Ana içeriğe atla

Omuz/Kas Ağrısı


Omuz ağrısı deyip de geçmeyin. Girdi mi vücuda geçinceye kadar rahat ettirmiyor. Ne elini kaldırabiliyor ne de vücudunu oynatabiliyorsun. Boyun dersen zaten döndüremezsin. Döndürmek istersen tüm vücutla birlikte dönmen gerekiyor.

Bu hastalık diğer hastalıklara benzemiyor. Nasıl bir hastalık ise rahat ettirmiyor. Ne yatırıyor ne de kaldırıyor. Yattığından ve kalktığından zevk almıyorsun. Buna yakalanan rapor alıp istirahat de etmiyor. İşine yine devam ediyor ama kolay kolay işe kendini veremiyor. 

Halk arasında kulunç diye bilinen bu ağrıya şimdilerde kas ağrısı deniyor. Birden de gidivermiyor. Kemiklerine varıncaya kadar sızlatıyor. Ne attığın hapın faydası var ne çiğnetmenin ne de tutturmanın. Çekiyorsun günlerce. Ne zamana kadar devam ediyor? Vücudun yumuşayıncaya kadar devam ediyor. Ne zaman ki elini çenene tutup başını sağa sola çevirip kulunç kırılmaya başlayınca yavaş yavaş rahatlamaya başlıyorsun, küt küt kırıldıkça rahatlıyorsun ama birden bırakıp gitmiyor.

Kas tutulması ve diğer hastalıklara yakalanmamak en güzeli. Kişi kendisinin doktoru olması gerekir. Hastalanmadan önce hastalanmamak en iyisi. Ama olmuyor. Bazı hastalıklar geliyorum, dikkat et, dese de kas tutulması geliyorum demiyor. Sen farkına vardığın zaman bu hastalık istenmeyen misafir olarak vücuduna yerleşmiş oluyor. Yeter ki terledikten sonra kendini dışarıya veya soğuğa at, cereyana kapıl, yatarken üzerini örtmeden yat veya üzerini aç. Sinsi bir şekilde vücuduna girer ve vücudunu kütük gibi yapar. Tedavisi sana bir müddet çektirmek ve sürüm sürüm süründürmek. Ne öldürür ne de ondurur.

Nereden mi biliyorum bu kas ağrısını? Çekiyorum şu anda. Bunu ancak çeken bilir. Üstelik bendeki bu kas ağrısı vücuduma misafir olalı üçüncü haftaya girdi. Sol tarafım yumuşadı, sağ tarafım ise direniyor. Atlattım galiba, bak yumuşamış diyorum. Ama bir müddet sonra sevincimi kursağımda bırakacak şekilde daha buralıyım, hemen sevinme diyor. Zaman zaman da bu bendeki, kas ağrısının dışında bir başka hastalık mı dedirtiyor insana. Bu kas ağrısı başka gidecek yer bulamamış gibi vücudumdan gitmemek üzere inatlaştıkça ben de inadına inat! Ben de bunun için doktora gitmeyeceğim diyorum.

Allah kimseye hiçbir hastalık vermesin ama doğru dürüst hastalık kabul edilmeyen omuz/kas ağrısını da vermesin kimseye. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde