29 Eylül 2019 Pazar

GSM Operatörleri Devleti de Kandırıyor


Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay, deprem esnasında şebekeleri çöken üç GSM operatörüyle bir toplantı yaptı. Toplantı sonrası yaptığı görüşmeyi şu şekilde açıkladı:
*Deprem öncesi 20 milyon kişinin aynı anda yaptığı görüşme deprem esnasında 160 milyona çıkıyormuş. 
*Operatörlerin görüşme kapasitesi 118 milyon imiş. Yani sair zamanlarda aynı anda 118 milyon görüşme yapabilme kapasiteleri varmış.
*Bir daha kesintinin olmaması için görüşme kapasitesinin 175 milyona çıkarılması hedefleniyormuş. Bu kapasiteye 6 ay içinde ulaşılacakmış. 

Toplantı sonrası bu açıklamayı yapan Sayın Oktay'ı, GSM operatörlerinin verdiği bilgiye ikna olmuş gördüm. Sorun bende galiba! Çünkü ben GSM operatörlerinin verdiği bu bilgiyi ikna edici bulmadım. Çünkü bana mantıklı gelmedi. Merak ettiğim; çoluk, çocuk, cep telefonu olan ve olmayan olarak 82 milyonun yaşadığı bu ülkede, deprem esnası görüşme nasıl 160 milyona ulaşır? Demek ki yurtdışından da epey arayan var. Sevenlerimiz çok desenize…

GSM operatörleri! Haydi beni kandırdınız. Cumhurbaşkanı yardımcısına bari yapmayın bunu...

GSM operatörleri şunu deselerdi garibime gitse de izahlarını mantıklı bulurdum: 
“Efendim! Biz üçümüz daha fazla müşteri çekebilmek, daha fazla para kazanmak amacıyla kampanya üzerine kampanya düzenledik. Kendimizi o kadar kaptırmışız  ki gözümüz başka bir şey görmedi. Bu şebekelerin bir gün çökeceğini, bu alt yapının işlevini yerine getiremeyeceğini hiç hesaba katmadık. Bir depremin olabileceğini bile unuttuk. Tek düşündüğümüz su akarken testimizi doldurmak oldu. Bu yüzden alt yapının güçlendirilmesi üzerine bir yatırım yapmadık. Normal zamanlarda 118 milyon kişinin görüşme yapabileceği de kağıt üzerinde görünen bir kapasitemizdir. Aslında bu kadar kişi görüşemez. Hasılı kaçtık kaçtık, sonunda yakayı ele verdik. Deprem bizim ipliğimizi pazara çıkardı. Ama bu deprem bizi bize getirdi. Bundan sonra omuz omuza vererek alt yapı çalışmamızın güçlenmesine öncelik vereceğiz. Yaşattığımız bu mağduriyet dolayısıyla vatandaşımızdan özür diliyoruz.”

İnanın böyle deseler kendilerini takdir eder, helal olsun derdim. Ama görüyorum ki deprem anında şebekelerinin iflas etmesine mazeret bulmak ve gerekçe üretmekle meşguller. Yaptıkları hem devletin hem de milletin aklıyla dalga geçmek. Ayıp gerçekten! 



28 Eylül 2019 Cumartesi

Dövme ile Aranız Nasıl? *

Yabancısı olduğum bir şeydir dövme. Dövme derken dayak atma anlamında dövmeyi kastetmiyorum. Vücudun değişik yerlerinde yaptırılan dövme kastım. Benim bu tür dövme ile işim olmaz ama günümüzde vücuduna dövme yaptıranların sayısı da az değil. Özellikle bayanlarda moda bu dövme işi.

Dövme modasına geçmeden dövme ne imiş? Bilgilerimizi bir tazelemeyelim. Dövme, "Vücut derisi üzerine iğne gibi sivri bir araçla çizilmek ve içine renk veren maddeler konulmak yoluyla yapılan çıkmaz yazı veya resme" deniyor. Tanımdan anlaşıldığına göre bugün dövme yaptıran yarın pişmanlık duyup vücudundan dövmeyi kaldırmak istese çıkmıyormuş. Yani dövme yaptıran dönüşü olmayan bir yola girmiş demek oluyor. İnsanımızdaki bu sağlam iradeyi görünce şaşırdım doğrusu. Bu iş, iğne vb sivri bir araçla yapıldığına göre öyle zannediyorum ilk yaptırılırken bu dövme acıtıyor olmalı. İşin ucunda acı çekme olsa da yaptırıldığına göre demek ki bu işi yaptıranlar, yaptırdıkları dövmeye ölümüne aşıklar. Çekmedim, çeken bilir ama öyle zannediyorum bu dövme, bildiğimiz şiddet uygulama anlamına gelen dövmeden beter olsa gerek. Buna ben gönüllü dayak yeme derim ancak.

İki günlük gittiğim bir seminerde bize seminer veren öğretmenin de iki kolunda dövme varmış. Seminerin bitiminde yanımdaki öğretmenin seminer hocasına "Beşiktaşlı mısın" sorusu üzerine haberim oldu, seminer hocasında da dövme olduğu. Çünkü öğretmen, hocadaki dövmeyi görmüş. Ellerini uzatınca ben de iki elindeki dövmeleri gördüm. Sağ bileğine K.Atatürk, sol bileğine de Beşiktaş Spor Kulübünün amblemini yaptırmış.

Öğretmenin yaptırdığı bu dövmeleri garipsedim doğrusu. Aynı dövmeleri bir başkasının vücudunda görsem bu kadar garipsemezdim. Çünkü başta sanatçılar ve sporcular olmak üzere değişik meslek gruplarında dövme gördüm ama bugüne kadar gördüğüm, bildiğim öğretmen camiasında bir dövmeye rastlamadım. Varsa da ben görmedim. Demek ki alışacağız bu dövmelere artık.

İster öğretmen ister bir başkası, kim olursa olsun, vücuduna dövme yaptırmasını hoş görmüyorum. Dövmeyi ben slogan ve şekilcilik olarak görüyor ve vücudumuzu kirlettiğimizi düşünüyorum. Leke tutmayan, tertemiz organlarımızın doğal kalmasını tasvip ediyorum. Vücut nasılsa benim deyip vücudumuzu bu şekil hor kullanmaya hakkımız olduğunu düşünmüyorum. Çünkü vücudumuz bize verilmiş bir emanettir. Keşke böyle yapacağımıza dövme yaptırdığımız kişileri, takımları veya bir şeyi içimizden sevebilmeyi becerebilsek... Bu, daha içten olur...

Katılıyorum desenize mübarekler! Yoksa siz de dövme yaptıran, dövmeye saygı gösteren veya dövme severlerden misiniz?

*18/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Boşu Boşuna Kızmışım Operatörüme *

İstanbul'da meydana gelen 5.8 şiddetindeki deprem dolayısıyla GSM operatörlerinin çekmediği hepimizin malumu idi. Bundan dolayı GSM operatörlerine kızmıştık. Boşuna kızmışız. Keşke kızmadan önce operatörümüzü bir dinleseymişiz. Tek taraflı yargıladık. Çünkü durum bizim bildiğimiz gibi değilmiş. Halbuki idam mahkumuna bile asmadan önce son isteği sorulur.

Meğersem ilgili operatör yatmıyormuş ve bizim için çalışıyormuş. GSM operatörü, “tam kesintisiz ve güvenli bir iletişim için yenileme çalışması yaparken deprem kaynaklı meydana gelen yoğunluk teknik aksamalara” neden olmuştur. Bundan dolayı bir süre hizmet veremediğinden dolayı özür diliyor. İşi kuru bir özürle bırakmıyor, âlicenaplılığını da gösteriyor ve bize iki ay boyunca ayda 5 GB olmak üzere toplamda 10 GB hediye internet veriyor ve bizlere daha iyi hizmet vermek için çalışmaya devam edeceğini söylüyor. Kendilerine gösterdiğimiz anlayıştan dolayı  bize teşekkür de ediyor aynı zamanda. Gördüğünüz gibi tamamen bir talihsizlik. Hangi birimizin başına gelmez böyle talihsizlik?

Operatörümün gönderdiği mesajda benim gördüğüm tek eksiklik, gönderdiği hediye interneti kullanmak ve sevdiklerimizle konuşabilmek için deprem garantisi vermemesi. Yani "Değerli müşterimiz! Kaç şiddetinde olursa olsun, bundan sonra meydana gelebilecek bir depremde telefonunuzda asla bir kesinti olmayacak" garantisi vermedi. Ben böyle diyorum ama deprem bu... Hayatımızın bile garantisinin olmadığı bir depremde operatör nasıl konuşma garantisi versin? Herkes can derdine düşmüşken biz neyi konuşuyoruz?

Neyse bırakalım bu kızgınlığı şimdi. Gelelim sadede. Yani üzüm yemeye. Ne yapacağım totaldeki bu 10 GB interneti? Benimki de laf! Turşusunu kuracak değilim. Kullanacağım elbet, hem de tepe tepe. Benim için boş mezar mesabesinde çünkü bu hediye. Mevcut paketimle elimden düşürmediğim cep telefonumu elimden hiç düşürmeyeceğim. Burada tek dezavantajım uykum. Evet uykum beni telefonumdan ayıracak ve bu ayrılık bana zor gelecek ama bu durumda yapılacak başka bir şey yok. Çünkü mevzubahis olan uykudur. Vücudum ister istemez zayıf düşecek. O zaman yapacağım tek şey vakit nakit deyip zamanı daha verimli kullanmak. Sizden de istediğim, bu 10 GB interneti kullanırken bu iki ayda bana yardımcı olmanızdır. Nasıl, bu konuda ne yapabiliriz derseniz? Bu iki ayda bana yapabileceğiniz en büyük iyilik, bu zaman zarfında beni zırt fırt aramamanızdır. Çünkü beni aramanız hediye internet kullanmamı sekteye uğratacaktır. Herhalde bana bu kötülüğü yapmazsınız.

*30/09/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.