Ana içeriğe atla

Zirveden İnmek için

Bir alanda çalıştınız, çabaladınız. Sonunda tasvip gördünüz, alanınızda zirveye oturdunuz. Yıllar geçti, hala zirveye tutunmaya devam ediyorsunuz. Çünkü en yakın rakibinize defalarca fark attınız. Zirveden sıkıldınız. İnmek istiyorsunuz. Ama inemiyorsunuz. O zaman ne yapmanız gerekiyor? İşte size inişinizi kolaylaştıracak yol ve yöntemler. Bu dediklerimi uygularsanız zirveden inişini hızlandırırsınız. Bu iyiliğimi de unutmayın!

*Eleştiriye gelmeyeceksiniz. Hatta yapıcı eleştiriye bile tahammül etmeyeceksiniz. Yol göstermeye kalkana ayar vereceksiniz. İçinizden aykırı görüş serdeden, eleştiri ve yapıcı eleştiri getirenlere FETÖ'cü diyeceksiniz. Bu ağır olur derseniz “FETÖ’cü ağzıyla konuşuyorsunuz. Çünkü bu yaptığın FETÖ’cülerin yolu” deyip susturacaksınız.
*Her türlü alımlarda birinci ve geçerli kıstas olarak sözlü mülakatı esas alacaksınız.
*Yol arkadaşlarınıza küseceksiniz, onları küstüreceksiniz. İncineceksiniz, onları inciteceksiniz. İncinip ayrılmaya kalkana nankör ve hain diyeceksiniz. Hatta bunları dış güçlerin adamı, FETÖ’cülükle mücadele etmeyen kişiler olarak görecek ve göstereceksiniz.
*Yol arkadaşlarınıza zamanında yaptığınız iyilikleri sürekli hatırlatarak iyilikleri başa kakacaksınız.
*Rakip olma ihtimali olan kişilerin üzerine hep giderek onları daima savunmada bırakacaksınız. Çünkü sürekli savunma, rakibe hata yaptırtır.
*Seni eleştirenler laftan anlamıyor, hala eleştirilerine devam ediyorlarsa o değilden adalet mekanizmasını harekete geçir. Bu, aba altından sopa göstermek demektir.
*Gerçekle yüzleşmeyin, kafanızı kuma gömün, olayları o gözle bakın.
*Kendinizin dışında bir başkasının da doğru söyleyebileceği hiç aklınızın köşesinden geçmesin.
*Tepede olduğunu unutma. Çünkü sen bir güçsün. Hiç alttan alma.
*Yanından çekip gidenlerden dolayı hiç kendini sorgulama. Hep onları suçla. Gidenlerin yerine yenilerini getir. Onlar seni akşam sabah övsünler. Gelenler gidenleri kötülesin, onlara siz ne yapıyorsunuz deme.
*İsraf ekonomisine göz yum.
*Bir ekonomik kriz ortaya çıkarsa hiç belli etme. Kriz var diyenlere felaket tellalı de. Gerçekle yüzleşme. Kriz yokmuş gibi davran. 
*Eksikliklerini kapatmak için her defasında dış saldırılara dikkat çek.
*Yazılı ve görsel medyayı kendine bağla. Onlar akşam sabah seni övsünler, senin her konuşmanı canlı olarak versinler. Seni eleştirmeye kalkan bir yazar çıkarsa onun kalemini kır, herhangi bir yerde yazamasın.
*Seçim ekonomisi uygulamayacağım de. Ardından alasını yap.
*Kilit noktalara ailenden birilerini yerleştir. Çünkü başkasına güven olmaz. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde