Ana içeriğe atla

Bayramlarda Vatandaşın Ekmek İmtihanı *


Ramazan orucunu tuttuk, eşimizle dostumuzla bayramımızı yaptık. Arife günü Suruç’ta meydana gelen menfur olayı saymazsak eşimizle-dostumuzla tadında bir bayram geçirdik. Tadı damağımızda kaldı dense yeridir. Çünkü kısaydı bu bayram. İnşallah birlik, beraberlik içerisinde nice bayramlara yeniden kavuşuruz. Bugün bu bayram ve her dini bayramda karşılaştığımız bir sorunu gündemime alarak yetkililerin dikkatini çekmek istiyorum.


Bayrama bir iki gün kala gelen misafire ikram etmek amacıyla eşimiz, annemiz bayrama hazırlık yapar: Sarmasından dolmasına, yoğurt çorbasından bamyasına, böreğinden tatlısına varıncaya kadar envaiçeşit yemek hazırlar. Aşağı yukarı her ev yapar bunu. Bayram boyunca bu yemekler eşle, dostla yenir. Kimi ziyaretler ziyafete dönüşür. Çünkü yemekler enfestir. Ama bir sorun var. Nice emeklerle hazırlanan bu yemeklerin yanında sofralarımıza konan ekmeklerimiz bayattır. Çünkü arife gününden kalmadır.

O güzelim yemeklerin yanında bayat ekmek! Maalesef her bayram yaşadığımız vakayı adiyeden bir olaydır. Çünkü bayramda fırıncılar da tatil yapmaktadır. Şehrin günlük ekmeğini nöbetleşe çıkarır fırıncılar. Bunu bilen vatandaş arife gününden ekmek stoku yapar ve bayram boyunca hem kendisi yer, hem de gelen misafirine ikram eder. Bayramda bayat ekmek bulduğumuza şükrediyoruz. Çünkü kazara unutur veya nöbetçi fırın vardır diyerek önceden ekmek tedarik etmezsen ekmek ihtiyacını karşılamak için şehri enine-boyuna, yatay ve dikey epey bir turlaman gerekir. Çünkü günlük ekmek aldığın fırın, bakkal veya market kapalıdır. Açık olan çoğu yerde de ekmek bulabilmen mümkün değil. Çünkü tükenmiştir. Kazara bakkal veya markette ekmek kalmışsa önce seviniyorsun, ardından sevincin kursağında kalıyor. Çünkü ekmek bayat olmaya bayat. Bunu anladık da sert, kuru…ne ararsan var ekmekte. Silah yerine birine vursan adam yıkılır.

Bayramda karşılaştığın bu durum kulağına küpe olur, sonraki bayramın arifesinde evine bol ekmek stoku yaparsın. Bayat-mayat yendi yendi. Yenmedi mi çoğu ekmek maalesef çöpe gidiyor. Şükür! Ekmeği çöpe atanlardan değilim. Ama “Ben bayat yiyemem” deyip çöpe atanların sayısı da az değil.
Hasılı bayram öncesi arife gününden ekmek alsan da dert, almasan da. Bu durum ben kendimi bildim bileli var. Siz bu durumu sorun olarak görmeyebilirsiniz. Ama ben sorun görenlerdenim. Niçin bayat ekmek yiyelim, bunun başka çözümü olamaz mı? Burada fırıncılar tatil yapmasın demek istemiyorum. Tatil onların da hakkıdır. Ayrıca fırıncıların işi kolay değil. Ayakta sabahtan akşama veya gece boyunca her gün ekmek çıkarmak zorundalar: Hem kürek sallıyor, hem de ekmekle beraber ocağın karşısında onlar da pişiyor.

Bayat ekmek yememizin sebebi olarak ben planlama eksikliği olduğunu düşünüyorum. İyi bir planlama ile vatandaş o güzelim yemeklerin yanında taze ekmek de yiyebilir. Bunu yapacak olan da fırıncılar odasıdır. İçinizden fırınlar odası, hangi fırının ne zaman tatil yapacağını, kimin açık olacağının planlamasını yapıyor diyebilirsiniz. Yapıyor yapmasına eyvallah! O zaman organizede bir sıkıntı var. İyi bir planlama ve organize ile bayramlarda da taze ekmek yiyebiliriz. Yeter ki yetkililer ve sorumlular bu işi dert edinsin. İnşallah önümüzde iki ay sonra gelecek olan kurban bayramı var, Fırıncılar Odası bu işe bir el atar.

* 18/06/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde