13 Ağustos 2019 Salı

Bayramlaşmalarda İzlediğimiz/İzlenmesi Gereken Yol


Ramazan ve Kurban Bayramları eş, dost, yakın akraba ve komşular birbirlerini evlerinde ziyaret ederler. Kısa süreli bu ziyaretlerde daha önce hazırlanan el emeği göz nuru yiyecek ve içecekler ikram edilir. (Şimdi genelde satına döndü ya neyse) Bu ziyaretlerde en büyük sorun tüm ziyaret edileceklerin ziyaret edilememesi. Ya aradığın evinde bulunmaz ya da yetiştiremezsin. Çünkü ziyaret edilecek çok yer var.

Yok mu bunun yolu? Var aslında. Yeter ki herkesi ziyaret etme niyetimiz olsun. Köy yerlerinde ziyaret etmede pek sorun olmaz. Ziyaret edilecek kişilerin evleri yakın olduğu için kişiler yürüyerek bayramın ilk günü herkesi ziyaret edebilir. Hatta bayramın ilk günü öğleye kadar ziyaretini bitirenler bile var.

Sorun şehirde yaşayanlarda. Çünkü kişiler köydekiler gibi küçük bir muhitte yaşamıyor. Ziyaret edilecekler şehrin değişik bölgelerine serpiştirilmiş durumda. Gidip bulamamak var, şehrin trafiğine takılmak var, bir yerde fazla oyalanmak var. Bu sefer ne yapılıyor? Çoğu kimse ziyaret edilemiyor. 

Benim bu ziyaretlerde gördüğüm, ziyaretlerin karşılıklı yapılması. Yani ben sana, sen bana şeklinde. Körler, sağırlar, birbirini ağırlar misali. Bana göre bayramlarda ziyaretler tek taraflı olmalı. Biri sana bayram ziyaretine geldi mi? Ona gereken izzet, ikramı, ilgi ve alakayı göstereceksin fakat ona iadeyi ziyarette bulunmayacaksın. Sen de fırsatını buldun mu, sana gelemeyenlere ziyarete gideceksin. Sana gelen kimseyi ya aklında tutacaksın ya da bir yere not edeceksin. Diğer bayram öncelikli olarak -o sana gelmeden- ona iadeyi ziyarette bulunacaksın. Maksat gönül alma değil mi? Bu yöntemle en güzel şekilde gönüller alınır. Bu şekil yapmakla ziyaret edilen ve gönül alınan hane sayısı daha geniş tutulmuş olur.

Bayram ziyaretlerinde şehir merkezlerinde yapılan bir diğer husus, bayramlarda büyük de geziyor, küçük de. Küçük büyüğün evine, büyük de küçüğün evine gidiyor. Küçüğü anladım da büyük niye geziyor? Büyüğün, bayramda küçüğün evinde ne işi var? Halbuki büyüğe düşen, kendiyle yaşıt ve kendinden büyükleri ziyaret edip sonra evine çekilmek ve evi beklemek olmalı.

Ben böyle diyorum ama ziyaret özellikle bayram ziyaretleri bir tercih meselesidir. İsteyen istediği yere ve kimseye gider. Buna saygı duyarım. Benimki "Ziyaret edilecek o kadar eş-dost vardı, çoğunu ziyaret edemedik. Çünkü zaman kalmadı" diyenler için vakti tasarruflu kullanmaları için bir öneri. İyi bir planlama ile gönül alınan yerler artırılabilir. Çünkü vakit nakittir. 


11 Ağustos 2019 Pazar

Yönetim ve Dedikodu *

Özel bir hastanede çalışan doktorların oluşturduğu whatsapp grubunda "Maaş ve ücretlerini zamanında yatırmadıklarından dolayı hastanenin sahibini eleştiri konusu yaptığı için iş akdi feshedilen göz doktoru, haksız yere işine son verildiği iddiasıyla idari mahkemeye başvurur. Mahkeme ‘davacının kapalı grup içerisinde yapmış olduğu paylaşımlar kişisel verilerin korunması kapsamında olup gizli kalması gereken bilgiler olduğunu, doktorun haksız yere işten çıkarıldığına ve işine dönmesi gerektiğine’ karar verir." 

Bu haberde üzerinde durmak istediğim husus hastane sahibinin bulunmadığı whatsapp grubundaki yazışmalardan hastane sahibinin nasıl haberdar olduğudur? Demek ki grupta olanlardan biri veya birileri doktorun hastane sahibine yönelik yaptığı eleştirileri noktasına, virgülüne patronuna taşımış. Hoş bir durum mu bu? Değil elbet. Bunun adı düpedüz laf taşımadır. Bir laf taşıma, kişinin işinden olmasına sebep olmuştur. Her ne kadar mahkeme, kişinin görevine iadesi şeklinde bir karar verse de o doktorun o hastanede bu aşamadan sonra çalışabilmesi zordur. Hastane sahibi zorunlu olarak geri işe alsa bile kısa bir süre sonra tazminatını vererek doktorla yollarını ayırır.

Doktorların arasında cereyan eden bu laf taşıma işi, maalesef diğer kurum ve kuruluşlarda da var. Merak ettiğim hem ahlak hem de dinimizde yeri olmayan laf taşımayı insanlar niçin yapar? Gerçekten insanlar niçin laf taşır? Sanırım laf taşımak suretiyle patronun veya amirin gözüne girme düşünceleri olsa gerek. Ahlaki olmayan bu durumun bir ucunda laf taşıyan var, diğer ucunda laf getireni dinleyen var. Laf getiren razı bu durumdan, lafı dinleyen de. Allah muhabbetlerini artırsın böylelerinin. Haydi biri meslek edindi, amirine yalakalık yapacak. Amir niçin dinler böylelerini? Amirler şunu bilmeli ki laf getiren iki taraflı çalışır. Sana laf getiren, senden de bir başkasına laf götürür. Çünkü mesleği budur. Kişisel bir tercih olan bu laf getirip götürme ve dinleme işi, tamamen bir karakter ve kişilik bozukluğudur. Tedavisi var mı? Sanmıyorum. Bu tipleri ancak teneşir tahtası paklar.

Şunu kimse unutmasın ki amme hizmeti yapılan yerlerde eleştirilere açık olmayan yönetimler, çalışanlar tarafından zaman zaman eleştirilir. Bu da doğaldır. Çünkü yönetenle yönetilen arasında mağduriyet veya memnuniyetsizlik olabilir. Bu durum çalışanlar tarafından değişik platform ve ortamlarda dile getirilebilir. Burada doğal olmayan, bir sohbet ortamında dile getirilen bu tür eleştirilerin yukarıya taşınmasıdır. Her yerde olan bu tipler senden gibi görünüp başkasına çalışan kişilerdir. Bunlara pirincin içindeki beyaz taş da denebilir.

Patron veya işçi, amir ya da memur şunu unutmasın ki dedikodu çalışma ortamını bozar. Amaçları bu ise bunu en güzel şekilde yerine getirmektedirler. Burada garip olan, yönettiği kurumda huzurun bozulacağını bile bile patron veya amirlerin bu kovucuları dinlemesi. Laf getirip götürenle kurumunu yönetmeye kalkanlar şunu bilsinler ki bir kurum dedikodu kültürü ile yönetilmez. Yöneticilik bu değildir bir defa. Bu tipler gerçekten iyi bir yönetici ise kurumundan kimse kendisine laf getirip götüremez. Kazara biri şirin görünmek için böyle bir yola girmeye kalkarsa yöneticiye düşen, laf getiren kimsenin ağzına lafını tıkamasıdır.

*26/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yemin Törenleri *

Son yıllarda törenlere katılım daha bir arttı. Bunların başında okul mezuniyet törenleri ile askerlik yemin törenleri gelmektedir. Okul mezuniyet törenlerinin yapıldığı tarihler okuldan okula, fakülteden fakülteye göre değişmektedir. Ya hafta içi gündüz ya hafta sonu ya da akşam saatlerinde yapılmaktadır. 

Günü değişmeyen törenler, askeriyelerde yapılan yemin törenleridir. Bu törenlerin hepsi bila kaydu şartın cuma günü öğleden önce yapılmaktadır. Niçin cuma günü? Çok anlamış değilim. Biliyorum askerlik demek tertip, düzen ve kural demektir. Bu, değiştirilemez bir askeri kural mıdır ki hep cuma günleri olmaktadır. Burada tek akla gelen yemin töreninden sonra izne çıkacak veya yeni yerine gidecek askerin ya bulunduğu yerde ya da memleketinde hafta sonunu ailesiyle birlikte geçirme düşüncesi olabilir.

Oğlunun/yeğeninin/kardeşinin/kayınının yemin törenine katılmak için Türkiye'nin her bir yerinden aileler törenin yapılacağı ile akın ediyor. Evlattır, yeğendir, kardeştir, kayındır; gidilecek. Hele evlat bekliyorsa, arkadaşlarının ailesi de gelecekse gitmezlik olmaz. Yemin törenine katılacak ailenin bu durumda ne zaman yola çıkması gerekiyor? Uzaklığa göre değişse de perşembeden yola çıkanlar var, yakın mesafedekiler akşamdan yola çıkarak geceyi yolda geçiriyor, kimi de cuma sabahı erkenden yollara düşüyor.

O zaman mesele nedir derseniz? Ben bu yemin törenlerinin gününe taktım. Bu törenler niçin cumartesi veya pazar günü yapılmaz? Ne fark eder? Ha cuma ha ertesi ya da pazar demeyin. Her ailenin eli boş değil ki istediği zaman törene katılsın. Memuru var, esnafı var, işçisi var. Memur ve işçi cuma günleri yapılan bu yemin törenleri için her halükarda en az bir veya iki gün izin alması gerekiyor. İşini tek başına yürüten küçük esnaf ise ya yerine dükkanı açacak birini koyacak ya da kapatıp gidecek. Burada iş, zaman ve mesai kaybı söz konusu…Büyüklerin yemin törenine katılmasından geçtim. Aile boyu gidenler var. Çocuğu okuyorsa izin alınıyor. Çocuğun sınavı varsa çocuk sınava girmiyor. Yani bu mesele çok ciddi. Düğünlerimiz bile eş-dost, herkes katılabilsin diye cumartesi ve ağırlıklı olarak pazar günleri yapılırken aynı durumu yemin törenleri için de düşünmek lazım.

Aslında bana kalırsa yemin törenlerinin bir anlamı yok. Çünkü izlemek için gittiği törende çoğu aileler çocuklarını tören bitinceye kadar göremiyor. Çünkü aynı elbise giymiş eratın içinde çocuklarını bulmak ve görmek mesele. Bir sektör oldu gidilecek. Herkesin ailesi, çocuğum orada kendini garip hissetmesin deyip katılıyor.

Umarım bu önerim dikkate alınır. Ki bu önerim dikkate alınırsa birçok aile rahatlayacaktır. Kimsenin işi-gücü aksamayacaktır.

*27/09/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.