18 Haziran 2018 Pazartesi

Sonuçları Herkes Hazmetmeli *

Başta siyasiler olmak üzere herkes aylarca konuştu. Şimdi konuşma sırası seçmende. Çünkü bu pazar önümüze sandıklar konuyor. Milyonlar oyunu kullanacak. Herkes heyecanla sandıkların açılmasını beklemeye koyulacak. Seçim günü 17.00 itibariyle yurt içi ve yurt dışı sonuçlara kilitlenecek. YSK tarafından sonuçlar açıklandıkça heyecan doruğa çıkacak, yorum ve değerlendirmeler yapılacak. Sonuçta adaylardan biri cumhurbaşkanı seçilecek, diğerleri kaybedecek. Referandumla 600 kişiye çıkarılan Meclis aritmetiği değişecek. Kimi beklediğini alacak, kimi de umduğunu bulamayacak. Doğal olan da bu. Çünkü adı üzerinde bir seçimdir. Kazananı olacak, kaybedeni de.

Milletimizin ferasetine güveniyorum. Çünkü yanlışta isabet etmez. En doğru paylaşımı sandıkta yapacaktır. Seçim sonuçları umduğu gibi çıkmayanların “Seçim adil şartlarda olmadı, sandık güvenliği yoktu, seçmene baskı yapıldı, aba altından sopa gösterildi, bizi televizyonlar vermedi/televizyonlar bizimle ilgili yanlı haber yaptı, oylar mühürsüzdü, sandık başkanları böyleydi, oylar sandık alanının dışına çıkarıldı, millet oyunu sattı, falan sandıktan silme şu partiye oy çıktı, seçmen sindirildi, seçimde şaibe var, yeniden seçime gidelim…” şeklinde yenilgisine mazeret üretmesini istemiyorum. Sonuç beklediğimiz gibi olmasa da "Demek ki hayır olan bu imiş, zira millet böyle takdir etti" denmesidir. Ardından kazananı tebrik etmesidir. Yani seçim sonuçlarını tüm sonuçlarıyla hazmetmesi gerekir. Seçim sonuçlarına bin bir türlü zorlama kılıf bulmak suretiyle vatandaşın kafasını karıştırmaya, seçime şaibe karıştırmaya kimsenin hakkı yoktur. Zira bu milletin mazeret üretmeye karnı toktur.

Seçim sonuçlarına göre kazanan da kaybeden de tüm yönleriyle sonuçları iyice analiz etmelidir. Bir sonraki seçim için kendini revize etmelidir.

Cumhurbaşkanı hangisi seçilirse seçilsin, Meclis aritmetiği ne şekilde oluşursa oluşsun sorumlulara düşen bir beş yıl verimli bir çalışma yapmalarıdır. Meclisi kilitlemeye, toplumu germeye, yeniden seçime gidelimi dillendirmeye kimsenin hakkı yoktur. Cumhurbaşkanı seçilen “Seçimi kazandım, yetki bende, ben istediğimi yaparım” diyerek havalara girmemeli, içinden çıktığı partinin değil, tüm milletin başkanı olacak şekilde ülkeyi yönetmelidir. Meclis çoğunluğunu eline geçiren de “Nasılsa çoğunluk bizde, biz cumhurbaşkanının elini-kolunu bağlarız. O bizim istediğimizi yapmak zorunda” gibi ayrı telden çalmamalı. Cumhurbaşkanı ile Meclis arasında istişareye dayalı bir işbirliği olmalıdır. El birliğiyle biriken sorunlara el atmalılar. Sorunları çözmek için pansuman tedbirlerden ziyade sonuç alıcı karar almalılar. Memleketin kalkınması neyi gerektiriyorsa onu yapmalılar. Gerekirse vatandaşa acı reçete sunmalılar.  Sakın ola ki biz istediğimizi yaparız, vatandaşı da ikna ederiz, demeye kalkmasın kimse. Bu millet konuşulana değil icraata bakar. Ülke yönetiminde kim ipe un serer, toplumu gerer ve sistemi kilitlemeye kalkarsa bu millet, yeni bir sandıkta böylelerini sandığa gömer. Siyasi tarihimiz bunun örnekleriyle doludur.


Seçimin ve seçim sonuçlarının tüm yönleriyle bu ülkeye hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

* 23/06/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

17 Haziran 2018 Pazar

Öküzün Birine...

Takipçilerim sosyal medyadaki paylaşım ve yazılarımda olaylara eleştirel yaklaştığımı bilir. Az sayıdaki takipçimin de beni bu yönümle takdir ettiğini düşünüyorum.

Olayları değerlendirirken ve analiz ederken kolay kolay kişiselleştirmem, asla belden aşağı vurmam, kimsenin yağdanlığını yapmam. Bu olaya şöyle baksam şu kesim küser, darılır, kırılır, incinir demem; kendi cephemden olaylara bakarım. Kimseye ne minnet borcum var, ne de kimseden bir beklentim. Sırtımda yumurta küfesi hiç olmadı. Fikirlerime uygun olanları tasvip eder, olmayanı eleştirir; şöyle olsaydı daha iyi olurdu, derim. 

Renksiz biri miyim? Asla! Bir rengim var. Bugün Türkiye'de siyaseten büyük çoğunluğun tasvip ettiği kesim, benim içinden çıktığım kesimdir. Kendimi onlara ait hissederim. Dün söz sahibi değilken de o camianın içindeydim, bugün de. Dün nimet yokken de oradaydım, bugünde. Yanlış ve hataları olsa da yerim yine onların yanıdır. Kırılıp gücensem de savrulup gitmem. 

Camiam hata yaparsa "Ne haliniz varsa görün gününüzü" deyip çekip gitmem, mahallemi değiştirmem. Çünkü yuvam burası, kendimi ait hissettiğim yer burası. Dilimin döndüğünce doğrularına doğru, yanlışlarına yanlış derim. Mütevazı sayfamda kırmadan, dökmeden, kişiselleştirmeden duygu ve düşüncelerimi yazmaya, içimi dökmeye çalışırım. Yapıcı eleştiri benimki. Ebu Zer el Gıfari nasıl gözünü budaktan esirgememişse benimki de o hesap. Teşbihte hata olmasın, zira tozu bile olamam mübareğin. Allah razı olsun kendisinden.

Niyetim kendimi yazmak değil. Hem sevmem, hem de bu sayfa kendimi anlatma sayfası değil. Burada kendimi yazmamın sebebi, tanımadığım bir öküzden bahsetmek. Kim olduğunu bilmediğim bu embesil ne yapmış derseniz? Bu salak ve ahmak birkaç yıl önce bir arkadaşımı arayarak "FETÖ'cü mü o" diye sormuş beni. FETÖ'cülük geçer akça nasılsa günümüzde. Sanki kızına veya bir akrabasına talip olmuşum da nasıl biri diye beni soruyor. Bu kendini bilmez benim sosyal medyadaki paylaşımlarımı takip eden biri anlaşılan. Olaylara eleştirel yaklaşmamı hazmedememiş; yememiş, içmemiş. Beni merak etmiş. Bu beyinsize göre eleştiren herkes FETÖ'cü belli. Herkesin kendisi gibi yağdancı olmasını istiyor olmalı. Üstelik tanımadığı adam hakkında zanda bulunacak ve iftira atacak kadar zırcahilin biri. Yazdığım yazıları takip ettiğine göre yazılarımın altına "Görüşlerine katılmıyorum" demeyecek kadar kendisine öz güveni olmayan korkağın teki. Ki paylaşımlarımın hepsi profilimde kayıtlı olsun veya olmasın herkesin yorum yapmasına açık. Demek ki gölgesinden korkan, görüşünü açıklamaktan kaçınan, "Ne olur, ne olmaz" diyen ödleğin biri.

Arkadaşıma bu kim diye sormadım. Doğrusu hiç de merak etmedim. Bir sinektir mide bulandıran. Hatta sinek kadar bile değeri yok hakkımda konuşan kovucu ve müfterinin. 




İktidar Kaybederse Kendi Başarısıdır

16 yıldır ülkeyi yöneten, ülkeye görmediği kadar hizmet yapan, birçok ilke imza atan, ülkeye siyasi istikrar getiren, girdiği tüm seçimleri kazanan ve zirveden inmeyen mevcut hükümet 24 Haziran seçimlerinde şayet seçimi kaybederse bu, rakiplerinin değil; kendi eseri olacaktır. Bu yazımda iktidarın hata ve yanlışlarına değinmek istiyorum:
1.FETÖ'yle mücadele dolayısıyla kamudan ihraç edilenlerin çokluğu. (Halkın bir kesiminin "içlerinde mağdurlar var... İbadet kesimi ihraç ediliyor' demesi.
2.İhraç edilenlerin kendisi ve eşlerin anne babalarının iktidara desteğini çekip başka partilere yönelmesi.
3.İlk öğretmen alımında KPSS puanının yerine mülakat tercih edilmesi. (Mülakata girmeye hak kazanan üç katı adaydan bir katı alınmıştır. Çoğu kimsede mülakatlarda torpil var algısının oluşması.
4.Mülakat sisteminin okul müdürü, okul müdür yardımcısı, şube müdürü vb çoğu yerde tek kıstas olması. (Hepsinde üç katı aday çağrılıp bir katı seçildikten sonra üçte ikisinin elenmesi. Bu demektir ki her mülakatta iktidar, bir katı memnun ederken iki katı üzmüştür. Yani her mülakat ikiye bir iktidarın aleyhine sonuçlanmıştır.)
5.Sözleşmeli öğretmenlik adı altında atananların eş durumundan faydalanamayarak 4+2 yıl atandığı yerde çakılı kalması. (Bu durumda olanlardan bir kısmı başka bir iktidar gelirse belki 6 yıl kalma şartını kaldırır, şeklinde düşünmesi)
6.Öğretmenlere öğrenci, veli not verecek şeklinde kamuoyuna yansıyan ve hükümet tarafından iki yıldır uygulanamayan performans sistemi.)
7.Ekonominin eskisi gibi iyiye gitmemesi, enflasyonun yeniden çift haneli rakamları görmesi, dövizin fırlaması, piyasada yaprak kıpırdamaması, işsizliğin artması...
8.İktidarın bütçe disiplininden ödün vermesi. İktidarın seçim ekonomisi uygulaması, birbiri ardına vaatlerde bulunması.
9.Çıkardığı yasayla birlikte ittifaklara resmiyet kazandırması. (Bu yasa, muhalefeti birleştirmiş, seçim işbirliği yapmalarına imkan vermiş, barajı aşamayacak partilere gün doğmuştur.)
10.Değişik sebeplerle birlikte çalıştığı yol arkadaşlarıyla yollarını ayırmış olması, kırgınlık veya küskünlüğe sebebiyet vermesi.
11.Eğitimde sınav sistemini seçim öncesi değiştirmesi, öğrenci ve velinin önünü görememesi...
12.Bürokratların yaptıklarının iktidara mal edilmesi. Değişik adlar altında kurulan komisyonların tasarrufları...
13.Kamuya eleman alımında uygulanan güvenlik soruşturmalarının normalinden çok uzaması.
14.İktidarın yaptığı hizmetleri anlatmak için her defasında 2002 öncesiyle günümüzü kıyaslaması.
15.İktidarın eleştiriye açık olmaması.
16.İktidarın muhalefet liderlerine tepeden bakması...
17.İktidarın eskisi gibi halkın nabzını tutamaması, halkı okuyamaması, kendisini tekrarlamaya başlaması, yeni şeyler söyleyememesi.
18.Adalet duygusunun zedelenmesi.

İlk etapta aklıma gelen sebepler bunlar. Daha başka nedenler de sayılabilir. Gördüğüm iktidara yeni oy gelmemesi, mevcudu koruyamaması şeklinde.