11 Aralık 2018 Salı

Dualarımız "Allah Kimsenin Elini Bankalara Kaptırmasın" Olmalı

Taksit imkanı sunuyor diye yıllar öncesinde bir bankanın kredi kartını talep etmiştim. İster istemez de geldi. Aylık ödemem gereken miktar ne ise ödeyecek şekilde zaman zaman kullandım. 

Kullanım süresi bittikçe "Kartımızı tekrar istiyor musun" diye sormadan yeniden gönderdi banka. Bir-iki derken artık bu kartı kullanmayayım, nasılsa çok kullanmıyorum, cebimde kalabalık etmesin, süresi bitince yeniletmeyeyim dedim. Maşallah öyle de bir süre veriyorlar ki bitecek gibi değil. Neyse kartın süresi bitti. Ödemem gereken az miktardaki tüm borcumu da ödedim. 

E posta adresimde ilgili bankanın hesap ekstresini görünce bu neyin nesi diyerek açtım. Bankamız son kullanma tarihi Eylül 2018 olan kartın 2018 Aralık ekstresinde 117 TL yıllık kart ücreti bindirmiş. Gönderdiğim paranın büyük bir kısmını da kart ücreti için kesmiş. Aradım bankanın 444 ile başlayan numarasını. Görevliden "Kart ücretini iptal etmede yardımcı olur musunuz" dedim. Her yıl önce yıllık kart ücreti yansıtıp arayınca iptal eden bankamız bu uygulamayı terk etmiş. Bunun yerine hesabımıza yıllık kart ücreti adı altında borç olarak yansıtılan 117 liranın 87,50 TL'ini kabul ettiğim takdirde iptal edebileceğini söyledi telefonun öbür ucundaki ses. Tabii konuşmasına başlarken yaptığımız görüşmenin kayıt altına alındığını hatırlatmayı da unutmadı eleman. Ardından güvenlik soruşturması ile ilgili anamın kızlık soyadının 2.ve 4.harfini sorarak devam etti ahiret sorularına. Kendisinden kartı iptal edin dedim. İptal ettirirsem 117 lirayı yine ödemem gerekeceğini söyledi bana. Ardından siz bana ne kart ücreti yansıtıyorsunuz? Çünkü halihazırda elimde kartınız yok. Sadece tarihi geçmiş bir kartınız var dedim kızımıza. Bana "Beyefendi! Yeni kartımız sizin elinizde gözüküyor. Kuryenin kartı size ne zaman, hangi tarih ve saatte teslim ettiği bilgisi bile var dedi. Hanımefendi! Siz kartımın güvenliğiyle ilgili az önce epey bir soru sordunuz. Siz en iyisimi önce kartı gönderdiğiniz kuryenin nasıl bir firma olduğunu araştırın. Çünkü bende kartınız yok. Hesaplarıma da bakın, Eylül 2018'den beri de harcamam yok dedim. Bana kartınız açık ve kullanımda, bizde böyle görünüyor, kartı alıp bir yere koymuş ve unutmuşsunuzdur dedi.

Elime ulaşmayan yeni kartı iptal ettirdiğim takdirde kart bedelini tümüyle ödrmem gerekeceği tehdidi karşısında bana önce ölümü gösterip sonra sıtmaya razı etti banka görevlisi. Mecburen yeni kartı gönderin dedim. İçimden de zararın neresinden dönersem kar, 117 nere, 30 lira nere diye geçirdim. Bakalım şimdilik kart bir müddet daha elimde tedavülde olacak. Bakalım ne zaman kendimi kurtarırım elini verdiğim bu bankadan. Bundan sonra birbirimize duamız, Allah bankalara elini kaptıranlardan eylemesin olsun inşallah!

Telefonu kapattım ama kullanmayacağım kart için 30 liraya yakın bir para ödeyeceğime mi yanayım yoksa kartınız size teslim edilmiş, siz unutmuşsunuz sözüne mi yanayım?  Ödeyeceğim paradan geçtim, unutmuşsun ithamına maruz kalmam zoruma gitti. Evet yaşlandım, bir ayağım çukurda, bazı şeyleri unutuyorum biliyorum ama bana birkaç ay önce teslim edildiği resmiyette görünen kartı unutacak kadar da beynim sulanmadı daha. Ben ki daha 1974 yılında küçük bir çocuk iken ablamı istemeye gelen eniştemin ailesinden ağabeyinin kız isterlerken ne şekilde su içtiğini bugün bile hatırlarım hala. Değil ki birkaç aylık kartı unutacağım. Bence benden kart bedeli almak için bana şantaj yapan bu kıza birileri bunu anlatmalı. Yine bu kız hangi kuryeyle çalıştığını bir güzel araştırmalı ki kuryenin bana teslim etmiş görünen kartı ne yaptığına ulaşabilsin.

Dinler Niçin Mutluluk Dağıtmıyor Bugün? ***

—Din nedir?

—Hangi dini soruyorsun?

—Kaç tane din var?

—İnsanların kendi süfli emellerine alet ettikleri din var. Bir de orijinali kitapta yazılı Allah'ın gönderdiği din. Hangisi?

—Allah'ın gönderdiği din tabii ki!

—İnsanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamak amacıyla Allah tarafından gönderilen ilahi kurallar bütünüdür.

—Amaç insanları mutlu etmek öyle mi? Ama din mutlu etmiyor bugün.

—Kullanım kılavuzunu düzgün uygulayanları mutlu eder. Değilse rezil rüsva eder. Mutsuzlukta dinin suçu yoktur. Dört dörtlük bir arabayı kullanan şoför gider duvara toslarsa suç arabanın mı olur yoksa şoförün mü?

—Şoförün elbet!

—Ruhun gıdası diyebileceğimiz dini, hastalığı doğru teşhis koyan ve tedavisi için en uygun ilacı öneren bir doktora da benzetebiliriz.

—Ama ilaçların yan etkisi de var. Bu durumda dinin olumsuz yan etkileri var diyebilir miyiz?

—Bakış açına ve kullanımına göre dinin yan etkisi var denebilir. Tedavi için önerilen ilaç prospektüse ve doktorun reçetede yazdığı şekliyle belli bir dozda alınırsa ilaç hastayı iyileştirir. Verilen hap kullanılmazsa kişi iyileşmez, ilacın hepsi bir anda kullanılırsa kişiye zarar bile verir, hatta öldürebilir veya süründürebilir.

—Dini belli bir dozajda almak gerekiyor o zaman.

—Hem dozaj hem de kimden aldığın da önemli.

—Yani ehlinden alacaksın.

—Evet! Eğer ehlinden öğrenmezsen, öğrenirken sorgulamazsan afyon gibi uyuşturur da aynı zamanda. Beyin ve zihin zehirlenir. Bu durumda gözün hiçbir şeyi görmez. Bu durumda Allah'ın kulu değil, bir başkasının bendesi olursun. Günümüzde bunun örnekleri de çok maalesef.
—Bu devirde kime güveneceğimizi şaşırdık. Kime bel bağlamışsak bizi yanıltmıştır. Bakıyorsun ayet, hadis, din, diyanet vs bal damlıyor adamın ağzından. Tam güveniyorsun. Bir bakmışsın ki seni yarı yolda bırakıvermiş.

—O vakit badü harabil Basra oluyor tabi!

—Ta kendisi.

Sonuç?
Sonucu da bir fıkra ile bitirelim. Belki kıssadan hisse alırız:
Ateist birisi camii imamıyla karşılaşır.
Yahu hoca, İslam şöyle iyi, böyle iyi dersiniz ama insanlar yine birbirini öldürmeye devam ediyor. Bu din nasıl bir din böyle?
Hoca cevap vermeden yoluna devam eder. Hocayı alt ettiğini düşünen ateist de hocaya refakat eder. Yolda üstlerini batırmış, çamura belenmiş, eli-yüzü kirli çocukları görünce hoca ateiste:
Sen ne  iş yapıyordun?
Ben sabun imalatçısıyım.
Pekiyi senin bu sabunlar ne işe yarar?
İnsanları temiz tutmaya yarar.
Pekiyi bu çocuklar niye kirli, bu durumda senin sabun ne işe yarıyor? Söyle.
İnsanlar sabunu kullanmasını bilmezlerse sabun ne yapsın, sabunun suçu ne? Sonra ben ne yapabilirim ki bu durumda? Önemli olan temizlik için sabunu kullanmasını bilmek.
Hep iyiyi ve güzeli emreden İslam'ın dediğini insanlar yerine getirmezlerse İslam ne yapsın? Burada İslam'ın suçu ne o zaman? Sabunu yerli yerince kullanan tertemiz olduğu gibi İslam’ı da iyice anlayan ve onu hayatına tatbik eden kişiler de her şeyden önce güzel ahlaklı olurlar… Bilmem anlatabildim mi?
Bu durumda tüm iş kullanmayı bilmede. Eyvallah!

*** 25/12/2018 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

“İçimde Neden Namaz Sevgisi Yok?” *


“Bir okurum sormuş: "Namaz kılmak İslam'ın birinci şartı. Fakat içimde namaz sevgisi yok. Namaz kılmak neden bu kadar zor geliyor?"

İnsanları yönlendiren, zevkleri ve menfaatleridir. Evvela Müslüman kendisini gayrimeşru zevklerinden ve menfaatlerinden geri çekecek, ondan sonra helal daireye girecek ve diyecek ki: "Şimdiye kadar canımın istediğini yaptım, bundan sonra Allah'ın isteğine tâbi olacağım." Bu karar, insanın dünyasını ve ahiretini cennet etmeye yeter. Allah'ın isteğine tabi olmak güçlü bir iman ister. Bu iman da ancak tahkiki iman dersleri ve sohbetleriyle olabilir. Bana göre namaz kılabilmek için insanın evvela çevresini değiştirmesi lazım. Arkadaşların, dostların, vakit geçirilen muhitin insan üzerinde müspet veya menfi tesiri vardır. Bu o kadar da kolay değildir amma cennet ucuz değil. Mesela Erzincan'a gittiğimde akrabalarımdan evvel Rafet Kavukçu ağabeye gitmek istedim. Yeğenim dedi ki: "Randevu alalım da öyle gidelim." "Hayır" dedim, "gideyim, kapısını görüp döneyim. Bu bile bana yeter."

80 yaşındayım. Hâlâ manevi hayatıma faydalı olacak insanların yanına gidiyorum. Çünkü haramlar sel gibi akıyor. Haramları süslediler, haramları reklam ediyorlar. Bu müthiş zamanda mecburen iyilerin, âlimlerin yanına gitmek gerekiyor. Her zaman tefsir okuyamayabiliriz. Amma öyle insanlar var ki yaşayışıyla, hal ve hareketleriyle bize ilmihali anlatır. Onlardan faydalanmak aklın gereğidir.

Dikkat edilirse, namaz kılmayan, camiye gitmeyen kişi, evvela dünyada azap çeker. Camiler Nuh'un (as) gemisidir. Bilindiği gibi Nuh (as) gemisine hayvanları aldı amma oğlu o gemiye binmedi. Çeşitli sebeplerle namaz kılmayanlar da Nuh (as) gemisine binmemiş sayılır. Düşünmek lazım: O gemiye alınmayanlar kimlerdi? Bunu araştırmak, okumak lazım...

Namaz kılan kişi fiziken ilan eder ki: "Benim bir önemim yok. Benim önemim, Allah'ın emirlerine tâbi olduğum kadardır."

İmza günlerinde veya konferanslarımda soruyorlar: "Çocuklarımıza namaz sevgisini nasıl aşılarız? Onları namaza nasıl alıştırabiliriz?" Ben de diyorum ki, İslamiyet'i evvela kendimiz yaşayacağız. En iyi tebliğ, hal ile yapılan tebliğdir. Ben çocuklarıma ve torunlarıma namaz kılın demedim. Amma namazı, her türlü işimin önünde tuttum. Seyahatlere çıkacağım zaman hanım ve çocuklar hep beraber otururken hesaplardım, hangi arabaya bineyim, nerede ve saat kaçta mola verir ki namazı kaçırmayayım? Çocuklarım namaz konusundaki hassasiyetimi görerek büyüdüler. Belki namaz kılın desem, enaniyetlerine dokunurdu, darılırlardı.

Benim de canım bazen namaz kılmak istemeyebiliyor. Hastayım, yaşlıyım. Zorlanabiliyorum. Amma canım istemediği halde namaz kılıyorsam, bu Allah'ın bir lütfüdür. Çünkü canı istemediği halde namaz kılan kişi, Allah istediği için namaz kılmış olur ve daha ihlâslıdır. İhlâs, bir işi yalnız ve yalnız Allah rızası için yapmaktır. Bir arkadaş sordu: "İsteksiz namaz kılmak, namazın sıhhatine mani midir?" "İsteksiz namaz kılmak, sevabı artırır." dedim, arkadaş şaşırdı. "Olur mu öyle şey!" dedi. "Eğer şevkle, manevi lezzet için namaz kılsan, o şevk ve zevk için kılmış olursun. Amma canın istemediği halde kılsan, Allah için kılmış olursun." dedim.

Bazı geceler uyanıyorum. Saate bakıyorum, imsak girmiş. Hanımdan abdest almak için yardım istiyorum. "Hanım, yakında öleceğiz!" diyorum "İyisi mi ibadet edelim."

"Nereden biliyorsun yakında öleceğini?" diyor. "Biyolojik olarak ömrü bitirdim, takvimler bunu gösteriyor." dedim.

Her namazımızı son namazımızmış gibi kılsak, namaz bize usanç vermez. Öğleni kıldım, ikindiyi düşünmem. Çünkü ikindiye çıkıp çıkmayacağımı bilmiyorum.

Hem düşünmek lazım! Yaptığımız işler namazdan daha mı kıymetli? Namazdan daha kıymetli bir iş olamaz. Mezarlıklar diyor ki "Dünyada ebediyen kalmayacaksın..." Burada ne ibadet ettiysek ahirette onu bulacağız...” (Hekimoğlu İsmail)

Not:Namazla ilgili Hekimoğlu İsmail’e (Allah rahmet eylesin) ait bu enfes yazıyı 11/12/2011 tarihinde sosyal medyada paylaşmışım. Noktasına, virgülüne dokunmadan tozlu raflardan çıkarıp yazı konusu edinmek istedim. Faydalananlardan olmamız dileklerimle!

*01/03/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.