13 Mart 2019 Çarşamba

Niçin Siyasete Atılmıyorsun?

—Siyasete atılmayı düşünmez misin?
—Düşünmüyorum.
—Niçin?
—Ben yapamam. Bana göre değil.
—Niye yapanlar senden iyi mi yapıyor?
—Girince yaparsın bir şekil. Ama sorun siyasete girişte.
—Girişle ne alakası var?
—Geçmişin didik didik inceleniyor.
—Kim inceliyor?
—Rakiplerin.
—İncelesinler. Utanılacak bir geçmişin mi var?
—Şükürler olsun, utanılacak bir geçmişim yok.
—O zaman bu çekince neyin nesi?
—Öyle deme, siyasete atılınca hele bir de iddialı olursan pireyi deve yaparlar. Yeter ki bir gir, gününü gösterirler sana.
—Mesela?
—Mesela hayatımda ilk defa adliyelik oldum. 
—Hayırdır?
—Soyadımı değiştirdim.
—Senin soyadın Yüce değil mi?
—Evet Yüce.
—Hep Yüce idi zaten.
—Yüce idi. Bir gün senin soyadın Yüce oldu dediler. Ben de nüfus müdürlüğünü mahkemeye vererek yeniden Yüce soyadımı aldım.
—Yani Yüce iken yeniden Yüce soyadını aldın. İlginç gerçekten. Yalnız bu durum siyasete girmene engel değil ki!
—Değil biliyorum. Ama gel de sen onu siyasete girince anlat. Çünkü "Vay efendim, soyadını değiştirdi! Niçin değiştirdi bir sorun. Bakalım altından ne çıkacak? Kendisini gizlemeye çalışmış zamanında. Soyadını beğenmediği için değiştirmeye kalkmış. Aynı soyadı alarak  Yüce Türk adaletini boşu boşuna meşgul etmiş. Acaba bir miras meselesi mi var..."gibi sorular peşi peşine gelir. Gazetelerde sekiz sütuna manşet olur, TV'ler günlerce benim soyadım üzerinden tartışma yapar.
—Haklısın kardeş. Seninle ilgili başka bir konu gündeme getirirler mi?
—Getirirler. Yeter ki istesinler. Bulurlar.
—Mesela?
—Malumun ben öğretmenim. Zamanında öğrenciyle, veliyle sorunum olmuş olabilir. Öğrencimi çıkarırlar, kulağımı çekmişti dedirtirler. Ki çekmiş de olabilirim. Adımı dayakçı öğretmene çıkarırlar. 
—Hasılı, benden siyasetçi olmaz diyorsun.
—Aynen...

Duydum ki Selamsız, Sabahsızmışsın!

Duydum ki selam vermiyormuşsun tanıdıklarına! Sebep ne ola ki? Selam vermek caiz değil mi yoksa? 

Bil ki selam Allah'ın selamı. Peygamber der ki "Aranızda selamı yayınız. Tanıdığınıza ve tanımadığınıza selam veriniz." Bak burada peygamber "Selamda seçici ol, dilediğine ver, dilediğine verme" demiyor. O halde derdin ne? Selama düşman mısın ya da barış, esenlik olan selamı gereksiz mi görüyorsun?

Bil ki selam, karşılıklı iyi dilek ve temennide bulunmaktır, karşılıklı dualaşmaktır. Duaya ihtiyacın mı yok? Pirüpak mısın yoksa?

Sana selam alıp verdirmeyen yoksa kibrin mi? Bil ki kibir Müslüman'a yakışmaz. Müslüman'a yakışan alçak gönüllülüktür. Zira kibir şeytanın özelliğidir. Bir kibir yüzünden ahiretini berhaba etme!

Selama mı tenezzül etmiyorsun yoksa ast-üst ilişkisi mi bu yaptığın? O zaman sen astına tekme sallayan, üstüne kuyruk sallayanlar familyasındansın. Ben astımın selamını almam, selam da vermem. Benim gözüm kulağım üstümde mi diyorsun? Eğer böyle düşünüyorsan bu, sağlıklı ve normal bir insanın bakış açısı değildir. Tedavi görmen gerekir. Çünkü selam aynı zamanda bir iletişim aracıdır, bir nezaket kuralıdır. Eğer bir yerde amme hizmeti görüyorsan en azından iletişim için selam alıp selam vermelisin. 

Selam konusunda istediğine verme seçiciliğin varsa bu yaptığın kinciliktir. O zaman sen iyi bir kindarsın. İşgal ettiğin koltuk kindarlık makamı değildir. Çok duygusal ve alıngan isen oturduğun koltuk bunu götürmez. Ancak sorun üretir. Çünkü o koltuğa oturmanın bedeli rahat etmen değil, sorunu çözmendir. Sorun çözmeye yanaşmıyorsan özgüvenin yok. Hangisi isen hepsi ahlaki birer sorundur. 

Oturduğun koltukta bir elin parmaklarını geçmeyecek şekilde birileriyle oturup kalkıyor, selam alıp veriyor ve çoğunluk sana veya sen çoğunluğa mesafeli isen kusura bakma da sen sorunun tam kaynağısın. Acınacak haldesin ama farkında olduğunu sanmıyorum.

Bildiğim kadarıyla namaz kılıyorsun. Allah kabul etsin. Ama sana üzücü bir haberim var. O kıldığın namazda maalesef selam var, hem namaz kılarken hem de namazdan çıkarken. Yani oturunca tahiyyatı okuyorsun ya. İşte o tahiyyat başlı başına bir iletişim ve duadır. Allah peygamberle konuşur, ona selam eder ve biz, bize ve Allah'ın iyi kullarına karşılıklı dua ederiz ve namazdan çıkarken sağa ve sola selam vererek çıkarız. Umarım bu açıklamamdan sonra içi-dışı selammış deyip namazı bırakıvermezsin. Biliyorum böyle bir şeyi düşünmek bile akla muhaldir. Ama konu sen olunca düşünmeden edemiyor insan.

Hasılı, içinde ne fırtınalar kopuyor bilmiyorum. Çünkü kapalı kutusun. Bildiğim dışına sızan yönün. İşte bu yönün iyi bir görüntü vermiyor. Bence kişi kendisinin doktorudur. Önce kendini tedavi ederek başla bu işe. Yok, ben buyum; kime, ne diyorsan, biliyorum senden iyilik sudur olmaz, ama en azından memlekete bir iyilik yap, oturduğun koltuğu boşalt. Biliyorum, gelen gideni aratır. En azından selamlı biri gelir o koltuğa.

12 Mart 2019 Salı

Seçim Sathı Mailinde Ortaya Dökülen Belgeler ***


Bakmayın siz Anayasamızda seçimlerin beş yılda bir yapılır yazdığına. Biz beş yılda bir seçim yapsak çatlar ölürüz. Çünkü seçim ve siyaset konuşmazsak hiç tadımız olmaz. Seçim dendi mi gözümüz açılır, konu sıkıntısı çekmeyiz. Belki de bu yüzdendir ki beş yılı bulmadan kah milletvekili, kah cumhurbaşkanı, kah belediye başkanı seçimleri, kah referandum yaptık bugüne kadar.

Seçim seçim, bıktık bu seçimlerden dediğimiz bu günlerde, önümüzde Mart 2019 mahalli idareler seçiminden sonra bir erken genel seçim kararı alınmazsa 2023 yılına kadar seçim yok. Bu durumda gel de yaşa bu ülkede. Nasıl yaşarız ki? Her şeyden önce konu sıkıntısı çekeriz. Gerçi bizim için 2023'e kadar beklemek zor olsa da süresinden önce seçmenin önüne sandık konmazsa Türkiye normalleşir. Önemli olan da bu. Keşke zırt pırt seçimler yapılmasın da biz konu sıkıntısı çekelim. Biz kendimize başka konular buluruz.

2023'e kadar seçim olmayacaksa şu önümüzdeki seçimin keyfini yaşayalım, ağzımızın tadını bozmayalım. Belediyelere kim başkan seçilirse seçilsin, kazanan ülke olsun.

Şimdi geleyim sadede... Seçim atmosferinde  -adına bilgi, belge, itham, algı vs ne derseniz deyin- adaylar aleyhine ortaya dökülen belgeler, çoğu zaman karşı adaya yarayabilir. Çünkü seçmen, aday hakkında ortaya konan belgenin zamanlamasını manidar bulur. Niçin seçim öncesi beklendi, daha önce niçin ortaya konmadı diye sorgular. Bu konuda rakibi sıkıştırma hesabı sandıkta tutmayabilir. Nitekim bizim siyasi geçmişimiz bunun örnekleriyle doludur. 90'lı yıllarda rakipleri alt etmek için havada belgeler uçuştu. TV'lerde bu ithamlar tartışıldı, gazetelerde bilgi ve belgeler yayımlandı. Sonuç, belgeyi ortaya koyanlar umduğunu bulamadı. Çünkü atılan çamur işlerine yaramadı. Seçimleri kaybettiler. Boğmak istedikleri bugünkü zihniyetin insanları, emin adımlarla iktidara doğru yürüdüler ve bugün hâlâ zirvedeler.

Anlatmak istediğim geçmiş siyasilerin sık sık başvurduğu ama her defasında ellerinde patladığı belgelerle rakip alt edilmez. Belge doğru olsa bile bizim seçmen, bu işte bir Çapanoğlu var deyip rakibe yöneliverir.

Aman dikkat! Hocanızı iyi seçin. Geçmiş belgeci siyasileri ve siyasilerin kalemşörü gazetecileri öğretmeniniz olarak seçmeyin. Rakibinizi zor duruma sokarak mesafe alamayabilirsiniz. Rakibinizi kötülükten ziyade seçim atmosferinde kendinizi ve yapacaklarınızı anlatın. Benden söylemesi...

***16/03/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.