24 Eylül 2019 Salı

Kiminle Çalışalım?

Eğer aile şirketi işletmiyor amme adına bir iş yapıyorsak birlikte çalışacağımız insanların tümüyle aynı kafa yapısına sahip insanlardan oluşmamasına özen gösterilmelidir. Çünkü aynı düşünce yapısına sahip insanlar arasında ilişkiler güven esasına dayalı yürür, kolay kolay denetim olmaz. Denetim olursa da yasak savma babından işler yürür. İş ciddiye alınmaz. Ortaya farklı fikirler ileri sürülmez. Güven istismar edilir. 

Ülkenin bir mozaiği diyebileceğimiz farklı fikirdeki insanlar bir arada çalışırlar ise,
Herkes kendisine çekidüzen verir, görevini yapar. Birbirlerine falso vermezler. Hiç denetim olmasa bile kurum kendi içinde denetim mekanizmasını kendisi kurar. Kimse yanındaki çalışana malzeme olmak ve malzeme vermek istemez. Kimse işini aksatmaz. İşyerinde ciddiyet olur, laubalilik olmaz.

Genelde işin kolaycılığına kaçıyor, tercihlerimizi aynı düşünce yapısına sahip insanlardan yana kullanıyoruz. Bu yanlıştır ve adalet, ehliyet ve liyakat duygusuna terstir. Bu durum diğer kesime güven vermez. Farklı düşüncelere sahip insanlar bir kurumda yer alırsa insanların adalete güveni artar. Böylesi kurumlarda kokuşma olmaz. Kurum ele geçirilmemiş olur. Halbuki aynı düşünce yapısına sahip insanların bulunduğu kurumlarda kokuşma olabileceği gibi kurumu kale kabul edip ele geçirme, başkasına hayat hakkı tanımama durumu söz konusu olablir. Aslında bilinçli bir şekilde devletin her kurumuna yerleşen ve yerleştirilen FETÖ, kurumlarda farklı zihniyet ve fikirlerde insanların olmasının önemini bize göstermektedir. FETÖ üyelerinin yerleştiği kurumlarda farklı düşünce yapısına sahip insanlar olsaydı bu ülkede ne 17-25 süreci yaşanır ne de darbe kalkışması yapılabilirdi.

Yaşadığımız FETÖ tecrübesine rağmen bugün kurumlarda kadrolaşmada çok özen gösterdiğimiz söylenemez. Kurumlarımız yine başka gruplara ihale edilmektedir. Kime hangi kurum verilmişse oraya farklı düşünce yapısına sahip birinin atanması mümkün görünmemektedir. Halbuki mümin bir delikten ikinci defa girmez. Demek ki bize bir musibet yeterli değil, başka musibetler istiyoruz.

Zirveden İnmek için

Bir alanda çalıştınız, çabaladınız. Sonunda tasvip gördünüz, alanınızda zirveye oturdunuz. Yıllar geçti, hala zirveye tutunmaya devam ediyorsunuz. Çünkü en yakın rakibinize defalarca fark attınız. Zirveden sıkıldınız. İnmek istiyorsunuz. Ama inemiyorsunuz. O zaman ne yapmanız gerekiyor? İşte size inişinizi kolaylaştıracak yol ve yöntemler. Bu dediklerimi uygularsanız zirveden inişini hızlandırırsınız. Bu iyiliğimi de unutmayın!

*Eleştiriye gelmeyeceksiniz. Hatta yapıcı eleştiriye bile tahammül etmeyeceksiniz. Yol göstermeye kalkana ayar vereceksiniz. İçinizden aykırı görüş serdeden, eleştiri ve yapıcı eleştiri getirenlere FETÖ'cü diyeceksiniz. Bu ağır olur derseniz “FETÖ’cü ağzıyla konuşuyorsunuz. Çünkü bu yaptığın FETÖ’cülerin yolu” deyip susturacaksınız.
*Her türlü alımlarda birinci ve geçerli kıstas olarak sözlü mülakatı esas alacaksınız.
*Yol arkadaşlarınıza küseceksiniz, onları küstüreceksiniz. İncineceksiniz, onları inciteceksiniz. İncinip ayrılmaya kalkana nankör ve hain diyeceksiniz. Hatta bunları dış güçlerin adamı, FETÖ’cülükle mücadele etmeyen kişiler olarak görecek ve göstereceksiniz.
*Yol arkadaşlarınıza zamanında yaptığınız iyilikleri sürekli hatırlatarak iyilikleri başa kakacaksınız.
*Rakip olma ihtimali olan kişilerin üzerine hep giderek onları daima savunmada bırakacaksınız. Çünkü sürekli savunma, rakibe hata yaptırtır.
*Seni eleştirenler laftan anlamıyor, hala eleştirilerine devam ediyorlarsa o değilden adalet mekanizmasını harekete geçir. Bu, aba altından sopa göstermek demektir.
*Gerçekle yüzleşmeyin, kafanızı kuma gömün, olayları o gözle bakın.
*Kendinizin dışında bir başkasının da doğru söyleyebileceği hiç aklınızın köşesinden geçmesin.
*Tepede olduğunu unutma. Çünkü sen bir güçsün. Hiç alttan alma.
*Yanından çekip gidenlerden dolayı hiç kendini sorgulama. Hep onları suçla. Gidenlerin yerine yenilerini getir. Onlar seni akşam sabah övsünler. Gelenler gidenleri kötülesin, onlara siz ne yapıyorsunuz deme.
*İsraf ekonomisine göz yum.
*Bir ekonomik kriz ortaya çıkarsa hiç belli etme. Kriz var diyenlere felaket tellalı de. Gerçekle yüzleşme. Kriz yokmuş gibi davran. 
*Eksikliklerini kapatmak için her defasında dış saldırılara dikkat çek.
*Yazılı ve görsel medyayı kendine bağla. Onlar akşam sabah seni övsünler, senin her konuşmanı canlı olarak versinler. Seni eleştirmeye kalkan bir yazar çıkarsa onun kalemini kır, herhangi bir yerde yazamasın.
*Seçim ekonomisi uygulamayacağım de. Ardından alasını yap.
*Kilit noktalara ailenden birilerini yerleştir. Çünkü başkasına güven olmaz. 




Bazılarının Derdi Benim Yaşım

Ben her ne kadar kendimi 18'in biraz üzerinde görsem de otobüs şoförünün gözünde 65'i doldurmuşum:

Belediye otobüsüne bindim. El kartımı tutacağım. Önümde iki kişi var. El kartlarını okutamamışlar. Kartı okutmak için şoför de uğraştı. Makine kartları okumadı bir türlü. Sonunda şoför, makineyi kapatıp bir açayım dedi. Bu arada ayakta kart okutmak için bekleyen bana acımış olmalı ki "Siz geçin, 65 yaş değil mi" dedi. Ne yapıyorsun? O kadar gösteriyor muyum" dedim. Ne desin adam bu durumda? "Yok yok. Kartta fotoğrafı görünce, ondan dedim" dedi. Adam aynen böyle söyledi. Otobüste gülüşmeler...Makine tekrar açılınca okuttum kartımı. 65 yaşında olmadığımı göstermiş oldum. Tabi bana bu ispat, bir bilete mal oldu. Ne güzel, binişi bedavaya getirecektim.

Anladığım kadarıyla şoför, her gördüğü sakallıyı amcası bildiği gibi kartında fotoğrafı olan herkesi 65'i doldurmuş sanıyor.

Sahi ben, 65'nde görünüyor muyum? Eğer siz de öyle görüyorsanız Allahın aşkına cumartesi cumartesi moralimi bozmayın. Zira morale, pembe yalana ihtiyacım var.

Sen ne yaptın be kardeşim, ne güzel yolculuğu bedavaya getirmek varken niye yaşının 65 olmadığını ispatlamaya kalktın dediginizi duyar gibiyim. Haklısınız. Düşünemedim. 18'indeki adamı 65'inde gösterince siz ne yapardınız bu durumda? Çok zoruma gitti çok...
*
2000'li yıllarda Adana'dayım. En büyük çocuğum lise 2.sınıf, ikizler ise ortaokul talebesi. Bir çocuğum daha dünyaya geldi. Ağabeyleriyle aralarında 12-13 yaş fark var. 

İlk aldığım düldülün küçük bir arızası için sanayide bir esnafın yanına gittim. Yanımda da o zamanlar 1,5-2 yaşına gelmiş son numaram var. (Bu arada şunu da söyleyeyim, çocukla sanayiye giderken onu kucağıma alıp direksiyona oturtmadım.)

Arabanın arızasını gidermeye çalışan usta, "Torunun mu" demez mi? Senin esnaflıkla hiç alakan yok. Oğlun mu deseydin ölür müydün be adam dedim. Gülüştük. 

Zoruma gitmedi mi? Gitti elbet...
*
Yıl 1979. Orta birinci sınıfa başlayacağım. Eğitim ve öğretim açılmadan Uluırmak Nuraniye Kur'an Kursuna gittim. Yaz boyunca hafızlık sağlayacağım orada. Aynı zamanda yatılı kalacağım. 

Görevli beni yatakhaneye götürdü. İki katlı ranzaların üst tarafları dolu idi. Beni gören bir çocuk "Ağabey, sen benim yerimde yat" diyerek yatağını bana verdi. Kendisi de alt kattaki bir ranzaya geçti.

Yaz boyunca hafızlığı sağladıktan sonra 79-80 öğretim yılı başladı. Birkaç gün gecikmeli olarak kayıtlı olduğum birinci sınıfıma(orta 1) geldim. Kapıdan girerken daha önce Kur'an Kursunda yatağını veren Ali Çeliktozu beni karşıladı. Hem de ne biçim karşılama... "Aaa Abi, sen bu sınıfta mısın? Ben seni 7.sınıf (şimdilerin lise son sınıfı) sanıyordum, demez mi? Evet bu sınıftayım dedim ama gelin o anki psikolojimi bana sorun. Orta birinci sınıfa 17 yaşından gün almış biri olarak başlarsan olacağı buydu. 

Zoruma gitmedi mi? Gitti elbet... Ne edersiniz ki okumanın yaşı olmazmış. 

4107 numaralı Ali Çeliktozu'nu birinci sınıftan sonra hiç görmedim. Sanırım yıl sonunda ya sınıf tekrarına kaldı ya da nakil gitti. Kulakları çınlasın. Allah hayrını versin ve alacağı olsun.

Üç yıl ortaokul ve dört yıl da lise okuduğum yedi yıl boyunca gelen abi dedi, giden abi dedi bana. Sınıfın başkanını seçmek için sınıf arkadaşlarım hiç zorlanmadı. Nasılsa onların kendilerinden 5-6 yaş büyük Ramazan Abileri vardı. 
*
2013-2014 yıllarında otobüsle okuluma gidiyorum. Yanıma yaşlı bir amca oturdu. Boynumda kravatımı gören amca "Daha çalışın mı bu yaşta" dedi. Evet, daha emekliliğimi bile hak etmedim, 23.yılımı çalışıyorum dedim. Adam "Ne bileyim 60'nda gösteriyorsun da dedi bana. 

Zoruma gitmedi mi? Gitti elbet... Moralimi bozmak için sabah sabah yanıma oturmuş mübarek! 
*
Hangi birini sayayım beni yaşımdan büyük gösteren insanların yaş tahminimi. Hepsinin derdi benim yaşım gayri, belli. Sanki onlara yaşımı sordum da onlar da bana bir iyilik yapıp yaşımın tahmininde bulundular. Canları sağ olsun. 

Sanırım kaportam yaşımla orantılı değil. Olduğumdan daha yaşlı görünüyorum. Ama şunu unutmasınlar, kaportam ne kadar eskirse eskisin, içim kıpır kıpır! İçimdeki çocuğa söz geçiremiyorum çoğu zaman. Siz kendinize yanın. Önemli olan yaşının kaç olduğu değil, kendini ne hissettiğin. Bu da benden bir züğürt tesellisi...