24 Ağustos 2018 Cuma

Dini Bayram Tatillerinde Camilerimiz Mahzun! **

Bayram dolayısıyla yaşlı bir komşumuzu bayramlamak için öğleden sonra ziline bastım. Otururken konuşmaya başladı. Mahalle imamından dertliydi: "Camide bir imam, bir müezzin var. İkisi de bayram dolayısıyla yoklar. Namaz kıldıracak kimse yok. Görevliler, camiyi aç diye birine anahtarı bırakıp gitmiş, tatillermiş" dedi.

Çoğu camilerimizde durum üç aşağı, beş yukarı aynı. Dini bayramlarda cami cemaatinin özellikle cami cemaatinin müdavimlerinin kanayan yarasıdır bu. Hatta bazısı "İmamın izni mi olur" diyor. Katılır veya katılmazsınız ama durum bu.

İmam olmadığı zaman caminin anahtarı ya kapının yanına asılır, ya halının altına konur. Çoğu zaman ezan okuyacak bulunmaz, okunsa da zamanında okunmaz. Haydi ezan okundu diyelim. Bu sefer namazı kim kıldıracak? Çoğu zaman namazı ya ehliyetsiz biri kıldırıyor, ya herkes kendi başına kılıyor, ya da kıldıran yok diye vatandaş evine geri dönüyor. Cemaatten biri imam olayım diye mihraba geçince "Bunun arkasında namaz olmaz" deyip namazını ferdi kılan bile çıkabiliyor. Hasılı amcanın dediği gibi camide görevli yoksa sorun var. Bu sorunu nasıl çözeceğiz? Böyle devam edip gidecek mi? Yok mu bu işin bir olur tarafı?

Bu işin tek çözümü görevlinin olması. Cami görevlisi de tatil yapacağına göre o zaman bu çözüm, çözüm değil. O zaman geçici bir çözüm olarak ne yapılabilir diye kendi kendime sordum. Aşağıdaki çözüm önerilerini buldum:
1. Bayramlarda cemaatle namaz kılınan camiler planlanabilir. Nasıl ki tatillerde ve akşam 18.00'den sonra nöbetçi eczaneler devreye giriyorsa, vatandaş "Bu eczane niye kapalı değil" diye sormuyorsa birbirine yakın camiler nöbetçi cami olarak müftülükçe belirlenip tatil boyunca hangi camilerde cemaat olunacağına dair bir liste caminin görünür yerlerine asılabilir. Belirlenen bu camilerde din görevlileri nöbetleşe namaz kıldırabilir.
2. Camide bir imam ve bir müezzin görev yapıyorsa ikisi birden tatile çıkmayabilir. Nöbet usulü cemaatlerine imam olabilirler.
3. Camide tek görevli varsa bir başka caminin görevlisi görevlendirebilir. 
4. Her halükarda cami görevlileri izin yapacak, bunun başka yolu yok denirse her camide görevli olmadığı takdirde namaz kıldıracak fahri kişileri cami görevlileri daha önceden hazırlayabilir. Hatta müftülükler istekliler arasında "Namaz kıldırabilir" sertifikası verebilir. Bu gönüllü kişiler koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi denir misali namaz kıldırabilir.
5. Her imam, kendisi olmadığı takdirde namaz kıldıracak kişiyi cemaate duyurabilir. 
6. Her imam cemaatine nasıl imam olunur üzerine bir vaaz verir. Yokluğunda namaz kıldıracak kişiyi yetiştirir.

Gördüğünüz gibi çözüm istenirse bu mesele dert edinebilirse yol-yordam bulunuyor. Yeter ki istenilsin. Camilerimizde uygulanmayan nöbet usulü eczanelerde eczacılar, hastanede doktor ve hemşireler uyguluyor. Fırıncılar da nöbet usulü ekmek çıkarıyor. Resmi tatil diye namaz da tatile girmeyeceğine göre bu sistem camilerimizde niçin uygulanmasın?

** 27/08/2018 tarihinde kahtasoz.com adresinde yayımlanmıştır.

Önümüzdeki Bayramlarda Bayram İkramlarım

Ramazan ve Kurban bayramlarında bayram ziyaretine gelenlere ikram edilenler yöresel olarak değişiklik gösterse de değişmeyen ikramlarımızın başında şeker ve tatlı ikramı gelir. İkram edilen tatlıyı canın istese de istemese de tatmak zorundasın. Bir, iki, üç bayram ziyareti yaptıktan sonra çoğu zaman midemiz pes eder. Çünkü yediğimiz tatlı ağzımızın tadını kaçırır. Ne yediğimizden ne de içtiğimizden zevk almaya başlarız.

Bayramımızı zehir eden tatlı ve şeker sağlığımızın düşmanı olsa da adettendir her evde bulunmak zorunda. Şeker ve tatlı -sağlığa zararının yanında- meşakkat ve maliyettir aynı zamanda. Satın aldığımız şeker markanın en iyisi ve farklı olacak düşüncesiyle bayram öncesi her eve bir maliyet getirir. İkram edeceğimiz tatlıyı ya eşimiz evde yapar, ya da önceden sipariş vermek suretiyle dışarıya yaptırıyoruz. Son yıllarda ev yapımı tatlılar yaygınlaşınca tatlılarımız da evlerimizde yapılmaz oldu. İçeceklerimiz hakeza satın alınmaya başlandı. Ev yapımı elde yapılanı ara ki bulasın.

Sağlığımıza zararlı, bütçemize külfet getiren, evde hazırlayan kadınlara artı yük olan, dengesiz beslenmemize sebebiyet veren, kilo almamızı sağlayan, bayramlarda ağzımızın tadını bozmakla kalmayıp midemizi iflas ettiren bu tatlı ikramlarını ne yapacağız? Adettir diyerek ikram etmeye devam mı edeceğiz yoksa alternatif ikramlara mı yöneleceğiz? Ben kendi adıma bir daha bayramlara kavuşur ve inisiyatif elimde olur ve evime bayram ziyaretine gelen olursa önümüzdeki bayramlarda farklı ikram düşünüyorum:
-Önümüzdeki bayramlara kavuşmayı Rabbim bana nasip ederse gelen misafirlere tatlı ikramı yapılmayacaktır. Böylece hem masraf etmemiş olacağım, hem bayram öncesi nerenin tatlısı iyi olur düşüncesiyle sipariş vereyim telaşım olmayacak ve gelen misafirimin midesi bozulmayacak. Zira benim için sağlığınız önemlidir.
-Şeker, tatlı yiyip tatlı konuşalım babında  belki tadımlık olabilir. 
-Mevsimine uygun imkanlar çerçevesinde  meyve servisi yapılacaktır: Kavun-karpuz,  çekirdekli-çekirdeksiz üzüm, şeftali, papaz eriği, salatalık, acur,  portakal, mandalina, elma, kiraz, kayısı, muz, kivi vb. (Nar hariç yenebilir her şey. Misafir narı çıkarıp yiyeceğim derken halı veya koltuğa düşürürse sonra lekeyi çıkaracağım diye uğraş dur. Misafir illa nar olacak derse gittiği zaman evinde yemek üzere poşetin içinde nar ikramı yapılabilir.)
-Yemek cinsinden zeytinyağlı sarma. (Eğer zeytinyağı bulabilirsem)
-İçecek ikramı olarak çay, kahve, ayran, şalgam, sade maden suyu vb. (Limonata, kola vb. gazlı ve aromalı içecekler yasak)
-Sanaldan bayram mesajı gönderen ve bayramımızı tebrik edenleri de unutmadım. Kendilerine yukarıdaki saydığım ikram çeşitlerinden uygun olanların fotoğraflarını çekerek sanal olarak gönderilecektir.

Yukarıda bahsetmeye çalıştığım bayram ikramları içişleri bakanlığından onay çıktığı takdirde önümüzdeki bayram yürürlüğe konacaktır. Kimse gelmez denirse oturur kendim yerim.

Bayramlarda ağzımızın tadı kaçmasın, midemiz bozulmasın!

Deveye Hendek Atlatmak mı yoksa Düz Kontağa Laf Anlatmak mı?


Bana önünde iki seçenek var: Ya birini, ya da öbürünü yapma zorunluluğun var; seç-beğen dense, atlaması mümkün olmayan deveye hendek atlatmayı tercih ederim. Ki devenin hendeği atlamasının muhal olduğunu bile bile! En azından denerim. Olmadı mı canım sıkılmaz, moralim bozulmaz. Devedir ne de olsa derim. Ama asla düz kontak birine laf anlatmayı tercih etmem. Çünkü klasik mantık olan Aristo mantığından öte herhangi bir mantık yürütemeyen, modern mantığa kapalı tip olan düz kontaklara hiç ağzımı yormam, bunun için çaba sarf etmem. Bir umut, belki deveyi hendekten atlatabilirim ama düz kontağa meramımı anlatamam. Çünkü bugüne kadar Allah'ın verdiği en güzel nimetlerden olan iletişim aracı dilim, mantığı düz kontak çalışan insanlara hep mağlup olmuştur.

Bana göre zırcahilin farklı bir versiyonudur böyleleri. Okumuş olması veya cahil olması fark etmez. Dediğim dedikçidirler. Nuh der, peygamber demezler. Hayata at gözlüğüyle bakarlar. Kendi düşüncelerinden başka bir düşüncenin doğruluğunu asla kabul etmezler. Kolay kolay özür dilemezler. Çünkü hatalı olduklarını kabul etmezler. Görünmez bir kibir vardır kendilerinde. Aynı dili konuştuğunu sanırsın bunlarla. Ne kelime dağarcığın yeterli bunlara ne de ikna kabiliyetin. Kincidirler aynı zamanda. Lügatlerinde mizaha yer yoktur. Mecaz nedir bilmezler. Bilmediklerini asla kabul etmezler. Çünkü gerçekle yüzleşmelerine kapasiteleri el vermez. Aynı zamanda iyi bir niyet okuyucudurlar. Kastetmediğini sana mal ederler ve seni öyle görürler. Çünkü hayata tek pencereden bakarlar. 

Burnundan kıl aldırmayan bu tipler asla geri adım atmazlar, burnunun dikine doludizgin giderler. Ama senin hatanı bulmak için konuşmanın her cümlesinden veya yazının her satırından kimsenin anlamadığı anlamı çıkarırlar. Başvurdukları en büyük silah, seni itham etmek olur: Ne Müslümanlığın kalır orta yerde, ne de kişiliğin. Yeter ki zülfü yâre dokun. Sana belden aşağı vururlar: Ya sapıklıkla itham ederler ya elfazı küfür söz söylediğini söylerler ya da seni öbür dünya ile korkuturlar, Allah'a havale ederler. Benim doğrularım dışında başka doğrular da olabilir demezler. İçi kinle dolu bu tipler insancıl veya dini bütün görünmek suretiyle sana acıyarak bakarlar. Çok tartışmaya gelmezler. Çünkü birikimleri sığdır. Çuvalda veya kovada ne varsa onu boşaltırlar. 

Etrafınızda vardır böyleleri. Bence ne tartışmaya girin ne de fazla muhatap olun böyleleriyle. Akıl sağlığınız için bu tiplerden uzak durun. Bir arada bulunmak zorunda kalırsanız yumuşak karınlarına basmayın. Hatta pohpohlayın. Çünkü akıl sağlığınız için elzemdir.

Tercih sizin... İster deveye hendek atlatmayı seçin, dilerseniz düz kontağa kendinizi anlatmayı. Kırk katır mı, kırk satır mı gibi bir şey. Takdir sizin! Kendi düşen ağlamaz.