Ana içeriğe atla

Yemin Törenleri *

Son yıllarda törenlere katılım daha bir arttı. Bunların başında okul mezuniyet törenleri ile askerlik yemin törenleri gelmektedir. Okul mezuniyet törenlerinin yapıldığı tarihler okuldan okula, fakülteden fakülteye göre değişmektedir. Ya hafta içi gündüz ya hafta sonu ya da akşam saatlerinde yapılmaktadır. 

Günü değişmeyen törenler, askeriyelerde yapılan yemin törenleridir. Bu törenlerin hepsi bila kaydu şartın cuma günü öğleden önce yapılmaktadır. Niçin cuma günü? Çok anlamış değilim. Biliyorum askerlik demek tertip, düzen ve kural demektir. Bu, değiştirilemez bir askeri kural mıdır ki hep cuma günleri olmaktadır. Burada tek akla gelen yemin töreninden sonra izne çıkacak veya yeni yerine gidecek askerin ya bulunduğu yerde ya da memleketinde hafta sonunu ailesiyle birlikte geçirme düşüncesi olabilir.

Oğlunun/yeğeninin/kardeşinin/kayınının yemin törenine katılmak için Türkiye'nin her bir yerinden aileler törenin yapılacağı ile akın ediyor. Evlattır, yeğendir, kardeştir, kayındır; gidilecek. Hele evlat bekliyorsa, arkadaşlarının ailesi de gelecekse gitmezlik olmaz. Yemin törenine katılacak ailenin bu durumda ne zaman yola çıkması gerekiyor? Uzaklığa göre değişse de perşembeden yola çıkanlar var, yakın mesafedekiler akşamdan yola çıkarak geceyi yolda geçiriyor, kimi de cuma sabahı erkenden yollara düşüyor.

O zaman mesele nedir derseniz? Ben bu yemin törenlerinin gününe taktım. Bu törenler niçin cumartesi veya pazar günü yapılmaz? Ne fark eder? Ha cuma ha ertesi ya da pazar demeyin. Her ailenin eli boş değil ki istediği zaman törene katılsın. Memuru var, esnafı var, işçisi var. Memur ve işçi cuma günleri yapılan bu yemin törenleri için her halükarda en az bir veya iki gün izin alması gerekiyor. İşini tek başına yürüten küçük esnaf ise ya yerine dükkanı açacak birini koyacak ya da kapatıp gidecek. Burada iş, zaman ve mesai kaybı söz konusu…Büyüklerin yemin törenine katılmasından geçtim. Aile boyu gidenler var. Çocuğu okuyorsa izin alınıyor. Çocuğun sınavı varsa çocuk sınava girmiyor. Yani bu mesele çok ciddi. Düğünlerimiz bile eş-dost, herkes katılabilsin diye cumartesi ve ağırlıklı olarak pazar günleri yapılırken aynı durumu yemin törenleri için de düşünmek lazım.

Aslında bana kalırsa yemin törenlerinin bir anlamı yok. Çünkü izlemek için gittiği törende çoğu aileler çocuklarını tören bitinceye kadar göremiyor. Çünkü aynı elbise giymiş eratın içinde çocuklarını bulmak ve görmek mesele. Bir sektör oldu gidilecek. Herkesin ailesi, çocuğum orada kendini garip hissetmesin deyip katılıyor.

Umarım bu önerim dikkate alınır. Ki bu önerim dikkate alınırsa birçok aile rahatlayacaktır. Kimsenin işi-gücü aksamayacaktır.

*27/09/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde