21 Mart 2020 Cumartesi

Yaşlılarımızın İtibarını Korumanın Yolu ***

Ekmek almak için mahallemdeki fırına gidiyordum. Caddeden geçen tek tük araçların dışında kimsecikler yoktu. Yayaya da rastlamadım. Az yürüdükten sonra otobüs durağında yaşı epeyce ilerlemiş bir amcayı gördüm. Durakta oturduğuna göre otobüs bekliyor olmalı. Hava buz gibi. Etrafında kimsecikler yoktu. Selam verip geçtim. Dönüşte beni görünce ayağa kalktı. “Otobüsler geçmiyor mu, ne zamandır bekliyorum, gelmedi” dedi. Amca, gelmeye gelir ama otobüse binen yolcularda bir azalma olduğu için tarife değişikliğine gidilmiş ve seferler seyreltilmiş olabilir, dedim. Sonra beklemek için tekrar oturağa oturdu. Yürüyüp evime geçtim. Amca soğukta ne kadar oturdu, otobüs ne zaman geldi bilmiyorum. Geçip giden minibüslere binmediğine göre ya cebinde parası yoktu ya acelesi yok ya da parası var, ücretsiz nasılsa diye otobüsü bekliyordu. Yaşlıların sokağa çıkmaması sık sık uyarılmasına ve salgın virüsün kol gezdiği, virüse yakalananların sayısında her gün artışın olduğu ve ölenlerin hepsinin yaşlılardan oluşmasına rağmen sanki normal bir günmüş gibi bu amcanın buz gibi havada çarşıya gidiyor olmasını garipsedim doğrusu.

Aynı gün öğleden sonra “65 yaş üstü kişilerin, belediyeye ait toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanma uygulamasını, tedbir amaçlı geçici olarak durdurulması haberini alınca sevindim doğrusu. Yerinde ve olması gereken, aynı zamanda gecikmiş bir karar. Aldıkları bu karardan dolayı Konya İl Hıfzıssıhha Kuruluna tebrik ve teşekkürlerimi iletiyorum. Konya'yı emsal gösteren bazı illerimiz de aynı kararı almaya başladılar. Bu karar, onca uyarıya rağmen evlerinde kalmamak için direnen birçok yaşlıyı evlerinde tutacaktır.

Bu kararı her ilin il hıfzıssıhha kurulları tek tek alıncaya kadar tüm Türkiye'yi kapsayacak şekilde hükümet, böyle bir karar almalıdır. Çünkü yaşlılara bu hakkı veren hükümettir. Öncelikli olarak durdurmak da ona düşer. Üstelik alınacak bu karar, geçici bir süreliğine durdurma şeklinde değil, bir daha uygulanmayacak şekilde kaldırılmalıdır.

Hükümet, zamanında yaşlılara bu hakkı verirken yaşlıları korumayı, onlara destek olmayı ve onlara değerli olduklarını murat etmiş olabilir. Bu kararın ardından, yaşlılarımız kamuya ait toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlandı ama hükümetin muradı gerçekleşmedi. Başta otobüs şoförleri olmak üzere kamuoyu, ücretsiz binenlere bilendi. Onlara bedavacı dedi, onları yük olarak gördü. Bazı yaşlılarımız da bedava diye evine girmez oldu. O otobüs, bu otobüs akşama kadar bir duraklık mesafeye bile bindi durdu. Ücretsiz binmenin yükü, belediyelerin sırtında bir kambur olarak kaldı.

Bence otobüsleri ücretsiz kullanma iradesi, yaşlıları koruyup kollama, onlara değer verildiğini gösterme ve onlara yardım etme değildir. Büyüklerimizi toplumun önüne atmaktır. Çünkü bu uygulama, büyüklerimizin saygınlığını yok etmiştir. İnsan onurunu korumanın yolu, onların ücretli binmelerini sağlamaktır. Eğer yaşlılara ulaşım yardımına devam edilecekse bu haktan yararlananların hesaplarına ulaşım gideri adı altında bir ücret yatırılabilir, ücretsiz yararlanma günün belli saatleri ile sınırlı tutulabilir. Mesela 10.00 ila 15.00 arası gibi. Günlük iki binişi geçmeyecek şekilde sınırlandırma getirilebilir.

Hasılı Konya'nın başını çektiği ücretsiz yararlanma hakkının bir daha uygulanmayacak şekilde tüm Türkiye'den kaldırılması, yaşlılarımızın saygınlığı açısından elzemdir.

***24/03/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Sizi Makarnacılar Sizi!

Bakın hele! Şu makarnaları hanginiz stok ettiyse -gözüm yok, varsın sizin olsun- bir paketini bana versin. Oğlan dayattı makarna da makarna diye.

Gittim markete. Yok, olmuş makarnalar. İnsan bir pakette mi bırakmaz. Hasılı bir paket makarnam bile yok.

Şimdi ne diyeceğim oğlana? Hayatımda bir makarna istedim, onu bile almadın. Ben sana zamanında makarna alalım demedim mi, ha bir söz dinleseydin, derse ben ne diyeceğim? Benim durumum küçüklerin, "Dışarı çıkma, evde kal" sözüne uymayan büyüklere benzedi. Devir değişti. Eskiden büyüklerin sözünü küçükler dinlemezdi. Şimdi küçüklerin sözünü büyükler dinlemez oldu.

Neyse bana "Evde kal" dendi, kaldım. Ben evde kalırken birileri malı yani makarnayı götürmüş. Alacağınız olsun. Bu aşamadan sonra çocuğunun bir isteğini bile yerine getirememiş bir baba olarak evde bir başıma, bağrıma taş bastırıp oturacağım.

Eee, evde can sıkıntısından makarna pişirip pişirip yiyor musunuz artık... Sizi makarnacılar sizi! Nasıl tadı güzel mi bari... Afiyet olsun!

Bu arada makarna bulmak niyetiyle bir güzel giyindim. Virüsten korunmak için uzmanların uyarısına uyarak maskeyi taktım. Düştüm yola. Gözlük buharlandı durdu. Buharlanınca haliyle önümü göremedim. Gözlüğü çıkardım. Yine önümü göremedim. Öyle maske tak demek kolay. Gözlüklü iseniz maske takın da göreyim. Sahi niçin gözlüklüler için gözlüğün camını buharlatmayan maske üretmezler ki…

Ayrıca maskeli durmak da zormuş. Nefes almakta zorlanıyorsun. Zorlandığıma değseydi bari. Bir makarna bile bulamadım.

Bu arada markette benden başka maskeli yoktu. Beni görenler, biz ölelim de bu bey amca(dayı diyen de çıkar, enişte diyen de eksik olmaz) dünyaya kazık çaksın demiş olmalı.

Not: 1. Yazıda, makarna makarna diye tutturan çocuk, 18'ine girmiş biridir.
2. Makarna vardır da sen görememişsin, zira gözün görmüyor diyeniniz olursa ödeme yaparken kasiyere sordum. Kalmadı dedi.
3.Bu arada çocuk, makarna yoksa ders çalışmak da yok deyip YKS'ye girmez ya da girer, başarılı olamazsa sorumluluk makarna stokçularındadır. Vebali boynunuza! (ya da Konyalı deyimiyle bobal boynuna!)
4. Kandil mesajı gönderenler, mesajın yanında birer paket de makarna gönderseler epey bir öğün savar, çocuğun da gönlünü böylece almış olurdum.

20 Mart 2020 Cuma

Bir Fırsatçılık da Ben Yaptım

Malum dışarıya çıkamıyoruz. Neredeyse esnafın dışında birçoğumuz evlerimize kapandık. Kendi adıma ekmek ve birkaç zaruri ihtiyaç dışında alışverişe gitmiyorum. Hiç olmadığı kadar toplumdan kendimi izole ettim. Aldığım her nefese şükrediyorum. Sıkılıyor muyum? Hayır. Kendimce bir meşgale buluyorum evde. Ev işlerinde hane halkına elimden geldiği kadar yardım ediyorum.

Zaruri ihtiyaçlarımı öteliyorum. Dişimde sorun var, tedavi için dişçiye gitmem lazım. Gidemiyorum. İyi-kötü yiyip içiyorum şimdilik. Buna da şükür. İnşallah ortam düzelinceye kadar daha fazla sıkıntı vermez. 

Bu arada saçım da büyüdü. Kesilmesi lazım. Berbere gitmeye cesaret edemedim. Ne yapayım, ne edeyim derken bıyıkları kesmek ve düzeltmek için aldığım şarjlı tıraş makinesi aklıma geldi. Olur mu olur, niye olmasın. Verdim hane halkının eline makineyi, oturdum berber koltuğu gibi sehpanın üzerine. Saç olarak kafamda ne varsa alın dedim. Zaten saçlarımı kesmem için özel bir isteğim yoktu. Hani küçük çocukların saçını berberler tıraş ederler(kırkarlar) ya, işte benim istediğim de öyle bir şey. Siz buna geçmişe yani çocukluğa özlem de diyebilirsiniz. Uzun bir aradan sonra saç tıraşım bitti. Bu tıraşımda macera, heyecan, acemilik, ne ararsanız vardı. Ne de olsa acemi berberin önündeydim. Tıraşımı uzatan, şarzın sık sık bitmesiydi. Zamanında tam doldurmazsam olacağı buydu. 

Zor ve meşakkatli ve uzun bir beklemenin ardından nihayet son rütuşlar yapıldı ve saç tıraşım bitti. Başımın üzerinde bir baş daha varmış meğer. Kafam küçülüverdi. Buna da şükür. 

Saçı büyüsün de gelsin, biraz da biz nasiplenelim diyen berberim kusura bakmasın. Elinin ekmeğini alarak fırsatçılık yapmış oldum. Bu defalık böyle olsun. Malum olağanüstü bir durumdan geçiyoruz.

Bu arada berbere gitmeyip saç tıraşımı evde amatör berberler eliyle halledince berbere vereceğim berber parası da cebimde kaldı. Kısa günün kârı. Beni memnun eden de işin bu yanı. 

Bir dahaki saçlarım büyüyünce kadar Allah kerim. Bu olağanüstü hal devam ederse saç tıraş ihtiyacımı aynı yol ve yöntemle halletmek istiyorum, şayet amatör berberim yan çizmez ise... Şu an tek derdim diş sorunu. Acaba malum berberlerim buna da bir çözüm yolu bulabilirler mi?