Ana içeriğe atla

İktidar Kaybederse Kendi Başarısıdır

16 yıldır ülkeyi yöneten, ülkeye görmediği kadar hizmet yapan, birçok ilke imza atan, ülkeye siyasi istikrar getiren, girdiği tüm seçimleri kazanan ve zirveden inmeyen mevcut hükümet 24 Haziran seçimlerinde şayet seçimi kaybederse bu, rakiplerinin değil; kendi eseri olacaktır. Bu yazımda iktidarın hata ve yanlışlarına değinmek istiyorum:
1.FETÖ'yle mücadele dolayısıyla kamudan ihraç edilenlerin çokluğu. (Halkın bir kesiminin "içlerinde mağdurlar var... İbadet kesimi ihraç ediliyor' demesi.
2.İhraç edilenlerin kendisi ve eşlerin anne babalarının iktidara desteğini çekip başka partilere yönelmesi.
3.İlk öğretmen alımında KPSS puanının yerine mülakat tercih edilmesi. (Mülakata girmeye hak kazanan üç katı adaydan bir katı alınmıştır. Çoğu kimsede mülakatlarda torpil var algısının oluşması.
4.Mülakat sisteminin okul müdürü, okul müdür yardımcısı, şube müdürü vb çoğu yerde tek kıstas olması. (Hepsinde üç katı aday çağrılıp bir katı seçildikten sonra üçte ikisinin elenmesi. Bu demektir ki her mülakatta iktidar, bir katı memnun ederken iki katı üzmüştür. Yani her mülakat ikiye bir iktidarın aleyhine sonuçlanmıştır.)
5.Sözleşmeli öğretmenlik adı altında atananların eş durumundan faydalanamayarak 4+2 yıl atandığı yerde çakılı kalması. (Bu durumda olanlardan bir kısmı başka bir iktidar gelirse belki 6 yıl kalma şartını kaldırır, şeklinde düşünmesi)
6.Öğretmenlere öğrenci, veli not verecek şeklinde kamuoyuna yansıyan ve hükümet tarafından iki yıldır uygulanamayan performans sistemi.)
7.Ekonominin eskisi gibi iyiye gitmemesi, enflasyonun yeniden çift haneli rakamları görmesi, dövizin fırlaması, piyasada yaprak kıpırdamaması, işsizliğin artması...
8.İktidarın bütçe disiplininden ödün vermesi. İktidarın seçim ekonomisi uygulaması, birbiri ardına vaatlerde bulunması.
9.Çıkardığı yasayla birlikte ittifaklara resmiyet kazandırması. (Bu yasa, muhalefeti birleştirmiş, seçim işbirliği yapmalarına imkan vermiş, barajı aşamayacak partilere gün doğmuştur.)
10.Değişik sebeplerle birlikte çalıştığı yol arkadaşlarıyla yollarını ayırmış olması, kırgınlık veya küskünlüğe sebebiyet vermesi.
11.Eğitimde sınav sistemini seçim öncesi değiştirmesi, öğrenci ve velinin önünü görememesi...
12.Bürokratların yaptıklarının iktidara mal edilmesi. Değişik adlar altında kurulan komisyonların tasarrufları...
13.Kamuya eleman alımında uygulanan güvenlik soruşturmalarının normalinden çok uzaması.
14.İktidarın yaptığı hizmetleri anlatmak için her defasında 2002 öncesiyle günümüzü kıyaslaması.
15.İktidarın eleştiriye açık olmaması.
16.İktidarın muhalefet liderlerine tepeden bakması...
17.İktidarın eskisi gibi halkın nabzını tutamaması, halkı okuyamaması, kendisini tekrarlamaya başlaması, yeni şeyler söyleyememesi.
18.Adalet duygusunun zedelenmesi.

İlk etapta aklıma gelen sebepler bunlar. Daha başka nedenler de sayılabilir. Gördüğüm iktidara yeni oy gelmemesi, mevcudu koruyamaması şeklinde.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde