Ana içeriğe atla

Tek Umudum Trump'ın Venezualla Modeli Artık! ***


Beni izleyip takip edenler bilir, hayatım boyunca bir köy, bir kasaba olmak için çabaladım. Muhtarlıktan cumhurbaşkanlığına kadar bir koltuk isteyerek bu ülkeye bir çivi çakmak istedim. Ama ne köy olabildim ne de kasaba. Üstelik büyükşehir yasası ile birlikte köy ve kasabalar da kalktı. Sanki benden dolayı kaldırılmış gibi.

Beklentilerimin gerçekleşmemesine rağmen ümidimi hiç yitirmedim. Çünkü karamsarlık bana yakışmazdı. Bir gün keserin dönüp sapından tutacağıma dair inancımı hep korudum. İmdadıma Trump’ın Venezuela modeli yetişecek gibi. Malumunuz Trump, Venezuella’nın seçilmiş meşru devlet başkanını iktidardan indirmek için ülke muhalefet liderini meşru devlet başkanı olarak tanıdığını açıkladı. Trump’ın bu açıklamasına destek açıklaması yapan ülkelerin sayısı da az değil. Onlar da seçimi kazanamamış bir muhalefet liderini ülkenin meşru başkanı olarak kabul ettiklerini ilan ettier. Demokrasinin doğup dünyaya yayıldığı AB ülkeleri bile toplanarak muhalefet liderini meşru olarak tanıma tartışması yaptı. İtalya karşı çıkmasaydı herhalde AB de bugün seçilmiş başkanın karşısında seçim kazanamamış muhalefet liderini devlet başkanı olarak tanıyacaktı.

Burada niyetim Venezuella’yı anlatmak değil. Hangisi haklı-haksız tespiti de yapmayacağım. Benim amacım kıssadan hisse çıkarma misali buradan kendime pay çıkarmak. Venezuella’nın başına gelen niçin benim ülkemin başına gelmesin. Malumunuz ülkeyi 17 yıldır tek başına bir hükümet yönetiyor. Çünkü girdiği bütün seçimleri kazandı bugüne kadar. Görünen, bundan sonraki seçimleri de kazanacağıdır. Sayın Trump, Venezuella’ya yaptığı bu iyiliği öyle zannediyorum bizim ülkeye de yapacak ve bizim ülkede de Ana Muhalefet liderini ülkenin meşru Cumhurbaşkanı olarak ilan edecektir. Bunun için önce Trump’ın Venezuella modelinin başarılı olmasını beklemek lazım. Trump’a kalsa bizde de hemen muhalefet liderini meşru başkan olarak ilan edecek. Ama bizim Ana Muhalefet kendi iş işleriyle boğuşuyor. Yani Trump kara kara ülkeyi teslim edeceği birini arıyor. Aslında Trump’ın düşünmesine gerek yok. Bu ülkede bu iş başarıya ulaşır. Çünkü bu model, Venezuella’dan önce 99 yılında bu ülkede denenmekle kalmadı, uygulandı. Bu ülke, 28 Şubat sürecinde iktidardaki Refah-Yol hükümetini indirdikten sonra Meclis’te vekil sayısı bakımından 4. sırada olan yavru muhalefet liderine hükümeti kurma görevi verdi ve ülkede 56.azınlık hükümeti kuruldu. Yani Trump, Venezuella modelini bizden kopya etmiş. Baktı ki bizde bu maya tuttu, bunu Latin Amerika ülkesinde de denemek istiyor.

Bu modelden bana ne pay çıkacak, nerede bu kıssadan hisse derseniz, bizim ülkedeki Ana Muhalefet ve muhalefet partilerinin durumu belli. Kendi iç meseleleriyle boğuşuyorlar. Bu durumda Trump ne yapacak? Oturup muhalefetin kendi sorunlarını halletmesini mi bekleyecek? Çünkü iktidarın el değiştirmesi acillik arz ediyor. Bu durumda eceline susayan Trump ne yapacak? Kuvvetle muhtemel beni görecek ve beni ülkenin tek meşru devlet başkanı olarak ilan edecek. Niçin görüp ilan etmesin? Çünkü her seçimde her koltuk ve makama kendimi hazırlayan biriyim. Benden iyisini mi bulacak? Sonra maksat bir türlü iktidardan indirilemeyen hükümeti indirmek değil mi? İşte ülkenin eline geçen bir fırsat! Kendim için bir şey istiyorsam namerdim. Tek amacım bu ülkeye hizmet etmek.

Bu durum benim içime sinecek mi? Niye sinmesin? Sonra siz bendeki mideyi bilmiyorsunuz. O kadar kişi Venezuella’yı içine sindiriyor, midelerinde bir sorun olmuyor da benim midem de mi sorun olacak? Gidin işinize!

***07.02.2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde