22 Mart 2020 Pazar

Bağışıklık Sistemi Nasıl Güçlenir?

—Üstat! Uzmanlar virüs salgınından korunmak için bağışıklık sistemini güçlendirin, diyor. Nasıl güçlenir bu bağışıklık sistemi?

—Uzmanlar ne yapacağını da söylemiştir.

—Söylediler de o kadar çok şey söylediler ki hiçbiri aklımda kalmadı.

—Vücudunu güçlendireceksin kısaca.

—Yani?

—Yemene, içmene dikkat edeceksin.

—Herkes gibi yiyip içiyorum. Can boğazdan gelir deyip yiyor ve içiyorum. Daha ne yapayım.

—Öyle değil.

—Nasıl?

—Hangi birini sayayım şimdi ben sana? Saysam da yine aklında kalmayacak.

—Ne yapacağım bu durumda?

—Kısaca bugüne kadar yiyip içtiklerini terk edeceksin.

—Eee, ne yiyeceğim ya...

—Bugüne kadar yemediklerini yiyecek, içmediklerini içeceksin.

—Ama benim midem onları götürmez ki...

—Miden götürecek. Yoksa o yemediklerin seni götürecek. Başka türlü bağışıklık sistemin güçlenmez.

Sağlık Çalışanlarına Alkışlı Destek *

Türkiye, birkaç gündür koronavirüs salgını ile mücadele eden sağlık çalışanlarına moral desteği vermek amacıyla akşam 21.00’de alkışlı destek eylemi başlattı. Eylem kısa zamanda tüm Türkiye’ye yayıldı. Başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının görevlerini yaparken bu morale ve alkışlanmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaçları var. Çünkü herkesin salgın dolayısıyla birbirinden kaçtığı olağanüstü bir durumdan geçiyoruz. Biz virüs kaparız diye birbirimizle temastan kaçıp sosyal mesafeyi korurken önlerine gelen hastaya teşhis koymak ve tedavi etmek amacıyla sağlık çalışanları, hasta ile yakın temas ediyorlar. Bu da kendi canlarını ve ailelerini riske atmak demektir.

Sağlık çalışanlarına verilen bu moral alkışını destekliyorum. Ama isterdim ki bu destek salgınla yüz yüze geldiğimiz ve ölümü soluduğumuz zaman dilimiyle sınırlı olmamalıydı. Her daim olmalıydı. Yazımdan, sağlık çalışanlarına her akşam saat 9.00’da alkış yapalım anlaşılmasın. Sair zamanlarda da sağlık çalışanlarının görevlerini iç huzuru içinde yapmalarına imkân vermeliydik diyorum. Maalesef başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarına, görevleri esnasında uyguladığımız şiddet yönünden sicilimiz iyi değil, hayli kabarıktır. Uğradıkları şiddetten dolayı hekimler çok eylem yaptı geçmişte. Sağır sultan duydu bunu. Hastane koridorlarına gittiğimiz zaman hastanelerin görünür yerlerinde “Şiddete hayır” afişlerini hepimiz görürüz. Bu salgını atlatırsak hekimlere uyguladığımız şiddet, kaldığı yerden devam eder. Çünkü bundan önce “Efendim! İlgilenmedi, al dayak. Yanlış teşhis koydu, vur. İyi davranmadı, al gününü.” dedik durmadan. Sözlü tacizi, tehdidi ve en ufak bir şeyde şikâyeti saymıyorum bile.

Temennim odur ki bugün, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz sağlık çalışanlarına, bundan önce uyguladığımız şiddetlere bir son veririz. Başta sağlık çalışanları olmak üzere tüm meslek gruplarına umarım gereken önemi veririz. Kamu çalışanlarına emir erimiz muamelesi yapmaktan vazgeçeriz.

Canlarını tehlikeye atarcasına her türlü riski göze alarak virüse yakalanan kişileri, tespit/teşhis ve tedavi etmek için gecesini gündüzüne katan sağlık çalışanlarının bugünkü durumunu görünce bugün kaçımız sağlıkçı olmak ister? Evet, hekimlerin aldığı ücret sair meslek gruplarına göre daha dolgun. Çoğumuzun gönlünde hekim olmak yatar, oğlumuz-kızımız hekim olsun ister. Bu yüzden her yıl üniversite yerleştirmelerinde bu ülkenin başarılı çocuklarının çoğu tıp fakültelerini tercih eder. Ama bugün kaçımız tıp fakültesini tercih etmek ve hekimlerin aldıkları bu para için bu mesleği ifa etmek ister? Öyle zannediyorum, şimdi yapılacak bir araştırmada tıp fakültesini tercih etmek isteyenlerde büyük düşüş olur. 2020 YKS’si yapılırsa bu yılki tıp tercihlerindeki azalmayı daha iyi görürüz. Çünkü şu anda hekim ve sağlık çalışanı olmak ve bu görevi yapmak büyük fedakarlık ister. Her babayiğidin de harcı değildir bu.

Ezcümle, sağlık çalışanlarına verdiğimiz moral alkışı mevsimlik olmasın. Bugün ve her daim onların vazifelerini daha iyi koşullarda yapmalarına biz vatandaş olarak destek olalım, destek olmasak da köstek olmayalım. Bugünleri unutup gitmeyelim. Herhangi bir mağduriyetimizde hakkımızı medenice arayalım, kaba kuvvete asla başvurmayalım. Başta sağlık çalışanları olmak üzere bu salgından Allah hepimizi korusun. İnşallah en az hasarla atlatırız. Allah yar ve yardımcımız olsun.

*23/03/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

21 Mart 2020 Cumartesi

Yaşlılarımızın İtibarını Korumanın Yolu ***

Ekmek almak için mahallemdeki fırına gidiyordum. Caddeden geçen tek tük araçların dışında kimsecikler yoktu. Yayaya da rastlamadım. Az yürüdükten sonra otobüs durağında yaşı epeyce ilerlemiş bir amcayı gördüm. Durakta oturduğuna göre otobüs bekliyor olmalı. Hava buz gibi. Etrafında kimsecikler yoktu. Selam verip geçtim. Dönüşte beni görünce ayağa kalktı. “Otobüsler geçmiyor mu, ne zamandır bekliyorum, gelmedi” dedi. Amca, gelmeye gelir ama otobüse binen yolcularda bir azalma olduğu için tarife değişikliğine gidilmiş ve seferler seyreltilmiş olabilir, dedim. Sonra beklemek için tekrar oturağa oturdu. Yürüyüp evime geçtim. Amca soğukta ne kadar oturdu, otobüs ne zaman geldi bilmiyorum. Geçip giden minibüslere binmediğine göre ya cebinde parası yoktu ya acelesi yok ya da parası var, ücretsiz nasılsa diye otobüsü bekliyordu. Yaşlıların sokağa çıkmaması sık sık uyarılmasına ve salgın virüsün kol gezdiği, virüse yakalananların sayısında her gün artışın olduğu ve ölenlerin hepsinin yaşlılardan oluşmasına rağmen sanki normal bir günmüş gibi bu amcanın buz gibi havada çarşıya gidiyor olmasını garipsedim doğrusu.

Aynı gün öğleden sonra “65 yaş üstü kişilerin, belediyeye ait toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanma uygulamasını, tedbir amaçlı geçici olarak durdurulması haberini alınca sevindim doğrusu. Yerinde ve olması gereken, aynı zamanda gecikmiş bir karar. Aldıkları bu karardan dolayı Konya İl Hıfzıssıhha Kuruluna tebrik ve teşekkürlerimi iletiyorum. Konya'yı emsal gösteren bazı illerimiz de aynı kararı almaya başladılar. Bu karar, onca uyarıya rağmen evlerinde kalmamak için direnen birçok yaşlıyı evlerinde tutacaktır.

Bu kararı her ilin il hıfzıssıhha kurulları tek tek alıncaya kadar tüm Türkiye'yi kapsayacak şekilde hükümet, böyle bir karar almalıdır. Çünkü yaşlılara bu hakkı veren hükümettir. Öncelikli olarak durdurmak da ona düşer. Üstelik alınacak bu karar, geçici bir süreliğine durdurma şeklinde değil, bir daha uygulanmayacak şekilde kaldırılmalıdır.

Hükümet, zamanında yaşlılara bu hakkı verirken yaşlıları korumayı, onlara destek olmayı ve onlara değerli olduklarını murat etmiş olabilir. Bu kararın ardından, yaşlılarımız kamuya ait toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlandı ama hükümetin muradı gerçekleşmedi. Başta otobüs şoförleri olmak üzere kamuoyu, ücretsiz binenlere bilendi. Onlara bedavacı dedi, onları yük olarak gördü. Bazı yaşlılarımız da bedava diye evine girmez oldu. O otobüs, bu otobüs akşama kadar bir duraklık mesafeye bile bindi durdu. Ücretsiz binmenin yükü, belediyelerin sırtında bir kambur olarak kaldı.

Bence otobüsleri ücretsiz kullanma iradesi, yaşlıları koruyup kollama, onlara değer verildiğini gösterme ve onlara yardım etme değildir. Büyüklerimizi toplumun önüne atmaktır. Çünkü bu uygulama, büyüklerimizin saygınlığını yok etmiştir. İnsan onurunu korumanın yolu, onların ücretli binmelerini sağlamaktır. Eğer yaşlılara ulaşım yardımına devam edilecekse bu haktan yararlananların hesaplarına ulaşım gideri adı altında bir ücret yatırılabilir, ücretsiz yararlanma günün belli saatleri ile sınırlı tutulabilir. Mesela 10.00 ila 15.00 arası gibi. Günlük iki binişi geçmeyecek şekilde sınırlandırma getirilebilir.

Hasılı Konya'nın başını çektiği ücretsiz yararlanma hakkının bir daha uygulanmayacak şekilde tüm Türkiye'den kaldırılması, yaşlılarımızın saygınlığı açısından elzemdir.

***24/03/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.