

Çoğu iş sektörü durmuş, çoğunluk evlerine çekilmiş ve millet olarak sıtmaya razı olmuş şekilde hayatımızı yaşarken normal hayata yeniden merhaba diyebilmek için aldığı bir dizi tedbirler üzerine devletin, yeni radikal tedbirler alıp yürürlüğe koyması lazım:
*Hafta sonu uygulanan sokağa çıkma yasağı 14 güne çıkarılmalıdır. Tarım, eczane, hastane, fırın ve zorunlu birkaç sektör elemanı dışında bu yasak herkese uygulanmalı. Zaruri ihtiyaçları gidermek için yeterince vefa grubu, güvenliği sağlamak ve yasağın tam uygulanabilmesi için polis ve jandarma görevinin başında olmalıdır. Bu süre zarfında evinde yüksek ateş, öksürük ve yorgunluk gibi koronavirüs belirtisi yaşadığını telefonla yetkililere beyan eden kişilerin, hastanede tedavi altına alınması sağlanmalıdır. Hastalar bu şekil tedavi altına alındıktan sonra evinde 14 gün boyunca bir semptom geçirmeyenler, 14 günün sonunda sokağa çıkabilmeli ve işine kaldığı yerden devam edebilmeli. Yani normal hayata geçilmeli. Çalışma esnasında hastalığın yeniden nüksetmemesi ve yeni bir salgına sebebiyet vermemesi için sosyal mesafeye aynen riayet edilmeli ve yakın mesafe çalışmak zorunda kalanlar maske takmaya devam etmeli.
*Salgında önemli bir görev ifa eden Bilim Kurulu, ardından kurulan Toplum Bilimleri Kurulu gibi stratejistlerden müteşekkil bir kurul daha kurulmalıdır. Bilim Kurulu, hastalığı minimuma indirmek için öneriler sunmaya devam etsin. Toplum Bilimleri Kurulu da uygulamaya konacak kural ve tedbirlerin nasıl olması gerektiği konusunda görüş bildirsin. Yeni kurulacak stratejist kurulu da salgın sonrası bizi ve dünyayı ne bekliyor? Hayatımızda ne gibi değişiklikler olacak? Bize nasıl bir dünya dayatılacak? Kurulacak bu yenidünya düzeninde bizler ne yapabiliriz? Devlet ve millet olarak üzerimize ne gibi görevler düşüyor gibi sorulara cevap aramalı, devlete görüş bildirmeli ve öneriler sunmalıdır. Açıkçası böyle bir kurula ihtiyaç vardır. Çünkü bize evde kal diyenlerin evlerinde kalmadıkları, yenidünya düzeni üzerinde çalıştıkları dünyanın malumu. Yarın salgın sonrası apışıp kalmayalım.    

***25/04/2020 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Pusula haber gazetesinde yayımlanmıştır.             

22 Nisan 2020 Çarşamba

Oruç Bu Sene Daha Bir Zor Geçecek *


Her ibadet nefse ağır geldiğinden yerine getirilmesi zordur. Ama oruç belki de içlerinde en zor olanı. Kolay değil, imsak vaktinden iftar vaktine kadar yemeden, içmeden durmak. Hele bir de oruç tutulan günler uzun günlere rastlıyorsa… O yüzden ibadetlerin içerisinde orucun yeri ayrıdır. Ödülü de diğer ibadetlere oranla daha büyüktür.

Oruçla ilgili bu girizgahtan sonra oruca az ara verip sözü koronavirüs dolayısıyla yaşadığımız olağanüstü duruma bir göz atalım: Malumunuz “Evde kal” sözü gereği çoğunluk evlerine çekildi. İlk 20 yaş altı, 65 yaş yukarısı ve kronik hastaların zaten dışarı çıkması yasak. Aradaki 20-65 yaş aralığı, çok sağda solda dolaşmadan sınırlı ve kısıtlı bir şekilde ara ara dışarı çıkıp evlerinin ihtiyaçlarını giderebiliyor. Ki çıkışı serbest olanlara da 30 büyükşehir ve Zonguldak ilinde hafta sonları sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Dışarıda, işinde gücünde çalışan az sayıda zorunlu sektör elemanları var. Çoğunluk ise evinde. Salgının bugünden yarına gideceği öngörülemediğine göre az sayıda çalışanın dışında çoğunluk ramazanı da evlerinde geçirecek ve orucu evlerimizde tutacağız.

Evde tutacağımız bu oruca, bazılarımız ilk defa bir ramazanı çalışmadan geçireceğim ve evimde olacağım. Benim için çok kolay bir oruç olacak. Zira hiç zorlanmayacağım, düşüncesine sahip olabilir. Ben aynı kanaatte değilim. Bana göre bu sene tutacağımız oruç diğer yıllara göre daha bir zor geçecek. Niçin derseniz, kısaca izah etmeye çalışayım. Diğer yıllarda hem çalışır hem de orucumuzu tutarken zaman zaman zorlandığımız olmuştur. Ama işe kendimizi verdiğimiz zaman, zamanın ne çabuk geçtiğini unuturduk, bir bakmışız ki mesai dolmuş ve evimizin yolunu tutmuşuz. Az bir oyalanmanın ardından iftar sofrasına oturmuşuzdur. Bu sene çoğumuzda mesai mefhumu olmayacağı için vücudumuz yorulmayacak ve evde vakit geçirmek için uğraşacağız. Orucu uykuya tutturalım desen akşama kadar uyuyamazsın. Uyumaya kalksan, yorgun olmayan vücudun gözüne kolay kolay uyku girmez, açlık zaten uyutmaz. Uyusak da bu uykumuz gaylule uykusuna benzer. Kestirmek gibi bir şey. Uyuduğumuzla uyandığımız bir olur. Bu demektir ki vakti nasıl geçireceğiz diye saate bakıp duracağız.

İsterseniz bu anlattıklarımı, geçen ramazanda hafta içi çalışırken tutuğunuz oruçla, hafta sonu evinizde iken tuttuğunuz orucu karşılaştırarak gözünüzün önüne bir getirin. Belki de birçoğunuz, hafta sonu için keşke işte çalışsam daha iyiydi demişsinizdir. Anlatmak istediğim boş iken tutulan orucun zorluğu. Gerçekten zor geçecek bu ramazan. Dışarı çıkıp bir dolaşayım desen ya sokağa çıkma yasağıyla karşılaşacaksın ya da sık sık “Evde kal, hayat eve sığar” sözlerine muhatap olacaksın.

Diyelim ki vakit geldiğinde namazımızı kıldık, başta Kur’an’ı Kerim olmak üzere anlamını okuduk, diğer kitaplara da vakit ayırdık, biraz TV’den haber dinledik, film izledik, biraz da dijital ortama takıldık, ardından vücut yorgun düştü, biraz kestirdik. Hepsi birkaç saatte biter. Ya sonra? Mevzubahis olan vakit birkaç saatten ibaret değil ki…Dile kolay 15 saatten fazla aç be aç duracağız.

Hasılı çalışırken veya evimizde otururken zor olsa da kolay olsa da biz bu ramazanı tutacağız. Zira boynumuzun borcudur, kulluk vazifemizdir. Allah kat kat ecrini verir inşallah. Umarım bu zorlu vazife, her kula nasip olur. Tuttuğumuz orucun, yapacağımız fiili duaların kabul olması dileklerimle. Hepimizin ramazanı mübarek olsun.

*24/04/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.