Eğer aile şirketi işletmiyor amme adına bir iş yapıyorsak birlikte çalışacağımız insanların tümüyle aynı kafa yapısına sahip insanlardan oluşmamasına özen gösterilmelidir. Çünkü aynı düşünce yapısına sahip insanlar arasında ilişkiler güven esasına dayalı yürür, kolay kolay denetim olmaz. Denetim olursa da yasak savma babından işler yürür. İş ciddiye alınmaz. Ortaya farklı fikirler ileri sürülmez. Güven istismar edilir.
Ülkenin bir mozaiği diyebileceğimiz farklı fikirdeki insanlar bir arada çalışırlar ise,
Herkes kendisine çekidüzen verir, görevini yapar. Birbirlerine falso vermezler. Hiç denetim olmasa bile kurum kendi içinde denetim mekanizmasını kendisi kurar. Kimse yanındaki çalışana malzeme olmak ve malzeme vermek istemez. Kimse işini aksatmaz. İşyerinde ciddiyet olur, laubalilik olmaz.
Genelde işin kolaycılığına kaçıyor, tercihlerimizi aynı düşünce yapısına sahip insanlardan yana kullanıyoruz. Bu yanlıştır ve adalet, ehliyet ve liyakat duygusuna terstir. Bu durum diğer kesime güven vermez. Farklı düşüncelere sahip insanlar bir kurumda yer alırsa insanların adalete güveni artar. Böylesi kurumlarda kokuşma olmaz. Kurum ele geçirilmemiş olur. Halbuki aynı düşünce yapısına sahip insanların bulunduğu kurumlarda kokuşma olabileceği gibi kurumu kale kabul edip ele geçirme, başkasına hayat hakkı tanımama durumu söz konusu olablir. Aslında bilinçli bir şekilde devletin her kurumuna yerleşen ve yerleştirilen FETÖ, kurumlarda farklı zihniyet ve fikirlerde insanların olmasının önemini bize göstermektedir. FETÖ üyelerinin yerleştiği kurumlarda farklı düşünce yapısına sahip insanlar olsaydı bu ülkede ne 17-25 süreci yaşanır ne de darbe kalkışması yapılabilirdi.
Yaşadığımız FETÖ tecrübesine rağmen bugün kurumlarda kadrolaşmada çok özen gösterdiğimiz söylenemez. Kurumlarımız yine başka gruplara ihale edilmektedir. Kime hangi kurum verilmişse oraya farklı düşünce yapısına sahip birinin atanması mümkün görünmemektedir. Halbuki mümin bir delikten ikinci defa girmez. Demek ki bize bir musibet yeterli değil, başka musibetler istiyoruz.
Genelde işin kolaycılığına kaçıyor, tercihlerimizi aynı düşünce yapısına sahip insanlardan yana kullanıyoruz. Bu yanlıştır ve adalet, ehliyet ve liyakat duygusuna terstir. Bu durum diğer kesime güven vermez. Farklı düşüncelere sahip insanlar bir kurumda yer alırsa insanların adalete güveni artar. Böylesi kurumlarda kokuşma olmaz. Kurum ele geçirilmemiş olur. Halbuki aynı düşünce yapısına sahip insanların bulunduğu kurumlarda kokuşma olabileceği gibi kurumu kale kabul edip ele geçirme, başkasına hayat hakkı tanımama durumu söz konusu olablir. Aslında bilinçli bir şekilde devletin her kurumuna yerleşen ve yerleştirilen FETÖ, kurumlarda farklı zihniyet ve fikirlerde insanların olmasının önemini bize göstermektedir. FETÖ üyelerinin yerleştiği kurumlarda farklı düşünce yapısına sahip insanlar olsaydı bu ülkede ne 17-25 süreci yaşanır ne de darbe kalkışması yapılabilirdi.
Yaşadığımız FETÖ tecrübesine rağmen bugün kurumlarda kadrolaşmada çok özen gösterdiğimiz söylenemez. Kurumlarımız yine başka gruplara ihale edilmektedir. Kime hangi kurum verilmişse oraya farklı düşünce yapısına sahip birinin atanması mümkün görünmemektedir. Halbuki mümin bir delikten ikinci defa girmez. Demek ki bize bir musibet yeterli değil, başka musibetler istiyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder