28 Ağustos 2018 Salı

Bazı Gazeteler Niçin Çıkar ki?

Eskiden belli başlı gazeteler vardı. Yazdıkları ve yaptıkları haber gündem oluşturur, kamuoyunu etkiler, sorumluları açıklama yapmaya iterdi. Çünkü haberlerin bazısı doğru olsa da çoğu asparagas idi. İnsanımız şu gazetede ne havadis var diye merak eder bir göz atardı. Çünkü gazeteler dördüncü kuvvet olarak konuşlanmıştı; hükümet kurar, hükümet yıkardı.  

Günümüzde ise gazetecilik dördüncü kuvvet olmaktan çıktı. İyi ki de çıktı. Çünkü gazetenin görevi okuyucusunu doğru bilgilendirmektir. Tirajlarını bilmiyorum ama gündem güne okuyucu kaybettiğini düşünüyorum gazetelerin. Ne haberleri ilgi çekiyor, ne gündem oluşturabiliyor, ne de ağırlıkları var. Sadece çıkmış olmak için çıkıyor. Hemen hemen hepsinin yazıp çizdikleri ve yaptıkları haberler tıpatıp aynı. Kopyası demeyeceğim. Çünkü kopya bir maharettir aynı zamanda. Birine göz atınca diğerlerine bakma ihtiyacı hissetmiyorsun. Zira aynı elden çıkmış, haber kaynakları aynı. Farklı gazete muhabiri, rakibi meslektaşı ile aynı cümleleri kurmuş; noktası, virgülüne aynı. Sadece isimleri farklı gazetelerde çalışıyor, ekmek yiyorlar o kadar. Eskiden olduğu gibi haber atlama/atlatma yok artık. Gazetelerdeki bu aynılık, bu uyum, aynı düşünürlük ve hemfikirlik  aynı mevzuata bağlı olan devletin resmi kurumlarında çalışanlarda yok.

Birbirinin aynısı olan gazeteler aynı yerden besleniyor belli. Ya hükümet taraftarı, ya da muhalifi. Gazeteci veya muhabir ne tarafta çalışıyorsa ekmeğini yiyen kılıcını sallar misali görev yapıyor. Bir konuda farklı düşünseler bile dillendiremiyor, yazamıyor, yazı konusu yapamıyor. Geleceği için özümsüyor bulunduğu yeri, ekmek teknesini. Hükümet taraftarı gazetelerde yazıyorsa hükümet aleyhine tek kelime bulamazsın, iktidara muhalif gazetelerde yazıyorsan hükümet lehine tek cümle bulamazsın. Kimse fincancı katırlarını ürküteyim demiyor. Yoksa görürler gününü. Tası-tarağı toplayıp gitmek var bu için ucunda. Akıllı adamlar vesselam!

Bazı mahalli gazeteler var ki kırmızı çizgileri çoktur, asla çizginin yanına bile yaklaşamazlar yazıp çizdiklerinde. Ne olur ne olmaz diye ödleri kopuyor. Yasak olmayanları bile yasaklıyorlar kendilerine. Yazısı kendisini bağlayan bir köşe yazarının uzun yazısındaki bir başlık, içeriğindeki bir kelime bile adamları hop oturtup hop kaldırıyor. Çıkış parolaları bize ne misyon verilmişse ya süpürüp alacağız, ya da süpürüp atacağız anlaşılan. Bunlar da çok akıllı. Zira kraldan fazla kralcı olmakta fayda var. Çünkü başka türlü ayakta durup yaşayamazlar.

Merak ettiğim gazetelerin niçin farklı isimlerle çıkmaya devam ettiği? Bire bir aynı olacaksa ayrı ayrı matbalarda basılmalarına, ayrı ayrı muhabir çalıştırmalarına gerek yok. Tek bir gazete çatısı altında birleşsinler bugünkü görünümünden kurtulsunlar, maliyetleri de düşer. Yok gazetemizin ismi yaşayacak denirse birleştikleri gazetenin altına "Şu şu gazete aynı düşünüyor, bizim ayrımız gayrımız yok. Biz aynı yerden besleniyoruz,  eski çamlar bardak oldu. Biz biriz, hepimiz biriz, aklın yolu birdir" yazabilirler. 

Bu şartlar altında basınımız hür, özgür, tarafsız ve bağımsız olmaya devam etsin. Çünkü onların özgürlüğü/hürlüğü asla sansürlenemez. Tıpkı Güneşin balçıkla sıvanamadığı gibi hür ve sansürlenmeden  "Ne güzel özgürlük bizimki" deyip kafalarını kuma gömerek gazete çıkarmaya  devam etsinler. Zira böyle özgürlük hangi köleye nasip olur? 

Ocağıma İncir Dikmeye Namzet Su Faturaları Üzerine Uygulayacağım İlave Tedbirler

Gelen yüksek su faturalarını düşürmek amacıyla 29 Mayıs 2018 günü yazdığım bir yazı ile sudan tasarruf etmek için bir dizi tedbir sıralamıştım. (https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2018/05/yuksek-su-faturalarna-kars-tasarruf.html) İyi uygulayamamışım ki daha fazlası geldi bu ay. O zaman sıraladıklarıma ilave olmak üzere yeni tasarruf tedbirlerini devreye sokacağım bundan sonra. 

Sudan tasarruf etme tedbirlerim arasında evime gelen/gelecek misafirleri dahil etmemişim. Evime gelip suyu istediği gibi kullanmak yok öyle. Şimdi size suyu tasarruflu kullanmak amacıyla misafirlere uygulayacağım tasarruf tedbirlerini sıralayacağım ki evime gelecek olan misafirim hazırlı gelsin.
1. Evime gelecek misafir "Lavaboyu kullanabilir miyim, wc müsait mi" demeyecek. Evime tüm ihtiyaçlarından arınmış bir şekilde gelmeli. Sıkıştıkça sıkacak kendini. Sıkamıyorsa mazeretim var deyip erken kalkacak. Bunu da yapamam diyorsa kendisi tuvalete atacak kadar yiyip içmeyecek.
2. Misafirimin evime abdestli gelmesini isterim. "Efendim, ben bir abdest tazeleyeyim" demeyecek. Abdestin bayatı, tazesi mi olur? Abdest abdesttir.
3. Bulur da kendisine bir şey ikram edersem yedikten sonra "Efendim, lavabonuz müsaitse şu elimi yıkayıvereyim" demeyecek. Lavabo tercihi yerine ıslak mendil kullanacak. "Ben ıslak mendil kullanmam diyen olursa o zaman yemeyecek ve içmeyecek. Evimde oruç tutar gibi oturacak.
4. "Efendim, bir bardak su alabilir miyim" demeyecek. Susuzluktan adam ölmez bir defa. Evine gidince kana kana içsin. "Yok ben susuzluğa dayanamam" derse o zaman yanında su şişesi ile gelecek.
5. Çay ikram edilirse tadında bırakacak. Öyle Abbas'ın kör gazı gibi arka arkaya midesine indirmeyecek. Ziyad olsun sözünü ne kadar erken söylerse makbulümdür. Çünkü mideye inen her çay sudur. Ayrıca çayı elinde güzel tutmalıdır. Kazara bir dökerse, bir de o güzelim halıya dökerse çayın lekesini çıkarmak için giden dutu aklıma bile getirmek istemiyorum.
6. "Efendim burası çok sıcak, terledim. Mümkünse elimi yüzümü bir yıkayabilir miyim" demeyecek. Sıcaktan adam ölmez bir defa. Böyle durumlarda Güneşin altında çalışanları gözünün önüne getirmesi lazım misafirimin. Sonra benim evime ziyarete mi geldin yoksa serinlemeye mi? Ayrıca sendeki terleme terleme midir benim terlememin yanında. Hele bir de burası hamam gibi demesi yok mu? Sen hamam görmemişsin bir kere. Otur oturduğu yerde, terle terleyebildiğin kadar. Evine gidince bir güzel duşunu alırsın.
7. Sigara denen mereti evde içmeyecek. Çünkü perdeleri sarartır. Sararsın efendim diyemezsiniz. Dikkatini çekerim çamaşır makinesi susuz çalışmıyor.
8. Pek hazzetmem ama misafir yemekli geldi diyelim. Ben de naçar önüne sofra koydum. İllaki ayrı kaptan yemek istiyorum diye tutturmayacak. Ortak kaba kaşık sallayacak. Çünkü her ayrı kap yıkanacak bulaşık demektir, bulaşık makinesi çalışacak demektir. Maalesef evimde susuz çalışan makinem yok.

Bu şart ve ahvalde evime gelecek misafir başın gözüm üstüne. Zira misafir ev sahibine eziyet etmediği gibi maliyet de çıkarmaz. Ne demiş atalarımız, "Misafir ev sahibinin danasıdır." Ne güzel demiş. Misafir misafirliğini bilecek, ona göre hareket edecek. Benim evimi kendi evi gibi bilmeyecek. Bu şartlarımı kabul eden misafirlerime kapım her daim açıktır.

Su Faturasına Bakarken(e) Ben

3 kişinin kaldığı evde 32 günde 18 ton su kullanmışız. Su bedeli 55.44, atık su bedeli 13.86, ÇTV bedeli 5.76, KDV ise 5.55  olmak üzere toplam 80.50 TL su bedeli geldi. Son ödeme tarihi 11.09.2018 günü.
Gelen su bedelini böyle ayrıntılı yazdığıma bakmayın. İlk önce toplam bedele baktım korka korka. Korkunun ecele faydası yokmuş. Bedeli görür görmez yüreğime inecekti diyeceğim ama böyle bir şey olmadı. Sağ olsun belediye kaç aydır göstere göstere ben geliyorum, hazırlı ol demişti her ay yüksek yüksek gönderdiği faturalarla. Birkaç ay önce yine böyle bir fatura gelmişti. Sonraki bir iki ay 55-60 lira olan bedel yeniden zirveye oturdu. 

Anlaşılan kara delikleri kapatmak için belediye damlaya damlaya göl olur misali tüm umudunu su parasına bağlamış, tek yaptığı "Su bedellerine bir dokunalım, nasılsa bedeli ne olursa olsun vatandaşın eli mahkum, zaten diğer şehirlere göre biz  suyu ucuz veriyoruz" diye düşünüyor olmalı. Anlayacağınız belediye hanelerimize incir dikmeye devam edecek. Böylece "Sudan ucuz" deyimi de rafa kalkmış olacak. Çünkü kullandığımız su ateş pahası olmaya doğru gidiyor. Belediyelerde bu savurganlık, başına buyrukluk, ben yaptım olduluk devam ettikçe biz daha ne bedeller öderiz. Belki de gelen bu fiyatlar daha iyi günlerimiz. Sıfırı tükettikleri faturanın son ödeme tarihini belirlemelerinden belli. Bordro mahkumu biri maaşını aldıktan sonra ödesin düşüncesi bile yok. Ben sizden daha bataktayım der gibi ödeme tarihi belirliyor.

Sakın bana "Sana iyi gelmiş, bana her ay şu kadar fatura geliyor" demeyin. Yoksa belediyeye olan kızgınlığım -şakam yoktur- size döner, kalbinizi kırarım.

Ciddi bir iş yaptıklarını göstermek için su bedelini, çevre temizlik vergisini, atık su bedelini, KDV'yi, fatura edilmeyen bedeli ayrı ayrı, kuruşu kuruşuna hesaplayıp ayrı sütunlarda faturalandırması yok mu? Sonra nereden biliyor belediye atık suya gönderdiğim su miktarını? Belki ben evde yiyip içtikten sonra yiyip içtiğimi atmak için belediyenin ücretsiz wc'lerini kullandım. Git işine diyesi geliyor insanın. Yoksa belediye çarşı-pazarda ücretsiz verdiği wc'lerin masrafını da evlere mi fatura ediyor. Eğer böyle bir şey varsa fatura ayrıntısına bir sütun daha açarak "Ücretsiz diye sevindiğin wc'nin ve tatlı su diye doldurduğun suyun bedeli" desin.

Su, bedelsiz olsun iddiam yok. Vatandaşın olmazsa olmaz bu zaruri ihtiyacının bedeli makul olsun isterim. Bazı şeyleri bedava yapıp suya yüklenmesin. Bu şehirde dar ve orta gelirli binler var. Onları da düşünmek lazım. 

Belediyeler kendi yağıyla kavrulacak şekilde yaptığı her hizmetten makul bir bedel almalı. Asla bedava, ücretsiz hizmet yapmaya kalkmamalı. 

Hasılı belediyeler, belediyecilerin eline bırakılmayacak kadar önemli yerel bir kamu hizmetidir. Ama denetlenmez ve hesap sorulmaz ise belediyeler çok can yakmaya devam edecektir.

İnsaf belediye, insaf ki insaf! 29.05.2018 günü yazdığım (https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2018/05/yuksek-su-faturalarna-kars-tasarruf.html) su kullanımı ile ilgili tasarruf tedbirlerini uygulamaya mecburiyete beni! Ha gayret! Daha olmadı, su aboneliğini kapattırır, akşam-sabah tatlı su çeşmesinden su çekerim. İnadım inattır haberin olsun.