Küçüklüğümde
sigara içenler başta olmak üzere evlerin mutfağında genelde üzerinde
"Vasati 40 çöp" yazılı kibritler olurdu. Az sayıda varlıklı
insanlarda çakmak olurdu. Beyaz tütün tabakasıyla birlikte özene bezene
saklarlardı çakmağı. Demek ki ya bu çakmaklar yaygın değildi ya da pahalıydı.
Milletin alım gücü yoktu.
Günümüzde
kibritten ziyade çakmak kullanmak daha yaygın. Bir ara taşı ve gazı biten
çakmakları doldurtmak modaydı. Çarşı merkezlerinin çoğu köşe başlarında bu işi
yapan kimseler eksik olmazdı. Şimdilerde çakmağına hava dolduran pek kalmadı. Havası
bitince atılan, yerine yenisi alınan kullan-at çakmakları daha çok
kullanılıyor. Bir çakmak çeşidi var ki kullanılıp atılmıyor. Havası bitince
tekrar tekrar kullanılan çakmaktır bu. Adı da muhtar çakmağı. Bu çakmağı üretip
piyasaya sürenin bu çakmağa muhtar çakmağı adını vermediğini, diğer çakmak
çeşitlerine göre pahalı olduğunu biliyorum. Ama bu çakmağa niçin muhtar çakmağı dendi, bu
adı kim verdi bilmiyorum. Sanal alemde basit bir araştırma yapınca bu çakmakla
ilgili “Almanya’dan izinli gelen gurbetçilerin köyün ileri gelenlerine bu
çakmağı hediye ettikleri, çakmağın bu şekilde yaygınlaştığı” bilgisine ulaştım.
Bir diğer bilgi de “Köyün muhtarlarının şehre sık sık gidip gelmesi nedeniyle
dönüşte bu çakmağı satın alıp geldikleri, genelde bu çakmağı muhtarlar
kullandığı için halkın bu çakmağa muhtar çakmağı adı verdikleri” şeklindedir. Verdiğim
bu bilgileri yaşı biraz ilerlemiş herkes bilir.
Garibime
giden bu çakmağa niçin Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, başkan çakmağı denmedi
de muhtar çakmağı dendiği? Bunu da anlamak zor olmasa gerek. Çünkü köylünün
sürekli gördüğü, bir işi için uğradığı en büyük devlet yetkilisi muhtardır. O
günün şartlarında daha büyük bir makam sahibini görmesi çok zor. Ama çakmağa
muhtar çakmağı adı vererek halkımız yüksek öngörüsünü göstermiş. Çünkü muhtarlık
bugün son yıllarda hiç olmadığı kadar revaçta ve önemli hale geldi. Hiçbir
bütçesi olmamasına rağmen her seçimde mahallesine muhtar olmak isteyenlerin
sayısı da az değil. Hatta çoğu yerlerde en büyük tartışma ve rekabetler
muhtarlık seçimlerinde olmaktadır. Eskiye oranla imkanları artırıldı. Hiç
olmadığı kadar itibarları da var muhtarların. En büyük itibarı da Sayın
Cumhurbaşkanı verdi: Kah Beştepe’de misafir ediyor, kah İspanya’ya gönderiyor,
kah umreye. Önümüzdeki günlerde bahtlarına nereler çıkacak bilmiyoruz. Seçildiği
mahallede kullanabileceği bir bütçesi ve sorumluluğu olmamasına rağmen vali,
kaymakam, belediye gibi yerlere rahat bir şekilde randevu alıp gidebiliyorlar.
Her türlü davet ve toplantıda boy gösterebiliyorlar. Üstüne de kendi yaptıkları
iş, ticaret ne varsa yapmaya devam ediyorlar. Bir yerde bulunmaları gerekmiyor,
mesai kavramları da yok.
Tüm bunlara
ilave olarak adamların kendi adlarına bir de çakmakları var. Hangi faniye,
hangi makam sahibine, hangi şöhret sahibine nasip olur böylesi nimetler? Allah
yürü ya kulum demiş sanki! Adlarıyla anılan çakmaklar da kaliteli ve pahalı.
Çakar çakmaz çakan çakmak gibi. Üstelik kullanılıp gazı bitince atılmıyor,
eskimiyor da. Çünkü sağlam mı sağlam. Taş yerinde ağır misali diğer çakmaklara
oranla biraz kaba ve ağır.
Tüm bu
yazdıklarımdan “Senin muhtar olasın var, galiba” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız.
Muhtarlardaki bu imkanları ve çalışma şekillerini görünce insanın muhtar olası
geliyor. Ben şimdilik muhtarlık özlemimi bir dostumun hediye ettiği muhtar
çakmağını kullanarak gideriyorum. Belki muhtar olamadım ama çakmağım var. Adı
da muhtar çakmağı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder