3 Kasım 2019 Pazar

“Geleceğe Nefes” Kampanyası*

Tarım ve Orman Bakanlığı, ülkemizde vatandaşlara ağaç ve orman sevgisini aşılamak, çevre duyarlılığına katkı sağlamak ve tüm dünyada ortaya çıkan orman yangınları ile zarar gören doğa için yeniden ağaçlandırma çalışması yapmak amacıyla “Geleceğe Nefes” adını verdiği bir proje başlattı. Başlatılan bu kampanya ile 81 ilin 2023 noktasında, 11 Kasım günü saat 11.11’de üç saati bulacak bir çalışma ile Bakanlık, 11 milyon fidanı toprakla buluşturmayı hedefliyor.  

“Geleceğe Nefes” Fidan Dikme Kampanyası için başvurular, projeye özel olarak açılan “gelecegenefes.com” internet sitesinden “Fidan sahiplen” veya “Fidan bağışla” şeklinde iki tür yapılabiliyor. Bir fidan bağışı 10 TL’dir. Fidan sahiplenmede ise ücret yok. Adınıza beş adet fidan, istediğiniz ilde ücretsiz dikiliyor. Bu durumda katılımcıdan istenen adı, soyadı ve e-posta adresidir. Fidan bağışında bulunanlar ödeme yaptıktan sonra adlarına e-sertifika düzenlenip gönderiliyor. Fidan dikme seferberliğine, 11 Kasım günü yediden yetmişe tüm vatandaşlar davetli.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın başlattığı bu kampanya, büyük bir projedir. Başlatılan kampanyada seçilen sloganlar yerinde. Fidan dikilecek tarih ve saati, fidan dikilecek nokta sayısı, üzerinde düşünülmüş rakamlar. Dikilecek fidan sayısı da az değil. Düşünün ki bu fidanların hepsi toprağa kök salsın ve yeşersin. Karşımızda rahat nefes alabileceğimiz yemyeşil bir Türkiye görmüş oluruz. Çünkü her bir fidan geleceğe yatırımdır.

Ses getirecek bu kampanya ile ilgili kısa bir bilgilendirme ve olumlu kanaatlerimi belirttikten sonra fidan dikme kampanyası ile ilgili bir endişemi ve çözüm önerilerimi de dile getirmek istiyorum. Ülkemizde ağaç dikmede sorun yok. Her yıl kasım-aralık veya mart aylarında belediyeler öncülüğünde şehrin belli noktalarına ağaçlar dikilir, bunun için programlar yapılır, öğrenciler fidan dikimine götürülür. Fidan dikilen alana da bilmem kimin hatıra ormanı adı yazılır ve tören biter. Sonra, bir daha o hatıra ormanının yüzüne bakmayız. Bundandır ki o dikilen güzelim fidanların çoğu tutmaz. Bugün şehir dışına çıkarken bazı yerlerde gördüğümüz hatıra ormanlarının bakımsızlığına her birimiz üzülürüz.

Bakanlığın 81 il ve 2023 noktada dikeceği fidanların bakımsızlık ve korumasızlıktan aynı akıbete uğrasın istemiyorum. Bunun için ne yapılmalı? Üzerinde fazla düşünmeye gerek yok. Çünkü önümüzde, yol kenarlarına diktiği fidanları büyüten bir Torku örneği var. Torku, ağaç dikim alanının önce etrafını tel ile çeviriyor, fidanları diktikten sonra damlama sistemini kuruyor, görevlileri vasıtasıyla belli periyotlarla ağaçlandırma mıntıkasının bakımı yapılıyor. Konya ve havalisinde şehir çıkışlarında gördüğümüz yeşil ağaçların hemen hemen hepsinde Torku’nun imzası var. Konya’nın iyi ki Torku adında bir firması var.

Tarım ve Orman Bakanlığı, “Geleceğe Nefes” adını verdiği bu büyük kampanyadan verim almak istiyorsa Torku’yu örnek almalı. Başka söze gerek yok sanırım. Kampanyanın başarılı olmasını diliyorum.

*04/11/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

2 Kasım 2019 Cumartesi

Allah Senden Razı Olsun Amca! ***

Genelde hep olumsuz şeyleri görür, bir durum tespiti yapar, eleştirir, onlara dair çözüm önerileri sunarım. Yazdığımız çoğu şeyler içimizi karartır. Bugün niyetim olumsuz şeyler yazmak değil. Gördüğüm güzel bir hareketi aktarmaya çalışacağım size.


Bir mazeretim olmaz ise cumartesi günleri öğleden sonra rutin çarşıya çıkarım.

Kayalı Park’a vardığımda birinin “Çorba-ekmek ikram edeyim” diye seslendiğini duydum. Kafamı kaldırıp baktığımda ikram edilen çorba ve ekmeği alıp banklara oturarak çorbasını içenleri gördüm.  Çorba ikram eden, gelip geçene sesini duyurmaya, bir an evvel ikramını yapmaya çalışıyordu. Önce geçip gittim. Sonra geri gelerek çorba aracını inceledim.

Daha önce görmediğim bir amca Kayalı Park'a postu atmış. Güneş olsa da üşüten bir havada gelen geçene ücretsiz çorba ve ekmek ikramı yapıyor. Kendinde dolmuşunun içine bir düzenek kurmuş. 

Kimdir, necidir; arkasında bir vakıf veya dernek var mı diye aracının sağına soluna baktım. Tek başına kendi için çalışan, reklam kokmayan ve reklamını yapmayan bir olan Allah'ın bir kulundan başkası değildi. 

Bakındığımı görünce "Çorba vereyim mi" dedi. Hayır. Allah razı olsun. Buranın fotoğrafını çeksem olur mu dedim. Olur demedi. Ama olmaz da demedi. Dediyse de ben duymadım. Çektiğimden pek hoşnut olmayıp başını sağa çevirse de "Sükût ikrardandır" deyip üç kare fotoğrafını çektim. 

Allah rızası için yaptığı bu hizmeti, sürekli yapıyor olmalı ki aracının iki camına “Yiyin, için. Allah razı olsun deyin, yeter” yazısını bile yazdırmış. Demek ki çorba-ekmek ikramını bir ihtiyaç görmüş. Bu talihli niye ben olmayayım demiş. Belki de geçmişte yokluğunu çekti, Kayalı Park'ta gezinirken bir param olsa da bir tas çorba içsem özlemini duydu. Bugün elinde imkan var veya imkan oluşturmuş olmalı ki kendisi gibi çorba özlemi duyanlara hizmet ediyor, hem de Allah rızası için. İhtiyaç sahiplerinin ihtiyacını çam sakızı, çoban armağanı misali gidermeye çalışan bu amca, hepimizden daha kazançlı. Rabbinin gönlünü kazanmak için geleceğine/ahiretine yatırım yapıyor. Allah razı olsun kendisinden ebeden.

Birkaç saat sonra aynı yerden geriye dönerken çorba dağıtan amca yoktu. Sanırım ikramlığını bitirdi ve ayrıldı oradan. Etraf da tertemizdi. Sanırım, işini bitirdikten sonra sağa-sola atılan çöp varsa mıntıka temizliğini de yapıp ayrılıyor oradan. Daha önce çarşıya çıktığımda görmediğim bu amca öyle zannediyorum, Konya’nın değişik yerlerini mesken edinmiş. Nerede bir kalabalık var, oraya gidiyor ve gelip geçene çorba-ekmek ikramını yapıyor. Sosyal medyada paylaştığım bu olaya yorum yazan bir arkadaşın “Ben bu amcayı hastanelerin orada da gördüm, orada da çorba dağıtıyordu” demesinden bu amca, kendisine bu işi kendisine meslek edinmiş. Karnını doyurduğu insanlardan tek istediği de “Bir ‘Allah razı olsun’ deyin, yeter.’ sözüdür.


Ne diyelim, Allah soğuk, sıcak demeden insanların karnını meccanen doyurmayı vazife edinen bu tip amcalardan razı olsun, sayılarını çoğaltsın.

Geçmişte ihtiyaç hissedip ama imkansızlıktan dolayı yerine getiremediğimiz bir şeyi, imkana kavuştuktan sonra bugün gidermeye kalksak öyle zannediyorum, çevremizde ne aç kalır ne de susuz. Allah hepimize  duyarlı olmayı nasip etsin.

***05/11/2019 tarihinde  Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Zamana Riayet Konusunda Dakik miyiz? *

Görüşlerini tasvip ettiğim ve konuşmalarını dinlediğim bir siyasi vardı. Zaman zaman siyasi yasaklı olsa da 2000'lere kadar adından sıkça söz edilirdi. Şimdilerde yaşamıyor. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. 

Bilgi, birikim, öngörü bakımından zeka fışkıran bu siyasinin dikkat çeken yönlerinden birisi zamana riayet etmemesiydi. Ne mitingine zamanında gelir ne de TBMM'de konuşurken konuşma süresine riayet ederdi. Mitinglerine en az iki saat takar, Meclis konuşmalarında kendisine ayrılan süre bitmesine, Meclis başkanı tarafından kendisine defalarca ek süre verilmesine, mikrofonu kapatıyorum uyarılarına rağmen o, konuşmasına devam ederdi. Hiç unutmam, bir defasında yine konuşmasını uzattığı, kürsüyü terk etmediği, hala konuşmaya devam ettiği sırada zamanın Meclis başkanı "Sayın ...! Size bir soru soracağım. Anlattığınız davanızda zamana da riayet olacak mı" dedi. Bizimki gülerek "Sayın başkanım, bitiriyorum" dedi. Daha bir müddet konuşmasına devam etti. Üzülmüştüm bu duruma.

Anlatmaya çalıştığım bu siyasiyi bilenler hemen tanıyacaktır. Hatta sevenleri bu eleştirime kızacak, şundan dolayı böyle oluyordu deyip savunmaya da geçeceklerdir. Niyetim o kişiyi eleştirmek değildir. Zaten ismini de vermedim. Dikkat çekmek istediğim, zamana riayet etme konusunda iyi bir imaj vermediğimizdir. Bu siyasinin yaptığını zaman zaman başkaları da yapıyor. 

Geçen hafta cuma namazını kılmak için bir senedir gitmediğim bir camiye gittim. Ezan okundu okunacak. Görevli imam vaaz veriyor. Diğer camilerin ezanı bitti, imam hâlâ konuşmaya devam ediyor. Bitirdi, bitirecek, cümlesini bağlayacak derken "Biriniz ezan okusun" dedi. Kaldığı yerden konuşmaya devam etti. Ezan okumaya kalkan olmayınca nice sonra "İçinizde ezan okuyacak yok mu" dedi. Sonra bir defa daha tekrarladı. Sanırım arka taraftan biri kalkmış olmalı ki konuşmasına geri döndü. Ezan okunurken yine konuşmasına devam etti. Ezan bitti, istifini bozmadan konuşmasını sürdürdü. Ne konuşuyor diye sormayın. Çünkü dinlemedim. Sadece haydi hoca bitir artık, bak işime geç kalacağım dedim durdum içimden.

Bulunduğum caminin ezanının okunmasından bir beş dakika daha geçti. Nihayet bir duyuruyla kapattı. Kulak kabarttım hemen. Duyuru nedir derseniz "Kudüs üzerinden umre turları başlamış, imkanı olanlara ve ilgilenenlere duyuruyorum" dedi. Aklımda da burası kaldı. Sonra hep birlikte cumanın ilk sünnetini kılmak için ayağa kalktık. Civarımızdaki camilerden en az bir 10 dakika gecikmeli olarak cuma namazını kılıp çıktık. Mesele on dakika değil, zamana riayet meselesi.

Mübarek! Zaten hutbeyi de sen okuyacaksın. Duyurunu ve irşat görevini hutbede devam ettirsen olmaz mı? Civarın okul ve hastane. Köy yeri değil. Herkes bir an evvel görevimi ifa edip işime döneyim diye düşünürken sen post derdindesin. Ha ezandan önce cümleni bağlasan da herkes huşu içerisinde güzel sesinden bir ezan dinlese ne olur? Senin mesain cumadan sonra ikindiye kadar ara veriyor, milletin mesaisi devam ediyor. Söyleyeceğini süresi içerisinde söylesen olmaz mı? Unutma ki iyi bir hatip zamana riayet edendir. Süresi içerisinde konuşmasını bitiremeyen, daha konuşacaklarım var diyen iyi bir hatip değildir. Bu tür uzatmalar bir faydaya da haiz değildir. Zaten dinleyeni de yoktur.

Başkasının zamanından aşırarak konuşmak samimiyetin bir göstergesi falan değildir. İmam veya bir başkası görevini layıkıyla yapmak istiyorsa lütfen zamana riayet etsin ve dakik olsun...

* 08/11/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.