Ana içeriğe atla

Seçim Sathı Mailinde Ortaya Dökülen Belgeler ***


Bakmayın siz Anayasamızda seçimlerin beş yılda bir yapılır yazdığına. Biz beş yılda bir seçim yapsak çatlar ölürüz. Çünkü seçim ve siyaset konuşmazsak hiç tadımız olmaz. Seçim dendi mi gözümüz açılır, konu sıkıntısı çekmeyiz. Belki de bu yüzdendir ki beş yılı bulmadan kah milletvekili, kah cumhurbaşkanı, kah belediye başkanı seçimleri, kah referandum yaptık bugüne kadar.

Seçim seçim, bıktık bu seçimlerden dediğimiz bu günlerde, önümüzde Mart 2019 mahalli idareler seçiminden sonra bir erken genel seçim kararı alınmazsa 2023 yılına kadar seçim yok. Bu durumda gel de yaşa bu ülkede. Nasıl yaşarız ki? Her şeyden önce konu sıkıntısı çekeriz. Gerçi bizim için 2023'e kadar beklemek zor olsa da süresinden önce seçmenin önüne sandık konmazsa Türkiye normalleşir. Önemli olan da bu. Keşke zırt pırt seçimler yapılmasın da biz konu sıkıntısı çekelim. Biz kendimize başka konular buluruz.

2023'e kadar seçim olmayacaksa şu önümüzdeki seçimin keyfini yaşayalım, ağzımızın tadını bozmayalım. Belediyelere kim başkan seçilirse seçilsin, kazanan ülke olsun.

Şimdi geleyim sadede... Seçim atmosferinde  -adına bilgi, belge, itham, algı vs ne derseniz deyin- adaylar aleyhine ortaya dökülen belgeler, çoğu zaman karşı adaya yarayabilir. Çünkü seçmen, aday hakkında ortaya konan belgenin zamanlamasını manidar bulur. Niçin seçim öncesi beklendi, daha önce niçin ortaya konmadı diye sorgular. Bu konuda rakibi sıkıştırma hesabı sandıkta tutmayabilir. Nitekim bizim siyasi geçmişimiz bunun örnekleriyle doludur. 90'lı yıllarda rakipleri alt etmek için havada belgeler uçuştu. TV'lerde bu ithamlar tartışıldı, gazetelerde bilgi ve belgeler yayımlandı. Sonuç, belgeyi ortaya koyanlar umduğunu bulamadı. Çünkü atılan çamur işlerine yaramadı. Seçimleri kaybettiler. Boğmak istedikleri bugünkü zihniyetin insanları, emin adımlarla iktidara doğru yürüdüler ve bugün hâlâ zirvedeler.

Anlatmak istediğim geçmiş siyasilerin sık sık başvurduğu ama her defasında ellerinde patladığı belgelerle rakip alt edilmez. Belge doğru olsa bile bizim seçmen, bu işte bir Çapanoğlu var deyip rakibe yöneliverir.

Aman dikkat! Hocanızı iyi seçin. Geçmiş belgeci siyasileri ve siyasilerin kalemşörü gazetecileri öğretmeniniz olarak seçmeyin. Rakibinizi zor duruma sokarak mesafe alamayabilirsiniz. Rakibinizi kötülükten ziyade seçim atmosferinde kendinizi ve yapacaklarınızı anlatın. Benden söylemesi...

***16/03/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde