Ana içeriğe atla

HDP=PKK ise ***


Halkın büyük bir çoğunluğunda, bugün siyasi bir parti olarak Mecliste grubu bulunan HDP ile yıllardır yaptığı terörle kan dökmekten başka bir şey yapmayan bölücü terör örgütü PKK arasında hem organik hem de inorganik bir bağ var. Bu durumu devleti yönetenler de HDP eşittir PKK şeklinde ifade ediyorlar. Bu bağı, HDP yetkilileri de inkar etmediği gibi partilerinin PKK ile yan yana anılmasından da rahatsız değiller.

HDP hakkında devlet-siyaset ve halkta terörle bağını koparmamış kanaati var. Garip olan "terörün odağı" olduğu iddiasıyla bu partiyle ilgili bir kapatma davasının açılmamış olması. Ne ilgili Cumhuriyet Başsavcısı harekete geçiyor, partiye dava açıyor ne siyasi partilerden bir suç duyurusu var. Üstelik dava açmak ve suç duyurusunda bulunmak için bu partinin parti başkanından, vekil ve belediye başkanlarına varıncaya kadar teröre destek vermekten ceza alanların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Bugün teröre desteğinden dolayı kayyuma devredilen belediye başkanı sayısı az değildir. Parti genel başkanının teşvik ve tahrikiyle meydana gelen ve elliden fazla vatandaşımızın ölümüne sebebiyet veren 6-8 Ekim olayları bile bu partinin kaç defa kapatılması için yeter de artar bile.

Partinin terör destekçisi olduğu ayan beyan belli iken partinin halen siyasi faaliyetlerini sürdürebilmesi anlaşılır gibi değil. Kapatılsın tartışılmasının yapılmaması bile garip geliyor bana. Yetkili ve sorumluların terör odağı olduğu belli bir parti hakkında sessizliğe bürünmesi hayra alamet değil. Biz bu partiyi kapatırsak ülke daha büyük olaylara gebe olur diye mi düşünüyorlar? AB'den mi çekiniyorlar? Yapılan Anayasa değişikliklerinde parti kapatma zorlaştı, bunu biliyorum. Acaba parti kapatma kaldırıldı da benim haberim mi yok? Gücümüz mü yok bu partiyi kapatmak için? Karnımız mı genişledi?

Parti kapatma konusunda çok iştahlısın, diyebilirsiniz. Öyle bir niyetim yok. Üstelik parti kapatmak sorunu çözmüyor, bir partinin tabanı varsa değişik isimlerle tekrar karşımıza çıkabiliyor. Benim isyanım çifte standarda. Bu ülkede iktidarın büyük koalisyon ortağı olan RP, "irticaın odağı" olduğu gerekçesiyle kapatıldı, aynı partinin devamı FP hakeza aynı gerekçeyle kapısına kilit vuruldu. Halen iktidar olan AK Parti, tek başına iktidar iken yine aynı gerekçe ile kapatılmaktan gücün kurtuldu. Aslında 6'ya 5 bir çoğunluk oyuyla kapatılmasına karar verildi. Fakat nitelikli çoğunluk olmadığı için kapatılamadı. AK Parti postu deldirmekten bir oy ile kurtuldu. Sonuç 7'ye 4 olsaydı, Parti kapatılmış olacaktı. Buna rağmen Parti bir süre hazine yardımından mahrum bırakıldı. Hem RP, hem FP, hem de AK Parti'nin kapatılma gerekçeleri gazete kupürlerinden ibaretti. Birkaç partilinin beyanları irticaın odağı kabul edildi. HDP sorumlularının çoğu mahkeme kararıyla terör destekçisi olmaktan ceza almasına rağmen halen yoluna devam ediyor.

Ülke bu çifte standarttan kurtulmalı, adalet duygusunu iyice zedelenmemeli.  



***09/02/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde