4 Kasım 2019 Pazartesi

Gelin Şu Sorulara Birlikte Cevap Arayalım *

Bugün sorularla bir sorgulama yapmak istiyorum.
*Mükemmel bir dine inanmamıza rağmen İslam dünyası her yönüyle dünyanın niçin gerisindedir?
*Tüm savaşlar niçin İslam dünyasının topraklarında olur veya yapılır?
*Terör eylemleri, canlı bombalar niçin İslam topraklarında olur? Teröristler ve terör örgütleri niçin Müslümanlar arasından çıkar? Müslümanlar niçin birbirlerini boğazlarlar?
*Batı, İslam dünyasını niçin sevmez?
*Başımıza ne gelirse niçin İsrail, ABD ve Batı'yı suçlarız? Bunda bizim hiç payımız yok mu?
*İslam dünyası niçin üretmiyor, hep tüketiyor?
*Son yüzyıllarda ürettiğimiz, patenti bize ait olan, dünyaya pazarladığımız bir ürünümüz var mı?
*İslam dünyası dünyaya ne kadar katma değer verebiliyor?
*Dünyanın herhangi bir ülkesinde İslam dünyasında olduğu kadar bir kutuplaşma var mı?
*İslam dünyasının çoğunda niçin demokrasi yok? Niçin yönetimleri krallıktır?
*İslam dünyası Batı, ABD ve Rusya gibi ülkelerin elinde niçin birer piyondur?
*İslam dünyasındaki kural tanımazlık dünyanın kaç ülkede var?
*Ahlaki yozlaşmanın her türü İslam dünyasında niçin daha fazla?
*İslam dünyası, dünyaya karşı önemli konularda niçin bir ve beraber değildir? Niçin birbirlerinin kuyusunu kazmaya çalışırlar? Niçin düşmanla iş tutarlar?
*Geri kalmışlığı, kokuşmuşluğu dert edinen kaç Müslüman ülke vardır?
*Eleştiri kültürü ve hoşgörü ortamı bu topraklarda niçin yoktur?
*İslam dünyasının durumuna ve yaşantısına bakarak kaç kişi Müslüman olmuştur?
*Bizim bizden başka düşmanımız var mı? Başka düşmana ihtiyacımız var mı?
*Dünyada İslam dünyasının niçin bir ağırlığı ve değeri yok?
*İslam dünyasından bilime hizmet eden kaç bilim adamı çıkmıştır?
*İlk beş yüze giren kaç üniversitesi vardır?
*İsraf, adam kayırmacılık başka ülkelerde bizdeki kadar var mı?
*Mezhep, cemaat kavgaları bizdeki kadar başka ülkelerde var mı?
*İşimizi düzgün yapma konusunda dünya sıralamasında kaçıncı geliriz?
*İslam dünyasında dilenenler kadar başka ülkelerde dilenen insan var mıdır?
*Dünyada bizim kadar konuşan ama icraatı olmayan başka ülke insanı var mıdır?
*Dünyanın hangi ülkesinde bizdeki kadar kahvehane ve çay ocağı kültürü yaygındır?
*İnsan hakları, adalet, ehliyet ve liyakat gibi konularda ilk elliye giren İslam ülkesi var mıdır?
*Dünyada itibarımız olmamasına rağmen kendimizi devamlı övmekten ne anlarız? Bunun bize ne faydası vardır?
*Başka ülkelerin pazarı ve sömürgesi olmaktan memnun olmayan kaç İslam ülkesi var?
*Niçin kanan, kandırılan ve başkasının dümen suyuna giren insanlar hep İslam dünyasından çıkar?
*İslam dünyası kadar rahatına düşkün başka ülke var mı?

Soruları uzatabiliriz. Sizlerin de soracağı sorular vardır. Bu kadar yeterli sanırım. Niyetim İslam dünyasının bir fotoğrafını çekmektir, başka ülke ve kültürleri şirin göstermek değil. Hepimizin bildiği bu fotoğrafı hiç savunmaya geçmeden, hiç gerekçe üretmeden, bir mazeretin arkasına sığınmadan cevaplamaya çalışalım. Bir öz eleştiri yapalım. Bakalım ne çıkacak? Benim bu konuda söyleyeceğim tek şey, inandığı değerlere uygun yaşamayanları Allah’ın bu şekil rezil ve rüsva ettiğidir.

21/12/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

3 Kasım 2019 Pazar

Nimete mi Konmak İstersin Yoksa Külfete mi? ***

Türkiye ve İslam dünyasında yaşıyorsanız yazılmamış yerleşik düzeni de biliyor olmalısınız. Yoksa haliniz haraptır. Asla nimetlere konamazsınız. Eğer siz külfet neyime, ben en iyisi nimete konayım, şu üç günlük dünyada ağzımın tadını bozmayayım diyorsanız, o zaman dediklerimi yapacaksınız. Bu dediklerim siyaset, cemaat, yönetim başta olmak üzere hayatın her alanında geçerlidir. Bu arada bu kıyağımı da unutmayın.

Sürü psikolojisini bilecek ve sürüye tabi olacaksın, güdülen olmayı kabulleneceksin. Asla öne geçmeyecek, hep arkada olacak ve sadakat bağı ile bağlanacaksın. Doğruya doğru, yanlışa yanlış demeyeceksin. Kendi görüşün diye bir şey olmayacak. Bir sürüden ne isteniyorsa onu gönülden destekleyecek ve yapacaksın. Liderini ve liderinin kurduğu hareketi asla eleştirmeyeceksin. Zaten haddin değil. Lider kim, sen kim! Zira lider olmadan sen bir hiçsin. Konuşma ve düşüncede sivrilmeyecek ve doğrucu davut olmayacaksın. Bunu ekran ve meydanlarda dile getirmeyeceksin. Yerini ve haddini bileceksin. Senin görevin daima liderini övmek ve savunmaktır. Onu ölümüne savunacaksın.

Sanırım çok uzatmaya gerek yok. Nimete konmanın yolunu öğrendiniz sanırım. Böyle olursanız sizi kim tutar. Mukarrabunden olur, daima başköşede oturur, el üstünde tutulur ve sizin için yükselmenin bir sınırı yoktur. 

Yok, ben bunları yapamam, ben özgür bir bireyim, asla görüşlerimden ve doğru bildiklerimden ödün vermem; doğruya doğru, eğriye eğri derim, bunu uygun ve sair ortamlarda da dile getiririm diyorsan, kusura bakma ama senden bir cacık olmaz. Nimetlere konamazsın. Ancak külfete talip olmuş olursun. Çünkü nankörlük senin yaptığın. Bu durumda bu seçimine ancak hayırlı olsun denir. Hiç ağlamaya, sızlamaya gerek yok. Kendi düşen ağlamaz. Zira bu, senin tercihindir. Sonra sen kim, görüş bildirmek kim. İçine sinmeyenleri söylemek ne haddine! Laftan, sözden anlamayan o içine tüküreyim senin. 

Senin misyonun itiraz etmek, öne çıkmak, akıl vermek değil, öndekini takip etmektir. Yani yükselebileceğin en iyi yer ikinci adam olmaktır. Bu da taklitte kötü bir mertebe sayılmaz. 

Bak etrafına! Senin gibi bir düşünceye sahip olanların akıbetini gözlerinle gör. Dün mukarrabun idiler, bugün neredeler? Unutma! İnsanın bu dünyada başına gelenler kendi elleriyle yapıp ettikleridir.

Şimdi tüm bu dediklerimden sonra tercihini yap. Nimete mi talipsin yoksa külfete mi? Nimete talip isen uyumlu ol,  vicdanının sesine kulak verme, sesini çıkarma, su akarken testini doldurmaya devam et. Asla sorgulama! Sadece denileni ve isteneni yap. Külfete talip isen sürüden ayrıl da seni kurt kapsın diyeceğim ama kurdun seni kapması ancak senin kurtuluşun olur. Daha ölümlerden ölüm beğeneceksin.

***23/12/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.

Haz Almadığım Tipler *

Hem iş hayatımda hem sosyal hayatta ister camiam içinde ister camiam dışında diğer kesim insanı olsun; benden haz almayan, benim de kendilerinden haz almadığım kişiler vardır. Bunların ortak noktalarını şöyle sıralayabilirim:
*İşini düzgün yapmayan, işini savsaklayan, işten kaçan, işini başkasının üzerine yıkan ve sorumluluğunu üstlenmeyen kişiler,
*Yapmadığı işinden dolayı bir mazeret ve gerekçenin arkasına sığınanlar, 
*İşini ve görevini düzgün yapmadığı halde kendisine hiç toz kondurmayanlar,
*Menfaati ve çıkarı için kırk takla atanlar,
*İşi bitinceye kadar dost ve arkadaş olan ve görünenler,
*İletişim ve eleştiriye açık olmayanlar,
*Paratoner gibi her şeyi üzerine alınıp kırılıp küsenler,
*Hata ve eksikliğini görmesini beklediğim ama görmeyen veya görmek istemeyenler,
*Konuşması ve yaptığıyla çelişen ve herkesi balık hafızalı sanan ve yutturdum deyip akıllı geçinenler,
*Hata, eksiklik ve çelişkisini söyleyince suratını asıp tavır alanlar,
*Espriden anlamayan düz kontaklar,
*Hep savunma pozisyonunda duranlar,
*Beni ön yargılı dinleyenler,
*Olaylar arasında bağlantı kuramayanlar,
*Doğru ile çıkarı çeliştiği zaman çıkarı doğru kabul edenler,
*Kafası basmadığı halde anlamış görünen ve ayıplayanlar,
*Olayın iç yüzünü, tarafları dinlemeden tek taraflı dinleyip tavır alanlar ve yargısız infaz yaparak selamı sabahı kesenler,
*Bir görüşün, fikrin aşırı fanatiği olanlar,
*Doğruyu kendisinden ibaret zannedenler ve bu zanlarıyla yaşayanlar,
*Başkasının yönlendirmesiyle hareket edenler,
*Haksızlık karşısında güçlünün yanında yer alanlar, en hafifiyle sesini çıkarmayanlar,
*Kendisi ve hatalarıyla yüzleşmeyenler,
*Senden duyduğu bir sözü gidip bir başkasına aktaranlar ve güçlü adına çalışanlar,
*Olması gereken doğruyu söylediğinden dolayı bu doğrudan rahatsız olanlar,
*Gördüğü ve dinlediği bir yanlışa yanlış demeyenler,
*Herhangi bir tehlike anında renk vermeyip rüzgâra göre yön değiştirenler…
Bir kısım özelliklerini saydığım bu kişiler benden, ben de onlardan haz almadım. Aynı ortamda bulunmamaya dikkat ederim. Çünkü ne benim onlara ne de onların bana verebilecekleri bir şeyleri vardır. Bu tiplerle birlikte olmadığım için bugüne kadar hiç eksiklik hissetmedim. Benim kalbim onlara, onların da kalbi bana kapalı oldu hep.

*04/07/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.