5 Şubat 2019 Salı

Tek Umudum Trump'ın Venezualla Modeli Artık! ***


Beni izleyip takip edenler bilir, hayatım boyunca bir köy, bir kasaba olmak için çabaladım. Muhtarlıktan cumhurbaşkanlığına kadar bir koltuk isteyerek bu ülkeye bir çivi çakmak istedim. Ama ne köy olabildim ne de kasaba. Üstelik büyükşehir yasası ile birlikte köy ve kasabalar da kalktı. Sanki benden dolayı kaldırılmış gibi.

Beklentilerimin gerçekleşmemesine rağmen ümidimi hiç yitirmedim. Çünkü karamsarlık bana yakışmazdı. Bir gün keserin dönüp sapından tutacağıma dair inancımı hep korudum. İmdadıma Trump’ın Venezuela modeli yetişecek gibi. Malumunuz Trump, Venezuella’nın seçilmiş meşru devlet başkanını iktidardan indirmek için ülke muhalefet liderini meşru devlet başkanı olarak tanıdığını açıkladı. Trump’ın bu açıklamasına destek açıklaması yapan ülkelerin sayısı da az değil. Onlar da seçimi kazanamamış bir muhalefet liderini ülkenin meşru başkanı olarak kabul ettiklerini ilan ettier. Demokrasinin doğup dünyaya yayıldığı AB ülkeleri bile toplanarak muhalefet liderini meşru olarak tanıma tartışması yaptı. İtalya karşı çıkmasaydı herhalde AB de bugün seçilmiş başkanın karşısında seçim kazanamamış muhalefet liderini devlet başkanı olarak tanıyacaktı.

Burada niyetim Venezuella’yı anlatmak değil. Hangisi haklı-haksız tespiti de yapmayacağım. Benim amacım kıssadan hisse çıkarma misali buradan kendime pay çıkarmak. Venezuella’nın başına gelen niçin benim ülkemin başına gelmesin. Malumunuz ülkeyi 17 yıldır tek başına bir hükümet yönetiyor. Çünkü girdiği bütün seçimleri kazandı bugüne kadar. Görünen, bundan sonraki seçimleri de kazanacağıdır. Sayın Trump, Venezuella’ya yaptığı bu iyiliği öyle zannediyorum bizim ülkeye de yapacak ve bizim ülkede de Ana Muhalefet liderini ülkenin meşru Cumhurbaşkanı olarak ilan edecektir. Bunun için önce Trump’ın Venezuella modelinin başarılı olmasını beklemek lazım. Trump’a kalsa bizde de hemen muhalefet liderini meşru başkan olarak ilan edecek. Ama bizim Ana Muhalefet kendi iş işleriyle boğuşuyor. Yani Trump kara kara ülkeyi teslim edeceği birini arıyor. Aslında Trump’ın düşünmesine gerek yok. Bu ülkede bu iş başarıya ulaşır. Çünkü bu model, Venezuella’dan önce 99 yılında bu ülkede denenmekle kalmadı, uygulandı. Bu ülke, 28 Şubat sürecinde iktidardaki Refah-Yol hükümetini indirdikten sonra Meclis’te vekil sayısı bakımından 4. sırada olan yavru muhalefet liderine hükümeti kurma görevi verdi ve ülkede 56.azınlık hükümeti kuruldu. Yani Trump, Venezuella modelini bizden kopya etmiş. Baktı ki bizde bu maya tuttu, bunu Latin Amerika ülkesinde de denemek istiyor.

Bu modelden bana ne pay çıkacak, nerede bu kıssadan hisse derseniz, bizim ülkedeki Ana Muhalefet ve muhalefet partilerinin durumu belli. Kendi iç meseleleriyle boğuşuyorlar. Bu durumda Trump ne yapacak? Oturup muhalefetin kendi sorunlarını halletmesini mi bekleyecek? Çünkü iktidarın el değiştirmesi acillik arz ediyor. Bu durumda eceline susayan Trump ne yapacak? Kuvvetle muhtemel beni görecek ve beni ülkenin tek meşru devlet başkanı olarak ilan edecek. Niçin görüp ilan etmesin? Çünkü her seçimde her koltuk ve makama kendimi hazırlayan biriyim. Benden iyisini mi bulacak? Sonra maksat bir türlü iktidardan indirilemeyen hükümeti indirmek değil mi? İşte ülkenin eline geçen bir fırsat! Kendim için bir şey istiyorsam namerdim. Tek amacım bu ülkeye hizmet etmek.

Bu durum benim içime sinecek mi? Niye sinmesin? Sonra siz bendeki mideyi bilmiyorsunuz. O kadar kişi Venezuella’yı içine sindiriyor, midelerinde bir sorun olmuyor da benim midem de mi sorun olacak? Gidin işinize!

***07.02.2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

HDP=PKK ise ***


Halkın büyük bir çoğunluğunda, bugün siyasi bir parti olarak Mecliste grubu bulunan HDP ile yıllardır yaptığı terörle kan dökmekten başka bir şey yapmayan bölücü terör örgütü PKK arasında hem organik hem de inorganik bir bağ var. Bu durumu devleti yönetenler de HDP eşittir PKK şeklinde ifade ediyorlar. Bu bağı, HDP yetkilileri de inkar etmediği gibi partilerinin PKK ile yan yana anılmasından da rahatsız değiller.

HDP hakkında devlet-siyaset ve halkta terörle bağını koparmamış kanaati var. Garip olan "terörün odağı" olduğu iddiasıyla bu partiyle ilgili bir kapatma davasının açılmamış olması. Ne ilgili Cumhuriyet Başsavcısı harekete geçiyor, partiye dava açıyor ne siyasi partilerden bir suç duyurusu var. Üstelik dava açmak ve suç duyurusunda bulunmak için bu partinin parti başkanından, vekil ve belediye başkanlarına varıncaya kadar teröre destek vermekten ceza alanların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Bugün teröre desteğinden dolayı kayyuma devredilen belediye başkanı sayısı az değildir. Parti genel başkanının teşvik ve tahrikiyle meydana gelen ve elliden fazla vatandaşımızın ölümüne sebebiyet veren 6-8 Ekim olayları bile bu partinin kaç defa kapatılması için yeter de artar bile.

Partinin terör destekçisi olduğu ayan beyan belli iken partinin halen siyasi faaliyetlerini sürdürebilmesi anlaşılır gibi değil. Kapatılsın tartışılmasının yapılmaması bile garip geliyor bana. Yetkili ve sorumluların terör odağı olduğu belli bir parti hakkında sessizliğe bürünmesi hayra alamet değil. Biz bu partiyi kapatırsak ülke daha büyük olaylara gebe olur diye mi düşünüyorlar? AB'den mi çekiniyorlar? Yapılan Anayasa değişikliklerinde parti kapatma zorlaştı, bunu biliyorum. Acaba parti kapatma kaldırıldı da benim haberim mi yok? Gücümüz mü yok bu partiyi kapatmak için? Karnımız mı genişledi?

Parti kapatma konusunda çok iştahlısın, diyebilirsiniz. Öyle bir niyetim yok. Üstelik parti kapatmak sorunu çözmüyor, bir partinin tabanı varsa değişik isimlerle tekrar karşımıza çıkabiliyor. Benim isyanım çifte standarda. Bu ülkede iktidarın büyük koalisyon ortağı olan RP, "irticaın odağı" olduğu gerekçesiyle kapatıldı, aynı partinin devamı FP hakeza aynı gerekçeyle kapısına kilit vuruldu. Halen iktidar olan AK Parti, tek başına iktidar iken yine aynı gerekçe ile kapatılmaktan gücün kurtuldu. Aslında 6'ya 5 bir çoğunluk oyuyla kapatılmasına karar verildi. Fakat nitelikli çoğunluk olmadığı için kapatılamadı. AK Parti postu deldirmekten bir oy ile kurtuldu. Sonuç 7'ye 4 olsaydı, Parti kapatılmış olacaktı. Buna rağmen Parti bir süre hazine yardımından mahrum bırakıldı. Hem RP, hem FP, hem de AK Parti'nin kapatılma gerekçeleri gazete kupürlerinden ibaretti. Birkaç partilinin beyanları irticaın odağı kabul edildi. HDP sorumlularının çoğu mahkeme kararıyla terör destekçisi olmaktan ceza almasına rağmen halen yoluna devam ediyor.

Ülke bu çifte standarttan kurtulmalı, adalet duygusunu iyice zedelenmemeli.  



***09/02/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.


3 Şubat 2019 Pazar

Başa Kakma, Olur mu? ***


—Üstat! Büyüyünce hangi işi yapayım?
—Senin önün açık, hangisini yaparsan yap.
—Yuvarlak bir laf oldu. Sahi hangi işi yapayım?
—Kendini verip yapabileceğin, ibadet aşkıyla çalışabileceğin, sevdiğin ve faydalı olabileceğin bir iş!
—Anladım da. Ne işi? Dünya kadar iş ve meslek var biliyorsun.
—Delikanlı, ben ne dediğimi biliyorum. Seni de anlıyorum. Öyle yuvarlak laf falan etmiyorum. Şunu unutma ki bu ülkede halen mevcut işkollarının çoğu, sen büyüdüğün zaman olmayacak. Çoğu yerini başka mesleklere bırakacak. Kafanı çevir, geriye bir bak! Bu ülke eski mesleklerle dolu. Çoğu yok olup gitti. Sadece bir mesleğe odaklanırsan  kendini, ufkunu daraltmış, hayata dar bir pencereden bakmış olursun. Her meslek kutsaldır. Hangi mesleği yaparsan o işi en iyi yapan olmak için çaba sarf edeceksin. Tuvalet bekçisi bile olsan en iyisi olacaksın. Çünkü en büyük hizmet insanlara ve insanlığa hizmettir. Gittiğin her yerde, girdiğin her işte kaliteni konuşturmanı istiyorum. Terini verip yediğini ve içtiğini helal ettireceksin. Her nerede çalışırsan kaliteni konuşturur, bir farkındalık oluşturursan senin için yükselmenin ve yapacağın hizmetin sınırı yoktur. Bu millet seni bulunduğun yerden alır, zirveye taşır. 
—Sizi geç de olsa çok iyi anladım efendim. Bu süreçte olur ya Allah yürü ya kulum der,  çalışa çalışa, hizmet ede ede zirveye çıkarsam neye dikkat edeyim?
—Burası önemli işte! Çünkü zirveye çıkmak önemli ise de esas önemli olan zirvede tutunmaktır. Bir defa zirveye çıktım diye işi yavaşlatmayacaksın, yaptığım hizmet yeter demeyeceksin. Kendini sürekli yenileyerek hizmet yapmaya devam edeceksin. Yani hizmete doymayacaksın. Çünkü bu millet her türlü hizmete layıktır. Seni de bunun için getirmiştir zirveye. Zirvede kendini tekrarlamayacak, bugününle yarının birbirine müsavi olmayacak. 
—Başka neye dikkat edeyim?
—İş ve hizmet yaparken asla şımarmayacak, kibirlenmeyecek ve başa kakmayacaksın. 
—Ama efendim, yaptığım hizmetler takdir edilmezse...
—Merak etme, bu millet yapılan iyiliği unutmaz. Mutlaka takdir eder. Sonra sen bir hizmeti ifa ederken balık bilmez ise Halik bilir felsefesi çerçevesinde yapacaksın. Görsünler, takdir etsinler diye neler yaptığını sürekli anlatmaya kalkarsan bu millet bunu başa kakma olarak değerlendirir. Bu demek değildir ki yaptığın hizmetleri hiç anlatmayacaksın. Anlatacaksın, ama tadında bırakmak şartıyla. Öyle iki lafından biri yaptıklarını anlatmak olursa bu iş Nasrettin Hocanın şemsiye fıkrasına, Ömer Seyfettin'in diyet hikayesine döner. Unutma ki bu millet her şeye tahammül eder ama yapılan hizmetleri sık sık tekrarı kabullenmez. Ayrıca zirvede daha yapacak işin var iken geçmişi anlatmaya, geçmiş yaptıklarını anlatmaya kalktığın an bil ki yapacağın hizmet bitmiş, kendini tekrarlamaya başlamışsın demektir. Bu da yavaş yavaş seni zirveden indirmeye başlar. Çünkü sen geçmişi hatırlattıkça halk, "Yaptıysan yaptın" deme noktasına gelir, soğumaya başlar ve alternatif arayışına koyulur.
—Anladım efendim! Başka neye dikkat edeyim?
—Ekibini iyi seçeceksin. Seçerken ehliyet ve liyakate azami önem ver. Alımlarda ve yargılamalarda hiç adaletten ayrılma.  İş kendi işin ise işinin içine oğlunu, kızını, damadını kat. Çünkü aile şirketi yönetiyorsun. Ama kamu işi yapıyorsan  çok ehil olsalar bile oğlunu, kızını, eşini, damadını, kardeşini işin başına getirme. Onlara kamuda görev verme. Düşman ve rakiplerin bile senden güven duysun. Çünkü bir toplumda adalet ve güven tartışma konusu yapılırsa gidişat toplumsal çöküntüye gider. Bu, Allah'ın değişmez kanunudur.
—Başka efendim?
—Başta rakiplerin olmak üzere kimsenin kalbini kırma, onların onuruyla oynama. Kimseyi küçümseme, hakaret etme. Nezaketi hiç elden bırakma.
—Efendim, çok teşekkür ediyorum.
—Allah yolunu açık etsin.
—Amin.



***12/02/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.