9 Mart 2019 Cumartesi

Şu Çocuktaki Samimiyet Bende de Olsaydı! *

Recep üç ayların ilk ayıdır. Cuma günü Recep ayının ilk günü idi. Konya yöresinde bugüne ilk namaz da denir. Peygamberimiz "Recep Allah'ın, Şaban benim, Ramazan ümmetimin ayı" demiş ve üç ayları özellikle recep ayının çoğunu oruçlu geçirmiştir. Yine peygamberimiz "Ey Allah'ım! Recep ve şabanı bize mübarek kıl ve bizi ramazana kavuştur" diye dua etmiştir.

Ramazanın muştusu recep, bir ayrı karşılanır Konya'da. Gecesi Regaip olan gecenin gündüzünü oruçlu geçirdi çoğu kimse. Akşamında fener alayları düzenlendi. Lastikler yakıldı, üzerinden atlandı, her sene olduğu gibi.

Çocuklar için adeta bir bayramdı bugün, hatta bayramdan öte özel bir gün. Topluca okuldan firar ettiler. Okullar resmen tatil değilse de fiili tatil yaptılar. Birlikte ellerinde poşet, ev ev gezerek  tanıdık-tanımadık  herkesin kapısını çaldılar: Şivlilik topladılar.

Çaldıkları her evden hiçbiri boş dönmedi. Çünkü evlerimiz hazırlığını yaptı önceden. Çocukları sevindirmek için bakkal ve marketten çekti geldi gücü nispetinde herkes. Bayramda bu kadar misafir gelmez, bu kadar zile basılmaz. Çocuklar neşelenirken evlerimiz de şenlendi bu şekilde.

Ev ev gezerek poşetini veya torbasını dolduran çocuğun keyfine diyecek olmaz. Yediğini yer, yemediğini "Ben bunu toplayıncaya kadar anam ağladı" demez, nasibinden büyüklere de dağıtır. Çocuklar bu mutluluğu yaşarken büyükler de çocuklara gıpta ederler: Çocuk olmak varmış bu devirde. Benim de çıkıp toplayasım geldi, derler.
*
Çocuklar dersi kırıp bayram ederken biz de öğrenci yokluğunda okulda pinekledik gün boyu.

Cuma günü okula vardığımızda perşembenin kaçakları okuldaydı. İlk dersime girdiğim 5.sınıftan bir öğrenci, dersimi işlerken yanıma geldi. Benim duyacağım  şekilde "Öğretmenim oruç musun," dedi. Değilim dedim. Az sonra yanından geçerken "Ben orucum da" dedi. Maşallah, Allah kabul etsin dedim.

Büyüklerin bir kısmı, rebiülahirin son günü olan perşembeyi ve recebin ilk günü olan cumayı oruçlu geçirirken daha 11 yaşında 5.sınıf bir çocuğun oruçlu olması beni duygulandırdı. Duygulandırmakla kalmadı, utandırdı beni. Daha doğrusu ben utandım. Gıpta ettim kendisine. Helal olsun be çocuk sana dedim. Bir daha utandım kendimden. Nasıl utanmam ki! Çocukluğunun baharında daha ergen bile olmamış, sorumluluğunu üslenmemiş, masum mu masum bir çocuk, sevap diye oruç tutuyor. Hiç zerre kadar riya da yok tuttuğu oruçta. Bir ayağı çukurda biri olarak keşke şu çocuktaki samimiyet bende de olsaydı dedim. Öyle ya, bu yaşta bu çocuk sevap diye oruç tutuyorsa ben hayli hayli tutmalıydım.

Çocuğu derste ve teneffüslerde gözlemledim. Hiç oruç emaresi bile yoktu hal ve hareketlerinde. Ders boyunca herkesten çok derse katıldı.

Geriye dönüşümüz, çocuk olmamız mümkün değil. Ama bu çocuk gibi bir çocuk olmak isterdim geriye dönüşüm olsaydı. Allah bu çocuktaki samimiyeti biz büyüklere de versin. Bu çocuk ve diğer çocuklar büyüdükleri zaman şimdiki içtenliklerinden hiçbir şey kaybetmesinler. İnşallah! Hep şimdiki gibi doğal ve masum kalsınlar...

* 11/03/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

8 Mart 2019 Cuma

Kutla Günümü!

—Biliyor musun? Hiç nazik, kibar ve anlayışlı değilsin.
—Hanım ne oldu yine?
—Bak, bir de ne oldu diyorsun? Konuştukça ve sordukça batıyor, gözümden düşüyorsun. Aymazlığın bu kadarına pes doğrusu! Bugün günlerden ne?
—Cuma mübarek gün.
—Hangi aydayız?
—Mart.
—Ayın kaçı?
—8'i.
—Bugün sana ne hatırlatıyor?
—Bugün senin için önemli bir gün mü yine? Unutup da baltayı taşa mı vurdum yoksa?
—Hem de nasıl? Ne demek 8 Mart?
—Bugün cemre toprağa mı düştü yoksa?
—Ne cemresi? Cemre geçeli ne oldu. Sonra aklın fikrin cemre? Ne yapacaksın cemreyi?
—Doğalgaz masrafı düşecek, onun hesabı benimki. Elbette düşünmem lazım.
—Herif dellendirme beni? Bugün benim günüm. Günümü kutlaman lazımdı.
—Bugün senin doğum günün mü? İlk tanıştığımız gün mü? Yoksa nişan, nikah, kına, düğün günün mü? 
—Hayır.
—O zaman sevgililer günü veya anneler günü.
—Hayır.
—Dünya Tüketiciler günü o zaman yoksa Emekçiler Günü mü?
—Bilemedin. 
—Söyleyiver hangi gün olduğunu, ne bileyim bugün ne günü. Zaten her gün siz kadınların günü.
—Hah, bildin şimdi! Tebrik ederim.
—Neyi bildim. Bildiğim bir şey yok.
—Kadınlar günü dedin ya. İşte bugün Dünya Kadınlar Günü.
—Hele şükür! Merakımı giderdin. Ama siz kadınlar koca bir yılın bir gününe sığar mı? 
—Niye sığmasın? 
—Zaten bütün günler sizin.
—Ne münasebet! Kaç günümüz var ki?
—Valla hanım, o kadar çok ki diğer yarınız olan erkeklerin esemesi yok.
—Abartma o kadar. 
—Abarttığım falan yok. Günler, yıllar hatta ömürler sizin. Yukarıda saydığım günlerin dışında diğer günlerde de hep inisiyatif sizde. Erkekler de verdiğiniz emri yerine getirmek için didinip duruyorlar.
—Mesela?
—Hangi birini sayayım? Kadın kadına gündüz oturmalarınız eksik değil. Bu oturmalara gün demiyor musunuz? Aranızda döner durur bu günler. Hatta bu oturmaların bazısı altınlı oluyor. Adı da altın günü değil mi? Siz gününüze gün katarken erkeklerin eve girmesi bile yasak.
—Başka?
—Temizlik gününüz var, bize yol görünür. Neyse saydırma bana. En azından ağzım yorulmasın. En iyisi Dünya Kadınlar Gününüz hayırlı olsun!



Senden Ne Köy Olur Ne de Kasaba!

Büyükşehir Yasası ile birlikte köylerin ve kasabaların hepsi mahalle oldu. Artık köy de kalmadı, kasaba da. O koca koca köyler ve beldeler tarih oldu. 

Köy ve kasabaların mahalleye dönüştürülmesi iyi mi oldu, kötü mü, tartışılır. Kimine göre iyi, kimine göre de kötü oldu. Bana göre bu yasa iyi oldu. Neden derseniz? Malumunuz hayatta çok şey murat ettim, ama hiçbir muradım gerçekleşmedi. Hatta bundan dolayı çoğu kimse bana, senden ne köy ne de kasaba olur dedi. Tamam hiçbir şey olamadım. Doğru. Zoruma gitmedi mi? Gitti. Ama bu işin sonunda ölüm yok ya...her şeye rağmen hayat yine devam ediyor. Fakat en zoruma giden de "Senden ne köy olur ne de kasaba" demeleriydi. Ne yapalım? İnsanların ağzını büzemeyiz ki... Sağ olsun zoruma giden bu söz hükümetin kulağına gitmiş olmalı ki çıkardığı yasayla köy ve kasabaları kaldırdı. Beni sevindiren de bu. Bunun benimle alakasına "ne alaka" diyebilirsiniz. Öyle demeyin. Bundan sonra kimse bana "Senden ne köy olur ne de kasaba" diyemeyecek. Çünkü orta yerde köy kaldı ne de kasaba.

Hiçbir şey olamadığımdan dolayı -vazifeleri sanki- yine bir şey diyecekler ama işin içine köy ve kasabayı karıştıramayacaklar. Benim için yeni bir tekerleme öğreninceye kadar yıllar geçer. Zaten yıllar da beni öbür dünyaya götürür. Neyse bu, onların meselesi. Yine köyle ilgili deyim, atasözü gibi kalıplaşmış şeyleri de kullanmalarının bir anlamı olmayacak. Merak ediyorum, köyle ilgili aşağıdaki sözlerin yerine ne koyacaklar? Buyurun birlikte bakalım:
*Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
*Onuncu köy.
*Al fordun dizelini, sev köyün en güzelini.
*Haydi köyümüze dönelim.
*Evli evine, köylü köyüne.
*Horozu çok olan köyde sabah çok geç olur.
*Kurt köyünü değiştirir, huyunu değiştirmez.
*Eski köye yeni adet getirmek.
*Küçük köyün büyük ağası.
*Dokuz köyün ağası.
*Köyümü özledim...gibi.