Ana içeriğe atla

Ocağıma İncir Dikmeye Namzet Su Faturaları Üzerine Uygulayacağım İlave Tedbirler

Gelen yüksek su faturalarını düşürmek amacıyla 29 Mayıs 2018 günü yazdığım bir yazı ile sudan tasarruf etmek için bir dizi tedbir sıralamıştım. (https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2018/05/yuksek-su-faturalarna-kars-tasarruf.html) İyi uygulayamamışım ki daha fazlası geldi bu ay. O zaman sıraladıklarıma ilave olmak üzere yeni tasarruf tedbirlerini devreye sokacağım bundan sonra. 

Sudan tasarruf etme tedbirlerim arasında evime gelen/gelecek misafirleri dahil etmemişim. Evime gelip suyu istediği gibi kullanmak yok öyle. Şimdi size suyu tasarruflu kullanmak amacıyla misafirlere uygulayacağım tasarruf tedbirlerini sıralayacağım ki evime gelecek olan misafirim hazırlı gelsin.
1. Evime gelecek misafir "Lavaboyu kullanabilir miyim, wc müsait mi" demeyecek. Evime tüm ihtiyaçlarından arınmış bir şekilde gelmeli. Sıkıştıkça sıkacak kendini. Sıkamıyorsa mazeretim var deyip erken kalkacak. Bunu da yapamam diyorsa kendisi tuvalete atacak kadar yiyip içmeyecek.
2. Misafirimin evime abdestli gelmesini isterim. "Efendim, ben bir abdest tazeleyeyim" demeyecek. Abdestin bayatı, tazesi mi olur? Abdest abdesttir.
3. Bulur da kendisine bir şey ikram edersem yedikten sonra "Efendim, lavabonuz müsaitse şu elimi yıkayıvereyim" demeyecek. Lavabo tercihi yerine ıslak mendil kullanacak. "Ben ıslak mendil kullanmam diyen olursa o zaman yemeyecek ve içmeyecek. Evimde oruç tutar gibi oturacak.
4. "Efendim, bir bardak su alabilir miyim" demeyecek. Susuzluktan adam ölmez bir defa. Evine gidince kana kana içsin. "Yok ben susuzluğa dayanamam" derse o zaman yanında su şişesi ile gelecek.
5. Çay ikram edilirse tadında bırakacak. Öyle Abbas'ın kör gazı gibi arka arkaya midesine indirmeyecek. Ziyad olsun sözünü ne kadar erken söylerse makbulümdür. Çünkü mideye inen her çay sudur. Ayrıca çayı elinde güzel tutmalıdır. Kazara bir dökerse, bir de o güzelim halıya dökerse çayın lekesini çıkarmak için giden dutu aklıma bile getirmek istemiyorum.
6. "Efendim burası çok sıcak, terledim. Mümkünse elimi yüzümü bir yıkayabilir miyim" demeyecek. Sıcaktan adam ölmez bir defa. Böyle durumlarda Güneşin altında çalışanları gözünün önüne getirmesi lazım misafirimin. Sonra benim evime ziyarete mi geldin yoksa serinlemeye mi? Ayrıca sendeki terleme terleme midir benim terlememin yanında. Hele bir de burası hamam gibi demesi yok mu? Sen hamam görmemişsin bir kere. Otur oturduğu yerde, terle terleyebildiğin kadar. Evine gidince bir güzel duşunu alırsın.
7. Sigara denen mereti evde içmeyecek. Çünkü perdeleri sarartır. Sararsın efendim diyemezsiniz. Dikkatini çekerim çamaşır makinesi susuz çalışmıyor.
8. Pek hazzetmem ama misafir yemekli geldi diyelim. Ben de naçar önüne sofra koydum. İllaki ayrı kaptan yemek istiyorum diye tutturmayacak. Ortak kaba kaşık sallayacak. Çünkü her ayrı kap yıkanacak bulaşık demektir, bulaşık makinesi çalışacak demektir. Maalesef evimde susuz çalışan makinem yok.

Bu şart ve ahvalde evime gelecek misafir başın gözüm üstüne. Zira misafir ev sahibine eziyet etmediği gibi maliyet de çıkarmaz. Ne demiş atalarımız, "Misafir ev sahibinin danasıdır." Ne güzel demiş. Misafir misafirliğini bilecek, ona göre hareket edecek. Benim evimi kendi evi gibi bilmeyecek. Bu şartlarımı kabul eden misafirlerime kapım her daim açıktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde