Görüşlerini tasvip ettiğim ve konuşmalarını dinlediğim bir
siyasi vardı. Zaman zaman siyasi yasaklı olsa da 2000'lere kadar adından sıkça
söz edilirdi. Şimdilerde yaşamıyor. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet
olsun.
Bilgi, birikim, öngörü bakımından zeka fışkıran bu
siyasinin dikkat çeken yönlerinden birisi zamana riayet etmemesiydi. Ne
mitingine zamanında gelir ne de TBMM'de konuşurken konuşma süresine riayet
ederdi. Mitinglerine en az iki saat takar, Meclis konuşmalarında kendisine
ayrılan süre bitmesine, Meclis başkanı tarafından kendisine defalarca ek süre
verilmesine, mikrofonu kapatıyorum uyarılarına rağmen o, konuşmasına devam
ederdi. Hiç unutmam, bir defasında yine konuşmasını uzattığı, kürsüyü terk
etmediği, hala konuşmaya devam ettiği sırada zamanın Meclis başkanı "Sayın
...! Size bir soru soracağım. Anlattığınız davanızda zamana da riayet olacak
mı" dedi. Bizimki gülerek "Sayın başkanım, bitiriyorum" dedi.
Daha bir müddet konuşmasına devam etti. Üzülmüştüm bu duruma.
Anlatmaya çalıştığım bu siyasiyi bilenler hemen
tanıyacaktır. Hatta sevenleri bu eleştirime kızacak, şundan dolayı böyle
oluyordu deyip savunmaya da geçeceklerdir. Niyetim o kişiyi eleştirmek
değildir. Zaten ismini de vermedim. Dikkat çekmek istediğim, zamana riayet etme
konusunda iyi bir imaj vermediğimizdir. Bu siyasinin yaptığını zaman zaman
başkaları da yapıyor.
Geçen hafta cuma namazını kılmak için bir senedir
gitmediğim bir camiye gittim. Ezan okundu okunacak. Görevli imam vaaz veriyor.
Diğer camilerin ezanı bitti, imam hâlâ konuşmaya devam ediyor. Bitirdi,
bitirecek, cümlesini bağlayacak derken "Biriniz ezan okusun" dedi.
Kaldığı yerden konuşmaya devam etti. Ezan okumaya kalkan olmayınca nice sonra
"İçinizde ezan okuyacak yok mu" dedi. Sonra bir defa daha tekrarladı.
Sanırım arka taraftan biri kalkmış olmalı ki konuşmasına geri döndü. Ezan
okunurken yine konuşmasına devam etti. Ezan bitti, istifini bozmadan
konuşmasını sürdürdü. Ne konuşuyor diye sormayın. Çünkü dinlemedim. Sadece
haydi hoca bitir artık, bak işime geç kalacağım dedim durdum içimden.
Bulunduğum caminin ezanının okunmasından bir beş dakika
daha geçti. Nihayet bir duyuruyla kapattı. Kulak kabarttım hemen. Duyuru nedir
derseniz "Kudüs üzerinden umre turları başlamış, imkanı olanlara ve
ilgilenenlere duyuruyorum" dedi. Aklımda da burası kaldı. Sonra hep
birlikte cumanın ilk sünnetini kılmak için ayağa kalktık. Civarımızdaki
camilerden en az bir 10 dakika gecikmeli olarak cuma namazını kılıp çıktık. Mesele
on dakika değil, zamana riayet meselesi.
Mübarek! Zaten hutbeyi de sen okuyacaksın. Duyurunu ve irşat
görevini hutbede devam ettirsen olmaz mı? Civarın okul ve hastane. Köy yeri
değil. Herkes bir an evvel görevimi ifa edip işime döneyim diye düşünürken sen
post derdindesin. Ha ezandan önce cümleni bağlasan da herkes huşu içerisinde
güzel sesinden bir ezan dinlese ne olur? Senin mesain cumadan sonra ikindiye
kadar ara veriyor, milletin mesaisi devam ediyor. Söyleyeceğini süresi
içerisinde söylesen olmaz mı? Unutma ki iyi bir hatip zamana riayet edendir.
Süresi içerisinde konuşmasını bitiremeyen, daha konuşacaklarım var diyen iyi
bir hatip değildir. Bu tür uzatmalar bir faydaya da haiz değildir. Zaten
dinleyeni de yoktur.
Başkasının zamanından aşırarak konuşmak samimiyetin bir
göstergesi falan değildir. İmam veya bir başkası görevini layıkıyla yapmak
istiyorsa lütfen zamana riayet etsin ve dakik olsun...
* 08/11/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 08/11/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder